Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1339 E. 2022/1361 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1339
KARAR NO : 2022/1361

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1210
KARAR NO : 2020/239
DAVA TARİHİ : 08/12/2015
KARAR TARİHİ : 12/03/2020
DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 20.10.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 20.10.2022

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12.03.2020 tarih ve 2015/1210 Esas, 2020/239 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İDDİA VE İSTEK:
Davacı vekili yargılama sırasındaki yazılı ve sözlü beyanlarında özetle; “taraflar arasındaki eser sözleşmesi gereğince; davacının, davalı iş sahibine ait 5 adet prefabrik betonarme depo binası projelerinin düzenlenmesi işini taahhüt ettiği ve bu konudaki edimini yerine getirdiği, ancak davalının ödeme yapmayarak edimini yerine getirmediği ve sözleşmeyi haksız bir şekilde feshettiği” iddiası ile, sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesinden kaynaklanan zararlarının ve kazanç kaybına ilişkin zararının tespit ve tahsiline karar verilmesini istemiştir.

SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, “sözleşmeyi davacının kendisinin ihlal ettiği, edimini yerine getirmediği, bu nedenle sözleşmenin haklı olarak feshedildiği” savunması ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 12/03/2020 tarih ve 2015/1210 Esas, 2020/239 Karar sayılı kararında özetle; “taraflar arasında toplam 3 parseldeki 5 adet bina projesine yönelik olarak proje hazırlama işi konusunda sözleşme imzalandığı, bu kapsamda davacı tarafından üzerine düşen yükümlülüğün yerine getirildiği iddiası ile yukarıdaki iddia doğrultusunda alacak davası açıldığı, … belediyesi cevabi yazısına göre üç parsel içerisinde sadece … ada … parselde yapılacak olan 3 adet binaya ait olmak üzere toplam 5 adet bina projesinde davacı şirket isminin, kaşesinin ya da logosunun veyahutta proje sorumluluğunun bulunduğuna yönelik bir kaydının olmadığının bildirildiği, her ne kadar davacı tarafından iki adet proje yönünden statik projenin kendisi tarafından hazırlandığı bildirilmiş ise de bu projelerin davacı tarafından çizilmediğinin anlaşıldığı, bu projelere yönelik her ne kadar davalı tarafa teslim alınması yönünde ihtarname çekilmiş ise de söz konusu projelerin davacı tarafından yapıldığına dair bir bulguya rastlanılmadığı, buna göre söz konusu projelerden kaynaklı olarak hak edilmiş bir alacağın bulunmadığı, ayrıca sözleşmesel yükümlülük gereği üzerine düşen edimin davacı tarafından yerine getirilmediğinden ortada davacı açısından kâr kaybı da bulunmadığı” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili 25/06/2020 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle: “Raporların çelişkili olduğunu, raporlarda davalının haksız feshinin tespit edildiğini, hükme esas alınan raporun da çelişkili olduğunu, mahkemece bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verildiği halde bilirkişilerin yerinde inceleme yapmadıklarını, projelerin büyük olduğunu, yerinde inceleme yapılması gerektiğini” ifade ederek, yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
KANITLAR, DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda aşağıdaki değerlendirmeler yapılmıştır:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı taraf “sözleşmedeki kendi edimini yerine getirdiği halde, karşı tarafın ödemelerini yapmayarak sözleşmeyi de haksız bir şekilde feshettiğini, bu nedenle zarara uğradığını” iddia etmektedir.
Davalı taraf ise “sözleşmeyi davacının ihlal ettiğini, feshin bu nedenle haklı olduğunu” savunmaktadır.
Taraflar arasında; “iş sahibine ait inşa edilecek 5 adet prefabrik betonarme depo binasının proje düzenlenmesi işlerinin davacı yükleniciye verildiği, sözleşmenin davalı iş sahibi tarafından tek taraflı olarak feshededildiği” konularında uyuşmazlık mevcut değildir.
Uyuşmazlık; “davacı yüklenicinin proje düzenlenmesi ile ilgili edimini yerine getirip getirmediği, bu anlamda davalı iş sahibinin tek taraflı feshinin haklı olup olmadığı, dolayısıyla davacının tazmin edilmesi gereken bir zararının bulunup bulunmadığı” noktalarında toplanmaktadır.
İlk derece mahkemesince; “davacının sözleşmedeki edimini yerine getirmediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulduğu görülmüştür. Şöyle ki: Tarafların tacir olmalarına göre ticari defterlerinin incelenmesi yöntem itibariyle doğru olmakla birlikte, defterlerin HMK’nın 222. Maddesi prosedürüne uygun bir şekilde incelenmediği, bu anlamda; her iki tarafın ticari defterlerinin birbirini doğrulayan ya da birbirine aykırı kayıtlarının yeterince irdelenmediği, usulüne uygun tutulup tutulmadıklarının ve sahipleri lehine delil teşkil edip etmediklerinin yeterince açıklanmadığı anlaşılmıştır. Diğer taraftan daha da önemlisi; yargılama aşamasında birçok bilirkişi raporu alınarak, 26/06/2019 tarihli kök rapor ile bunu teyit eden 24/01/2020 tarihli ek raporun “diğer raporlar arasındaki çelişkileri giderdiği” ifade edilmek suretiyle bu raporlar hükme esas alınmış ise de, söz konusu raporların da “sözleşme feshinin haklı olup olmadığı” tespiti ile ilgili olarak kendi içinde çelişkili olduğu, diğer raporlardaki çelişkileri gidermediği, rapor içeriğinde bir taraftan “zemin etüdlerinin davalı şirketçe temin edilmemesi nedeniyle feshin haksız olduğu” yönünde açıklamalara yer verilirken, diğer taraftan ise “belediyeden gelen projelerin davacı tarafından düzenlenmediği, davacının düzenlediğini iddia ettiği projeleri dosyaya sunmayıp bu iddiasını kanıtlayamadığı” şeklindeki açıklamalarla çelişkili durumlar oluşturulduğu tespit edilmiştir. Ayrıca raporda “zemin etüdü olmadığını iddia eden davacının 2 adet projeyi düzenlediğini iddia etmesinin de çelişkili olduğu” şeklinde yorum yapılarak, bilirkişinin görevi olan bilimsel tespit dışına çıkılıp tahmini yorumlarda bulunulduğu görülmüştür. Bu haliyle; denetime elverişsiz, kendi içinde çelişkili ve diğer raporlardaki çelişkileri gideren bir özelliği bulunmayan rapora dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Diğer taraftan; davacı tarafça “projelerin büyük çaplı olup yerinde incelenmesi” yönünde talepte bulunulduğu ve 09/10/2019 tarihli duruşma ara kararında bilirkişilere davacı projelerinin yerinde incelenmesi yönünde yetki verildiği halde, bu incelemenin de yapılmadığı anlaşılmıştır. Son olarak; davacı tarafın menfi ve müspet zarar kalemlerinin nelerden oluştuğu açıklatılarak ve bu konuda sunulan kanıtları değerlendirilerek, bilirkişi raporunda söz konusu zararların da denetime elverişli bir şekilde hesaplanması gerekirken bunun da yapılmadığı görülmüştür.
Bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde olup ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş:
1-Öncelikle; davacı vekiline “müspet zarar anlamındaki kazanç kaybı ve sözleşmenin yerine getirilememesi nedeniyle uğrandığı iddia olunan zarar kalemlerinin nelerden oluştuğunun” HMK.’nın 31. Maddesi gereğince açıklatılması,
2-Bilirkişi kurulunun, mahkemece 09/10/2019 tarihli duruşma ara kararında verilen yetkiye dayanılarak, gerekirse yeniden yetki verilerek, davacı projeleri ile ilgili olarak yerinde inceleme yapmalarının sağlanması,
3-Bu incelemeden sona; hem bu projeler, hem de belediyeden getirtilen projeler karşılaştırılmak suretiyle, proje tarihleri gözetilerek, ayrıca zemin etüdlerinin davalı tarafça temini hususu değerlendirilerek, tarafların ticari defterleri de HMK.’nın 222. Maddesi prosedürüne uygun bir şekilde incelenerek, “davacı tarafından sözleşme gereğince düzenlenmesi gereken projelerin usulünce düzenlenip düzenlenmediğinin, bu anlamda yüklenici ediminin yerine getirilip getirilmediğinin, yüklenicinin iddia ettiği menfi ve müspet zararlarının varlığının ve miktarının belirlenmesi (müspet zarar anlamında kazanç kaybı hesabı yapılırken, ‘sözleşmenin feshi nedeniyle yüklenicinin yapamadığı işlerin fesih tarihindeki bedelinden; işin tamamlanamaması nedeniyle sağlanan tasarrufun, bu süre içinde başka bir iş bulunup çalışılmış olması halinde elde edilen kârın ve başka bir iş bulmaktan kasten kaçınılmış olması halinde kazanabileceği miktarın mahsup edilmesi’ şeklindeki kesinti yönteminin -Yargıtay 15. HD.2013/764 E. 2014/353 K- uygulanması gerektiğinin gözetilmesi)” ile ilgili olarak, önceki raporlardaki çelişkileri de giderecek şekilde, denetime elverişli, gerekçeli, dayanaklı ve bilimsel tespit ve hesap yöntemleri içeren bilirkişi kurulu raporu düzenlettirilmesi,
4-Rapordaki tespitler doğrultusunda; davalının tek taraflı feshinin haklı olup olmadığı değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi olmalıdır.
22/07/2020 tarihli ve 7251 Sayılı Yasa ile Değişik HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde HMK 353/(1)-a/6. bendi gereğince bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle mahkemece esasa ilişkin deliller toplanıp değerlendirilmeksizin karar verilmiş olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun, HMK’nın 353/(1)-a/6.maddesi gereğince kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın dairemiz kararına uygun olarak yeniden bir karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile,
2-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12.03.2020 tarih ve 2015/1210 Esas, 2020/239 Karar sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Verilen kararın niteliği gereğince harç alınmasına yer olmadığına, davacı vekili tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf maktu karar harcının talebi halinde yatıran davacıya iadesine,
5-Davacı vekili tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-a maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 20.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.