Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1094 E. 2021/658 K. 21.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2019/1094
KARAR NO : 2021/658
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/465
KARAR NO : 2018/842
DAVA TARİHİ: 26.04.2017
KARAR TARİHİ: 03.07.2018
DAVA : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Menfi Tespit – İstirdat
KARAR TARİHİ : 21.05.2021
KARARIN YAZ. TARİH : 27.05.2021
İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03.07.2018 tarih ve 2017/465 Esas, 2018/842 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 26.04.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında TV taşıma arabalarının brandalarının 3. şahsın siparişine uygun olarak yapımının, davalı tarafından imali siparişe uygun yapılmadığını, 16/01/2017 tarihinde 40 adet branda ile ilgili olarak defalarca sözlü olarak uyarılmasına ve davalının da bizzat gelip sözlü olarak kabul ettiği hataların giderilmediğini, kusurlu olan malların davalı firmaya kargo ile gönderildiğini ve teslim edildiğini, ancak davalı tarafça çekin iade edilmediğini, çekin davalının elinde haksız olarak bulunduğunu, bu nedenlerle davalı tarafa 2 adet fatura bedeli olan 472,00-TL borçlu olmadıklarının tespiti ile keşidecisi … olan … Bankası … Şubesi 0076039 no.lu 30/04/2017 tarihli 10.856,00-TL çekten dolayı davalıya borçlu olmadıklarının tespitini karar ve talep etmiştir.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen 03.07.2017 tarihli yanıt dilekçesinde özetle; dava dışı … şirketinin, davacı şirketten 40 adet araç üzerine branda yaptırmasını istemiş, davacı şirketin de 2017 yılı Ocak ayında, davalı firmadan “tv taşıma üzerine kapalı branda yapılmasını” istediğini, davacı şirket yetkilisinin müvekkili firmaya gelerek iki çeşit brandadan ince polyester kumaşının fiyatının uygun olması nedeniyle bu kumaştan 40 adet brandayı sipariş verdiğini, davacı şirketin seçtiği malzemelerden, verdikleri ölçülere uygun olarak imalatın yapıldığını, önce numune imalatın kendilerine gösterildiğini ve kabul edilen anlaşmaya uygun olarak imalatların bitirilip kendilerine teslim edildiğini, imalatlarda kumaş hatası ve dikim hatası vs bulunmadığını, davanın haksız olduğunu, reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 03.07.2018 tarih ve 2017/465 Esas, 2018/842 Karar sayılı kararında özetle; “…2- Mahkememizce davalı elinde bulunan brandalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak yukarıda açıklanan bilirkişi raporu alınmıştır. Rapora göre, brandaların ayıplı olduğu ancak ayıbın gizli ayıp olarak değerlendirilemeyeceği belirlenmiştir.
3- Davacı, dava dışı … şirketi için branda yapma işini almış alt yüklenici olarak işi davalıya yaptırmıştır. Davalı tarafından teslim edilen brandalar, dava şirkete teslim edildiğinde brandaların ayıplı olduğu belirlenerek davacıya mail olarak 27.3.2017 tarihinde ayıp bildirilmiş ve brandalar 12.4.2017 tarihli tutanağa göre davacıya iade edilmiştir. Buna göre davacının ürünlerdeki ayıbı en geç 27.3.2017 tarihinde öğrendiği kabul edilmelidir. Kaldı ki bu tarih asıl iş sahibinin brandaların ayıplı olduğuna dair mailin gönderilme tarihi olup, ayıbın açık ayıp olduğu dikkate alındığında davacının brandaları teslim aldığı ilk anda dahi ayıbın varlığı hemen tespit edebileceği, her iki şirketin de aynı sektörde çalışması nedeni ile davacının kumaş kalitesini hemen tespit edebileceği kabul edilmelidir. Buna rağmen davacı brandaları kabul ederek asıl iş sahibine göndermiş, brandaların iadesi üzerine eldeki davacı ayıbın en geç öğrenildiği kabul edilen tarih olan 27.3.2017 tarihinden bir ay sonra 26.4.2017 tarihinde eldeki davayı açmıştır. Dava açmadan önce davalıya 6102 s. TTK.nın 23. Maddesi kapsamında ayıp ihbarı da yapılmamıştır. Az yukarıda açıklanan ayıp hükümleri dikkate alındığında davacının süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunduğunun kabulü mümkün değildir. Bu nedenle davanın reddi gerekmiştir….” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen 23.01.2019 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; malların ayıplı olduğunu ve bilirkişi raporunun bunu teyit ettiğini ve şifahen bir çok defalar ayıp ihbarında bulunulduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
YANIT:
Davalı avukatı tarafından verilen 03.03.2019 tarihli istinafa yanıt dilekçesinde özetle; davacının usul ve yasaya aykırı istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve istirdat davasıdır.
“TBK’nun 475. maddesi gereğince eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hallerde, iş sahibi seçimlik haklardan birisini kullanabilir. Bu seçimlik haklar da yine aynı maddede, sözleşmeden dönme ve bedelin iadesini isteme hakkı, eseri alıkoyup bedelde indirim isteme, eserin ücretsiz onarılmasını isteme hakkı olarak sayılmıştır. Birleşen dosya da davacının ayıplı ifa nedeniyle sözleşmeden dönme ve bedelin iadesi talebinin bulunduğu dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekmektedir. Asıl davada ayıplı ifaya ilişkin itiraz ve birleşen dosyadaki talep dikkate alındığında, eserin ayıplı olup olmadığı ve süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Eser sözleşmesinde ayıp ihbarının yapıldığı tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. Birleşen dosyada dinlenen tanık beyanlarında; eserin ayıplı olduğu, yüklenicinin bu durumdan haberdar edildiği, hava şartları nedeniyle kış bitmesi sonrasında ızgaraların değiştirileceğinin taahhüt edildiği, tanık beyanları ve dosya bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı-birleşen dosya davacısının süresinde ayıp ihbarında bulunduğu anlaşılmaktadır. Ayıp ihbarının yapıldığının kabulü karşısında, mahkemece konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi heyeti oluşturularak ileri sürülen ayıplar konusunda rapor alınmak suretiyle, davalı-birleşen dosya davacısının talebi de dikkate alınarak ayıbın giderilip giderilemeyeceği, bedelde indirim yapılmasının hakkaniyete uygun olup olmadığı veya ayıbın niteliğine göre eserin tümüyle reddinin gerekip gerekmediği değerlendirilerek, çıkacak sonuca göre asıl ve birleşen dava hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile aksine karar verilmesi doğru olmamış, belirtilen nedenlerle hükmün davalı-birleşen dosya davacısı lehine bozulması gerekmiştir.” (15.H.D. 2019/2856 2019/3943K sayılı içtihadı).

Somut olayda davacı vekili davalı taşeron firmaya sipariş edilen malların ayıplı olduğunu ve 40 adet brandanın davalı firmaya kargo ile geri gönderildiğini, ancak çekin iade edilmediğini belirtip 2 adet fatura bedeli 472,00 TL’den ve 10.856,00 TL’lik çekten ötürü borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiş, mahkemece ayıp ihbarının süresinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
Dosyadaki tanık ifadeleri ve bilirkişi raporu dikkate alındığında dava konusu malların açık ayıplı olduğu, davacı tarafından ayıp ihbarının yasal süresi içinde yapılmadığı, eser sözleşmesinde ayıp ortaya çıkar çıkmaz usulüne uygun olarak muayene edilip yükleniciye ihbarda bulunulması gerektiği anlaşılmakla, ayıp ihbarının süresinde yapılmaması nedeniyle ilk derece mahkemesinin davanın reddine karar vermesinin yasaya uygun nitelikte olduğu, bu nedenle davacı vekilinin istinaf istemlerinin HMK 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır. Her ne kadar davacı şirketin Limited Şirketi olduğu kararda eksik olarak yazılmış ise de bu husus maddi hata olup, mahkeme her zaman düzeltilebileceğinden kararın kaldırılması için bir sebep teşkil etmemektedir.
Her ne kadar davacı avukatı istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmiş ise de, mahkeme tarafından dayanılan hukuksal ve yasal gerekçelere göre, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemiş olup, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olmakla, davacı avukatının istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03.07.2018 tarih ve 2017/465 Esas, 2018/842 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan toplam 44,40 TL harcın mahsubu ile kalan 14,90 TL harç bedelinin davacıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca dava değeri itibarıyla kesin olmak üzere 21.05.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.