Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/325 E. 2021/413 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/325
KARAR NO : 2021/413
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/846
KARAR NO : 2018/1159
DAVA TARİHİ : 26/07/2017
KARAR TARİHİ : 08/11/2018
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 18.03.2021
KARARIN YAZ. TARİH : 22.03.2021
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08.11.2018 tarih ve 2017/846 Esas, 2018/1159 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin, davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, Dairemize gönderilen dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 26.07.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalının, icra dosyasında mübrez 08.01.2016 tarih ve D16/005 numaralı sözleşmeyi akdettiklerini, ilgili sözleşme gereğince müvekkilg şirketin öncelikli yükümlülüğünün, davalı için, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun IPARD II 1. Başvuru İlanı (302 Tedbiri) kapsamında hibe çıkartabilmek amacıyla proje hazırlamak olduğunu, fakat davalı şirketin yapması gereken ödemeyi yapmamasına rağmen müvekkilinin, davalı şirket ile sözleşme imzalaması sonrasında projeyi hazırlamak için gerekli personeli hazır ettiğini, müvekkilinin proje hazırlama döneminde üzerine düşen edimleri yerine getirmek amacıyla davalı şirket ile sürekli irtibat halinde olmasına rağmen, davalı şirketin, müvekkilin bilemediği bir nedenle hibe başvurusu yapmaktan vazgeçtiğini müvekkile ilettiğini ve proje hazırlanması için gerekli bilgi ve belgeleri müvekkile teslim etmekten imtina ettiğini, davalı şirketin; müvekkil ile sözleşme imzalamasından sonra müvekkilinin projeyle ilgili tüm görüşmeleri ve hazırlığı yapmışken projeden vazgeçildiğini ve müvekkili şirkete de ödeme yapılmadığını, alacağın tahsili amacıyla İzmir 26. İcra Müdürlüğünün 2017/1287 Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, davalı borçlu tarafından takibe yapılan itiraz neticesinde takibin durdurulduğunu belirterek, davanın kabulü ile davalı yanın İzmir 26. İcra Md. 2017/1287 sayılı dosyasındaki itirazının iptaline, takibin kaldığı yerden devamına, %20’den az olmamak üzere davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yüklenmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
YANIT:
Davalı avukatı tarafından verilen 13.09.2017 havale tarihli, dava dilekçesine yanıt dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 08/01/2016 tarihli sözleşme imzalandığını, işbu sözleşmenin hiçbir zaman yürürlüğe girmediğini, davacının iddiasının aksine hiçbir şekilde sözleşmeye yönelik herhangi bir çalışma yapılmadığını, çünkü müvekkilinin şartlarının başvuru yapılması düşünülen hususa uygun olmadığı ve hibe kredinin onaylanmayacağının anlaşıldığını, davacı yanın, dava dilekçesinde “sözleşme gereği edimlerde öncelik sırası davalı şirketin yapması gereken ödemeyi yapmamasına rağmen davacı-müvekkillerinin projeyi hazırlamak için gerekli personeli hazır ettiği, çoğunlukla davalı müvekkilin şirketine giderek ve e-mail yoluyla iletişimde kaldıklarını, proje hazırlama döneminde üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini” alacağının gerekçesi olarak belirttiğini, fakat aynı Hizmet Sözleşmesinin 2. Sayfası son paragrafının 2. Cümlesinde “proje hazırlama ve teslim bedeli ödenmeden proje sorumluluğu başlamaz” açık hükmünün yer aldığını, bu nedenle ilgili hükme göre, davacı tarafın iddiasının aksine sözleşmedeki teslim bedeli ödenmediği sürece proje sorumluluğu da başlamadığından yasal bir alacak hakkı ve talebi bulunmadığını, davacı tarafın haksız ve hukuka aykırı olarak kötüniyetle takip başlattığını, müvekkili tarafından takibe yapılan itiraz ile takibin durdurulduğunu belirterek, açıklanan nedenlerle haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretlerinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinden verilen 08.11.2018 tarih ve 2017/846 Esas, 2018/1159 Karar sayılı kararı ile özetle; “…Dava; Ticari hizmet sözleşmesinden doğan alacağa ilişkin başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, yapılan yargılama, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, taraflar arasında imzalı, takibe dayanak hizmet sözleşmesinde, davacı şirketin, davalı şirkete hibe projesi hazırlamak ve hibe projesinin başarılı olması halinde, gerekli bütün iş takiplerinin yapılmasına dair hizmet sözleşmesi yapıldığı, sözleşme bedelinin 8.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı, işbu bedelin %50’sinin peşin olarak, %50’sinin ise 30 gün vadeli olarak ödeneceği, proje hazırlama ve teslim bedeli ödenmeden proje sorumluluğu başlamaz, başarı ve iş takip bedellerinin bir kısmı TKDK’dan hibe olarak talep edileceğinin, sözleşmenin imzalanarak proje hazırlama faaliyetlerine başlanıldıktan sonra, kuruluş, herhangi bir nedenle projenin hazırlanmasından veya hazırlanan projenin teslim edilmesinden vazgeçerse, ertelemek isterse, sağlamakla sorumlu olduğu bilgi ve belgeleri sağlamaz ise veya imzaya sunulan projeyi imzalamak istemez ise ….’e proje hazırlama ve teslim bedelini, projenin son başvuru tarihinden önce eksiksiz olarak ödemekle yükümlü olduğu, kuruluşun projeyi sunmaktan veya uygulamaktan vazgeçtiğinde bile, ….’ yapılan veya yapılacak ödemeler üzerinde hak iddia edemeyeceği düzenlenmiş olup, işbu sözleşmenin imzalanmasına müteakiben, davacı şirketin proje hazırlama faaliyetlerine başladığı, ancak davalı şirketin hibe başvurusu yapmaktan vazgeçtiğini beyan ile proje hazırlaması için gerekli bilgi ve belgeleri davacıya teslim etmemesi sebebiyle, hizmet sözleşmesinde kararlaştırılan edimin davacı tarafından yerine getirilemediği, her ne kadar davalı taraf vekilince, müvekkili şirketin başvuru şartlarını taşımadığı, bu nedenle proje hazırlansa bile hibe kredisinin onaylanmayacağını, bu nedenle vazgeçildiği ve imkansızlık dolayısıyla müvekkilinin kararlaştırılan sözleşme bedelini ödemekten sorumlu olmadığını, ayrıca müvekkili tarafından sözleşme bedelinin %50’sinin peşin ödenmediği, bu nedenle sözleşmenin yürürlüğe girmediğini beyan ile, davanın da reddini talep etmiş ise de, sözleşmenin yürürlüğünün, sözleşme bedelinin kısmen yatırılması şartına bağlı olmadığı, tacir olan davalının hür iradesi ile yapılan sözleşmeye göre, projenin hazırlanmasından vazgeçmesi sebebiyle, sözleşmede kararlaştırılan bedeli davacıya ödemekle yükümlü olduğu, işbu nedenle icra takibine, sözleşme bedeli olan 8.000,00 TL yönünden yapmış olduğu itirazında haksız olduğu, davacı tarafça, takip tarihinden önce sözleşme bedelinin ödenmesi konusunda davalıyı ihtarla temerrüde düşürmediği, işbu nedenle takip tarihine kadar talep edilen 856,60 TL işlemiş faiz alacağını talep edemeyeceği, işbu miktar yönünden davacı takibinin haksız olduğu kanaatine varılmakla, davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile, davalı borçlunun İzmir 26. İcra Müdürlüğünün 2017/1287 Esas sayılı takip dosyasına konu, 8.000,00 TL asıl alacağa ilişkin itirazının iptali ile asıl alacağı takip tarihinden itibaren avans faiz oranı uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, kabul edilen alacağın %20’si miktarındaki 1.600,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, reddedilen alacağın %20’si miktarındaki 171,32 TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak, davalıya verilmesine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 23.11.2018 havale tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde; ”…1.İlk derece mahkemesinin yukarıda numarası belirtilen 08.11.2018 tarihli kararı usul ve yasaya aykırı olup, istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini dilemek gerekmiştir. Şöyle ki; ilk derece mahkemesi tarafından hüküm tesis edilirken sözleşmenin kesin hükümsüz olduğu hususu gözden kaçırılmıştır. Bilindiği üzere, taraflar arasında sözleşmenin imzalanması sözleşmenin yürürlükte olduğu anlamına gelmez. Müvekkilimin koşulları sözleşmenin konusunu oluşturan hibeyi almaya uygun olmayıp, ne kadar başvuru yapılırsa yapılsın, müvekkilimin hibe desteği alması mümkün değildir. Dosyada mübrez Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’nun 24.05.2018 tarihli cevabi yazısı ekinde gönderilen IPARD II-1. Çağrı Kapsamında gereken başvuru koşullarının incelenmesiyle müvekkilimin hibe desteği almasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. TBK m. 27’de “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.” denilmektedir. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’nun cevabi yazısı dikkate alındığında sözleşme konusunun imkânsız olduğu açıktır. Bu nedenle ilk derece mahkemesi tarafından bu husus dikkate alınmadan değerlendirme yapılarak hüküm tesis edilmesi hatalı olmuştur.
2.Davanın dayanağı olan icra takibindeki takip talebi incelendiğinde borcun sebebi olarak “08.01.2016 düzenleme tarihli sözleşme gereği proje hazırlama bedeli” gösterilmiştir. Davacı taraf dava dilekçesi ile müvekkilin İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2017/1287 Esas sayılı dosyasındaki itirazının iptali talep etmektedir. Ancak, hüküm tesis edilirken kararın gerekçesinde açıkça belirtilmemişse de, davacının talebi cezai şart olarak değerlendirilerek hüküm tesis edilmiştir. Dava konusu sözleşme yukarıda belirtildiği üzere kesin hükümsüzdür. Davacı yan gerek cevaba cevap dilekçesinde gerekse 12.04.2018 tarihli celsedeki beyanında talebinin sözleşmenin haksız olarak yerine getirilmemesinden kaynaklı olarak sözleşmede kararlaştırılan cezai şarta ilişkin olduğu şeklinde talebini değiştirmiştir. Bilindiği üzere itirazın iptali davasının takip talebi ile sıkı sıkıya bağlantılı bir şekilde ele alınması gerekmektedir. Başka bir deyişle, takip talepnamesinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıldır. Davacı tarafça takip talebinde borcun sebebi olarak proje hazırlama bedelinin gösterilmiş olması nedeniyle itirazın iptali davasının bu alacak ile ilgili olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle proje hazırlama bedeline ilişkin yapılan takipte vaki itirazın iptali ile birlikte proje bedeli hazırlama alacağı yerine cezai şarta hükmedilemez. Dilekçemiz ekinde sunulan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2006/19-260 Esas- 2006/251 Karar sayılı kararında dava konusunun takip talepnamesine konu olan ve borçlu yanca itiraza uğrayan alacak olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle davacının takip talebi ile cezai şarta ilişkin herhangi bir talebi olmadığı da dikkate alındığında cezai şart ile ilgili hüküm tesis edilmesi hatalıdır.
3.Davanın dayanağı olan icra takibinde borcun sebebi olarak proje hazırlama bedeli gösterilmiş olduğundan davacının proje hazırlama bedeline hak kazanıp kazanmadığına ilişkin bir değerlendirme yapılması gerektiği açıktır. Taraflar arasındaki Hizmet Sözleşmesinin 2. Sayfası son paragrafının 2. Cümlesinde “proje hazırlama ve teslim bedeli ödenmeden proje sorumluluğu başlamaz” açık hükmü yer almaktadır. Sözleşmenin bahsi geçen hükmü ile TBK. m.97 hükmünden ayrılınmış ve sözleşme uyarınca ilk edimin müvekkil tarafından yerine getirilmesi kararlaştırılmıştır. Sözleşmeye göre ilk edim, davalı-müvekkil tarafından bedelin ödenmesi, ikinci aşama davacı tarafça proje bilgi formu gönderilmesidir. Müvekkilim tarafından proje hazırlama bedeli olarak herhangi bir ödeme yapılmamıştır. Sözleşmenin açık hükmü dikkate alındığında davacının proje hazırlama sorumluluğu başlamamıştır. Proje hazırlama sorumluluğu başlamadığından davacının proje hazırlama ve teslim bedeline hak kazandığını söylemek mümkün değildir. Kaldı ki, davacı taraf 12.04.2018 tarihli celsede hazırlanmış bir proje olmadığını açıkça ikrar etmiştir. Yine Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun 24.05.2018 tarihli cevabi yazısı ile de müvekkil adına üyelik ve proje başvurusu olmadığı ve davacı tarafça herhangi bir proje hazırlanmadığı sabit olmuştur. Başka bir deyişle, davacı tarafın proje hazırlama bedeline hak kazanmadığı sözleşme ve dosya kapsamında toplanan deliller ile sabittir. Bu nedenle de ilk derece mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
4.Davacının talebi İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2017/1287 Esas sayılı dosyasına vaki itirazın iptali istemidir. Başka bir deyişle, açılan davada taraflar arasında imzalanan sözleşmede yer aldığı iddia edilen cezai şarta ilişkin herhangi bir talep söz konusu değildir. Bunun aksini kabul anlamına gelmemek kaydıyla cezai şart asıl borca bağlı feri haklardandır. Davaya konu sözleşme TBK. m. 27 uyarınca sözleşme kesin hükümsüz olduğundan, geçersiz sözleşme ile kararlaştırılan cezai şart gibi feri haklar da geçersiz olup, tarafları bağlamaz. Dilekçemiz ekinde sunulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2017/6101 Esas- 2018/1140 Karar sayılı kararı da bu yöndedir. Taraflar arasında imzalanan 08.01.2016 tarihli sözleşmenin kesin hükümsüz olması nedeni ile cezai şart da geçersizdir. İlk derece mahkemesinin 08.11.2018 tarihli kararı bu yönüyle de hatalıdır.
5.Dava konusu alacak yargılamaya muhtaç olup, likit değildir. Bu nedenle, İlk derece mahkemesi tarafından icra inkâr tazminatına hükmedilmesi de hatalıdır.
Yukarıda arz olunan ve resen belirlenecek nedenlerle öncelikle icranın geri bırakılmasına karar verilmesini, daha sonra İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08.11.2018 tarih ve 2017/846 Esas- 2018/1159 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılarak haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı avukatı tarafından verilen 24.12.2018 havale tarihli, istinaf başvuru dilekçesine yanıt dilekçesinde; ”…Davalı yan istinaf dilekçesi tarafımıza 10.12.2018 tarihinde tebellüğ etmiştir. Davalı yan dilekçesindeki aleyhe hususları kabul etmiyoruz. Davalı yan istinaf dilekçesinde özetle;
A-Sözleşmenin imzalanmasına rağmen yürürlüğe girmediğini,
B-Sözleşmenin kurulduğunu fakat kendilerinin şartlarının başvuru yapılması düşünülen hususa uygun olmadığından sözleşme konusunun imkansız hale geldiğini,
C-Proje hazırlama ve teslim bedeli ödenmemiş olduğundan proje sorumluluğun da başlamadığını, proje hazırlanması için kendileri tarafından gerekli bilgi ve belgelerin de gönderilmediğini dolayısıyla müvekkil davacının zaten proje hazırlayamayacağını, ilk edimin ödeme olmasına rağmen kendilerince gerçekleştirilmediğini bu nedenle diğer aşamalara geçilmediğini,
D-Takip talebindeki alacak ile davada istenen alacağın aynı olmadığını,
E-Alacağın likit olmadığını, beyan etmişlerdir. Aşağıda aynı madde numaralarıyla davalı yan istinaf nedenlerine ilişkin cevaplar arz edilecektir.
A-Davalı yanın sözleşmenin yürürlüğe girmediği iddiası yerinde değildir.
Dava konusu sözleşmenin son paragrafında yer alan “…Bu sözleşme imza altına alındığı tarihten itibaren (4. Sayfa sol alt köşedeki) yürürlüğe girer…” cümlesi gayet açıktır. Sözleşme imzalandığı tarih itibariyle yürürlükte olmakla davalı yan iddiası yerinde değildir.
B-Sözleşmenin kurulduğu fakat kendilerinin şartlarının başvuru yapılması düşünülen hususa uygun olmadığından sözleşme konusunun imkansız hale geldiği beyanlarına karşı cevaplarımız.
Davalı yan ticari bir şirkettir. Basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek zorundadır. İstinaf ve cevap dilekçelerinde kendi şartlarının hibe için uygun olmadığını beyan etmişlerdir. Lakin yargılama aşamasında bu konuyu somutlaştırmamışlardır. Sonuç olarak sözleşme imzalanırken hibe almak için şartların uygun olduğunu düşünerek hareket etmişlerdir.
Bir an için gerçekten şartların uygun olmadığı kabul edilse dahi -ki bu hususu kabul etmiyoruz- sözleşme imzalanması ve sonraki şartları değerlendirmek tamamen davalı yanın tacir olarak verdiği kararlardır. Burada hukuken sözleşme konusunun imkansızlığından bahsedilemez.
C-Proje hazırlama ve teslim bedeli ödenmemiş olduğundan proje sorumluluğun da başlamadığını, proje hazırlanması için kendileri tarafından gerekli bilgi ve belgelerin de gönderilmediğini dolayısıyla müvekkil davacının zaten proje hazırlayamayacağını, ilk edimin ödeme olmasına rağmen kendilerince gerçekleştirilmediğini bu nedenle diğer aşamalara geçilmediği iddiasına karşı cevaplarımız
Öncelikle davalı yanın cevap dilekçesinde yer alan ödemenin yapılmaması, gerekli bilgi ve belgelerin müvekkile verilmemesi beyanları davanın zımnen de olsa kabulü anlamına gelmektedir. Zaten tarafımız iddiası da aşağıda yazılı maddeye göre davalı yanın cezai şartı ödemesi gerektiğidir.
Takip konusu sözleşmenin 3. Sayfası 2. Paragrafı şu şekildedir:
“…İşbu sözleşme imzalanarak proje hazırlama faaliyetleri başladıktan sonra Kuruluş (Davalı şirket), herhangi bir nedenle projenin hazırlanmasından veya hazırlanan projenin teslim edilmesinden vazgeçerse, ertelemek isterse,sağlamakla sorumlu olduğu bilgi ve belgeleri sağlamazsa veya imzaya sunulan projeyi imzalamak istemezse, ….’e Proje Hazırlama ve Teslim Bedelini projenin son başvuru tarihinden önce eksiksiz olarak ödemekle yükümlüdür…”
Davalı yan cevap dilekçesinin 5. Maddesinde:
“…Oysa bunun dışında davacıya proje hazırlaması için gerekli teknik veriler de gönderilmemiştir…” denmiştir.
Bizim de iddiamız tam olarak budur. Davalı yan projeden vazgeçmiş bu nedenle projenin hazırlanması için gereken bilgi ve belgeleri müvekkile teslim etmemiştir.
Sözleşmenin 2. Sayfasındaki ilk 2 paragraf şu şekildedir:
“…Kuruluş (davalı) 1. Başvuru Çağrı Dönemine Ait 2015 Yılı Çiftlik Faaliyetlerinin Çeşitlendirilmesi ve İş Geliştirme Başvuru Çağrı Rehberinde” belirtilen başvuru evraklarını hazırlayarak ….’e teslim etmelidir:
Proje yazımı için gereken bilgi ve belgeler en geç son başvuru tarihinden 15 gün önceye kadar ….’e elden, kargo veya posta yolu ile teslim edilmiş olmalıdır…”
Cevap dilekçesi ile davalı yan açıkça bu belgelerin teslim edilmediği kabul etmiştir.
Davalı yan iddiamız olan hususları kabul ederken bir yandan da ufak bir kelime oyunuyla Yerel Mahkemeyi yanıltmaya çabalamıştır.
Cevap dilekçesinin 5. Maddesi şu şekildedir:
(…Davacı dava dilekçesinde talep edilen bedeli sözleşmenin 3. Sayfasının 2. Paragrafında ki “proje hazırlama faaliyetleri başladıktan sonra projenin teslim edilmesinden vazgeçerse….’e proje Hazırlama ve Teslim Bedelini projenin son başvuru tarihinden önce eksiksiz olarak ödemekle yükümlüdür” maddesine dayandırmıştır. Müvekkilin burada belirtilen bedelden sorumlu olabilmesinin şartı proje hazırlama faaliyetlerine başlamış olmasıdır…”
Davalı yan dava konusunun temeli olan madde metnini eksik olarak dilekçeye ekleyerek Yerel Mahkemeyi yanıltmaya çalışmıştır.
Dava konusu sözleşme 3. sayfasında yer alan 1. numaralı maddenin tam metni şöyledir:
“…İşbu sözleşme imzalanarak proje hazırlama faaliyetleri başladıktan sonra Kuruluş (Davalı şirket), herhangi bir nedenle projenin hazırlanmasından veya hazırlanan projenin teslim edilmesinden vazgeçerse, ertelemek isterse,sağlamakla sorumlu olduğu bilgi ve belgeleri sağlamazsa veya imzaya sunulan projeyi imzalamak istemezse, ….’e Proje Hazırlama ve Teslim Bedelini projenin son başvuru tarihinden önce eksiksiz olarak ödemekle yükümlüdür…”
Üst paragraftaki altı çizili bölümler davalı yan cevap dilekçesindeki alıntıda yer almamaktadır. Oysa tam da altı çizili yerler davalı yanın takip konusu cezai şart bedelinden sorumlu olduğunu göstermektedir.
Altı çizili bölümlere göre proje hazırlama faaliyetlerinin sözleşme imzalanarak başladığı açıkça bellidir. Yine diğer altı çizili kelimelerle ise davalı yanın proje yazımı için gerekli olan sağlamakla sorumlu olduğu bilgi ve belgeleri sağlamaması nedeniyle sorumluluğunu göstermektedir.
Davalı yan tam da bu iki bölümü cevap dilekçesine koymayarak madde metnini hatalı olarak vermiştir.
Davalı şirket; müvekkil ile sözleşme imzalamasından sonra müvekkil projeyle ilgili tüm görüşmeleri ve hazırlığı yapmışken, proje hazırlamak için sağlamakla yükümlü olduğu bilgi ve belgeleri müvekkil şirkete teslim etmeyerek projeden vazgeçmiştir. Bu husus cevap dilekçesiyle kabul edilmiştir.
Bu nedenlerle davalı yanın bu konudaki itirazları da yerinde değildir.
D-Takip talebindeki alacak ile davada istenen alacağın aynı olmadığı iddiasına ilişkin cevaplarımız
Tarafımızca takip talebinde borcun sebebi olarak “08.01.2016 düzenleme tarihli sözleşme gereği proje hazırlama bedeli” yazılmıştır.
Takip konusu sözleşmenin 3. Sayfası 2. Paragrafı şu şekildedir:
“…İşbu sözleşme imzalanarak proje hazırlama faaliyetleri başladıktan sonra Kuruluş (Davalı şirket), herhangi bir nedenle projenin hazırlanmasından veya hazırlanan projenin teslim edilmesinden vazgeçerse, ertelemek isterse,sağlamakla sorumlu olduğu bilgi ve belgeleri sağlamazsa veya imzaya sunulan projeyi imzalamak istemezse, ….’e Proje Hazırlama ve Teslim Bedelini projenin son başvuru tarihinden önce eksiksiz olarak ödemekle yükümlüdür…”
Takip talebindeki alacağın dayanağı ile dava dilekçemizde açıkladığımız alacağın dayanağı aynıdır. Karışıklık ise aynı adlı alacağın aynı zamanda sözleşmenin 2. Sayfasının ortasında yazılı olmasından kaynaklanmaktadır.
Yani proje hazırlama bedeli hem sözleşmenin 2. Sayfasında hem de 3. Sayfası 2. Paragrafında yazılıdır. Dava dilekçesinde ise açıkça davalı yanca gerekli bilgi belgeler verilmediğinden zaten projenin hazırlanmadığı ve takip talebindeki alacak kaleminin 3. Sayfa 2. Paragrafta yazılı olan kalem olduğu arz edilmiştir.
*Takip talebi ve ödeme emrinde “08.01.2016 düzenleme tarihli sözleşme gereği proje hazırlama bedeli” yazılı olmasına,
*Sözleşmenin 3. Sayfası 2. Paragrafında “…İşbu sözleşme imzalanarak proje hazırlama faaliyetleri başladıktan sonra Kuruluş (Davalı şirket), herhangi bir nedenle projenin hazırlanmasından veya hazırlanan projenin teslim edilmesinden vazgeçerse, ertelemek isterse,sağlamakla sorumlu olduğu bilgi ve belgeleri sağlamazsa veya imzaya sunulan projeyi imzalamak istemezse, ….’e Proje Hazırlama ve Teslim Bedelini projenin son başvuru tarihinden önce eksiksiz olarak ödemekle yükümlüdür…” yazılı olmasına,
*Kendilerince bilgi ve belgeler verilmediğinden herhangi bir projenin hazırlanmadığını bilmelerine,
*Dava dilekçesinde açıkça hangi proje hazırlama bedelinin istendiği yazılı olmasına rağmen,
Davalı yan sanki proje hazırlanmış gibi tarafımızca projenin hazırlanması nedeni ile alacak talebinde bulunulduğu ileri sürülmektedir. TMK.m.2 dikkate alındığın davalı yanın iyiniyetli olmadığı açıktır.
Bu husustaki itirazlar da yerinde değildir.
E-İcra inkar tazminatı
Alacak likit olmakla birlikte davalı yanın bu husustaki itirazları da yerinde değildir.
Cezai şart
Taraflar tacirdir, imza ettikleri sözleşme ve sözleşme içeriğindeki cezai şart hükümleriyle bağlıdırlar. Dava konusu sözleşme maddesi; davalı yanın edimini yerine getirmemesi ihtimaline ilişkin belirlenmiş bir cezai şart maddesidir.
Davalı yan cevap dilekçelerinde kabul ettikleri üzere proje yazımı için gerekli bilgi ve belgeleri müvekkile vermeyerek edimlerini yerine getirmemişlerdir.
Bilindiği üzere cezai şart borca aykırılık ihtimali göz önüne alınarak alacağın teminat altına alınmasına yönelik bir hukuki araçtır. Doktrinde de kabul edildiği üzere cezai şart sayesinde alacaklı, borçlunun borç edimlerine aykırı davranması halinde, zararını ispat etme zorunda olmadan belirli bir edimin ifasını talep etme hakkını elde eder.
Pek tabidir ki ticari bir sözleşmede taraflar hukuki ilişkiye başlarken bu ilişkiden menfaat elde etmeyi amaçlar. Sözleşme ile taraflar birbirlerinden sözleşme hükümlerine uymayı beklerler.
Taraflar her zaman ahde vefa ilkesine (pacta sund servanda) uygun hareket etmezler. Bu durum dikkate alınarak taraflar kendilerini güvenceye almak için hukuki ilişki kurulurken bazı tedbirler alırlar. Bunlardan biri de ahde vefa ilkesini güçlendirmek için sözleşmeye cezai şart hükmü konulmasıdır.
Bilindiği üzere kanun koyucu tarafından açıkça gerek Türk Borçlar Kanuna gerekse Türk Ticaret Kanuna cezai şarta ilişkin hükümler konmuştur. Buna göre:
TBK.m.179/1 : “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir…” (Dava konusu olayda davalı yan sözleşmenin devamı için zorunlu olan bilgi ve belgeleri müvekkile teslim etmeyerek bu şartı yerine getirmiştir.)
Ayrıca yukarıda da arz ettiğimiz üzere taraflar tacirdir ve TBK.m.182/1 maddesine (Taraflar, cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler.) uygun olarak makul bir cezai şart miktarı kararlaştırmışlardır.
Bu nedenlerle cezai şart niteliğindeki takip konusu alacağın tahsiline ilişkin Yerel Mahkeme kararının hukuka uygun olduğunu, davalı yanın istinaf başvurusunun takdir Sayın Başkanlığınızda olmak üzere reddedilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Yukarıda arz olunan nedenlere bianen davalı yanın istinaf talebinin reddine” karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Taraflar arasında davada, hibe projesi yazımı ve iş takibi konulu eser sözleşmesinin 08.01.2016 tarihinde imzalanarak kurulduğu, ancak davalı projenin hazırlanmasından vazgeçtiğinden ilgili sözleşmeye göre proje hazırlama ve teslim bedelini ödemekle yükümlü olduğundan bahisle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Taraflar arasında eser sözleşmesinin yazılı olarak kurulduğu ve davalı iş sahibinin eser sözleşmesine konu projenin hazırlanmasından vazgeçtiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. 08.01.2016 tarihli sözleşmenin 3. sayfasındaki 1. maddeye göre, sözleşme imzalanmasından sonra, sözleşmenin akidi olan “Kuruluş” olarak adlandıran davalı tarafın, sözleşme konusu iş tamamlanmasa dahi projenin hazırlanmasından vazgeçilmesi halinde, proje hazırlama ve teslim bedelini eksiksiz ödemekle yükümlü olduğunun imza altına alındığı, sözleşmeye göre proje ve teslim bedelinin 8.000,00 TL olduğu, %50 sinin sözleşme tarihinde, %50’sinin 30 gün vadeli ödeneceği anlaşılmakla sözleşmenin açık hükümleri dikkate alınarak süresinde açılan itirazın iptali davasının mahkemece kısmen kabulüne yönelik verilen kararın usul ve yasa ve dosya kapsamına uygun olduğuna Dairemizce karar verilmesi gerekmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun icra takip tarihi itibarıyla yürürlükte olan 67. maddesinin 2. fıkrasında, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse alacaklı yararına ve istem üzerine tarafların durumuna, davanın ve hüküm altına alınan şeyin tahammülüne göre, hüküm altına alınan tutarın %20’ından aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata karar verileceği yönünde düzenleme öngörülmüştür. İtirazın iptali davalarında icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Anılan tür bir alacaktan söz edilebilmesi için ise gerçek tutarın belli ve sabit olması veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için alacağın tüm unsurlarının bilinmesi ya da bilinebilecek durumda bulunması gereklidir. Buna göre, alacağın likit nitelikte olduğunun kabulü için borçlu tarafından tutarın araştırılarak belirlenmesi olanağının varlığı yeterlidir. İcra takip ve dava tarihi itibarıyla varlığı ve tutarının belli ve sabit, dolayısıyla, likit nitelikte olduğu belirgin bulunduğundan, takibe haksız itiraz eden borçlunun, alacaklı yararına hüküm altına alınan asıl alacak tutarının % 20’ı oranında tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi yerinde olduğundan her ne kadar davalı avukatı istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmiş ise de, mahkeme tarafından dayanılan hukuksal ve yasal gerekçelere göre, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemiş olup, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olmakla, davalı avukatının istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08.11.2018 tarih ve 2017/846 Esas, 2018/1159 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 546,48 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 136,62 TL harcın mahsubu ile kalan 409,86 TL harç bedelinin davalıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-a maddesi gereğince, kesin olmak üzere 18.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.