Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2762 E. 2022/27 K. 12.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2762
KARAR NO : 2022/27

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/251
KARAR NO : 2019/98
DAVA TARİHİ : 26/02/2018
KARAR TARİHİ : 01/02/2019
DAVA : TENFİZ
KARAR TARİHİ : 12.01.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 31.01.2022

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.02.2019 tarih ve 2018/251 Esas 2019/98 Karar sayılı kararının istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı ile davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine dairemize gönderilen dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 26.02.2018 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin merkezi Tianjin/ÇİN Halk Cumhuriyeti’nde bulunan ve atık maddelerden enerji üretimi, mühendislik teknolojileri ve faaliyet alanına ilişkin olarak anahtar teslim projeler yürütülmesi konusunda uzman, dünyanın en önde gelen kuruluşlarından biri olduğunu, müvekkili ile dava dışı … A.Ş. arasında 2010-2011 yıllarında İzmir’de bulunan çimento fabrikasında atık ısı enerji üretim sistemi kurulmasına ilişkin sözleşmelerin imzalandığını, davalı şirketin de İzmir’de enerji üreten tesisler, fabrikalar, inşaat, doğalgaz ve buhar- ısı sistemlerinde proje, montaj ve anahtar teslimi tesis hizmetleri konusunda faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, müvekkili ile davalı arasında müvekkilinin bir kısım kurulum işlerini alt yüklenici olarak davalıya devretmesine ilişkin 03/08/2011 tarihli “… A.Ş.’ye ait … projesi kurulumu işleri kontratı” başlıklı sözleşmenin imzalandığını, davalının bu sözleşme ile mekanik ekipman kurulumu, işleme, boru kurulumu, yalıtım, refrakter vb. işleri yüklendiğini, sözleşme bedelinin 3.000.000,00 USD olarak kararlaştırıldığını, ancak davalının sözleşme ile yüklendiği edimlerini sözleşmeye uygun olarak ve zamanında yerine getirmediğini, müvekkilinin bazı işleri 3.kişilere tamamlatmak ve bazı malzemeleri yeniden satın almak zorunda kaldığını, sözleşmenin 13. maddesinde tahkim düzenlemesine yer verildiğini, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözülememesi nedeniyle müvekkilinin 28/05/2013 tarihinde Çin Uluslararası Ekonomik ve Ticaret Tahkim Heyeti’ne yazılı başvurarak tahkim yargılamasını başlattığını, CIETAC tarafından gerçekleştirilen yargılama sonucunda; “a-Tahkim heyeti bu tahkim davasını görme yetkisine sahiptir b-Davacının maktu tazminat ve elektrik panellerine dair zarara ve ödeme emrine ilişkin talepleri haklıdır. Buna göre davalının davacıya 413.267,40 USD ödemesi emredilmektedir. c-Davacı 300.000,00 USD tutarındaki meblağı kalite garantisi olarak tutma hakkına sahiptir. d-Davalı davacıya CIETAC tahkim ücreti, hakemin fiili masrafları ve avukatlık ücretlerini içeren 559.442 RMB tutarındaki tahkim masraflarını ödeyecektir. Davacı tahkim komisyonundan hakem Sn. …. ’nun fiili gider olarak 8.000 RMB tutarında bir avans ödemesi yaptığından bu giderler bazı mahsuplar yapıldıktan sonra davacıya 6.860 RMB olarak iade edilecektir. e-Bütün diğer iddia ve diğer talepler reddedilmiştir.” şeklinde karar verildiğini, bu kararın kesin olarak verildiğini ve davalıya 31/12/2015 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini, ancak davalının karara dayalı olarak herhangi bir ödeme yapmadığını, yabancı hakem kararlarının tenfizinin 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkında kanun ile düzenlendiğini, Anayasa’nın 90.maddesine göre usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmaların kanun hükmünde olduğunu, dolayısıyla dava konusu tenfiz isteğine ilişkin olarak ikili anlaşmanın ve 5718 sayılı MÖHUK hükümlerinin uygulanacağını, müvekkilinin dava açarken teminat gösterme yükümlülüğünün bulunmadığını, tenfiz şartlarının bulunduğunu, ikili anlaşmanın 24/2 maddesine göre tenfiz isteğine ilişkin olarak mahkemenin sadece anlaşma hükümlerinde belirtilen şartların yerine getirilip getirilmediğini incelemekle yetineceğini, esasa girilemeyeceğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun emsal kararına göre mahkemenin yabancı kararın içeriğini inceleme imkanının bulunmadığını, kararın tenfiz edilebilmesi için ikili anlaşmada düzenlenen tüm şartların gerçekleştiğini, hakem heyetinin davaya bakma yetkisine sahip olduğunu, davalının yargılamaya usulüne uygun şekilde davet edildiğini, savunma veya temsil edilme hakkından yoksun bırakılmadığını, aynı konuda hakem heyeti ya da mahkemelerce verilmiş nihai bir kararın olmadığını, hakem kararının taraflar arasındaki sözleşmeden doğan bir ticari uyuşmazlık hakkında verildiğini, hakem heyetinin yetkisinin tanınmasına ilişkin sözleşmenin geçerli olduğunu, kararın Türkiye’de tenfiz edilmesi için dilekçeye eklenmesi gereken belgelerin dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulduğunu belirterek, Çin Uluslararası Ekonomi ve Ticari Tahkim Heyeti’nin P20130375 numaralı davada davalı şirket hakkında verdiği (2015) CIETAC-BJ 1435 numaralı ve 23/12/2015 tarihli kararın tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.
YANIT:
Davalı avukatı tarafından verilen davaya yanıt dilekçesinde özetle; taraflar arasında uyuşmazlıklar çıktığını, davacı tarafın işin bitiş tarihi, yapılan işlem, elektrik panelleri hasarı, temizlik, kalite teminatı, masraflar vb. konularda tahkim yoluna başvurduğunu, tenfiz isteminin 5718 sayılı MÖHUK hükümlerine aykırı olduğunu, zira; Çin Halk Cumhuriyeti’nde verilmiş bir hakem kararının tenfizi için adli yardımlaşma anlaşması ve MÖHUK’da yer alan hakem kararlarının tenfizine ilişkin hükümlerin dikkate alınacağını, adli yardımlaşma anlaşmasının 24/1.maddesine göre hakem kararlarının tanınması ve tenfizinin istekte bulunulan akit tarafın mahkemelerince kendi milli kanununun usullerine göre kararlaştırılacağını, davacı tarafın tahkime gitmek için ön şart olan iyiniyetle müzakere yolunu tüketmediğini, tenfiz engellerinden olan tahkim şartına başvurunun mevsimsiz olması, savunma/adil yargılanma/hukuki dinlenilme hakkının kullanımı, usule aykırılık ve kamu düzenine aykırılık sebebiyle hakem kararının tenfizinin reddinin gerektiğini, red sebeplerinin MÖHUK’un 62.maddesinde sayıldığını, taraflar arasında iyiniyet ve müzakere konusunda e-posta yazışmalarının olduğunu, tahkim şartına başvuru için ön şartın yerine getirilmediğini, müzakere şartına uyulmadan hakeme gidildiğini, hakem heyeti kararının taraflar arasındaki sözleşmeye, yasaya ve usule aykırı olarak alındığını, müvekkili tarafından hakem heyeti içerisinde öncelikle bir Türk hakemin olması isteğinde bulunulduğunu, ancak ne hakem kurulunun ne de davacının onay vermemesi nedeniyle bu isteğin sonuçsuz kaldığını, daha sonra Avrupalı bir hakem önerisinde bulunulduğunu, yine sonuç alınamadığını, Doç. Dr. …’ın CIETAC hakemler listesi panosunda yer almak için CIETAC’a şahsen başvurduğunu, CIETAC’ın “taraflar kendi aralarında aksini kararlaştırmadıkça liste dışından hakem atayamaz” gerekçesiyle bu isteği reddettiğini, müvekkilinin …’ın hakem olarak atanmasını sağlayamadığını ve mecburen panodan listeden Avrupalı bir hakem olan …’in atanması için aday göstermek zorunda kaldığını, daha sonra “aday gösterilen hakem için istenen 30.000,00 USD ön ödemenin CIETAC’ın hesabına müvekkili tarafından yatırılmadığı” gerekçesiyle CIETAC’ın müvekkili adına Çinli bir hakemi atadığını, bu iş kapsamında müvekkiline maliyetinin 400.000,00 USD’yi bulduğunu, müvekkili aleyhine yaratılan bu durumun uluslararası tahkim hukukuna aykırı olduğunu, dava konusu kararın tarafsızlık ve bağımsızlık ilkelerine aykırı olarak alındığını, taraflarca atanacak hakem heyeti üyelerinin CIETAC hakem listesi arasından seçilmesinin zorunlu olduğunu, müvekkilinin tenfize konu kararı veren hakem heyetini kabul etmeye zorlandığını, aksi durumda ise maddi açıdan daha zor bir duruma sokulmaya çalışıldığını ve müvekkilinin tahkim heyetinin yetkisine çekince koyarak tahkime devam etmek zorunda kaldığını, hakem kararının üç Çin uyruklu hakem tarafından verildiğini, bunun tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesini zedeleyeceği ve başhakemin tarafların milliyeti dışında bir milliyetten olması gerektiği hususunun hem hakem kuruluna hem de CIETAC’a bildirildiğini, değiştirilmesinin istendiğini, değişiklik yapılmadığını, hakem kurulunun kendileri tarafından sunulan delilleri kararında dikkate almadığını, hukuki dinlenilme hakkına aykırı davrandığını, duruşma gününün usulüne uygun şekilde kararlaştırılmadığını, müvekkilinin tanıklarını dinletmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin 10/06/2015 tarihli dilekçesinde 21/04/2015 tarihinde Pekin’de ve yokluğunda yapılan duruşmaya ve sonuçlarına itiraz ettiğini, hakem kararının kamu düzenine aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 01.02.2019 tarih ve 2018/251 Esas 2019/98 Karar sayılı kararında özetle; Taraflar arasındaki uyuşmazlık hakem heyeti tarafından tartışılmak suretiyle dava konusu karar verilmiş olup, mahkememizce, verilen kararın doğru bir karar olup olmadığı yönünde araştırma ve değerlendirme yetkisi yoktur. Dolayısıyla, sadece kararın ülkeler arasındaki ikili anlaşma, taraflar arasındaki sözleşme ve MÖHUK kuralları çerçevesinde şekli olarak tenfiz koşulları mevcut bir karar olup olmadığı hususunun incelenmesi gerekir. Kararda kamu düzenine aykırılık halinin gerçekleşmediği ve buna ilişkin somut bir delil de sunulmadığı anlaşıldığından, kararın usulüne uygun olarak verilmiş bir karar olduğu, taraflar yönünden bağlayıcı ve kesin nitelikte bulunduğu, mahkememizce de tanıma ve tenfizinin yapılmasında yasal bir engelin bulunmadığı anlaşılmış, somut olay bakımından MÖHUK’un 60.maddesinde, 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkında Newyork Sözleşmesi’nin 5.maddesinde ve Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında imzalanan Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardım Anlaşması’nın 23. ve 26. maddelerinde sayılan red sebeplerinin varlığına rastlanmadığından davanın kabulüne, Çin Uluslararası Ekonomi ve Ticari Tahkim Heyeti’nin P20130375 numaralı davada davalı şirket hakkında verdiği (2015) CIETAC-BJ 1435 numaralı ve 23/12/2015 tarihli kararın tenfizine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 24.06.2019 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin 13.maddesi gereğince taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan uyuşmalıkların öncelikle dostane şekilde çözümleneceğini, müzakere yoluyla çözümlenemez ise tahkim yoluna başvurulacağını, davacı tarafça müzakere yoluna başvurulmadan tahkim yoluna gidildiğini, ortada geçerli bir tahkim kararı bulunmadığını, tahkim heyetini oluşturan 3 hakemin de Çinli olduğunu, (tahkim heyetini oluşturan) 1 tanesinin Hong Konglu olmasının sonucu etkilemeyeceğini, hakem heyetinin tarafsız ve bağımsız olmadığını, sundukları delillerin tahkim heyetince dikkate alınmadığını, başhakemin tarafların milliyeti dışında bir milliyetten seçilmemesinin tahkim hukukunun genel ilkelerine gerekse Türk kamu düzenine aykırı olduğunu, davacının tenfiz talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, İDM kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı avukatı tarafından verilen 11.09.2019 tarihli katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvuru ve cevap dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, vekalet ücretinin nispi olarak takdir edilmesi gerekirken maktu takdir edildiğini, vekalet ücreti yönünden kararın düzeltilmesini talep etmiştir.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında HMK’nın 355.maddesi uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
Dava; 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 60. maddesi gereğince yabancı hakem kararının tenfizi davasıdır.
Davacı yabancı hakem kararının tenfizini talep etmiştir. Yabancı mahkemelerden veya hakem heyetlerinden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk Mahkemeleri tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. 5718 sayılı MÖHUK’un 62.maddesi uyarınca mahkeme, yabancı hakem kararının tenfizi istemini; tahkim sözleşmesi yapılmamış veya esas sözleşmeye tahkim şartı konulmamış ise, hakem kararı genel ahlaka veya kamu düzenine aykırı ise, hakem kararına konu olan uyuşmazlığın Türk Kanunları’na göre tahkim yoluyla çözümü mümkün değilse, taraflardan biri hakemler önünde usulüne göre temsil edilmemiş ve yapılan işlemleri sonradan açıkça kabul etmemiş ise, hakkında hakem kararının tenfizi istenen taraf, hakem seçiminden usulen haberdar edilmemiş yahut iddia ve savunma imkanından yoksun bırakılmış ise, tahkim sözleşmesi veya şartı taraflarca tâbi kılındığı kanuna, bu konuda bir anlaşma yoksa hakem hükmünün verildiği ülke hukukuna göre hükümsüz ise, hakemlerin seçimi veya hakemlerin uyguladıkları usul, tarafların anlaşmasına, böyle bir anlaşma yok ise hakem hükmünün verildiği ülke hukukuna aykırı ise, hakem kararı, hakem sözleşmesinde veya şartında yer almayan bir hususa ilişkin ise veya sözleşme veya şartın sınırlarını aşıyor ise bu kısım hakkında, hakem kararı tâbi olduğu veya verildiği ülke hukuku hükümlerine veya tâbi olduğu usule göre kesinleşmemiş yahut icra kabiliyeti veya bağlayıcılık kazanmamış veya verildiği yerin yetkili mercii tarafından iptâl edilmiş ise yabancı hakem kararının tenfizi istemini reddedebilecektir.
Somut olayda taraflar arasında imzalanan eser sözleşmesinin 13.maddesinde yer alan tahkim şartında “taraflar arasındaki sözleşmeyle bağlantılı veya sözleşmeden doğan tüm uyuşmazlıklar, kural olarak dostane şekilde çözümlenecektir. Şayet uyuşmazlık, taraflar arasında müzakere yoluyla çözülemez ise, İngiliz dilinde yürütülecek tahkim yargılamasıyla sonlandırılacaktır” hükmünün yer aldığı görülmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için dostane çözüm ve müzakere yoluna başvurulup başvurulmadığı, dostane çözüm yolunun tüketilip tüketilmediğinin araştırılması daha sonra tahkim ve tenfiz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması dairemizce usul ve yasaya aykırı bulunmuş olup, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.
Tenfizi istenen yabancı hakem kararı belirli bir alacağın tahsiline yönelik olduğundan dava nispi harca tabîdir. Yine vekalet ücretinin de kabul edilen dava değerine göre nispi olarak hüküm altına alınması gerekmektedir. Kabule göre de davacı vekili lehine nispi yerine maktu vekalet ücreti takdir edilmesi de hatalı olmuştur.
22/07/2020 tarihli ve 7251 Sayılı Yasa ile Değişik HMK’nın 353/(1)-a-6.maddesinde ise; “Mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde HMK 353/(1)-a-6.bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf avukatlarının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6.maddesi uyarınca kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı avukatı ile davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun KABULÜ ile,
2-İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.02.2019 tarih ve 2018/251 Esas 2019/98 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6.maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Verilen kararın niteliği gereğince harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf maktu karar harcının istek halinde yatıran davacıya geri verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
7-Davalı tarafından yatırılan 29.510,45 TL istinaf nispi karar harcının istek halinde yatıran davalıya geri verilmesine,
8-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
9-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-a.maddesi gereğince kesin olmak üzere 12.01.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.