Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1195 E. 2021/729 K. 07.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1195
KARAR NO : 2021/729

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/370
KARAR NO : 2019/71
DAVA TARİHİ : 28.03.2017
KARAR TARİHİ : 06.02.2019
DAVA : Alacak

KARAR TARİHİ : 07.06.2021
KARARIN YAZ. TARİH : 09.06.2021

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.02.2019 tarih ve 2017/370 Esas, 2019/71 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 28.03.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı taraf ile … Urla İzmir’de bulunan konutun marangoz işlerinin yapılması hususunda taşeron sözleşmesi imzalandığını, davalıların salon kapısı, banyo kapısı, bodrum kapıları ve mutfak dolaplarının gövdesi dışında sözleşmede yer alan edimlerini yerine getirmediklerini, sözleşme gereği 29/10/2016 teslim edilmesi gereken işlerin teslim edilmediğini, müvekkilinin bu işler karşılığı davalılara 40.000,00 TL ödediğini, Urla Sulh Hukuk Mahkemesince yapılan tespitte yapılan işlerin sadece 20.000,00TL değerinde olduğunu, davalıların bu nedenle sebepsiz olarak zenginleştiğini, müvekkilinin yapılmayan ve eksik teslim edilen işler nedeni ile diğer taşerona ödeme durumunda kaldığı miktar toplamının 110.000,00 TL ödediğini, 50.000,00 TL zarar ettiğini, açıklanan nedenlerle davalılar tarafından teslim edilmeyen veya eksik teslim edilen işlerin söz konusu işlerin eksik teslim edilmesi veya hiç teslim edilmemesi nedeni ile müvekkilinin zarar uğraması nedeni ile sözleşme gereği cezai şart dahil olmak üzere müvekkilinin 144.500,00 TL’si alacağının tespitine, tespit edilen alacağın, sebepsiz zenginleşilen kısım için, sebepsiz zenginleşme tarihinden itibaren, cezai şart için her bir cezai şartın ödeme tarihinden itibaren diğer alacaklar yönünden dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 06.02.2019 tarih ve 2017/370 Esas, 2019/71 Karar sayılı kararında özetle; “…Dava, alacak davasıdır. Mahkememizin 06/02/2019 tarihli duruşmasında dosyamız davalısı … yönünden tefrik kararı verilmiş, mahkememiz ayrı esasına kaydı yapılmıştır. Davalının faaliyet durumu ve hangi deftere tabi oldukları hususu yönünden Bornova Vergi Dairesi, Esnaf ve Sanatkarlar Odası ve Ticaret sicil yazı cevapları gelmiş, davalı …’in esnaf ve sanatkarlar odasında kayıtlı olduğu, ticaret sicilde kaydı bulunmadığının belitildiği görülmüştür. Dava konusu 28/09/2016 tarihli Teşoran Sözleşmesinin incelenmesinde; İşveren olarak …, Taşeron olarak …’in imzalarının bulunduğu, davalı …’in sözleşmede imzasının bulunmadığı görülmüştür. Dava dilekçesi, resmi kurumlara yazılan yazı cevapları, 28/09/2016 tarihli taşeron sözleşmesi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 28/09/2016 tarihli taşeron sözleşmesini İşveren olarak …, Taşeron olarak …’in imzaladıkları, davalı …’in sözleşmede imzasının olmadığı, bu kapsamda davalı tarafın pasif dava ehliyetinin bulunmadığı kanaatine varılarak davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen 25.03.2019 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; … ve …’in ana oğul olduklarını, …’in sözleşmede imzası olmasa da sözleşmenin tarafı olduğunu, delillerin toplanmadığını, buna rağmen ticari defterler incelenmeden karar verilmesinin haksız olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
YANIT:
Davalı avukatı tarafından verilen 16.04.2019 tarihli istinafa yanıt dilekçesinde özetle; davalının istinaf talebinin reddine, yargılama gider ve vekalet ücretinin karşı yandan tahmiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır.6100 sayılı HMK’nın 1/(1) maddesinde “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 114/(1)-c maddesine göre, görev hususu dava şartlarından olup, aynı kanunun, 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılması ve gözetilmesi gerekmektedir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra 10/11/2017 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunun veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Diğer taraftan, 6102 sayılı TTK’nın 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri içinde ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, 6102 sayılı TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar dışında, ticari davayı ticari iş esasına göre değil ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 Sayılı Kanununun 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı TTK’nın 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleriyle diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunununda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 Sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca, kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 Sayılı Kanununun 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/(4). maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde, Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, Asliye Hukuk Mahkemesinin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması kararın kaldırılmasını gerektirecek bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur . 6100 sayılı HMK’nın 1/(1) maddesinde “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 114/(1)-c maddesine göre, görev hususu dava şartlarından olup, aynı kanunun, 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılması ve gözetilmesi gerekmektedir.
Somut olayda davacı vekili 28.09.2016 tarihli sözleşme ile tarafların konuta imalatlar yapımı konusunda anlaştıklarını, sözleşmede işlerin 29.10.2016 tarihinde teslim yapılacağının kararlaştırıldığını, ama işin 29.10.2016’da tamamlanmadığını, davalıların edimini ifa etmediklerini, D.iş dosyasında 20.000,00 TL’lik iş yaptıklarının tespit edildiğini belirterek ve davacı başka bir şirkete yarım kalan işleri tamamlattığını, bu nedenle zarara girdiğini, ancak 144.500,00 TL’nin davacıdan tahsili için dava açılmış, pasif husumetten ret kararı verilmiştir.Mahkeme dosyada davalı olan …’in davasını ise son celse tefrik ederek başka esasa kaydetmiştir. Karar hakkında yasal süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur
Dosyaya tacir araştırması için bir muhasip bilirkişiye verip bilirkişi incelemesi gerekir.
Mahkeme son celsede …’in davasını tefrik ediyor. … hakkında da sözleşmede …’ın imzası yok diyerek pasif husumet yokluğu nedeniyle ret kararı vermiş, bu karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Öncelikle …’in bu davadan tefriki hatalıdır. Zira dava her iki davalı için açılmış olup, davacının iddialarına göre, … de bu sözleşmenin tarafıdır. … ve … anne-oğul olup, eser sözleşmesi muhakkak yazılı olmak zorunda değildir. Dava iki davalı hakkında birlikte açılmıştır. Öte yandan tacir araştırması yapılmamıştır.
Taraflardan biri tacir değil ise görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Nitekim … de esnaf odasına kayıtlıdır. Mahkeme öncelikle tefrik ettiği …’in davasını birleştirip görevli mahkeme değerlendirmesini bir bütün olarak yapmalıdır. Davacı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/(1)-a-6 maddesi gereğince kabulü gerektiği kanaatına dairemiz tarafından ulaşılmıştır .
22.07.2020 tarihli ve 7251 Sayılı Yasa ile Değişik HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde HMK 353/(1)-a-6. bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece verilen karar, usul ve yasaya uygun bulunmadığından davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi uyarınca kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı avukatının istinaf başvurusunun, KABULÜ ile,
2-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.02.2019 tarih ve 2017/370 Esas, 2019/71 Karar sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Verilen kararın niteliği gereğince harç alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin karar harcının istek halinde yatıran davacıya geri verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-a maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 07.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.