Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2831 E. 2021/1667 K. 21.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2831
KARAR NO : 2021/1667

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/604
KARAR NO : 2019/363
DAVA TARİHİ : 01/11/2018
KARAR TARİHİ : 13/06/2019
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 21.12.2021
KARARIN YAZ. TARİH : 23.12.2021

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.06.2019 tarih ve 2018/604 Esas 2019/363 Karar sayılı kararının istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, Dairemize gönderilen dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 01.11.2018 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirket adına … ili … ilçesi … Mahallesi … ada … parselde kayıtlı 6 nolu bağımsız bölümü satın almak için davalı ile anlaştığını, satış işlemleri esnasında taşınmaz üzerinde … A.Ş.lehine tesis edilmiş ipotek bulunmasının anlaşılması üzerine davalı tarafın müvekkiline 15.11.2017 tarihinde bu ipoteğin fekkinin sağlanacağına dair yazılı taahhüt verdiğini, bu güvene binaen müvekkilinin 16.11.2017 tarihinde taşınmaza ilişkin 159.000,00 TL bedelli … Bankası aracılığıyla davalıya ödediğini, ancak davalının ipoteğin fekkine dair taahhüdünü yerine getirmediğini, ihtarname tebliğinden sonra taraflar arasında düzenlenen 19.02.2018 tarihli protokol gereğince ipoteğin en geç 30.05.2018 tarihine kadar kaldırılacağının kararlaştırıldığını ve protokol ekinde düzenlenen 1 adet teminat senedinin müvekkiline verildiğini, buna rağmen yine ipoteğin fek edilmediğini, bunun üzerine Karşıyaka 4.İcra Müdürlüğünün 2018/5885 Esas sayılı takip dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu bildirerek sözü edilen icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamına ve % 20 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini karar verilmesini talep etmiştir.
YANIT:
Davalı avukatı tarafından dava dilekçesine karşı verilen yanıt dilekçesinde özetle, işbu davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğunu, esas yönden ise senette tahrifat bulunduğunu, “yüzellidokuz TL” yazan borç kısmına sonradan “bin” kelimesinin eklendiğini, davacının bu kadar bekleme sonunda bu davayı açmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, davacı tarafın 6 nolu bağımsız bölümü satın alırken ipoteğin varlığını bildiğini, ihtarname ile 30.05.2018 tarihli taahhüt mevcut ise de elde olmayan nedenlerle müvekkili şirketin ipoteği kaldıramadığını, icra takibinden önce müvekkilini temerrüde düşmediğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 13.06.2019 tarih ve 2018/604 Esas 2019/363 Karar sayılı kararında özetle; “Sözleşme ve protokol konusu taşınmazın -üzerindeki ipotek şerhi ile birlikte- davalı eski malik tarafından davacıya tapudan devir ve teslim edildiği, satış bedelinin davacı tarafından davalıya ödendiği, bu satım ilişkisi çerçevesinde davalı şirketin taşınmazın tapu kaydı üzerindeki ipotek şerhinin 30.05.2018 tarihine kadar kaldırılmasının teminini taahhüt ettiği, buna rağmen halen bu edimini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Taşınmaz satım sözleşmesinden beklenen fayda, sözleşme ile hedeflenen amaç, tarafların menfaat dengesi, davacının edimini yerine getirmesine rağmen davalının tüm edimlerini yerine getirmemesi, ipotek şerhi nedeniyle davacının sürekli olarak icra takibi tehdidi altında bulunması, dava dayanağı icra takibinin kambiyo senedine mahsus değil genel haciz yoluna mahsus olarak başlatılması, hayatın olağan akışı ve genel hayat tecrübeleri, yaşamın gerekçeleri, akıl ve adalet ilkeleri, hukukun bu ilkelerin dışında kalan anlamsız bir kalıptan ibaret olmaması dikkate alındığında, takip dayanağı ve dava dayanaklarından biri olan bonoda “yüzellidokuzbin” ifadesinin “bin” bölümünün sonradan eklenmesinin sonuca etkili olamayacağı, bu durumda bu senedin dosyadaki diğer delil ve belgeler ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği ve böylece icra takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 159.000,00 TL asıl alacağının bulunduğu kanaatine varılmıştır. TBK.’nun 117.madde hükmü uyarınca borcun ifa edileceği gün birlikte belirlenmişse bugünün geçmesiyle temerrüd gerçekleşeceğinden ve 19.02.2018 tarihli protokol ile davalının edimini yerine getirme vadesinin 30.05.2018 tarihi olarak belirlenmesi nedeniyle 31.05.2018 itibari ile davalının temerrüde düştüğü ve bu tarihten icra takip tarihi 07.06.2018 tarihine kadar 8 günlük yasal faiz işletilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.Bu bağlamda, işlemiş faiz tutarı 159.000,00 x 9 x 8 gün / 365 x 100 = 313,64 TL olarak hesaplanmıştır.
Dosya içerisindeki diğer deliller ve maddi gerçeklikler karşısında tanık dinlenmesine gerek görülmemiştir. Bu açıklamalar ışığında, alacağın likit oluşu da dikkate alınarak davanın kabulüne, davalının Karşıyaka 4.İcra Müdürlüğünün 2018/5885 Esas sayılı takip dosyası ile yapılan 159.314,64 TL’lik takibe yönelik haksız itirazının iptaline, takibin bu miktar üzerinden ve asıl alacak tutarı 159.000,00 TL sına takip tarihinden itibaren yıllık % 9 u aşmamak koşulu ile yasal faiz yürütülerek devamına, İİK’nun 67/2.maddesi gereğince, % 20 icra-inkar tazminatı nın davalıdan alınarak davacıya verilmesine “dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; senet üzerinde tahrifat yapıldığının bilirkişi raporu ile saptandığını, taşınmazın devrinin gerçekleştiğini, davacı …’ün tapuda tek başına malik olduğunu, taşınmaz bedeli olan 159.000,00 TL’yi talep etmesinin sebepsiz zenginleşmeye yol açacağını, ihtar göndermeden müvekkilini temerrüte düşürmeden takip başlatıldığını, ipoteğin kaldırılıp kaldırılmadığı, ipotek borcunun ödenip ödenmediği araştırılmaksızın, teminat senedinin geçerli olup olmadığı değerlendirilmeksizin eksik inceleme ile karar verildiğini, ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
YANIT:
Davacı tarafından istinaf dilekçesine karşı herhangi bir yanıt sunulmadığı UYAP ve dosya kapsamından anlaşılmıştır.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, taşınmaz satımına bağlı ipotek borcunun ödenmesinden kaynaklanan alacağın tahsili konusundaki icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra 01.11.2018 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4.maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nunda veya diğer kanunlarda, o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Diğer taraftan, 6102 sayılı TTK’nın 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, 6102 sayılı TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar dışında, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 Sayılı Kanununun 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı TTK’nın 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleriyle diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunununda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 Sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1.maddesi uyarınca, kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 Sayılı Kanununun 2.maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/(4). maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde, Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, Asliye Hukuk Mahkemesinin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması kararın kaldırılmasını gerektirecek bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
Mevcut davada davacı hakkında tacir araştırması yapılmamış ise de her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Takibin dayanağı olan senet 6102 Sayılı TTK’ nun 776/1-b.maddesinde belirtilen kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini içermediğinden kambiyo senedi vasfında değildir.
Bu durumda davanın genel mahkemelerde ve asliye hukuk mahkemelerinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. Mahkemece Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken davanın esasına girilerek karar verilmesi dairemizce usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı avukatı istinaf başvurusunun esasa ilişkin istinaf nedenleri incelenmeksizin, HMK’nın 355/(1) ve 353/(1)-a-3.maddeleri doğrultusunda kabulü ile; Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.06.2019 tarih ve 2018/604 Esas 2019/363 Karar sayılı kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı avukatı istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin görev yönünden KABULÜNE,
2-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.06.2019 tarih ve 2018/604 Esas 2019/363 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 355/(1) ve 353/(1)-a-3.maddeleri gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Verilen kararın niteliği gereğince istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına, davalı avukatı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf maktu karar harcı ile 2.720,70 TL nispi karar harcının istek halinde davalıya geri verilmesine,
5-Davalı avukatı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-a.maddesi gereğince kesin olmak üzere 21.12.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.