Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2241 E. 2021/1572 K. 07.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/2241
KARAR NO : 2021/1572

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/766
KARAR NO : 2019/85
DAVA TARİHİ : 15.09.2014
KARAR TARİHİ : 07.02.2019
DAVA : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 07.12.2021
KARARIN YAZ. TARİH : 13.12.2021

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07.02.2019 tarih ve 2014/766 Esas, 2019/85 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 13.06.2014 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalılar … Şti. -… Şti ortaklığı arasında, İzmir İli içerisinde bulunan Torbalı Pancar-Tekel-Menderes Gölcükler-Kışçuburun kaba inşaat işleri kalıp ve beton işlerinin yapılması konusunda alt yüklenici-taşeron sözleşmesi imzalandığını, müvekkil şirket tarafından akdedilen sözleşme gereği sözleşmeden doğan tüm yükümlülüklerin yerine getirildiğini, müvekkilinin yapılan işlere karşılık hakediş düzenleyerek hakediş bedellerinin kendisine ödenmesini davalılardan fatura karşılığı talep ettiğini, yapılan işlere karşılık 22/05/2013 tarihinde 99.393,76 TL bedelli fatura kesilerek adi ortaklığın adresi olan … Şti. adresine gönderildiğini, yine 22/07/2013 tarihinde 73.180,15 TL bedelli İkinci faturanın kesilerek yine …. Şti. nin adresine gönderilerek fatura karşılığı toplam 172.573,91 TL tutarın ödenmesi talep edildiğini, davalılardan meydana gelen adi ortaklık tarafından müvekkil şirketin hesaplarına 122.000,00-TL aktarıldığını, ancak müvekkili şirketin tahsil edemediği eksik ödenen 47.541,56-TL olduğunu, alacağın tahsili amacıyla İzmir 15.İcra Müdürlüğü’ nün 2014/1848 E.sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalılar tarafından takibe itiraz edilerek takibin durduğunu beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile İzmir 15.icra Müdürlüğü’ nün 2014/1848 E.sayılı dosyasına davalılar tarafından yapılan itirazın iptali ile her iki davalı açısından takibin devamına, davalılar aleyhine %20 inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 07.02.2019 tarih ve 2014/766 Esas, 2019/85 Karar sayılı kararında özetle; “…Somut olayda davalılar akti ilişkiyi inkar etmişler, akti ilişkinin varlığı iş sahibi tarafından inkar edildiğinden, bunu yöntemince ispat etme yükü iddia eden yükleniciye düşer. Çünkü, eser sözleşmesi bir iş görme sözleşmesi olup yüklenici, bir iş yaptığını ve sözleşmesine, fen ve amacına uygun yapılan bu işin teslim edildiğini ispatla yükümlüdür. Her ne kadar davacı tarafça eser sözleşmesi yapıldığına ilişkin bir sözleşme sunulmuş ise de; davalılar tarafından sözleşme inkar edildiğinden mahkememizce adi ortaklığı temsile yetkili olan davalı … Şti. yetkilisi …’ ın imza örnekleri alınmış, İsanbul ATK Fizik İhtisas Dairesince yapılan inceleme sonucu düzenlenen rapora göre; sözleşme altındaki imzanın …’a ait olmadığı tespit edildiğinden ve raporda denetime elverişli ve açık olduğundan mahkememizce rapora itibar edilerek ; davacı tarafça dosyaya sunulan davalıların ortaklığı ile davacı arasında imzalandığı belirtilen 17.04.2013 tarihli sözleşme altındaki imzanın ortaklığı temsile yetkili … Şti. yetkilisi …’a ait olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm bu bilgiler ışığında; davacı davalıların adi ortaklığı ile aralarında bir eser sözleşmesi yapıldığını yazılı bir delille ispat edemediğinden, davacı tarafça yemin deliline de dayanılmadığından davacının davasını ispatlayamadığı vicdani kanaatine varılmakla, davanın reddine,…” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen 01.07.2019 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; kararın haksız olduğunu, davacının ticari defterlerinin incelendiği bilirkişi raporunda 47.541,56 TL alacaklı olduklarının belirlendiği, davalıların ne kendi defterlerini ne de adi ortaklığın defterlerini sunmadıkları ortaklardan … Şirketi temsilcisi sözleşmeyi inkar etse de; 08.10.2015 tarihli celsede … Şirketi vekilinin söz alıp sözleşmeyi kabul ettiğini, adi ortaklıktan fatura bedellerinin bir kısmının da tahsil edildiğini, SGK dosyası altında taşeron sıfatı ile dosya açıldığını, ilk faturanın bedelinin alındığını, ikinci fatura kesildiğinde bedelinin bir kısmının alınabildiğini, davalı ortaklığın yapılan işin bedelini kamudan aldığını; davacı ile adi ortaklık arasında hak edişin mevcut olduğunu ve mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
YANIT:
Davalı …. Şti. avukatı tarafından verilen 04.07.2019 tarihli istinafa yanıt dilekçesinde özetle; davacı tarafın istinaf talebinin reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine, kötü niyetle istinaf yoluna başvuran davacı tarafın Hukuk Muhakemeleri Kanununun 329. maddesi gereğince yargılama giderleri ile vekâlet ücreti ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır.
“…Sözleşme ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, 6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü; aynı kanunun 471. maddesi,
“Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.
Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.” hükmünü; aynı kanunun 479/1. maddesi ise; “İşsahibinin bedel ödeme borcu, eserin teslimi anında muaccel olur.” hükmünü düzenlemiştir.
6098 sayılı TBK’nın 97. maddesi de, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.

TMK’nın 6. maddesi, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü içermekte olup, taraflar iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür.
Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ticari defterler, ikrar veya yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir.
Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK 200. maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. Bunun da istisnası olan HMK 202. maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir. HMK 222. maddeye göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Yemin delili 6100 sayılı HMK’nın 225 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Yemin kesin delillerdendir. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür. Şu durumda kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemez.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1978/11-1147 sayılı içtihadından alınmıştır).

Somut olayda davacı vekili, davalı şirketlerin oluşturduğu adi ortaklık ile davacı şirket arasında Torbalı Pancar-Tekel Menderes, Gölcükler Kışçuburun kaba inşaat işleri kalıp ve beton işlerinin yapılması hususunda alt yüklenici – taşeron sözleşmesi imzalandığını, davacı şirketi edimlerini yerine getirdiğini, 22.05.2013 tarihli 99.393,76 TL’lik ve 22.07.2013 tarihli 73.180,15 TL bedelli iki faturanın davacı şirketin hesapların 122.000,00 TL aktarıldığını 47.541,56 TL’nn eksik ödendiğini, İzmir 15. İcra Müdürlüğü’nün 2014/1848 Esas sayılı dosyasında takibe geçtiklerini itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ve icra inkar tazminatı isteminde bulunmuş, davalılar tarafından cevap dilekçesi sunulmamış, icra dosyasında akdi ilişki inkar edilerek itiraz edilmiş ve mahkeme tarafından; Adli Tıp Kurumu tarafından verilen raporda sözleşme altındaki imzanın davalı ortaklık temsilcisi eli ürünü olmadığına ilişkin rapor verilmesi, davalı tarafça akdi ilişkinin inkar edilmesi, ispat yükünün davacıda olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı … Şirketi vekili adi ortaklığın yetkili temsilcisinin … Şirketi ve onun yetkili temsilcisi olan … olduğunu; adi ortaklık sözleşmesine göre (sözleşmenin 6. maddesi.), dış işlerde şirketi …’ın temsil edeceğini, ortakların birbirinin haberi olmadan işe girişemeyeceğini, davacının tacir olmasına rağmen basiretli davranmadığını belirtmiştir.
Davalı taraf akdi ilişkiyi inkar etmektedir. İspat yükü davacıdadır. Davacı taraf delil olarak dava dilekçesinde ticari defterlere dayanmamıştır. Yemin ve tanık deliline de dayanılmamıştır . Her ne kadar davacının kendi ticari defterleri sunulmuş ise de bu ticari defterlerde davacının alacaklı görünmesi iddialarını ispatlayamaz. Adi ortaklık sözleşmesine göre ortaklığın yetkili temsilcisi … Şirketi ve …’dır.
Dosyadaki Adli Tıp Kurumu raporuna göre de eser sözleşmesi altındaki diğer sayfalardaki imzalar …’a ait olup olmadığının tespit edilememiş ,13. Sayfadaki imzanın ise …’a ait olmadığı belirtilmiştir. Her ne kadar istinaf dilekçesinde 08.10.2015 tarihli celsede … Şirketi vekilinin sözleşmeyi yaptığını kabul ettiği belirtilmiş ise de dosya da bu yönde bir kabul yoktur. … Şirketi vekili inceleyip beyanda bulunmak üzere belirtilen celsede mehil istemiştir.

Eser sözleşmesinin yazılı olması zorunlu değildir. Ancak bu taktirde davacı tarafın taraflar arasında akdi ilişki kurulduğunu kesin delillerle ispatlaması gerekecektir. Dosyada SGK’ya başvuru kayıtları dosyada fotokopi olarak mevcuttur. Bu kayıtların aslı ve SGK başvurularının adi ortaklık adına yapılıp yapılmadığının tespiti önemlidir. Davacının ticari defterlerinin incelenmesinde de davacı şirket alacaklıdır, ancak bu durum tek başına akdi ilişkiyi kanıtlayamaz. Adi ortaklığın ve davalıların ticari defterleri de incelenmelidir. Bu konuda ticari defterlerini ve adi ortaklığa ait defterleri ibraz etmek üzere davalı tarafa ibraz etmedikleri taktirde davacı ile adi ortaklık arasında davaya konu olan eser sözleşmesinin kurulmuş olduğunu kabul etmiş sayılacaklarına dair ihtarat içeren kesin mehil verilmelidir. Davacı taraf delil listesinde ticari defterlere dayanmıştır. Adi ortaklık adına SGK’ya başvuru olup olmadığı araştırılmalı, akdi ilişkinin mevcut olduğunun sübut bulması halinde mahallinde keşif yapılarak takip konusu alacak miktarının doğruluğu değerlendirilmelidir. Belirtilen eksikliklerin giderilmesi için davacı vekilinin istinaf istemlerinin HMK 353/(1)-a-6. maddesi gereğince kabulü gerektiği kanaatine dairemiz tarafından ulaşılmıştır. Ayrıca her ne kadar davalı … Limited Şirketi vekilinin davacı hakkında HMK 329. maddenin uygulanması istemin de bulunmuş ise davacının kötüniyetli olduğu veya hiç bir hakkı olmadığı kanıtlanamamış olduğu gibi esasen davacı vekilinin istinaf istemlerinin de kabulü gerektiğinden, bu yöndeki istemin de reddine karar verilmesi gerektiği görüşüne ulaşılmıştır.
22.07.2020 tarihli ve 7251 Sayılı Yasa ile Değişik HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde HMK 353/(1)-a-6. bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece verilen karar, usul ve yasaya uygun bulunmadığından davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi uyarınca kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı avukatının istinaf başvurusunun, KABULÜ ile,
2-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07.02.2019 tarih ve 2014/766 Esas, 2019/85 Karar sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı … Şti. vekilinin davacı hakkında HMK 329. maddenin uygulanması isteminin HMK 329(1). maddesinin yasal koşullarının mevcut dava da gerçekleşmemiş olması nedeniyle REDDİNE,
5-Verilen kararın niteliği gereğince harç alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin karar harcının istek halinde yatıran davacıya geri verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
7-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-a maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 07.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.