Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/460 E. 2021/393 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/460
KARAR NO : 2021/393
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/351
KARAR NO : 2018/510
DAVA TARİHİ : 16.06.2017
KARAR TARİHİ : 14.11.2018
DAVA : İstirdat
DAVA DEĞERİ : 400.000,00 TL
KARAR TARİHİ : 18.03.2021
KARARIN YAZ. TARİH : 19.03.2021
Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.11.2018 tarih ve 2017/351 Esas, 2018/510 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacılar avukatı tarafından verilen 29.04.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalının, taraflar arasında düzenlenen 29/04/2015 tarihli sözleşme ile, …. …. parkında numunesi taraflarca onaylanmış, şartnameye ve projesine uygun olarak kendinden ahşap desenli, CTP kompozit levhalarla zemin ve havuz iç duvarlarının kaplanması işini yapıp teslim etmeyi üstlendiğini, iş bedelinin toplam 532.180,00 TL olarak belirlendiğini, 01/04/2015 tarihinde başlayacak işin teslim süresinin 90 gün olarak kararlaştırıldığını, müvekkili tarafından 5 adet çek ile davalıya 400.000,00 TL ödeme yapıldığını, çeklerin banka tarafından ilgiliye ödendiğini, davalının işi süresinde ve gereği gibi yerine getirmediğini, ihtara rağmen işin tamamlanmadığını, asıl işveren tarafından da kısmi ifanın kabul edilmeyeceği ve yapılan işin de kabul edilebilir nitelikte olmadığının bildirildiğini, bu nedenle sözleşmenin feshi ve ödenen paranın ticari faizi ile birlikte ödenmesi isteminin karşı tarafa ihtarname ile iletildiğini bildirerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşme uyarınca davalıya verilen 5 adet çek bedeli 400.000,00 TL’sının davalıdan çeklerin ayrı ayrı ödeme tarihlerinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen 10.07.2017 tarihli yanıt dilekçesinde özetle; sözleşmeye konu yerin sözleşmenin aksine Nisan 2016 tarihinde kendilerine teslim edildiğini, taraflarca 16/11/2016 tarihinde düzenlenen tutanak ile 2300 metrekare zemin kaplama işinini müvekkili tarafından yerine getirildiğini, yokluklarında yapılan tespit sonucu düzenlenen raporu kabul etmediklerini, iddiaların soyut olduğunu bildirerek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 14.11.2018 tarih ve 2017/351 Esas, 2018/510 Karar sayılı kararında özetle; “…Tüm dosya içeriği ve delillerin, özellikle delil tespiti dosyası ve bilirkişi kurulu raporunun değerlendirilmesi sonucunda;
Sözleşme konusu işin davalı tarafından sözleşmede kabul edilen et kalınlıklarında yapılmadığı, zemin kaplaması et kalınlığının 3 mm olması gerekirken 2 mm olarak imal ve monte edildiği, kısmen yapılmış olan işin fenne uygunluğunun ise tamamen teknik kabul sınırlarının ötesinde olduğu, yapılan imalatların sözleşmeye ve fen kurallarına uygun olmayıp tamamen sökülerek sahanın eski haline getirilmesi gerektiği, sözleşme konusu işlerden havuz içi duvar kaplaması işine hiç başlanılmadığı, sözleşmede yaklaşık olarak kabul edilen metrajlara göre havuz içi duvar kaplaması yaklaşık 600 metrekare iken hiç başlanılmadığı, zemin kaplamanın ise 3500 metrekare iken 1911,14 metrekare yapıldığı, ne var ki bu kısmında kabul edilemeyecek nitelikte olduğu ve sökülmesi gerektiği, bu bağlamda eksik ve ayıplı imalat miktarının sözleşme konusu işin tamamı olduğu, 29/04/2015 tarihli sözleşmede zemin kaplaması işinin 3500×110,00 TL/ metrekare=385.000,00 TL; havuz içi duvar kaplama işinin 600×110,00 TL/ metrekare=66.000,00 TL olmak üzere toplam 385.000,00+66.000,00=451.000,00+KDV olduğu, bu bedelin 2016 yılı itibariyle ise 500.000,00 TL+KDV olduğu anlaşılmaktadır.
Buna karşılık, davacı iş sahibi tarafından davalı yükleniciye dava konusu 5 adet her biri 80.000,00 TL olmak üzere toplam 400.000,00 TL bedelli çekler verilmiş ve çeklerin bedeli davalıya ödenmiştir.
Şu halde, davalı tarafın havuz iç duvarlarının kaplanması işine hiç başlamadığı, zemin kaplaması olarak yapılmış olan kısmi imalatın ise sözleşme şartlarına, teknik ve fen kurallarına uymadığı, kompozit levhaların kabardığı ve deforme olduğu, yapıştırıldığı yerlerden koptuğu ve altlarının su aldığı, böylece bu kısmi imalatın da kabul edilebilecek durumda olmadığı ve sökülerek giderilmesi gerektiği, bu durumda sözleşme konusu imalatı iş sahibinin kullanamayacağı, hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı, dolayısıyla davalı yüklenicinin sözleşme nedeniyle herhangi bir iş bedeli talep edemeyeceği, davacı tarafından kendisine ödenen 400.000,00 TL iş bedelinin hukuki nedeninin ortadan kalktığı, davalının haksız zenginleştiği, bu tutarın davalı tarafından davacıya iade edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
31/08/2016 tarihinde tebliğ edilen ve 15 gün atıfet mehli tanınan …. 4.Noterliğince düzenlenen 23/08/2016 tarih ve 20758 yevmiye nolu ihtarname ile davalının 16/09/2016 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü belirlendiğinden, hüküm altına alınan alacağa ödeme tarihlerinden itibaren faiz işletilmesi yönündeki davacılar iddiası yersiz bulunmuştur…” şeklindeki gerekçe ile davanın kabulü ile 400.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 17.12.2018 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; ticari defterlerinin incelenmediğini, mahallinde keşif yapılmadığını, eksik inceleme yapıldığını, bilirkişi raporunun yeterli olmadığını, davalı şirketin 320.000,00 TL masraf yaptığını, hakkaniyet indiriminin yapılmadığını, davalının edimini usulüne uygun yerine getirdiğini, taraflar arasında düzenlenen 17.11.2016 tarihli tutanakta 2300 m2’lik zemine kaplama yapıldığının görüldüğünü belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
YANIT:
Davacılar avukatı tarafından verilen 07.01.2019 tarihli istinafa yanıt dilekçesinde özetle; davalının tamamen haksız ve kötüniyetli istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkındmu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda, HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ödenen bedelin iadesi davasıdır.
“Davacı iş sahibi şirket vekili, taraflar arasında akdedilen 12.01.2011 tarihli sözleşme gereği davalı yüklenicinin süresi içerisinde işi teslim etmemesi nedeniyle sözleşmeyi feshettiklerini, bu nedenle avans iş bedeli olarak verilen bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiş; davalı yüklenici vekili ise, taraflarınca sözleşmede öngörülen süre içerisinde sözleşme konusu tente ve pergolaları hazır ettiklerini ancak, davacı iş sahibinin Libya’daki karışıklığı gerekçe göstererek siparişi iptâl ettiğini ifade ederek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dosya kapsamındaki yazışma ve diğer delillerden davalının sözleşme konusu işin üretim aşamasını tamamladığı, montaj aşamasında sözleşmenin davacı tarafça feshedildiği, bilirkişilerce de yapılan üretimin işin %80’ine karşılık geleceği yönünde rapor verdikleri, ödemenin yapılan işe karşılık geldiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizce yapılan inceleme neticesinde, tente sisteminin davacının talebi halinde kendisine verileceğinin tabii bulunmasına göre hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Eser sözleşmesi ilişkisinde, yüklenici tarafından gerçekleştirilen imalâtın iş sahibi tarafından reddedilemeyecek bir oranda tamamlanmamış olması halinde, haksız dahi olsa sözleşme tek taraflı irade beyanıyla feshedilebilir. Yargıtay uygulamasında geriye etkili fesih olarak da adlandırılan bu halde; fesih, karşı tarafa varmakla hukuki sonuç doğurur.
Sözleşmenin bu şekilde feshedilmesi halinde, sözleşme ilişkisi sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tasfiye edilir ve herkes aldığını iade eder. Buna karşılık; işin, iş sahibi tarafından reddedilemeyecek bir oranda tamamlanmış olması ya da imal edilen malzemenin iş sahibi için özel olarak üretilmesi ve bu nedenle başka bir iş için kullanılmasının mümkün olmaması halindeyse, sözleşmenin tek taraflı olarak ve geriye de etkili olacak şekilde feshedilmesi mümkün değildir. Zira, bu halde fesheden tarafın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde anlamını bulan sübjektif iyi niyet kurallarına uygun davrandığından söz edilemez. Sözleşmenin bu halde feshi durumunda da, fesih ileriye etkili olacağından, yüklenici fesih tarihine kadar yaptığı imalâtın bedelini, iş sahibi de yapılan imalâtın teslimini talep edebilecektir.
Yargılama sırasında davalı tarafça yapıldığı ifade edilen imalâtın tespiti yönünde mahallinde bir keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmadığı gibi başka bir şekilde de imalâtın nelerden ibaret olduğu ve bedelinin ne şekilde davacı tarafından yapılan sözleşme bedelinin %80’ine tekabül ettiği belirlenmiş değildir. Bu şekliyle, alınan bilirkişi raporunun Yargıtay denetimine uygun olduğu kabul edilemez.
Bu durumda mahkemece, imalâtın bulunduğu mahalde mümkün olması halinde konusunda uzman bilirkişiler marifetiyle keşif de yapılarak; alınacak raporla işin fiziki gerçekleşme oranı, getirilen seviyeye göre iş sahibince reddedilemeyecek oranda tamamlanmış ve özel imalât olup olmadığı ve gerçekleştirilen imalâtın bedeli belirlenip işin reddedilemeyecek oranda gerçekleşmiş ve özel imalât olması halinde yapılan imalâtın iş sahibine teslimi koşuluyla ödenen iş bedelinden yapılan işin bedelinin mahsubu ile varsa kalan bedel yönünden davanın kısmen kabulüne, bu şekilde bir bedel kalmaması halinde davanın reddine aksi halde davanın kabulüne karar verilmesinden ibarettir.” (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2014/6400 Esas, 2015/220 Karar sayılı içtihadı).
Somut olayda davacılar vekili taraflar arasında …. Belediyesi’nin havuz kaplama ve zemin döşemesi işinin kompozit kaplama işinin davalı taşeron firma tarafından yapılması için 29.04.2015 tarihli sözleşmenin yapıldığı, davacıların 400.000,00 TL’yi beş çek ile ödedikleri, davalı şirketin işi zamanında ve sözleşmeye uygun olarak tamamlamadığı, …. Belediyesi’nin yapılan kısmı kabul etmediği ve söktürme kararı aldığı, davacılar tarafından tespit raporu alındığı, yapılan işin sözleşmeye uygun olmadığının tespit edildiğini, davalı şirkete ihtar çekildiği belirterek, 400.000,00 TL’nin davalıdan tahsili için dava açılmış, davalı şirket vekili, davacının zemini zamanında teslim etmediğini, sathın çok düzensiz olduğunu belirtip, davanın reddine karar verilmesini istemiş, mahkeme tarafından davanın kabulüne karar verilmiş, karar hakkında davalı şirket tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
400.000,00 TL’lik çek bedellerinin ödendiği hususu taraflar arasında ihtilaflı değildir. Her ne kadar keşif yapılmamış ise de …. Belediyesi’nin kaplanan kısmı söktüğü istinafa cevap dilekçesinde belirtilmiştir. Malzeme belediye tarafından söküldüğü için keşif yapılması olayın çözümüne etkili olmayacaktır. Öte yandan tespit ve dosyadaki bilirkişi raporlarında yapılan işin sözleşmeye uygun yapılmadığı belirtilmiştir, davacı taraf sözleşmeyi haklı olarak feshetmiş olmakla davanın kabulüne karar verilmesi doğru niteliktedir.Ticari defterleri zaten öncesinde davalı şirket sunmamış olduğu gibi ayrıca davalının delil listesinde ticari defterlere dayanılmamıştır. Bu yöndeki istinaf istemi de yerinde değildir.
Sökülen malzemenin davalıya iade edilmemesi hatalıdır. Ancak malzemenin nerede olduğu belli olmadığı gibi davalı tarafın bu konuda malzemenin iadesi için istinaf istemi yoktur ve menfi zararlarının tahsili için karşı davası da mevcut değildir. Dairemizce davalı vekilinin istinaf istemlerinin HMK 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Her ne kadar davalı avukatı istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmiş ise de, mahkeme tarafından dayanılan hukuksal ve yasal gerekçelere göre, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemiş olup, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olmakla, davalı avukatının istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.11.2018 tarih ve 2017/351 Esas, 2018/510 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 27.324,00 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan toplam 6.866,90 TL harcın mahsubu ile kalan 20.457,10 TL harç bedelinin davalıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361/(1) maddesi gereğince, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere 18.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.