Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1618 E. 2022/1829 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1618
KARAR NO : 2022/1829

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/585
KARAR NO : 2020/288
DAVA TARİHİ : 27.04.2016
KARAR TARİHİ: 16.06.2020
DAVA : Eser Sözleşmesinden kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 29.12.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 06.01.2023
İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16.06.2020 tarih ve 2016/585 Esas, 2020/288 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 27.04.2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı … arasında davalının maliki oludğu … ili … ilçesi … mahallesi … ada … parsel ve .. ada … parselinde bulunan inşaatındaki dairelerin dekorasyon işleri için 01/10/2015 tarihinde sözleşme imzaladıklarını, müvekkilinin sözleşme gereği üzerine düşen edimini yerine getirdiğini, fakat hizmet bedelinin davalı tarafından ödenmeyerek darp edildiğini bu olayla ilgili kamu davasının İzmir Menderes Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/277esas sayılı dosyalıyla derdest olduğunu. Müvekkilinin kalan alacağı olan 153.820,00 TL için 16/02/2016 tarihinde İzmir 6. İcra Müdürlüğünün 2016/2989 esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, ancak davalının haciz vesikasının kendisine tebliğ edilmediği gerekçesiyle takibi durdurduğunu, halbuki darp davası yüzünden davalı ile anlaşmaya gidildiğini araçların kaydına konan haczin kaldırılması ve borcun ödenmesi konusunda mutabakata vardıklarını, müvekkili tarafından 24/03/2016 tarihinde menderes Sulh Hukuk Mahkemesini 2016/6 esas sayılı ve 06/04/2016 tarihli bilirkişi raporu ile müvekkilinin sözleşmeden doğan yükümlülüğünün tespit edildiğini, bedel karşılığı müvekkilinin yapacağı işi taahhüt ettiğini ve işin yapılmadığının tespit edildiğini, müvekkilinin toplam olarak 3 adet çek 60.000,00 TL ve elden 12.000,00 TL aldığını toplam alacağının sözleşme gereği 225.820,00 TL olmasına rağmen müvekkiline dava tarafından 72.000,00 TL ödeme yapıldığını kalan alacağın ödenmediğini, davalı borçlunun borcunu ödemediği gibi müvekkilinin inşaatta kullanmak amacıyla kiralık olarak getirdiği iskeleyi de vermediğini bu konuda Cumhuriyet Başsavcılığına yaptıkları 2016/6427 sayılı suç duyurusunda bulunduklarını, davalıya ait olan … ve … plakılı araçları üzerine ve Karabağlar ve Menderes ilçelerinde bulunan gayrimenkul varlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasını ve itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen yanıt dilekçesinde özetle; taraflar arasında 01/10/2015 tarihinde imzalanan sözleşmede kararlaştırılan işlerin edimini davacı yanın ekonomik sıkıntıları yüzünden tam olarak yerine getiremediğini, müvekkilinin peşinat olarak 60.000,00 TL bedelli üç adet çek verdiğini, davacı yan tarafından yapılmayan tüm işler sebebiyle müvekkilinin mağduriyetine ve davacı yanın da ticari hayatı terk etmesi sebebiyle davacıya ulaşamadıklarını kalan işleri de başka firmalarla yaptırıldığını, davacı yan tarafından düzenlenen söz konusu faturayı kabul etmediklerini bu bağlamda Menderes Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/6 Diş sayılı tespit dosyasından alınan bilirkişi raporunu kabul etmediklerini davacının yapılan işleri kendisinin yaptığına dair net ve kesin bir delil bulunmadığını, öte yandan davacı taafından başlatılan icra takibinde ödeme emrine ilişkin tebliğatın usulüz yapıldığı İzmir 5 İcra Hukuk mahkemesinde yapılan yargılama sırasında 01/03/2016 tensip ara kararı ile tedbiren icranın durdurulmasına karar verildiğini ve bu dosya üzerinden müvekkilinin mal varlığına konan hacizlerin de kaldırıldığını ayrıca davacı yanın müvekkilinin kendisinin darp ettiğine dair beyanlarını kabul etmediklerini zira bu konudaki davanın Menderes Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/277 esas sayılı dosyasıyla derdest olduğunu ayrıca yine davacı yanın müvekkiline karşı bulunduğunu diğer suç isnadının da açıktan hırsızlık suçu olup suça ilişkin Menderes Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/1034 hazırlık numaralı dosyasıyla soruşturmanın devam ettiğini, müvekkilinin davacının idida ettiği atılı suçu işlememiş olup bu husussun soruşturma dosyasındaki müvekkilinin ifadesiyle sabit olduğunu, haksız ve kötü niyetle açılan bu davanın reddi ile % 20 ‘den az olmamak kaydıyla davacı aleyhine kötü tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 16.06.2020 tarih ve 2016/585 Esas, 2020/288 Karar sayılı kararında özetle; “…Bilirkişi 05/03/2019 tarihli ek raporunda; Davalının irsaliyelere ait faturaları ibraz etmesi halinde eksik kalan konular hakkında incelemenin yapılacağını belirten görüşünü bildirmiştir. Bilirkişi 19/12/2019 tarihli 2. ek bilirkişi heyet raporunda ; davalının itirazı davacının yaptığını belirttiği işlerin bir kısmının kendisi tarafından yapıldığını, davalının ibraz ettiği faturalardan asıl raporda davacının yaptığının kabul edildiği işlerle ilgili faturaların dava tarafından ibraz edilmediği yani asıl raporda davacının yaptığı kabul edilen işlerin içerisinde davalının yaptığını bildirdiği işlerin olmadığı özet olarak 12/03/2018 tarihli asıl raporda değiştirilecek hususun olmadığı” görüş ve kanaatini bildirmiştir. Mahkememizin görevi hususunda değerlendirme yapmak üzere davalının tacir olup olmadığı araştırılmış olup gelen yazı cevaplarına göre davalının tacir olduğu anlaşılmıştır. Denetime elverişli bilirkişi raporları mahkememizce de benimsenerek, Davacının yapmış olduğu imalat bedelinin yapmış olduğu tahsilattan daha düşük bedelde olması sebebi ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir…” şeklindeki gerekçelerle davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; “…Müvekkil … Şti. ile davalı … arasında 01.10.2015 tarihinde akdedilen sözleşme ile; davalı …’un ” … ili, … ilçesi … Mahallesi .. Mevkii … ada … parsel ve … ili, … ilçesi … Mahallesi … Mevkii … ada … parsel”de (…. Pazar Yeri’nin yanı) bulunan inşaatındaki dairelerin yapı-dekorasyon işlerini müvekkil yapacak, karşılığında da sözleşmede belirtilen ücreti alacaktır.Müvekkil sözleşme gereği üzerine düşen edimi en iyi şekilde yerine getirmiş; ancak akdedildiği şekliyle hizmetin bedeli ödenmemiştir. Müvekkil şirket yetkilisi … 23.01.2016 tarihinde davalıdan dosyadaki fotoğraflarda yer aldığı üzere yüklendiği işi bitirmek üzere olduğunu, bu nedenle kendisine ödeme yapılmasını talep etmiş ancak bu talebi kabul görmediği gibi kendisine karşı fiziksel şiddet uygulanmıştır.Müvekkil şirketin kalan alacağı için 16.02.2016 tarihinde 153.820 TL tutarında İzmir 6. İcra Müd.nün 2016/2989 nolu takip dosyası ile icra takibi başlatılmıştır. Davalının ikametinde, davalının kardeşine ödeme emri tebliğ edilmiş, akabinde takip kesinleştirilerek haciz işlemi yapılmıştır. Davalı taraf daha sonra yapılan tebligat işleminin usulsüz olduğundan bahisle İzmir 5. İHM.’nin 2016/235 Esas sayılı dosyasıyla şikayette bulunmuş, bu şikayet 26.04.2016 tarihinde kabul edilerek takip durdurulmuştur. 24.03.2016 tarihinde Menderes Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurularak delil tespiti talep edilmiştir. 2016/6 esas numaralı tespit dosyası kapsamında 06.04.2016 tarihinde alınan bilirkişi raporu ile müvekkilin sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirdiği tespit edilmiştir.Müvekkilin yaptığı işler karşılığı 225.820 TL olup kendisinden üç adet çek karşılığı 60.000 TL ile elden alınan 12.000 TL olmak üzere toplamda sadece 72.000 TL tahsil edilebilmiştir. Müvekkilin kalan alacağı 153.820 TL dir. Davalı taraf tespit tarihine kadar hiçbir şekilde yapılan bu işlere itiraz etmemişken, daha sonrasında bu işlerin bir kısmının yapılmadığını, bu kalan işleri kendisinin tamamlattığını iddia ederek dosyaya bir kısım irsaliye belgesi ve fatura sunmuştur. Davalı tarafından işin yaptırıldığı ve belge alındığı söylenen irsaliye ve faturaların tarihleri de 22 Ocak 2016’dan sonradır. Bu durum dahi göstermektedir ki davalı taraf, müvekkili fiziksel şiddet uygulayarak sözleşmenin tamamlanmasına engel olduğu tarihten sonra bir kısım irsaliye ve faturaları toplama ihtiyacı hissetmiştir. Davalının, müvekkil şirket tarafından yapılan işleri başka firmalara yaptırdığına ilişkin gerçeğe aykırı iddiaları dosyaya delil olarak sunulan faturaların ne zaman kesildiği ve ne zaman muhasebeleştirildiği incelenmesi sonucu eski tarihli fatura düzenlenmek suretiyle adil yargılamayı etkilemeye çalışıldığı ortaya çıkacaktır.Eğer müvekkil davacı kötüniyetli hareket etseydi, elden tahsil edilmiş olan ve hiçbir kaydı olmayan 12.000 TL tutarındaki alacağı dahi dosyaya beyan etmeyerek bunun da tahsili yoluna giderdi. Ancak ne yazık ki eser sözleşmesinin başlangıç tarihi olan 1 Ekim 2015 tarihinden beri yapılamadığı iddia edilen işlerin, Menderes Sulh Hukuk Mahkemesi’ne yaptırılan tespit dosyası kapsamında büyük oranda bitirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Müvekkil şirketin iddialarının aksine davalı taraf bu eksik kaldığını belirttiği ve eser sözleşmesinin konusunu oluşturan iş kısımlarını neredeyse 1 (bir) ay içerisinde tamamlaması gerçek dışı olup hayatın olağan akışına aykırıdır. Üçüncü şahsa yaptırıldığı iddia edilen iş kısımlarının tamamı müvekkil tarafından yapılmıştır.
Davalı taraf, müvekkil ile yaşanan kavga olayı sonrasında dahi bu işleri başkasına yaptırdığı beyanında bulunmamış olup, müvekkil alacağını tahsil amacıyla icra takibi başlattıktan ve akabinde dava açtıktan yaklaşık 3 yıl sonra bu üçüncü şahıslara yaptırıldığı iddia edilen bölümler için irsaliye ve bir kısım fatura ibrazı yoluna gitmiştir. Oysa ki basiretli şekilde hareket etmesi gereken davalı, bu faturalar gerçekten bu işler için düzenlenmiş olsaydı, bunları derhal davanın başında dosyaya delil olarak sunabilirdi. Bu durum da göstermektedir ki bahse konu bir kısım fatura ve irsaliye belgeleri, davalının ticari ilişki içinde bulunduğu fiilen ortağı konumundaki kişi ve tanıdıklarından temin edilmiş olup bu belgelerin bahse konu iş için alınmış olduğunu ispat yükü davalıdadır. Ancak davalı bu hususta bir sözleşme veya başka bir belge ibraz etmemiştir.Davacı tanığı olarak dinlettiğimiz …, …, …. ve inşaatın her aşamasında çalışan olarak hazır bulunan … beyanlarında inşaatın müvekkil şirket nezdinde yapıldığına dair beyanda bulunmuştur. Tanık …’in beyanlarında görüleceği üzere davacının edimini tamamlaması, davalı tarafça uygun şartlar hazırlanmaması nedeniyle gecikmiştir. Ancak yapılan tespit işlemi sonrası alınan raporda görüleceği üzere sözleşmeye konu işler büyük oranda tamamlanmış ve bu işler karşılığı alacaklı olduğumuz tutar tespit edilmiştir. Davalı tanığı …, dava aşamasında dosyaya ibraz edilen ve üçüncü kişilere yaptırıldığı iddia edilen işlere ilişkin faturaları eşinin ağabeyinin kestiğini de beyan etmiştir. Dolayısıyla davalı tanığının tanık sıfatını haiz olmadığı, davalı … gibi bu dava konusu inşaat işinde müteahhit olduğu ortadadır. Müvekkil tarafından yapılan iş kısımları gerek Menderes Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/6 D.iş dosyasındaki tespitler ve gerekse dinlenen tanıklarımızın beyanlarıyla sabittir. Yukarıda belirttiğimiz üzere tarafımızdan yapılmadığı iddia olunan iş kısımlarının, bahse konu tespit dosyasında yapılan keşfe kadar bir ay içerisinde bitirilmesi mümkün olmayıp irsaliye ve faturası sunulan firmalardan hiçbiri tespit tarihinde, bahse konu iş alanında bulunmamaktadır. Bu durum da aslında üçüncü kişilere yaptırılan bir iş kısmının bulunmadığının kanıtıdır. Müvekkil şirket, sözleşmede bitirme tarihi konusunda herhangi bir taahhütte bulunmadığı halde, öngörülebilecek makul zamanda edimini ifa etmiş, davacı müvekkil şirketin kusuru nedeniyle en küçük bir gecikme yaşanmamıştır. Eğer gerçekten böyle sıradışı bir gecikme olsaydı, basiretli bir tacir şeklinde hareket etmesi gereken davalının, en azından müvekkile ihtarname yollayarak eksik işleri tamamlaması gerektiğini beyanla mehil tayini aksi halde işin kalan kısımlarını başkasına yaptıracağını beyan etmesi gerekirdi. Ancak dosyadan da anlaşılacağı üzere davalı bu yola başvurmamış, şiddet kullanarak borcunu ödemekten kaçınmıştır. Mahkeme tarafından aldırılan ilk bilirkişi raporunda, davalı taraf, kendilerinden beklenebilecek ve tacir sıfatının gerekliliği olarak kabul edilen esasa yönelik hiçbir noktaya itiraz etmemişlerdir. Davacı taraf olarak biz haklılığımızı ispat adına hukuken kullanılması gereken, özellikle ihtarname çekmek ve mahkeme kanalıyla delil tespiti yaptırmak gibi bütün yolları tüketerek iddiamızı doğrulamışken, davalı taraf sözde haklılıklarını ispat etme adına hiçbir resmi mercide işlem yapmamışlardır. Sadece usule yönelik olarak, usulsüz tebligattan dolayı itirazlarını belirtmişlerdir ancak bu yöndeki itirazlarını da gerek kanun gerek ticari teamüller gerekse önceki beyanımızda sunmuş olduğumuz Yargıtay kararıyla çürütmüş bulunmaktayız. Yargıtay 21. HD.’nin 08.12.2005 tarih ve 2005/12710 E. 2005/12740 K.sayılı kararında “…Davacı 3. kişi, delil olarak sevk irsaliyesi ve faturalar ibraz etmişse de, borç doğumundan sonraki tarihi taşıyan ve istenilen kişi adına her zaman temini mümkün olan belgeler olması itibariyle davalı 3. kişi tarafından yasal karinenin aksinin kanıtlandığının kabulü mümkün değildir…” Yine bir başka Yargıtay uygulaması ile sabit olduğu üzere, bir sözleşmenin tarafı, karşı akidin edimini hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde, bu öğrendiği tarihten itibaren belli süre içerisinde kendisine ihtar etmek ve bu süre içerisinde gereği yerine getirilmediği takdirde, kanunen tanınmış seçimlik haklarını kullanmak yönündeki iradesini ihtarnameye derc ederek ortaya koymak durumundadır. “….Davalı iş sahibince söz konusu eksiklerin kendisi tarafından dava dışı başka bir firmaya tamamlatıldığı ileri sürülüp, buna yönelik faturalar ibraz edilmiştir. Eser sözleşmelerinde sözleşmenin feshedilip yüklenicinin işten el çektiği ya da işi terk edip gittiği yasal delillerle ispat edilmedikçe yapılan işin kural olarak yüklenici tarafından gerçekleştirildiği kabul edilmekte ise de bu karinenin aksinin kanıtlanması mümkündür. Yüklenicinin işi teslim ettiği, terkettiği ya da sözleşmenin feshedildiği tarihte tespit edilen eksik ve kusurların yüklenici tarafından işe devam edilerek tamamlandığının yasal delillerle ispatı zorunludur….” şeklindeki Yargıtay 15.HD’nin 13.02.2019 tarih ve E. 2018/ 2714 K. 2019 / 593 sayılı ilamından da anlaşılacağı üzere, davalı hiçbir şekilde üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiş ve sözleşme devam etmesine, tarafımıza hiçbir ihtarname tebliğ edilmemesine veya eksik olan hususlara ve sonradan bir başka kişiye tamamlatılan işlere dair bir tespit yaptırmamasına rağmen, dava konusu yapı işlerinin davacı müvekkil tarafından yapılmadığını ileri sürmesi kabul edilemez bir durumdur. Davacı taraf olarak bütün iyiniyetimizle, karşı tarafın da tek değinebildiği nokta olan 60.000 TL çek ve 12.000 TL’yi elden nakit olarak aldığımızı ve bunları da alacağımızdan mahsup ettiğimizi beyan etmiştik. Alınan bu ödemeler bile bizim beyan ettiğimiz tahsilatlardır ve davalının defter kayıtlarına yansımamış olup bu durum mali bilirkişi raporu ile sabittir. Bilirkişi, nasıl temin edildiği konusunda şüphe taşıyan sevk irsaliyelerinde yer alan bedelleri mahsup edince, tarafımızdan sadece 42.000 TL’lik imalat gerçekleştirildiğini hatalı olarak tespit etmiş, mali bilirkişi de bu hatayı tekrarlayarak, kendisinin bizzat davalının defter kayıtlarında yer almadığını tespit ettiği hususlara karşılık, bu rakamı, ifade ettiğimiz 72.000 TL’lik tahsilatı düşerek, davacı müvekkilin davalıdan bir alacağı olmadığı ve fazla tahsilat yapıldığı yönündeki hatalı bir sonuca ulaşmıştır. Bu değerlendirmelerin kabul edilebilmesi açıkladığımız sebeplerle mümkün değildir İtirazlarımız sonucu aldırılan bilirkişi heyeti ek raporunda özetle asıl raporda değişiklik yapmayı gerektirir hiçbir durum olmadığını beyanla davalı taraftan bir alacağımız olmadığı sonucuna hatalı bir şekilde varmıştır. Müvekkil şirket üstlenilen işe ilişkin olarak kestiği fatura, aldığı ödemeleri ve almadığı ödemelere ilişkin olarak ticari defter kayıtları gerçeği ortaya koymaktadır. Davalının, müvekkil şirket tarafından yapılan işleri başka firmalara yaptırdığına ilişkin gerçeğe aykırı iddiaları da ticari defter kayıtlarında yapılacak bilirkişi incelemesiyle, delil olarak sunulan faturaların ne zaman kesildiği ve ne zaman muhasebeleştirildiği incelenerek eski tarihli fatura düzenlenmek suretiyle adil yargılamanın etkilemeye çalışıldığı ortaya çıkacaktır. Buraya kadar yaptığımız açıklamalar kapsamında, icra takip dosyası, Menderes Sulh Hukuk Mah. Tespit kararı, tanık beyanları ve müvekkilin ticari defter kayıtları nazara alınarak davalı tarafından dosyaya sunulan irsaliye ve bir kısım faturanın bu eser sözleşmesindeki işe ilişkin alındığının kanıtlanamamış olması ve Yargıtay’ın yukarıda belirtilen uygulamaları nedeniyle ilk derece Mahkemesinin kararının bozulmasına, davamızın kabulüne karar verilmesi, davalı tarafın icra inkar tazminatına mahkum edilmesi hususunda gereğini arz ve talep ederiz.
Sonuç Ve İstem: Yukarıda açıklanan tüm sebeplerle;
1- İlk derece Mahkemesinin kararının bozulmasına, davamızın kabulüne,
2- Davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine,
3- Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına…” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
YANIT:
Davalı avukatı tarafından verilen 09.09.2020 tarihli istinaf yanıt dilekçesinde özetle; “…II.Davacının İstinaf Dilekçesinde Yer Alan Hususlar:
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; davalı …’un … İli, … İlçesi, … Mahallesi … Mevkii … Ada … ve … parselde bulunan inşaatındaki dairelerin yapı dekorasyon işlerinin yapımı amacıyla 01.10.2015 tarihinde aralarında sözleşme imzalandığını, akdedilen işbu sözleşmedeki edimleri yerine getirmiş olmasına rağmen sözleşmede belirlenen hizmet bedelinin kendisine ödenmediğini, işlerin bitmek üzere olması sebebiyle kendisine ödeme yapılmasını talep eden müvekkiline şiddet uygulandığını, bunun üzerine 16.02.2016 tarihinde İzmir 6.İcra Müdürlüğü’nün 2016/2989 E. Sayılı dosyasından takip başlatıldığını, takibin kesinleşmesinden sonra davalı tarafından yapılan usulsüz tebligat şikayetinin kabul edilmesi sebebiyle takibin durduğunu, Menderes Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak delil tespiti talep ettiğini ve bu dosyadan aldırılan 06.04.2016 tarihli bilirkişi raporuna göre yükümlülüklerini yerine getirdiğinin tespit edildiğini, kalan alacağının 153.820,00 TL olduğunu, davalı tarafından anılı sözleşme kapsamındaki işlerin başkalarına yaptırıldığına dair dosyaya sunulan fatura ve irsaliyelerin eski tarihli düzenlendiğini ileri sürmüştür.
III.Esasa Yönelik Beyanlarımız
Davacının gerçekten uzak, haksız ve yersiz istinaf talebinin reddi gerekmektedir. Şöyle ki;
1.Müvekkil peşinat ve yapılacak işlerin karşılığı olarak davacı tarafa 72.000,00 TL ödeme yapmış olmasına rağmen davacı taraf 01/10/2015 tarihli sözleşme gereği üzerine düşen edimleri tam ve eksiksiz ifa etmemiştir. Dosyada mübrez bilirkişi heyet raporlarından da anlaşılacağı üzere müvekkilin yaptığı ödeme, davacı tarafın yaptığı işe karşılık 30.000,00 TL fazladır ve davacı iddia ettiği alacağını ispat edememiştir. Bu sebeplerle davacının müvekkilden alacağı bulunmamaktadır. aksine davacı müvekkile borçlu durumdadır. Müvekkil ile davacı şirket arasında 01/10/2015 tarihinde, on iki maddeden oluşan eser sözleşmesi niteliğini haiz bir sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşmeye göre davacı şirket;
1.MADDE: 50.000,00 TL bedel karşılığında montaj dahil 4 adet mutfak yapım işi,
2.MADDE: 15.000,00 TL bedel karşılığında montaj dahil 4 adet vestiyer, 8 adet Hilton dolap, 4 adet kirli çamaşır dolabı,
3.MADDE: 42.000,00 TL bedel karşılığında montaj dahil ısı yalıtım alüminyum kapı pencere sistemi ve otomatik panjur sistemi,
4.MADDE: Metre karesi 425 TL karşılığında montaj dahil silikon cam cephe,
5.MADDE: Metre karesi 165 TL karşılığında montaj dahil alüminyum kompozit renk karkas dahil,
6.MADDE: Metre karesi 165 TL karşılığında montaj dahil camlı bronz renkli alüminyum korkuluk,
7.MADDE: Metre karesi 135 TL karşılığında montaj dahil camsız bronz renkli alüminyum korkuluk, yapım işlerini üstlenmiştir.
Yukarıda Yazılı Sözleşme Maddelerinden 3. Madde Hariç Hiçbiri Davacı Tarafından Yapılmamıştır. Nitekim Bu Husus İşbu Dosyadan Aldırılan Bilirkişi Heyet Raporlarıyla Da Sabittir. Kaldı Ki Davacı Bu Durumun Aksini İspat Edememiştir. Ayrıca 1. Ve 2.maddelerdeki İşlerin Yapılmadığı Davacının Da Kabulündedir. İşbu sözleşme gereği davacı tarafından yapılmayan işler sebebiyle oluşan zararımızın genel hükümlere göre tazmin hakkını saklı tutmak kaydıyla; müvekkil iyi niyetinin göstergesi olarak ve sözleşmeye yansıttığı iradesinin ve dahi üzerine düşen bedel ödeme ediminin ifası amacıyla davacı tarafa toplam 72.000,00 TL ödeme yapmıştır. Davacı tarafa yapılan ödemeler; … Bozyaka Şubesi 5248 numaralı, 30.01.2016 tarihli, 20.000,00 TL bedelli çek, … Bozyaka Şubesi 5249 numaralı, 29.02.2016 tarihli, 20.000,00 TL bedelli çek, … Bozyaka Şubesi 5250 numaralı, 31.03.2016 tarihli, 20.000,00 TL bedelli çek ile ve ayrıca 12.000,00 TL elden olmak üzere gerçekleşmiş olup, bu durum davacı yan tarafından da kabul edilmektedir. Müvekkil tarafından toplamda ve işin hemen başında, davacının alacağı henüz muaccel değilken ödenen 72.000,00 TL tutarındaki bedel, müvekkilin bu sözleşme ile bağlı kalma iradesini ayrıca göstermektedir. Buna rağmen davacı taraf üzerine düşen edimi ifa etmemiş ve HİÇBİR SEBEP olmaksızın müvekkilin mağdur olmasına ve işleri başka firmalara yaptırmak zorunda kalmasına sebep olmuştur. Bu anlamda davacı taraf, TBK md. 471 gereği ‘üstlendiği edimleri iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özen ile’ hiçbir şekilde ifa etmemiştir. üstelik müvekkil aleyhine icra takibi başlatarak ifa etmediği edimin bedelini talep etmiştir.
2.Davacı Taraf Tarafımızca Hiçbir Şekilde Kabul Edilmeyen Bir Fatura Düzenleyerek Alacak Oluşturmuştur. Bu Faturada Belirtilen İşlerin Hiçbiri Davacı Tarafından Yapılmamıştır. Alacaklı Olduğunu İddia Eden Davacı Bu İddiasını İspat Edememiştir.
Davacı tarafın alacak hakkını dayandırdığı yegane belge olan ve 61480 sıra numaralı, 12/02/2016 tarihinde müvekkil adına düzenlenen fatura içeriği daha önceki beyanlarımızda da ifade ettiğimiz gibi tarafımızca hiçbir şekilde kabul edilmemektedir. Tek taraflı olarak düzenlenen ve müvekkili borç altına sokan, hiçbir şekilde müvekkilin iradesinden bir iz bulunmayan fatura, davacının alacağını ispata elverişli değildir. Kaldı ki anılı sözleşmenin 8.maddesi ‘Yüklenici firma tabaka ve boy halindeki malzemeyi şantiyeye teslim ettiğine dair fatura veya irsaliye ile belgelendirmek zorundadır’ şeklinde düzenlenmiş olmasına rağmen davacı, malzeme teslimine dair ne bir fatura ne de bir irsaliye ibraz etmiştir. Davacı tarafın anılı sözleşme gereği edimini ifa ettiğini ispat amacıyla dayandığı tek ispat vasıtası kendi bünyesinde çalıştırdığı çalışanları ve kendisi ile ticari ilişkileri olan kişilerin beyanlarıdır. Davacının tanıkları arasında Yargıtay’ımızın da çoğunlukla kabul ettiği üzere ‘doğrudan menfaat ilişkisi’ olduğu açıktır. Ayrıca davacının tanığı olan bu kişilerin beyanları incelendiğinde ‘sözleşme gereğince işin teslim anına şahit olmadıklarını’ beyan ettikleri görülecektir. Dolayısıyla davacı sözleşme gereği üstlendiği işleri yapıp teslim ettiği olgusunu ispat edememiştir. Bu kabulde olan bilirkişi heyet raporlarına dayanan ve davacının tanıklarının beyanlarına itibar etmeyen yerel mahkeme kararının ne derece yerinde olduğu izahtan varestedir. Nitekim davacı tarafından Menderes Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/6 D.iş sayılı tespit dosyasından aldırılan bilirkişi raporunda da davacının edimini ifa ettiği hususunun ispatı söz konusu değildir. Kaldı ki anılı rapor incelendiğinde davacının müvekkil adına kestiği faturadaki metraj farklarının olduğu görülecektir. Bu husus bile tek başına davacının edimini ifa etmediğini, yapılan işte hakkı ve dahli olmadığını göstermektedir. Bir inşaat işinde söz konusu metraj farklarının kabul edilebilir seviyeden çok uzak olduğu açıktır. Davacının hiçbir şekilde kabul etmediğimiz fatura içeriği ile müvekkili borçlu konuma düşürmek istemektedir. Söz konusu metraj hataları sözleşme gereği olan işlerin davacı tarafından yapılmadığını tespit ve ispat etmektedir. Söz konusu bariz metraj farkı hatalarının, işlerin davacı tarafından yapılmış olması ihtimalinde yapılmayacağı açıktır. Aksinin kabulü hayatın olağan akışına aykırıdır. Davacı sırf müvekkili borçlandırmak amacıyla oturup afaki olarak belirlediği metre kareler ile fatura tanzim etmiştir. Ayrıca bu faturaya 01/10/2015 tarihli sözleşmede yer almayan işler de eklemiştir. Davacının eklediği bu işler anılı sözleşmenin 9.maddesi gereği hükümsüzdür. Öyle ki anılı sözleşmenin 9.maddesi ‘Sözleşmede yazılı işlere ilave olması halinde verilen teklif anlaşılması halinde kaşelenip imzalanarak sözleşmeye ilave edilecektir.’ şeklinde düzenlenmiştir. Sözleşme dışı işbu işlerin hiçbir şekilde içeriğini kabul etmediğimiz faturadaki bedeli 47.228,81 TL olup, yazılı ispat sınırının üstünde olduğundan davacı bu işlerden dolayı iddia ettiği alacağını HMK Md.200 gereği senet ile ispat etmek zorundadır. Ayrıca anılı raporun tanzim tarihi 6/04/2016’dır. Taraflar arasındaki sözleşmenin tarihi ise 01/10/2015’tir. Arada 4 ayı aşkın bir zaman vardır. Davacı bu zaman zarfında 72.000,00TL ödeme almış olmasına rağmen sözleşme gereği edimlerini ifa etmemiştir. Bunun üzerine müvekkil tarafından davacı yana ulaşılmaya çalışılmış ancak davacının ticari hayatı terk etmesi sebebiyle ulaşılamamıştır. anılı sözleşme kapsamındaki işlerin yapılamayacağı hususu davacı tarafından hiçbir şekilde tarafımıza bildirilmemiştir. Davacı taraf bildirim yapmak yerine haksız şekilde kötü niyetli olarak 16/02/2016 tarihinde 153.820,00 tl için icra takibi başlatmıştır. Davacının iddialarını ispata yarayan hiçbir beyan ve hareketi bulunmamaktadır. Bu kapsamda davacı basiretli bir tacir gibi davranmamıştır. Davacının hiçbir sebep bildirmeden işi yapmaması üzerine müvekkil işi üçüncü kişilere yaptırmıştır. işin üçüncü kişilere yaptırıldığına ilişkin tüm fatura ve irsaliyeler dosyaya sunulmuş olup, 19/12/2019 tarihli bilirkişi heyeti 2. ek raporunda değerlendirilmiştir. Buna göre; ‘Davalının ibraz ettiği faturalardan, asıl raporda davacının yaptığının kabul edildiği işlerle ilgili faturaların davalı tarafından ibraz edilmediği yani, asıl raporda davacının yaptığı kabul edilen işlerin içerisinde davalının yaptığını bildirdiği işlerin olmadığı’ belirtilmiştir. Müvekkil bu konuda üzerine düşen ispat külfetini yerine getirmiştir. Zira müvekkilin yaptığı işlere dair ibraz ettiği fatura ve irsaliyelerde teslim alan olarak adı geçen … adlı tanık beyanında ‘…ben inşaat başından bitene kadar ordaydım…dükkanların cam doğramaları, binanın dış giydirmesi, kompozit kaplama, (iki binanında) dükkanların tuvalet kapıları, havalandırma menfezleri davacı tarafça yapılmadı, bu işler davalı tarafından başka kişilere yaptırılmıştır.’ şeklindedir. Müvekkil teslim olgusunu ve dolayısıyla işi davacı tarafından yapılmadığını tanıkla da ispat etmektedir. 01/10/2015 tarihli eser sözleşmesine konu işleri yapıp teslim ettiğini ispat yükü yükleniciye aittir. Bu husus Yargıtay’ımızın aşağıda belirttiğmiz yerleşik içtihadıyla sabittir…
3.Davacı Tarafın Müvekkil Tarafından Şiddete Uğradığı Yönündeki İddiaları İftira Boyutuna Varacak Derecede Gerçekten Uzaktır. Müvekkil Davacının İddia Ettiği Tüm Fiillerden Beraat Etmiştir. İşbu Beraat Kararları Kesinleşmiştir. Davacı Yerine Getirmediği Edimlerini Haklı Gösterme Çabası İçerisinde Müvekkil Hakkında Gerçeğe Aykırı Beyanlarda Bulunmuştur. O Kadar Ki Davacı Müvekkilin Dosyaya İbraz Ettiği Belgeler Hakkında Da Sahtelik İmasında Bulunmaktadır.
Davacının iddia ettiğinin aksine müvekkil tarafından, davacının edimini ifa etmesini engelleyici herhangi bir şiddet gerçekleştirilmemiştir. Zira, Menderes 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/277 E. Sayılı dosyasından görülen yargılama sonucunda tehdit, hakaret ve basit yaralama suçlarından yargılanan müvekkil hakkında tüm suçlardan ayrı ayrı beraat kararı verilmiştir. Verilen karar 19/07/2017 tarihinde kesinleşmiştir. Bu anlamda davacı sözleşme gereği edimini ifa etmediği gibi müvekkil hakkında gerçeğe aykırı şikayetlerde bulunmuştur. Davacı taraf ayrıca müvekkilin dosyaya ibraz ettiği belgeler hakkında da gerçeğe aykırı beyanlarda bulunmaktadır. Davacı taraf tüm bu iftira ve gerçeğe aykırı beyanları oluşturmaya harcadığı zamanı sözleşme kapsamında edimini ifaya harcamış olsa idi şu an huzurdaki yargılama, yargıyı meşgul etmiyor olacaktı. Ancak davacı taraf soyut ve hukukilikten uzak birtakım beyanlardan öteye gidemeyip, edimini ifa ettiğini ispat edemediğinden iftara ve gerçeğe aykırı beyanlara başvurmaktadır.
Sonuç Ve İstem: Yukarıda arz olunan nedenlerle
1.Davacının istinaf talebinin reddine,
2.Yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine,…” karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Davacı yüklenici şirket, davalı tacir ile yaptığı sözleşme gereğince inşaatlardaki dairelerin yapı dekorasyon işleri konusunda anlaştıkları, bedelinin ödenmediğini, karşı tarafın darp ettiğini, darp konusunda şikayetçi olduklarını, 3 adet çek karşılığı 60.000,00 TL ile 12.000,00 TL de ödeme yaptığı bunun dışında ödemediği gerekçesiyle icra takibine giriştikleri, haksız itiraz ile takibin durduğundan bahisle, itirazın iptali ile takibin durması talebinde bulunmuştur.
İlk derece mahkemesi yargılama sonunda davanın reddine karar vermiş, verilen karara karşı, davacı avukatı tarafından istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı avukatı dilekçesinde;
Yüklenici müvekkilinin, hizmet bedelini alamadığı, fiziksel şiddete maruz kaldığı, bakiye alacak 153.820,00 TL için icra takibine başvurduklarını, Menderes Sulh Hukuk Mahkemesi’nin tespit dosyası ile yükümlülüklerini yerine getirdiklerinin tespit edildiği, 72.000,00 TL’sini aldığı, bakiyesini alamadığı, davalının sunduğu irsaliye ve fatura tarihlerinin sonraki tarihler olduğunu, davalının, kavga olayından sonra işi başkasına yaptırdığına ilişkin beyanda bulunduğunu, ihtarname çekmediğini, böylece davalının üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirmediğinden bahisle kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Dava, yüklenici şirket, davalı tacir ile yaptığı sözleşme gereğince inşaatlardaki dairelerin yapı dekorasyon işleri konusunda anlaştıkları, bedelinin ödenmediğini, karşı tarafın darp ettiğini, darp konusunda şikayetçi olduklarını, 3 adet çek karşılığı 60.000,00 TL ile 12.000,00 TL de ödeme yaptığı bunun dışında ödemediği gerekçesiyle icra takibine giriştikleri, haksız itiraz ile takibin durduğundan bahisle, itirazın iptali ile takibin durması davasıdır.
Taraflar arasında inşaatın yapı dekorasyon işleri yapılması hususunda yazılı sözleşme yaptıkları, mahkemece bilirkişiden rapor alındığı, bu rapora göre davacının davalı taraf adına toplamda 42.000,00 TL imalat gerçekleştirdiğinin tespit edildiği, davacının, davalıdan 60.000,00 TL’lik çek, 12.000,00 TL nakit olmak üzere toplam 72.000,00 TL tahsilat yapıldığı, davacının davalıdan herhangi bir alacağının olmadığı yönünde rapor alındığı, bilirkişiden ek rapor alındığı, buna göre asıl raporda davacının yaptığı kabul edilen işlerin içerisinde davalının yaptığını bildirdiği işlerin olmadığı, taraflarca kabul edildiği, böylece tarafların yapı dekorasyon sözleşmesine uygun olarak davacı yüklenicinin yaptığı işlerin bedelinin 42.000,00 TL olduğu, davalının fazladan 30.000,00 TL ödeme yaptığı hususunun dava konusu olmadığı ancak tarafların arasında kavga çıktığı ve mahkemeye intikal ettiği, bütün dosya kapsamı dikkate alındığında, mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davacı avukatının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davacı avukatı istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmiş ise de, mahkeme tarafından dayanılan hukuksal ve yasal gerekçelere göre, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemiş olup, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olmakla, davacı avukatının istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16.06.2020 tarih ve 2016/585 Esas, 2020/288 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan toplam 54,40 TL harcın mahsubu ile kalan 26,30 TL harç bedelinin davacıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361/(1) maddesi gereğince, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere 29.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.