Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1548 E. 2021/876 K. 02.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/1548
KARAR NO : 2021/876

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/987
KARAR NO : 2018/1319
DAVA TARİHİ: 14.09.2017
KARAR TARİHİ: 11.12.2018
DAVA: Alacak
DAVA DEĞERİ: 126.360,00 TL
KARAR TARİHİ: 02.07.2021
KARARIN YAZ. TARİH : 02.07.2021

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.12.2018 tarih ve 2017/987 Esas, 2018/1319 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dosyanın gönderildiği, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 27.05.2019 tarih ve 2019/1195 Esas, 2019/1131 Karar sayılı görevsizlik kararı ile dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 14.09.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; 1-Davacı şirketin dekorasyon işi ile uğraşmakta olduğunu, inşaat boya ve malzemeleri satışı ve alıcılarla anlaşması doğrultusunda tamir işçiliği de yaptığını, davacı ile davalının dekorasyon işi için anlaştıklarını bu doğrultuda müvekkilinin davalıya mal teslim ettiğini ve tamir işlerini yaptığını, bu alış-veriş nedeniyle toplamda 126.360,00 TL bedelli, 02151 nolu- 25/07/2017 tarihli- 16.632,00 TL bedelli ve 02144-02145-02146 nolu-30/06/2017 tarihli- 109.728,00 TL bedelli faturaların kesildiğini, davalıya 18/07/2017 ve 16/08/2017 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı tarafça faturalar iade edilerek borçlu olmadıklarını iddia ettiklerini,
2-Dava konusu alacağın fatura kaynaklı, para alacağı olup likit olduğunu, TBK madde 89 da belirtildiği üzere para alacaklarında ödeme yerinin alacaklının yerleşim yeri olduğunu, buna göre faturada belirtilen borcun para alacağı olması sebebiyle davacı alacaklının yerleşim yeri olan İzmir İcra Müdürlüğü ve Mahkemelerinin yetkili olduğunu,
3- Tarafların sıva, boya ve asma tavan ve dekorasyon ürünlerinin teslimi ve bedellerinin ödenmesi hususlarında anlaşmaya vardıklarını, tanzim ve tebliğ edilen faturaların davalı tarafça İzmir 11. Noterliği 07615 yevmiye sayılı 13/08/2017 tarihli ve İzmir 11. Noterliği 6526 yevmiye sayılı 20/07/2017 tarihli ihtarnameler ile faturaları inkar ettiği ve iade ettiği, davacı ile davalı yan arasında ticari ilişkinin varlığının fatura ile teslim edilen malların davalıya ait …’nin tamir ve tadilat işinde kullanıldığının yapılacak keşif incelemesi ile görüleceğini,
4-Fatura ile gösterilen malların davalıya teslim edildiğini, tamir işçiliği yapıldığını, davacı tarafından edimi ifa edilmiş olmasına rağmen davalı tarafın ödemeyi yapmadığını, ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde faturaya konu borcun ödenmediğinin görüleceğini, beyan ederek toplam bedeli 126.360,00 TL olan 2 adet faturanın, (02151 nolu- 25/07/2017 tarihli- 16.632,00 TL bedelli faturanın tebliğ tarihi olan 16/08/2017 tarihinden itibaren ve 02144-02145-02146 nolu-30/06/2017 tarihli- 109.728,00 TL bedelli faturanın 18/07/2017 tebliğ tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yandan tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen 07.11.2017 tarihli yanıt dilekçesinde özetle; müvekkilinin kendisine ait …-…’de otel olarak işletmekte olduğu taşınmazın dekorasyonu, restorasyonu için yüklenici … ile sözlü olarak anlaşma yaptığını, yapılacak işlerin bedellerinin … tarafından belirlendiğini, bu işlerle ilgili malzeme ve işçilik tedariki, nakli, kabulü vs. Bu kişi tarafından temin edilerek yaptırıldığını, ahşap işlerinin de … ve şirketi tarafından üstlenildiğini ve yapılan işlerin bedelinin …’e ödendiğini, hal böyle iken davacının 30/06/2017 tarihli 2144-2145-2146 numaralı 109.728 TL’lik ve 25/07/2017 tarihli 2151 numaralı 16.632 TL’lik 4 adet faturayı müvekkiline gönderdiğini ve faturaların müvekkiline tebliğ edildiğini ancak sevk irsaliyesi ibraz edilmediğini, müvekkili ile davacının, hiçbir tarihte mal ve/veya hizmet alımı için görüşülmediğini, iletişim kurulmadığını, mal ve hizmet talebinde bulunulmadığını, aralarında yazılı ya da sözlü bir anlaşma veya sözleşme olmadığını, TTK 23/2. Maddesi gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerektiğini, Müvekkili bakımından davacının 3. Kişi durumunda olduğunu, Yüklenici tarafından bu firmadan mal veya hizmet talebinde bulunulup bulunulmadığı, firmanın yükleniciye mal tedarik edip etmediği, etti ise bunların nelerden ibaret olduğu yüklenicinin bunları davacıdan mı yoksa başka yerden mi tedarik ettiğinin müvekkilinin bilgisinde olmadığını, yapılan işlerde müvekkilinin muhatabının (ihbar istenen) yüklenici olduğunu, kendisine yapılan ödemelerle müvekkilinin yükleniciye karşı edimini yerine getirdiğini, belirtilen sebeplerle davacının tanzim ederek gönderdiği haksız ve karşılıksız fatura asıllarının İzmir 11. Noterliği 20/07/2017 6526 yevmiye nolu ve 23/08/2017 7615 yevmiye nolu ihtarnameleri ile itiraz edilerek davacıya iade edildiğini beyan ederek haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 11.12.2018 tarih ve 2017/987 Esas, 2018/1319 Karar sayılı kararında özetle; “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, 6098 sayılı TBK ‘ da eser sözleşmesi yönünden yazılı şekil veya diğer bir şekil koşulu ön görülmediğinden sözlü olarak dahi eser sözleşmesi yapılması mümkündür. Sözleşmenin kurulması bir şekle bağlı olmasa da sözleşme kurulduğunun ispatı bakımından ise , ispat kurallarına uyulacaktır.
Senetle ispat zorunluluğuna ilişkin HMK 200 v.d. Maddelerdeki düzenlemelerin sonucu olarak, sözleşme ilişkisi kurulması hukuki işlem niteliğnde olduğundan kural olarak yazılı delil ile veya ikrar , yemin , ticari defterler gibi diğer kesin delillerle ispatlanması gerekir. Tanık ile sözleşme ilişkisinin ispatlanabilmesi için miktarı itibariyle sözleşme değerinin kanunda düzenlenen miktarı aşmaması , karşı tarafın açık muvafakatı veya tanık dinlenmesini mümkün kılan delil başlangıcı niteliğinde belge bulunması gerekir.
Eser sözleşmesine konu olduğu iddia edilen işlerin yapılmış halde yerinde mevcut olduğunun , yapılan delil tespiti veya keşif ile saptanmış olması da eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğunu ispatlamaz bu işşler yerinde mevcut olsa bile ispat yükü yine de yüklenicide olup, iş sahibi bu işleri başkasına yaptırdığını ve başka bir eser sözleşmesinin konusu olduğunu ispatlamakla yükümlü değildir.
Yapılan tespit veya keşfe rağmen yüklenici yazılı veya kesin delillerle , sözleşme ilişkisini ispatlamalıdır.
Yazılı sözleşme olmamasına rağmen iş sahibi işin davacı tarafından yapıldığını kabul etmiş ise kesin delil niteliğinde ikrar bulunduğundan taraflar arasında sözlü olarak eser sözleşmesi kurulmuş olduğu kabul edilmelidir. İşin davacı tarafından yapıldığı kabul edilmiş, ancak her iki tarafda sözlü dahi olsa eser sözleşmesi ilişkisi kurulmadığını kabul etmiş ise bu takdirde, sözlü dahi olsa eser sözleşmesi bulunmadığı kabul edilmeli ve vekaletsiz iş görülme hükümlerine göre sonuca gidilmelidir.
Tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğnde, dosyadaki belgeler ve taraf beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davalı her aşamada eser sözleşmesini kabul etmemiş, davacı da sözleşmenin kurulduğunu, HMK 200 v.d maddelerindeki dellilerle ispatlayamadığından açılan davanın reddine…” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen 25.04.2019 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; davalının söz konusu işlerin oteline yaptığının kabul ettiğini, ancak … ile anlaştıklarını belirttğini, keşif ve tanık taleplerinin reddinin haksız olduğunu, dairemizin 2017/1087 Esas, 2018/686 Karar sayılı kararında benzeri bir davada keşif yapılıp delillerin toplanması gerektiğini, ticari defterlerinin usulüne uygun olduğunu, davalıdan alacaklı olduklarını gösterdiğini, tasarım işini …’in üstlendiğini, bu nedenle faturaların teslim almasının doğal olduğunu, davalıya ait otelde bir takım tadilatların yapıldığını, fotoğrafların dahi mevcut olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır.
“Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı alacak davasıdır. Davacının yanlar arasında kurulduğunu ileri sürdüğü akdî ilişki, TBK’nın 470. maddesi hükmü gereğince, bir “Eser” sözleşmesi niteliğindedir. Kural olarak ve HMK’nın 200 ve izleyen maddeleri hükümleri uyarınca yanlar arasındaki akdî ilişkinin kurulmuş olduğunu davacı, yasal ve yazılı delillerle kanıtlamakla ödevlidir. Karşı tarafın açık onayı bulunmadıkça ve aynı Kanun’un 202. maddesi gereğince “yazılı delil başlangıcı” niteliğinde bir belgeye dayanılmış olmadıkça akdî ilişkinin kurulmuş olduğunu tanık delili ile kanıtlayamaz. O halde; mahkemece, yanlar arasında akdî ilişki kurulup kurulmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Davalı …’in akdî ilişkiyi reddettiği alacağın miktarı itibariyle, akdî ilişkinin varlığının yazılı delillerle kanıtlanması gerekmektedir (HMK 200 md.). Taraflar yazılı delil bulunmadığı gibi, yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge de bulunmadığından, inşa edilen binada keşif raporunda yazılı malzemelerin kullanılmış olması akdî ilişkinin varlığının ispatına yeterli değildir.
Davalı … bu işleri taşeron olarak diğer davalı …’a yaptırdığını savunmuş olup, buna ilişkin taşeron sözleşmesini de ibraz etmiştir. Davacının, davalı … ile … arasındaki harici ortaklık iddiası kabul edilmemiş olmasına rağmen, davacı tarafça mahkemenin bu kararına karşı da gerekçeden dolayı temyiz yoluna başvurulmadığından, ortaklık ilişkisi kanıtlanamamış olup; davacı, davalı … ile akdî ilişkisini ispat edememiştir.
Ancak 30.04.2015 tarihli delil listesinin onuncu maddesinde açıkça yemin deliline de dayanmıştır. Bu durumda mahkemece akdî ilişkinin varlığı ile ilgili olarak davacının davalıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılıp (HMK 225 vd.) kullanılması halinde sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar üzerinde durulmadan eksik incelemeyle davalı … hakkındaki davanın kabulü doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle kararın davalı … yararına bozulması gerekmiştir.” (15.H.D. 2016/5659 Esas, 2018/370 Karar sayılı içtihadı).
Bu bilgiler ışığında somut olayda, davacı vekili, davalının otelinde tadilatlar yaptığını, dört adet faturanın davalıya tebliğ edildiğini, davalının itiraz ettiğini, oysa ki malların teslim edildiğini, tamir işçiliği de yapıldığını belirterek, toplam 126.360,00 TL’nin fatura tebliğ tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili davalının oteldeki işlemler için … ile anlaştıklarını, ödemeyi de ona yapıp, ibraname aldığını belirtip davanın reddini talep etmiş, mahkeme ise davacı akdi ilişkiyi kanıtlayamadığı için davanın reddine karar vermiştir. Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Tarafların ticari defterleri uyuşmamaktadır. Taraflar arasında yazılı bir eser sözleşmesi yoktur. Davalı mal ve işler için … ile anlaştıklarını belirtmiş, faturalara itiraz etmiştir (8 gün içinde).
…; davalıya verdiği 15.06.2017 tarihli ibraname de mevcuttur.
Eser sözleşmesinin ispat yükü yükleniciye aittir.
Davacı yazılı bir sözleşme sunmamıştır. Davalı ise …’in verdiği ibranameyi sunmuştur.
Her ne kadar tacir araştırması yapılmamış olsa da davalının oteli için iş yapıldığı, davalının tacir olduğu ve işin ticari iş olduğu anlaşılmakla asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu ve ispat yükü kendisinde olan davacının iddiasını ispatlayamadığı kanaatine ulaşılmakla davacı vekili vekilinin istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatına dairemiz tarafından ulaşılmıştır.
Her ne kadar davacı avukatı istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmiş ise de, mahkeme tarafından dayanılan hukuksal ve yasal gerekçelere göre, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemiş olup, davanın reddine dair ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olmakla, davacı avukatının istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.12.2018 tarih ve 2017/987 Esas, 2018/1319 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan toplam 44,40 TL harcın mahsubu ile kalan 14,90 TL harç bedelinin davacıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361/(1) maddesi gereğince, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere 02.07.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.