Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/12 E. 2022/288 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/12
KARAR NO : 2022/288

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/866
KARAR NO : 2019/880
DAVA TARİHİ : 25.07.2018
KARAR TARİHİ : 11.09.2019
DAVA : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Tazminat
KARAR TARİHİ : 01.03.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 08.03.2022

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.09.2019 tarih ve 2018/866 Esas, 2019/880 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin taraf avukatları tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı avukatı tarafından verilen 25.07.2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında … Org. San. Bölgesi …. Sok. no:… …/ İZMİR fabrikasında kullanılmak üzere hava kompresörü/ su soğutuculu çiller/ karıştırıcılı pişirici reaktör/ karıştırıcılı vakum altı kurutucu/ mikrolize değirmen/ pineumatik transfer sistemi/ torbalama makinesi alımı ile ilgili anlaşma yaptıklarını, 13.09.2017 yılında sözleşme imzaladıklarını, davalı şirket tarafından imal edilen makineların 05.10.2017 tarihinde 72830 no’lu fatura ile 1177.933,82 TL olarak müvekkiline fatura edildiğini, davalı şirkete 17/18/19.01.2018 tarihlerinde 294.000 TL, 293.500, 294.100 ve 296.333,82 TL toplam 1.177.933,82 TL ödeme yaptıklarını, davalı tarafın makineları fabrikaya teslim ettiğini ve kurduğunu, üretim testlerinin yapılmadığını, daha sonradan ikmal edildiğini, bu testlerde bazı sorunlar çıkınca davalı tarafa bildirildiğini, ancak ayıpların giderilmediğini, seri üretim yapılamadığını, müvekkilinin TMMOB Makine Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’ne başvuru yaparak 18.04.2018 tarihinde tespit yapıldığını, bu tespitle yazılım ve otomasyon sisteminde bir takım hataların tespit edildiğini, saatte ortalama 700 kg hammadde işlemesi gereken makineların günde 700 kg hammadde işlediklerini, davalı tarafa ayıp ihbarında bulunulduğunu, ayrıca makineların 24 aylık satıcı garantisinin de bulunduğunu, müvekkilin mağduriyetinin arttığını, şimdilik 1000 TL’lik zararlarını talep ettiklerini, makineların keşif ve bilirkişi incelemesi de gıda mühendisi/ makine mühendisi/ elektrik/ elektronik mühendisi vasıtasıyla keşif yapılmasını istediklerini, davalının makinelerini teknik şartlarına uygun hale getirmesi ve sözleşmeye uygun misli ile değiştirilmesi, ayrıca uğradığı zararlar için yoksun kaldığı kar tazmini amacıyla şimdilik 1000 TL dava tarihinden itibaren en yüksek banka faizinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen 12.11.2018 tarihli yanıt dilekçesinde özetle; 10.09.2018 tarihli raporu kabul etmediklerini, yeni bir rapor alınmasını istedikleri, gıyaplarında yapılan keşfi kabul etmedikleri, dava konusu makinelerin sebze tozu üretimi yapmaya yaradığına ilişkin rapor verildiğini, bilirkişi raporuna eklenen videolarda da yapılan tespitlere itiraz ettikleri, İzmir 3. ATM’nin 2018/461 D. iş sayılı dosyasında müvekkillerinin de tespit yaptırdıklarını, davacının müvekkilinin bilgisi ve izni dışında makinelere müdahaleler yaparak alkalizasyon prosesinin dönüştürmeye çalıştığını, oysa kurutma prosesi ile alkalizasyon prosesinin ikisinin birbirinden farklı olduğunu, müvekkili şirketin makine üreticisi bir şirket olup, dava konusu makine ile kuru sebze tozu üretim makinesı olduğunu ve bu makinenın 1.177.933,82 TL’ye imal edildiğini ve satıldığını, makinenin çalışır vaziyette teslim edildiğini belirterek davanın reddini, ayrıca İzmir İl Tarım Müdürlüğü’ne davanın ihbarını, yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasını talep etmiştir.
Davacı avukatı tarafından verilen 28.01.2019 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; “…Islah talebimizin kabulü ile, Davalı tarafça sözleşmedeki teknik şartnameye aykırı olarak imal edilen 1.1777.933,82 TL bedelli makinalardaki eksikliklerin TESPİTİ ile makinaların SÖZLEŞMEYE VE TEKNİK ŞARTNAMEYE UYGUN MİSLİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİNE,
• Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, Teknik şartnameye uygun imal edilmeyen makinalar sebebiyle Müvekkilin uğramış olduğu zararların ve makinaların düzgün çalışmaması sebebiyle yoksun kaldığı karın tazmini için şimdilik 1.000,00-TL dava tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalıdan alınarak Müvekkile verilmesine,
• Yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davalıdan tahsiline…” karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davacı avukatı tarafından verilen 31.07.2019 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; “…ISLAH TALEBİMİZİN KABULÜ İLE, teknik şartnameye aykırı ve sözleşmedeki nitelikler sahip olmayan ve kabule zorlanamayacak şekilde hatalı ve ayıplı imal edilmiş olan makinalar sebebiyle Davalı ile yapılan SÖZLEŞMEDEN DÖNME SEÇİMLİK HAKKIMIZI KULLANARAK, Davalı tarafa ödenen fatura bedeli olan toplam 1.177.933,82-TL’nin avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak Müvekkil şirkete verilmesine,
• Yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davalıdan tahsiline…” karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 11.09.2019 tarih ve 2018/866 Esas, 2019/880 Karar sayılı kararında özetle; “…Buna göre; Davacı tarafın dilekçesinde belirttiği üzere; dava konusu hava kompresörü/ su soğutuculu çiller/ karıştırıcılı pişirici reaktör/ karıştırıcılı vakum altı kurutucu/ mikrolize değirmen/ pineumatik transfer sistemi/ torbalama makinesinin imali ve davacının fabrikasına tesisi konusunda anlaşıldığı, 13.09.2017 tarihli sözleşmeler gereğince makine bedellinin 1.177.933,82 TL olarak davacı tarafça davalıya ödendiği, makinelerin 24 ay boyunca imalatçı garantisinde olduğu, taraflar arasındaki ilişkinin temel olarak TBK m. 470 ve devamındaki eser sözleşmesine dayandığını, yapılan bilirkişi incelemeleriyle makinelerin üretim ve yazılım konusunda sorunlarının bulunduğu, sebze meyve tozu üretim amacı ile yapıldığı, makinede meydana gelen arızanın ayıplı üretimden kaynaklanması nedeniyle üreticinin iş sahibine karşı TBK m. 475 ve devamındaki hakları kullanma imkanın bulunduğu, davacının sözleşmeden dönmeksizin eserin ayıplı olduğunun tespiti ile sözleşme ve teknik şartnameye uygun misli ile değiştirilmesini istediği (ıslah dilekçesi ile), mevcut durumda makinenin kabule icbar edilebilecek nitelikte olmadığı, yani onarılması mümkün ise onarılması gerektiğinin tespiti gerektiğine, bu konuda bilirkişilerden alınan raporla eser sözleşmesine konu olan malın onarılabilecek nitelikte ise ancak onarımına karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı vekili davanın devamı aşamasında 1000 TL yoksun kalınan kar talebine ilişkin takip etmemiş ve bu talebin 20.02.2019 tarihli celsede işlemden kaldırılmıştır. Buna ilişkin talebin son celse duruşma günü itibariyle HMK m. 150/5. fıkraya göre 3 ay içinde yenilenmediğinden 1000 TL yoksun kalınan kara ilişkin talebi davası açılmamış sayılmıştır.
Mevcut durumda gerek önceden alınan bilirkişi raporu ve gerekse mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesiyle söz konusu makinenin gerekli nitelikleri taşımadığı, ayıplı olduğu, davacının talebi gereğince ayıpsız benzeri ve misliyle değiştirilmesini talep ettiği ancak dava konusu olan makinenin satım sözleşmesine konu olmayıp eser sözleşmesine konu olması nedeniyle ve eser sözleşmesinde de sadece sözleşmeden dönme, ücret indirim hakkı, onarım hakkı ve ayıp sonucu uğranılan zararı tazmin ettirme hakkı bulunduğu, belirtilmiş olup mevcut durumda ayıplı eserin bilirkişi raporunda da yer aldığı üzere kabule icbar edecek nitelikte olmadığı, ancak onarım yapılması ile makinenin kullanılabileceği, bunun için tamir edilmesi gerektiği, bedelinin ise satış bedelinin %20 si olan 127.500,00 TL olduğu belirtilmiş olup bu nedenle taleple bağlı kalınarak onarımına karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar TBK m. 475 de iş sahibinin eserin kabulü için talep edebileceği hakları belirtilmiş ve burada sözleşmeden dönme, bedelden indirim isteme, eserin ücretsiz onarımını isteme hakkı bulunduğu belirtilmiş ise de mevcut durumda dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi ile sözleşmeden dönme talep edilmediği için bu yola gidilmemiş, mevcut makinenin misli ile değiştirilmesi yasada yer almadığından tamiri mümkün olup olmadığı, olursa ne miktar bedelle tamir edilebileceği değerlendirilmiştir.
Mevcut durumda aşırı bir masraf gerektirmeden eserin ücretsiz onarılması mümkün olduğundan bu makinelerin davalı tarafından onarılmasına…” şeklindeki gerekçelerle “…Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile,
Davacı … Ticaret Limited Şirketinin nin davalı borçlu … Ticaret Limited Şirketine eser sözleşmesi ile yaptırmış olduğu makinenin onarılması mümkün olduğu tespit edilmekle,
Sözleşmeye ve teknik şartnameye uygun olarak TBK m.475/3 fıkra gereğince davalı tarafça eserin ücretsiz onarılmasına,
Davacının diğer taleplerinin şartlarının gerçekleşmediğinden reddine,…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 23.11.2019 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; davacının onarım talebinden vazgeçip, davasını misli ile değiştirmek olarak ıslah ettiğini, 2. Islahın ise hukuken mümkün olmadığın, mahkemenin davacının vazgeçtiği ilk talebine karar vermesinin hukuken mümkün olmadığını, eserin üretim amacının bilirkişi raporunda incelenmediğini, eser sözleşmesinin tarafı olan İzmir Tarım Müdürlüğü’ne davanın ihbar edilmesi gerektiğini, davacının konusu hukuken imkansız olan “misli ile değiştirme talebiyle bağlı olduğunu” davanın kısmen kabul edilmesine rağmen kısmen reddedilen kısım yönünden vekalet ücretine hükmedilmemesinin haksız olduğunu, davanın 1.050.433,82 TL yönünden reddedildiğini, kök rapor ile ek rapor arasında 180 derece çelişki olduğunu, makinenin spesifik bir ürün türünün işlenmesi için üretildiğini, fakat ısrarla bu ürün türü ile deneme yapılmadığını, buna rağmen ek raporda ayıplı makinenin onarılabilecek nitelikte olduğunun ve 127.500,00 TL onarım masrafının olacağının bildirildiğini, raporun hatalı ve çelişkili olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı avukatı tarafından verilen 25.11.2019 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; ilk ıslah taleplerinin (misli ile değiştirmeye ilişkin) hukuken mümkün olmadığını, bu nedenle 31.07.2019 tarihli ikinci ıslah taleplerinin geçerli kabul edilmesi gerektiğini ya da müddeabihin azaltılması kapsamında yorumlanması gerektiğini, kısmi feragat olarak yorumlanabileceğini, talep sonucunun azaltılmasının davalının muvafakatine gerek olmadığını, 31.07.2019 tarihli ıslah talebinin kabulü gerektiğini, makinelerin onarımına karar verilmesinin hatalı olduğunu, değişik iş dosyasında üretim amacına aykırı bir kullanım olmadığının tespit edildiğini, ek raporda bilirkişi heyetinin araştırma yapmadan karar verdiğini, 18.04.2019 tarihli raporda yeniden imal edilmesi gerekli denilen makinelerin, dosya üzerinden yapılan inceleme ile onarılabilir hale geldiğini, garanti sözleşmesi uyarınca 2 yıl boyunca davalının ayıptan sorumluluğunun süreceğini, sözleşmeden dönme seçimlik haklarını kullandıklarını belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan malın misli ile değiştirilmesi davasıdır.
“…Ayrıca yüklenici tarafından tarihsiz olup, davacının temyiz dilekçesinde 14.10.2010 tarihli olduğunu bildirdiği dilekçesinde dava değeri ıslah yoluyla arttırılmış ise de; mahkeme tarafından bu dilekçe üzerine ıslah harcının yatırılması için süre verilmemiştir. Islah harcının yatırılmamış olması sebebiyle bu dilekçedeki ıslah yapılmamış hale geldiğinden davacının harcını yatırıp tamamladığı 19.06.2012 tarihli dilekçeyle yapılan ıslah, usulüne uygun olarak yapılan ilk ıslah olduğundan, bunun ikinci ıslah dilekçesi niteliğinde olduğunun kabul edilmemesi gerekir…” (Yargıtay Kapatılan 15. Hukuk Dairesi’nin 2019/3009 Esas, 2020/2650 Karar sayılı içtihadı.).
“…TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır.
Eser sözleşmesi ilişkilerinde sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 359. ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 474. maddesi hükümlerine göre iş sahibi açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (makul süre içerisinde) eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu, BK 362 son ve TBK’nın 472/son maddesi hükümleri gereğince ayıbın gizli olup sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin (derhal) ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükümleri getirilmiştir. Bu hükümler gereğince gerek açık gerek gizli ayıplarda iş sahibinin ihbar zorunluluğu bulunmakta ise de yüklenici eserdeki işçilik, malzeme ve yapımla ilgili açık ve gizli ayıplardan dolayı sorumluluğu garanti ettiği süre için önceden kabul ettiğinden yüklenici lehine olan iş sahibinin ihbar zorunluluğunu aramaktan vazgeçtiği ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları ücretsiz olarak gidermeyi sözleşme tarihinde peşinen kabul ve taahhüt ettiği kabul edilmektedir. İş sahibi ihbar zorunluluğu olmaksızın garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili zamanaşımı süresi içinde seçimlik haklarını kullanarak yükleniciden ayıpların giderilmesini talep edebileceği gibi, aleyhine dava açabilecek ve iş bedelini ayıp giderim bedeli miktarınca ödemekten kaçınabilecektir (Yargıtay 15. H.D. 19.06.2014 gün, 2013/4976 E. 2014/4282 K. sayılı ilamı ile benzer uygulama ve içtihatları).
Bu bilgiler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki imzalanan sözleşme, satış değil eser sözleşmesi olduğundan TTK hükümlerinin dava konusu somut olayda uygulanması mümkün değildir. Uyuşmazlığın eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Mahkemece, uyuşmazlığın satış sözleşmesi olarak değerlendirilmesi ve TTK hükümleri uyarınca çözülmesi doğru değildir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, 6100 sayılı HMK’nın 281/3. maddesi gereğince yeniden oluşturulacak konusunda uzman teknik bilirkişi kurulu seçilip keşif de yapılarak eserde ayıp olup olmadığı, var ise eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek derecede olup olmadığı, ayıbın ağırlığına göre ayıpların giderilmesinin mümkün bulunup bulunmadığı, ayıplı eserden ötürü ücretten indirim gerekip gerekmediği konusunda rapor alınıp garanti süresi ve ayıp ihbarı itirazlarının da eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilerek sonucuna uygun karar verilmesinden ibarettir…” (Yargıtay Kapatılan 15. Hukuk Dairesi’nin 2020/1722 Esas, 2021/2490 Karar sayılı içtihadı.).
Bu bilgiler ışığında somut olayda davacı şirket vekili taraflar arasında 13.09.2017 tarihli sözleşmenin yapıldığını (torbalama makinesi alımına ilişkin) 05.10.2017 tarihli faturanın gönderildiğini, davacı şirketin davalı yüklenici şirkete toplamda 1.177.933,82 TL ödeme yaptığını, malın ayıplı çıktığını, Makine Mühendisleri Odası’nda 18.04.2018 tarihinde tespit yapıldığını, bu tespitle hataların tespit edildiğini, davalıya ayıp ihbarında bulunulduğunu, 24 aylık garantisinin de bulunduğunu, şimdilik 1.000,00 TL’lik zararlarını talep ettiğini belirterek istemde bulunmuş, makinenin sözleşmeye uygun hale getirilmesi ve yoksun kalınan 1.000,00 TL’nin davalıdan tahsili talebinde bulunmuş, 28.01.2019 tarihli ıslah dilekçesinde, makineni sözleşmeye uygun misli ile değiştirilmesini talep etmiş, ayrıca davacı vekili 31.07.2019 tarihli ıslah dilekçesi sunmuştur. Davalı vekili davanın reddini istemiştir. Mahkeme davanın kısmen kabulü ile makinenin onarılmasının mümkün olduğu tespit edilmekle, TBK 475/3 maddesi uyarınca davalı tarafça eserin ücretsiz onarılmasına, davacının diğer taleplerinin reddine, davacının 1.000,00 TL yoksun kalınan kar talebinin 20.02.2019 tarihinde işlemden kaldırılma nedeniyle HMK 150/5 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiş, karar hakkında davalı vekili ve davacı vekili ayrı ayrı istinaf dilekçesi ile kanun yoluna başvurmuşlardır (Davacı vekili ikinci ıslah dilekçesinde sözleşmeden dönme ve 1.177.933,82 TL’nin davalıdan tahsili talebinde bulunmuştur.
Dosyadaki 18.04.2019 tarihli bilirkişi raporlarında makinenin çalıştırılmadığı, mevcut durumunda makinenin ayıplı olduğu, şartnameye uygun misliyle değiştirilmesi gerektiği bildirilmiş, ek raporda ise 75 mikrondan küçük ürünlerin dolum silosu, mikronize değilmenden geçirilerek reaktöre geçirilmesinin uygun olmadığı, üretim hattının yeniden düzenlenmesi gerektiği, fatura bedelinin %20’si olan 127.500,00 TL bedelle onarılmasının mümkün olduğu belirtilmiştir.
Mahkeme HMK 176/2 maddesi uyarınca ancak bir defa ıslah yapılabileceğini, ıslahın geçersiz olduğunu, TBK 475 maddesi uyarınca misli ile değiştirme istenemeyeceğini, makinenin kabule icbar edilecek nitelikte olmadığını, onarıma karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın kısmen kabulüne, TBK 475/3. maddesi gereğince davalı tarafça eserin ücretsiz onarılmasına davacının diğer taleplerinin şartlarının gerçekleşmemesi nedeniyle reddine, davacının 1.000,00 TL yoksun kalınan kar talebinin HMK 150/5 fıkrası gereğince açılmamış sayılmasına dair karar verilmiş, karar hakkında hem davacı vekili hem de davalı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Öncelikle mahkemenin kısmen kabulüne göre davalı taraf lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmemesi hatalıdır. Davalı vekilinin buna konudaki istinaf istemi doğrudur.
Öte yandan dava dosyasındaki bilirkişi kök raporu ile ek raporu çelişkilidir. İlk raporda onarılamaz denilen mal, ek raporda onarımı mümkün ve 127.500,00 TL onarım bedelli denmiştir. Çelişki giderilmelidir. Makinenin üretim amacı ve üretim amacına uygun kullanımın olup olmadığı, davacının kullanım hatasının olup olmadığı raporda irdelenmemiştir. Üstelik heyet hatalı olarak kök raporda TBK 475’E göre misli ile değiştirme olmamasına rağmen misli ile değiştirme gerekli diyerek davacıyı hatalı ıslaha yönlendirmiştir. Bu nedenle yen bir bilirkişi heyetinden; onarımın mümkün olup olmadığı, makinenin üretim amacı ve üretim amacına uygun olarak fiilen çalıştırma yapılarak rapor alınması (1 makine mühendisi, 1 elektrik mühendisi, 1 gıda mühendisi eşliğinde seçilecek yeni bir bilirkişi heyetinden), alınacak raporda ilk birlirkişi raporu ile kıyaslama yapılarak inceleme yapılması istenmelidir.
Bilirkişi raporu yetersiz, kök rapor ile ek rapor çelişkili olmakla, her iki tarafın istinaf istemlerinin HMK 353/(1)-a-6 maddesi gereğince kabulü gerekir.
Öte yandan birinci ıslah talebi (misli ile değiştirme) eser sözleşmesinde TBK 475 ve devamı maddeleri gereğince mümkün değildir. Bu nedenle ilk ıslah dilekçesi geçersiz kabul edilmelidir. Bu nedenle 31.07.2019 tarihli sözleşmeye dönmeye ilişkin ikinci ıslah dilekçesi, birinci ıslah dilekçesi gibi kabul edilip TBK 475. maddesi dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır.
Dairemiz tarafından her iki tarafın istinaf istemleri, HMK 353/(1)-a-6. maddesi gereğince kabul edilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
22.07.2020 tarihli ve 7251 Sayılı Yasa ile Değişik HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde HMK 353/(1)-a-6. bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece verilen karar, usul ve yasaya uygun bulunmadığından taraf avukatlarının istinaf kanun yoluna başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi uyarınca kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf avukatlarının istinaf başvurularının, KABULÜ ile,
2-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.09.2019 tarih ve 2018/866 Esas, 2019/880 Karar sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Verilen kararın niteliği gereğince harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının istek halinde yatıran davacıya geri verilmesine,
6-Davalı tarafından yatırılan 2.177,38 TL istinaf peşin karar harcının istek halinde yatıran davalıya geri verilmesine,
7-Davacı ve davalı tarafından ayrı ayrı yatırılan 121,30’ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
8-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-a maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 01.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.