Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1005 E. 2022/937 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1005
KARAR NO : 2022/937

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/34
KARAR NO : 2019/1143
DAVA TARİHİ : 10/01/2017
KARAR TARİHİ: 22/10/2019
DAVA : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 23.06.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 05.07.2022

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.10.2019 tarih ve 2017/34 Esas, 2019/1143 Karar sayılı kararının istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, Dairemize gönderilen dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı-borçlu aleyhine icra takibi başlattıklarını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, müvekkili şirket ile davalı arasında görüşmelere dayanarak davaya konu faturada yer alan ürünlerin davalı yana verilerek 01.04.2016 tarihli 294 nolu fatura düzenlenerek davalı-borçlu firmaya teslim edildiğini, tarafların ticari defterleri incelendiğinde faturaların kayıtlı olduğunun görüleceğini, fatura muhteviyatı ürünlerin davalı yana teslim edildiğini, ancak fatura bedelinin ödenmediğini, aksesuar alış sözleşmesi ve bu sözleşmeye ilişkin düzenlenen faturanın borçlunun borcunu ispatlar nitelikte olduğunu, açıkladığı nedenlerle itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı-borçlunun borcun tamamına itiraz etmiş olduğundan asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; icra takibini ve açılan davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin yurtdışında yerleşik müşterilerinden gelen talep üzerine Türkiye’de tekstil üretimi faaliyeti sürdürdüğünü, bu kapsamda yurtdışı müşterisinden bir sipariş doğrultusunda üretimini gerçekleştireceği mamullerde kullanılmak üzere davacı firmayla 29.01.2016 tarihinde Aksesuar Alış Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 5. maddesinde kaliteden kaynaklı gecikmelerde veya kalite kaynaklı müşteri tarafında yaşanacak maliyet/indirim vb zararlar satıcı tarafından karşılanacağı hükmünün yer aldığını, sözleşme imzalanması sonrasında davacı tarafından test amaçlı numuneler gönderildiğini, gönderilen numunelerin yıkama sonucu tespit edilen ayıpların davacı firmaya 02.02.2016 tarihli mail ile bildirildiğini, bunun üzerine davacı firma uyarıları dikkate aldığını taahhüt ederek imal edeceği ürünlerin yıkama testlerini geçeceğini garanti ederek ürünleri taraflarına teslim ettiğini, ancak yabancı müşteriye gönderilmek üzere teslim alınan ürünlerde benzer sorunlarla karşılaşıldığını, davacı firmaya 23.03.2016 tarihinde atılan mail ile sorunların devam ettiği ve yükleme onayı alamadığının bildirildiğini, yaşanan sorun karşısında oluşacak zarar çok büyük miktarlarda olacağından yabancı alıcı firma ile yapılan müzakereler sonrasında nihai tüketiciye satılacak ürünler üzerinde yer alan etiketlerde yer alan yıkama talimatlarını içerir etiketlerin değiştirilerek hassas yıkama yapılmasına ilişkin talimatları içerir etiketlerin yapıştırılması konusunda anlaşmaya varıldığını, davacı firmanın ayıplı mal teslimi dolayısıyla yaşadıktan sorunun zararının tazmini amacıyla aralarında akdedilen sözleşmeye dayanarak 27.04.2016 tarihli 8.772 adet x 0,62 ( etiket değişim maliyeti) – 5.438,00-TL + KDV olmak üzere toplam 5.873,00-TL bedelli yansıtma faturası kesildiğini ve ancak davacı yanca yansıtma faturasının dikkate alınmayarak müvekkili aleyhine icra takibine başladığını, diğer yanda yabancı müşteriye malların geç teslim edilmesinden dolayısıyla uğranılan zararın davacı firmaya yansıtılmadığını, açıkladığı nedenlerle davanın reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 22.10.2019 tarih ve 2017/34 Esas, 2019/1143 Karar sayılı kararı ile özetle; ”…Hükme esas bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacı tarafın ürettiği ürünlerin ayıplı olduğu tespit edilmiş olup, Davalı tarafın daha önce davaya konu aynı problemi başka bir siparişte de yaşadığı için tamamlanmış pantolonlardan birkaç numuneyi son alıcısına göndererek onayını istediği, son alıcı dava dışı firmanın davalıya gönderdiği 22.03.2016 tarihli e-mailde yıkanma testine henüz girmeyen numunelerde de boncukların üzerindeki boyalarının sıyrılma dökülme ayıplarının olduğu bildirilerek pantolonlardaki yıkama talimatının değiştirilmesini talep etmesi üzerine davalı tarafın davacı tarafa gönderdiği 23/03/2016 tarihinde e-posta ile ayıp ihbarında bulunduğu, dava dışı davalının müşterisinden gelen mail üzerine davalının ayıpları öğrenerek hemen sonrasında davacı tarafa ayıp ihbarında bulunduğu, bu yönüyle ihbarın süresinde ve usulüne uygun olduğu, daha sonra davacı tarafa gönderilen diğer e-postalarda yansıtma faturasının iş bedelinden düşüleceği hususunun bildirildiği ve etiketlerin değişimine ilişkin yansıtma bedelini içeren faturanın davacı tarafa gönderildiği anlaşılmıştır. Ayrıca davalının dava açıldıktan sonra Türkiye … Bankası’nın 20/02/2017 tarihli dekontuyla davacının düzenlediği fatura bedeli olan 7.506,00 TL’den yansıtma bedeli faturası olan 5.873,04 TL’yi düşerek 1.652,96 TL’yi Türkiye … Bankası’nın 20/02/2017 tarihli dekontuyla ödediği anlaşılmaktadır. Tüm bu açıklamalar ışığında; davacı tarafından imal edilen ürünlerin ayıplı olması nedeniyle dava dışı davalının müşterilerine gönderilecek ürünlerde etiket değişiminin yapılması nedeniyle davalı tarafından düzenlenen yansıtma faturasını taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 5. maddesinde yer alan ” … Kaliteden kaynaklı gecikmelerde veya kalite kaynaklı müşteri tarafında yaşanacak maliyet/indirim vb zararlar satıcı tarafından karşılanacaktır.” hükmü gereğince davacının alacağından düşmesinde haklı olduğu anlaşılmakla davacının davasının yansıtma faturası bedeli olan 5.873,04 TL yönünden reddi gerekmiştir. Dava açıldıktan sonra takibe konu faturadan yansıtma faturasının mahsubu neticesinde kalan kısmın davalı tarafından davacıya Türkiye … Bankası’nın 20/02/2017 tarih ve 216 numaralı dekontla ödendiğinden bu miktar bakımından dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiş, bu miktar davalı tarafından dava ve takipten sonra ödendiğinden bu miktar yönünden davacının dava açmakta haklı olduğu gözetilerek davacı lehine vekalet ücretine hükmetmek ve bu miktara ilişkin olarak hesap edilen yargılama giderinin davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir. Alacak likit olmadığından ve bilirkişi raporuyla belirlendiğinden tarafların icra inkar ve kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilerek’,,,,Davacı tarafından davalıya açılan davanın 1.652,96-TL lik kısmı dava açıldıktan sonra davalı tarafça ödendiğinden bu miktar yönünden dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacının davasının 5.853,04 TL’lik kısmının reddine” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF EDEN: Davacı vekili istinafa gelmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili tarafından verilen 12.03.2020 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesi ile; ”…İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/10/2019 tarihli, 2017/34 Esas ve 2019/1143 Karar sayılı ilamı ile davanın 1.652,96 TL’lik kısmı için esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 5.853,04 TL’lik kısmı için ise davanın reddine kararı vermiştir. Ancak verilen ret kararı usul ve yasaya uygun değildir. Bu sebeple 5.853,04 TL’lik kısmı hakkında verilen ret kararı kaldırılarak bu kısım için davamızın kabulüne karar verilmesi adına, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmaktayız.
Yerel Mahkeme her ne kadar 5.853,04 TL’lik kısım için davamızın reddine karar vermiş ise 04/05/2018 tarihli bilirkişi incelendiğinde görüleceği üzere, burada müvekkil davacı şirkete yüklenebilecek herhangi bir kusur yoktur. Zira bilirkişilerce ayıba ilişkin olarak;
“Yıkama öncesi patchlerin boncuklarında görülen boncuk boyalarının sıyrılması ayıbı. Bu ayıbın nedeni patchlerin cep ağzına daha iyi tutunabilmesi için davalı tarafından uygulanan, patchlerin içindeki ek dikişlerdir. Bu dikişlerin atılması sırasında dikiş plakası, ayağı ve/veya altındaki dişlilerin boncuklar üzerindeki boyaları sıyırmasıdır. Bu işlem için başka bir yöntem bulunmalıydı. (yapıştırma gibi)”şeklinde ve “Yıkama sonrası görülen boncuk dökülmeleri- ayrılması ayıbı ise yıkama makinesindeki tamburun (deponun) kenarlarında açılmış olması -olması gereken- delikler ve tamburun içindeki çamaşırlara hareket sağlayan çıkıntılardır. Hızlı çalışan (sağa-sola dönen) tamburda bu deliklerin kenarları ve/veya kolların patche boncuklara sürtünerek onların bazılarının dikildiği ana gövdeden ayrılmasına neden olmuştur.” şeklinde olmak üzere iki önemli tespit yapılmıştır. Bilirkişilerce yapılan bu tespitlerde de görüldüğü üzere davacı müvekkil şirketin, ayıpların ortaya çıkmasına ilişkin herhangi bir kusuru bulunmamaktadır.
Ayrıca bilirkişi raporunun sonuç kısmında da; “Teknik açıdan yapılan değerlendirmeye göre; 1- Davalının, Alman müşterisinin yeni siparişte birkaç defa etiket değişimi yapılması gerektiği ikazlarını dikkate almadan eski tür etiketleri kullanmaya devam etmesi ve 2- Giysilerde hangi tür etiket kullanılacağı konusunun Davalı ile son alıcısı arasında bir konu olması nedenleriyle ortaya çıkan etiket değişimi zarar-ziyanından Davalı tarafın sorumlu olduğu, kanaatine varılmış olup, nihai kararı Sayın Mahkemeye aittir.” şeklinde yapılan değerlendirmede sorumluluğun davalıya ait olduğu açıkça belirtilmiştir. Buna rağmen Yerel Mahkemenin söz konusu zarar ve ziyandan davacı müvekkili sorumlu tutması hatalı olmuştur.
Yerel Mahkeme her ne kadar davanın reddine karar vermiş ise de davalı tarafın ürünleri iade etmediği hususunu dikkate almamıştır. Mahkeme ilamı bu yönüyle de hukuka aykırı olup kaldırılması gerekmektedir.
Yukarıda da görüldüğü üzere davacı müvekkilin ayıpların ortaya çıkmasına ilişkin herhangi bir kusuru bulunmamaktadır. Ayıplar davalı şirketten kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu ayıplardan kaynaklanan zarar ve ziyandan sorumlu olması gereken davalı şirkettir. Bu durum yapılan bilirkişi incelmesi ile de tespit edilmiş olup buna rağmen Yerel Mahkemece 5.853,04 TL’lik kısım için verilen ret kararı usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan sebepler ve re’sen dikkate alınacak hususlar dahilinde;
1-Öncelikli olarak karar kesinleşene kadar ilamın icrasının geri bırakılmasına,
2- İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/10/2019 tarihli, 2017/34 Esas ve 2019/1143 Karar sayılı ilamının, 5.853,04 TL’lik kısmı hakkında verilen ret kararının kaldırılarak davamızın kabulüne,
3-Yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan davacı yüklenicinin bakiye iş bedeli olan 03.06.2016 tarihli 7.506,00 TL faturanın tahsili için başlattığı icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Davaya dayanak davacı tarafından davalı aleyhine Bakırköy 11. İcra Müdürlüğü’nün 2016/9255 Esas sayılı dosyasıyla 03.06.2016 tarihli 7.506,00 TL tutarında fatura ile 01.04.2016 tarih 294 numaralı faturayı dayanak göstererek 7.506,00 TL asıl alacak için takibe geçildiği, davalının takibe karşı yasal süresinde borca ve icra dairesinin yetkisine itiraz etmesi üzerine davacı vekilince yetki itirazı kabul edilerek İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün 2016/10826 Esas sayılı dosyasıyla takibe devam olunduğu, davalının kendisine yeniden gönderilen ödeme emrine karşı yasal süresinde borca ve ferilerine ve işleyecek faiz oranına itiraz etmesi üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında 29.01.2016 tarihinde ‘aksesuar satış’ sözleşme imzalandığı, siparişe konu nitelik ve sayıda boncuklu patchin davalıya teslimi konusunda anlaşılmıştır. Sözleşmenin 5. maddesinde “..Teslim edilen ürünlerde, dökülme, kopma gibi herhangi bir kalite kaynaklı kusur tespit edildiği takdirde; kusurlu ürünler satıcıya iade edilecektir. Taahhüt edilen aksesuardaki kalite sorunu nedeniyle oluşacak ilave aksesuar ihtiyacı satıcı tarafından en kısa sürede temin edilecektir. Kaliteden kaynaklı gecikmelerde veya kalite kaynaklı müşteri tarafında yaşanacak maliyet/indirim vb zararlar satıcı tarafından karşılanacaktır….” hükmü bulunmaktadır.
Yerel mahkemece talimat mahkemesince aldırılan 23.11.2017 tarihli raporda özetle; Dava ve icra dosyalarında mevcut tüm belge-bilgiler, davacı yana ait incelenen ticari defterler ile gözlem ve incelemeye konu maddi vakıalar üzerinde yapılan inceleme sonucu davacı yanın 2016 yılı ait ticari defterlerinin HMK. ve TTK. hükümlerindeki unsurlara uygun olduğu, davacı yanın kendi 2016 yılı ticari defterlerinde davalı yandan 7.526,00-TL alacaklı olduğu ve icra takibini 01.04.2016 tarih ve 294 nolu fatura bedeli olan 7.506,00-TL üzerinden girişerek irsaliyeli fatura bedeli olan 7.506,00-TL tutarında alacaklı olduğunu, taraflar arasında davacı yanca icra takibine konu fatura ve muhteviyatı malların teslim edilmediğini dair davalı yanca itirazının bulunmadığı, dava konusu esas anlaşmazlığın davacı yanca teslim edilen ürünlerin ayıplı olduğu ve bu ayıbın giderilmesi için davalı yanca 27.04.2016 tarih ve 782 nolu 5.873,00-TL fatura tutarı kadar maliyete katlanıldığını, davacının sözleşme kapsamında teslim ettiği ürünlerin ayıplı olup olmadığı, eğer davacı ürünleri ayıplıysa değişen ürün etiketlerinin yansıtma maliyetinin ne kadar olabileceği hususunda tekstil mühendisi bir bilirkişiden görüş alınmasına gerek olup olmadığının mahkemenin takdirinde olduğu, davacı yanca davalı yana teslim edilen ürünler ayıplı değilse davacı yanın icra takibindeki alacağının ticari defterleri ile uyumlu olduğunu, davacı yanın ürünlerinin ayıplı olduğu ve bu ayıbın giderilmesi maliyetinin tespitinden sonra, bu maliyetin davacının 7.506,00-TL takipteki alacağından tenzil edilmesinden sonra davacı yanın bakiye alacağının olacağı, davacı yan icra takibinde işlemiş faiz talep etmemiş olup, mahkemece davacı yanın alacağına hükmedilirse takip tarihinden itibaren asıl alacağını tahsil edene T.C. Merkez Bankasınca ilan edilen ve değişebilecek oranlarda ticari avans faizi Faiz talep hakkı olduğu görüşü ile raporunu düzenlemiştir.
Bu kez yerel mahkemece tekstil mühendisi ve SMMM uzmanı bilirkişi heyetince davalı tarafından ayıplı olduğu kot pantolonlar üzerinde inceleme yapılarak düzenlenen 03.05.2018 tarihli raporda özetle; davalı şirketin ticari defter kayıtlarında davacının (7.506,00 – 5.873,04) 1.632,96 TL alacaklı kalmış olduğu, 20.02.2017 tarihinde davalının davacıya önceki hesaptan kalan 20,00 TL borç bakiyesini ilave ederek toplam 1.652,96 TL banka EFT işlemi ile ödeme yapıp kendi muhasebesinde davacının hesabını kapattığı, mahkemece davalı tarafın haklılığı yönünde karar verilmesi halinde davacının davalıdan (davalının ödemesini kanıtlaması ile) alacağının bulunmadığı, mahkemece davacı tarafın haklılığı yönünde karar verilmesi halinde ise davacının davalıdan (davalının ödemesini kanıtlaması ile) 7.506,00 TL – 1.652,96 TL = 5.853,04 TL alacağının bulunduğu, mahkemece tarafların kısmen haklılığı yönünde karar vermesi durumunda ise oransal olarak hesabın yapılmasının gerekeceği, davalı ile son alıcı … firması arasında yapılan e-mail yazışmalarında davaya konu olan 370216 nolu numune pantolonların patchlerinde görülen ayıpların kendilerine daha önce gönderilen başka bir model (202542 pantolonda) üründe de rastlanıldığını, kendilerine daha önce gönderilen (202542 model) pantolonlarda yıkama işaretini değiştiren (yeni yıkama işareti; 30 derece Yün Yıkama Yapılır) etiket değişimini kendi ülkesinde yaptırdıklarını , böylelikle en azından bu modeldeki boncukların birkaç yıkamaya dayanmasının sağlanabildiğini ve davalının (gönderenin) birkaç defa bu konuda uyarıldığını dolayısıyla yeni modellerde bu konuya önem vermelerinin talep edildiğinin anlaşıldığı, davalı şirketin son alıcı tarafından çeşitli şekillerde uyarıldığı, sonuç olarak davalının, Alman müşterisinin yeni siparişte birkaç defa etiket değişimi yapılması gerektiği ikazlarını dikkate almadan eski tür etiketleri kullanmaya devam etmesi ve giysilerde hangi tür etiketin kullanılacağı konusunun davalı ile son alıcısı arasında bir konu olması nedenleriyle ortaya çıkan etiket değişimi zarar-ziyanından davalı tarafın sorumlu olduğu kanaati ile rapor düzenledikleri görülmüştür.
Öncelikle karşılıklı edimleri incelendiğinde; Tarafların aralarındaki ilişki bir satış sözleşmesi olmayıp, eser sözleşmesi ilişkisidir. Yani eldeki davada ticari satım değil eser sözleşmesi söz konusudur. Dolayısıyla eldeki davada TTK 25. maddesinin uygulanma yeri yoktur.
Somut olayda; 29.01.2016 tarihli aksesuar alım sözleşmesi başlıklı sözleşmeyle iş sahibi davalının talep ettiği kalıplarda ve boyutta davacı yüklenici tarafından boncuklu patch üretilmesi konusunda anlaşmaya varılmıştır. Bu sözleşme niteliği gereği eser sözleşmesidir. Taraflar arasında takibe konu faturadaki malların ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ihbar koşulunun yerine getirilip getirilmediği, davalının savunmasında belirttiği yansıtma faturası bedelinin davacı alacağından düşülüp düşülemeyeceği, davalı tarafından yansıtma faturası üzerinde kalan kısım için ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise hangi tarihte yapıldığı konularında uyuşmazlık bulunmaktadır. Davalı taraf takibe konu faturadaki ürünlerde var olan ayıplar nedeniyle nihai tüketiciye satılacak ürünler üzerinde yer alan etiketlerde yer alan yıkama talimatlarını içerir etiketlerin değiştirilerek hassas yıkama yapılmasına ilişkin talimatları içerir yeni etiketlerin yapıştırılması nedeniyle 5.873,00 TL bedelli yansıtma faturası kesildiğini ancak davacı yanca yansıtma faturasının dikkate alınmadan takibe başlandığını iddia etmektedir. Dosya içerisinde bulunan e-posta dökümlerinin incelenmesinde davacı şirketin davalı şirkete ürünlerin tesliminden önce numune gönderdiği, bunun üzerine davalı şirketin davacı şirkete 02.02.2016 tarihinde gönderdiği e-postalarda son numuneleri kotlara dikerek yıkama işlemine tabi tutması neticesinde kopan dökülen kırılan boncukların olduğunu bunların düzeltilmesi gerektiği hususunu bildirmiş, davacı taraf bu konuyu dikkate alacağını belirterek işlemine devam etmiş siparişi tamamlamış ve boncuk patchleri davalı tarafa teslim ederek takibe konu faturayı düzenlemiştir.
Gizli ayıp, eserde basit bir muayene ile tesbit edilemeyen, çıplak gözle görülüp saptanamayan, kullanım sırasında ortaya çıkan veya kullanım sırasında gelişen bir durum nedeniyle ortaya çıkan ayıplardır. Bu ayıplarla ilgili 818 sayılı BK’nın 359/I. 6098 sayılı TBK’nın 474/I. maddelerindeki gibi makul bir sürede muayene ve ihbar yükümlülüğüne ilişkin bir düzenleme yoktur. Ancak, BK’nın 362/III. ve TBK’nın 474/III. maddelerindeki düzenlemelerden iş sahibine gizli ayıplar ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin yükleniciye ayıp ihbarı yükümlülüğü getirildiği kabul edilmektedir. BK’nın 362/son maddesine göre ihbar yükümlülüğü yerine getirilmezse eser zimnen kabul edilmiş sayılacaktır. Bu durumda ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı savunulmadığından BK’nın 362/III. maddesi gereğince derhal ihbar mükellefiyetini yerine getirip getirmediği tartışılıp değerlendirilmek gerekmediğinden artık alınan bilirkişi raporu da hüküm kurmaya elverişli olmakla, rapor doğrultusunda hüküm kuran yerel mahkeme kararı yukarıda yapılan açıklamalar ışığında usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin tüm istinaf sebeplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.10.2019 tarih ve 2017/34 Esas, 2019/1143 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL harç bedelinin mahsubu ile kalan 26,30 TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı avukatı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-a. maddesi gereğince kesin olmak üzere 23.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.