Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1928 E. 2022/1424 K. 07.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1928
KARAR NO : 2022/1424
KARAR TARİHİ: 07/11/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2021/6
KARAR NO : 2022/374
DAVA TARİHİ : 05/01/2021
KARAR TARİHİ: 03/06/2022
DAVA : İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 07/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/11/2022
Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/06/2022 tarih ve 2021/6 Esas, 2022/374 K. sayılı kararının istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin karşı taraf avukatı tarafından istenilmesi üzerine dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile borçlu ile eşlerinin kardeş olması nedeniyle akraba olduklarını, müvekkilinin geçmiş yıllarda aralıklarla davalıya borç para verdiğini, bu borçların ödenmemesi nedeniyle alacağın senede bağlandığını, müvekkili ile davalı arasında düzenlenen 31.05.2010 vade tarihli 6000 EURO bedelli bu senet bedeli davalı tarafından ödenmemiştir. Bunun üzerine senet müvekkili tarafından süresi içinde protesto için bankaya ibraz edilmiş ise de protestoya rağmen borç ödenmeyince müvekkilinin senedi bankadan geri aldığını, müvekkilinin davalıdan olan vadesinde ödenmemiş senede dayalı alacağının tahsili için Uşak 1.İcra Dairesinin 2020/1787 E.sayılı dosyası ile Genel Haciz Yolu İle İlamsız İcra takibine giriştiğini, borçlunun ödeme ernrine itirazı üzerine takip durduğunu, borçlunun yetki itirazı çerçevesinde Karşıyaka 4.İcra Müdürlüğünün 2020/3447 Esasına kaydedildiğini, ödeme emrini tebliğinden sonra borçlunun borca itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, arabuluculuk yoluna başvurulduğunu ancak anlaşmama tutanağının düzenlendiğini, borçlu tarafından düzenlenen borçlunun kendi imzasının bulunduğu ve imzasına itiraz etmediği senede rağmen borca itiraz eden borçlunun kötü niyetli olduğunu, bu sebeple haksız itirazının asıl alacak olan 6000 Euro kısmı itibari ile iptaline kötü niyetli olarak itiraz etmesi sebebi borçlunun % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davaya konu senedin kambiyo senedi vasfını taşımadığını, davada taraflar tacir olmadığı gibi davaya konu senette kambiyo senedi vasfında olmadığından davada Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, yine davaya konu konu senedin ödeme tarihi 31.05.2010, düzenleme tarihi 01.03.2010 olduğunu, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, esas yönünden ise davaya konu senedin teminat senedi olarak düzenlendiğini bu nedenle borcu kabul etmediğini, davacı tarafın alacak iddiasını ispatlamakla mükellef olduğunu, teminat senedi tek başına borç yaratmadığını, tarafların yakın aile bireyi olduklarını da belirterek borcu kabul etmediklerini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince, “Karşıyaka 4. İcra Müdürlüğü’nün 202/3447 Esas sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; alacaklısının davacı, borçlusunun davalı olduğu, takibin 6.000,00 Euro asıl alacak, 2.065,98 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 8.065,98 Euro alacak üzerinden yapılan ilamsız icra takibi olduğu, ödeme emrinin davalıya 24/11/2020 tarihinde tebliğ edildiği, takibe davalı tarafından 26/11/2020 tarihinde borcu bulunmadığından takibe, borca, faize ve tüm fer’ilerine itiraz edildiği, takibin durduğu tespit edilmiştir.
Uyuşmazlık ve çözülmesi gereken sorun; öncelikle davaya bakmakla mahkememizin görevli olup olmadığı, Karşıyaka 4. İcra Müdürlüğü’nün 2020/3447 Esas sayılı takip dosyası üzerinden açılan icra ve dava konusu olan miktar kadar davacı alacağı bulunup bulunmadığı, alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın yerinde olup olmadığı noktalarındadır.
Dava, Ticaret Kanunu uyarınca zorunlu unsurları taşıyan ve ancak zamanaşımına uğrayan bonoya dayalı olarak genel haciz yoluyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.
Davacı eldeki davada davalıya verdiğini iddia ettiği borç para karşılığında bononun verildiğini ileri sürerek alacak isteminde bulunduğundan davada temel borç ilişkisine dayandığı anlaşılmaktadır.söz konusu bono zamanaşımına uğramış olup zamanaşımına uğramış bono temel ilişki yönünden yazılı delil başlangıcı teşkil eder. Davalı ise davaya konu senedin teminat senedi olduğunu tarafların yakın akraba olduklarını ,ticari ilişki yada borç ilişkisi bulunmadığını savunmuştur.
Öte yandan tarafların tacir olduğu da iddia ve ispat edilmemiştir.
TTK’nun 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Anılan maddenin 1. fıkrasında her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda sayılan davaların ticari dava olduğu öngörülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir” hükmünü içermektedir.
26/06/2012 tarihinde kabul edilen ve 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6335 sayılı yasanın 2.maddesinde, “6102 sayılı Kanun’un 5.maddesinin başlığı” 2. ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler” şeklinde, 1. fıkrasında yer alan “davalara” ibaresi ise davalar ve ticari nitelikteki “çekişmesiz yargı işlerine” şeklinde 3. ve 4. fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır şeklinde düzenlenmiştir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
6102 sayılı TTK’nun yukarıda ifade edilen yasa hükümleri de incelendiğinde, tarafların tacir sıfatını taşımadığı, ticari işletmeleri olmadığı ve yine taraflar arasındaki uyuşmazlığın da ticari nitelikte bulunmadığı açıktır….görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemelerinin olmadığı, bu haliyle genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin söz konusu uyuşmazlıkta görevli olduğu, HMK md 114/1-c hükmüne göre, görev hususunun dava şartları içinde sayıldığı, görevin, yargılamanın her aşamasında gerek taraflarca ileri sürülebileceği gibi gerekse mahkemece resen dikkate alınması gerektiği, bu haliyle mahkememizin görevli olmadığı, davanın dava şartı yokluğundan reddine…” ifadelerini içeren gerekçelerle dava dilekçesinin görev yönünden reddine ve dosyanın yasal süre içinde görevli Karşıyaka Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF TALEBİNDE BULUNAN:
Davacı vekili yasal süresi içinde istinaf talebinde bulunmuştur.
BİLDİRİLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Mahkemece verilen kararda dava konusu alacağın ticari davalar kapsamında kalmadığı gerekçeleri ile anlatılmış ve bu nedenlerle asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verildiğini, mahkemenin bu değerlendirmesine katılmadığını, her ne kadar dava konusu senet, ileri sürülmüşse de, kabul anlamına gelmemek üzere, zaman aşımını uğramış olsa bile, bunun dava konusu alacağın mahiyetini değiştireceğini düşünmediğini, takibe konu alacak aslında bono, kabul anlamına gelmemek üzere zaman aşımına uğramış olsa bile, alacağın temeli bonoya dayandığını, bonoyla ilgili düzenlemeler Türk Ticaret Kanununda yer aldığını, ve bu kanunla ilgili konulan mutlak ticari dava sayılmadığını, işte bu nedenle bu davada mahkemenin görevli olduğunu düşündüğünü, ayrıca zaman aşımı yönündeki itirazları kabul etmediğini, davanın esasına ilişkin beyan hakkını saklı tuttuğunu beyan ederek itirazlarının kabulü ile görevsizlik kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KABUL
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen ilk derece mahkemesi kararı hakkında 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
“….TTK’nun 4. maddesinde ise, ticari davalar tanımlanmıştır. Anılan maddenin 1. fıkrasında her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda sayılan davaların ticari dava olduğu öngörülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir” hükmünü içermektedir.
26/06/2012 tarihinde kabul edilen ve 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6335 sayılı yasanın 2.maddesinde, “6102 sayılı Kanun’un 5.maddesinin başlığı” 2. ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler” şeklinde, 1. fıkrasında yer alan “davalara” ibaresi ise davalar ve ticari nitelikteki “çekişmesiz yargı işlerine” şeklinde 3. ve 4. fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır şeklinde düzenlenmiştir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
Somut olaya bakıldığında ise; 6102 sayılı TTK’nun yukarıda ifade edilen yasa hükümleri de incelendiğinde, tarafların tacir sıfatını taşımadığı, ticari işletmeleri olmadığı ve yine taraflar arasındaki uyuşmazlığın da ticari nitelikte bulunmadığı açıktır. Bu nedenle, somut olayda; 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanamayacağı ve uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda davaya bakmaya Genel Mahkemeler görevlidir. Bu nedenle, mahkemece; yukarıda belirtilen yasa hükümleri ve açıklamalar uyarınca davada genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunun gözetilmesi ve görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davaya bakılıp neticelendirilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…”
(Yargıtay 3.Hukuk Dairesi ESAS NO : 2017/10768 KARAR NO : 2017/16148 sayılı içtihadı)

Somut olayda davacı vekili dava dilekçesinde özetlendiği şekilde itirazın iptali davası açmış davalı vekili tarafından davanın reddi ile birlikte görev itirazında bulunulmuş ilk Derece Mahkemesi ise tarafların tacir sıfatını taşımadığı, ticari işletmeleri olmadığı ve yine taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari nitelikte bulunmadığı bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde ticaret mahkemelerinin görevli olmadığı gerekçesi ile HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine ve dosyanın başvuru halinde görevli Karşıyaka Asliye Hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Karara karşı davacı asil tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dosya kapsamı ve dosya içeriğindeki belge ve iddialara göre taraflar tacir sıfatını taşımamaktadır. Ticari işletme söz konusu değildir. Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta ticari nitelikte değildir. Bu sebeple 6102 sayılı TTK hükümlerinin olayda uygulanması mümkün değildir. Davaya konu icra takibi de ilamsız takiplere ilişkin takip yolu ile açılmıştır.
İlk derece mahkemesince hukuki nitelendirmenin davada ki ileri sürülüş ve dosya kapsamına uygun olarak belirlendiği, taraflarca ileri sürülen delillerin toplanarak usulüne uygun olarak değerlendirildiği, delillerin değerlendirilmesinin dosya kapsamına uygun bulunduğu, taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmaların tartışılarak gerekçeli kararın oluşturulduğu, ihtilafa uygulanması gereken yasal mevzuatın doğru olarak tespit edildiği, mahkemenin karar gerekçesiyle hüküm fıkrasının birbiriyle uyumlu olduğu ve mahkeme hükmünün yasal unsurları taşıdığı, istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan incelemede ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf itirazlarının HMK’nın 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/06/2022 tarih ve 2021/6 Esas, 2022/374 K. sayılı kararı usul ve yasal düzenlemelere uygun olduğundan davacının karara yönelik istinaf başvurusunun HMK 353(1)-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf talebinde bulunan davacı taraftan alınması gerekli harç maktu harç olup, peşin alındığından yeniden tahsiline yer olmadığına,
3-İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından karşılanan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 258/3 ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-f maddesi gereğince kesin olmak üzere 07/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.