Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1207 E. 2023/1075 K. 05.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1207
KARAR NO : 2023/1075

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2011/84
KARAR NO : 2021/103
DAVA TARİHİ : 01/03/2011
KARAR TARİHİ : 26/02/2021
DAVA : Menfi Tespit
DAİRE KARAR TARİHİ : 05/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/06/2023

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/02/2021 Tarih ve 2011/84 Esas, 2021/103 K. sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; davacının işçi emeklisi olduğunu, tarafların hemşehri olduğunu, davacının 2003 yılı haziran ayında Varto’ya gittiğinde paraya sıkıştığını ve tefecilik yaptığını bildiği ve yine de güvendiği davalıdan 1.000,00 Avro ve 3.000,00 TL borç aldığını, karşılık olarak da davaya konu bonoyu imzalayarak davalıya bir adet senet verdiğini, taraflar arasında takriben 1.000,00 Avro (takriben 2.190,00 TL) VE 3.000,00 TL ye karşılık verilmiş senede davalının anlaşmaya aykırı olarak 125.000,00 TL yazarak senedi icra takibine koyduğunu, davacının senedi davalıya verdiği tarihten itibaren yaklaşık iki yıl içinde peyder pey 8.500,00 Avro (bugünki kur ile takriben 17.765,00 TL) ve ayrıca TL cinsinden de 10.500,00 TL, 15/02/2004 tarihinde Derince … Şubesinden, … … Şubesi Müdürlüğü’ne göndereni … ve gönderileni … olan 1.000,00 Avroluk havale, 30/03/2004 tarihinde … Merkez … barkası Şubesinden … … bankası Şube Müdürlüğüne gönderilen göndereni … ve gönderileni … olan 1.000,00 Avroluk havale, 15/03/2007 tarihinde … PTT Şubesinden … PTT şubesine gönderilen, göndereni … ve gönderileni … olan 2.250,00 TL bedelli havale, 15/02/2007 tarihinde … PTT şubesinden … PTT Şubesine gönderilen, göndereni … ve gönderileni … olan 1.900,00 TL bedelli havale, 15/03/2007 tarihinde … PTT şubesinden … PTT Şubesine gönderilen, göndereni … ve gönderileni … olan 1.900,00 TL bedelli havale, 2007 yılının Mayıs ayının ilk haftasında … PTT Şubesine yapılan göndereni … ve gönderileni … olan 1.500,00 Avroluk havale, 21/09/2007 tarihli davalının vekili-icra dosyasında yetkili vekil Av. … imzasına ödenmiş, bir nolu makbuz ve makbuza bağlanmış 5.000,00 Avroluk ödeme, ayrıca davacının davalıya elden takip öncesi haricen verdiği 4.450,00 TL lik ödeme ile birlikte toplam 28.265,00 TL ödeme yapıldığını, davacının borcunu ödemiş olduğunu düşünüp davalıdan senedi iade istediğinde davalının elindeki senet üzerine 125.000,00 TL yazarak İzmir 20.İcra Müdürlüğünün 2007/21681 sayılı icra dosyası ile icra takibi başlattığını, tarafların müdahil ve sanık olarak görüldüğü, Karşıyaka 6.Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/102 E., 2010/578 K. sayılı dosyası ve bu dosya ile ortaya çıkan maddi gerçeğin; hukuk davasında da esas alınacağı ve gerçek borç-alacak durumuna ilişkin açıklamalar-tespitler hukuk davasında da maddi gerçeklik-olgu olarak kabul edilmesi gerektiğini, bahsi geçen ceza dosyasında, davalının tefeci olarak başkalarına da borç para verdiği ve özellikle de, davacı ile davalı arasındaki borç ilişkisini iyi bilen tanıkların dinlendiğini, bu konuda ceza davasındaki tanıklar, detaylı, bire bir örtüşen ve birbirini tamamlayan ifadelerde bulundukları ve hatta kendilerinin de, davalı …’dan borç para aldıkları ve mağdur oldukları yönünde açık ifadede bulunduklarını, dosyaya sunulu, bilirkişi raporlarında ise, …’ın mevcut mal varlığının, söz konusu emlakçılık ticareti ile sağlanamayacağını, davalının tefecilik yaptığını, davaya konu senedin bu tefecilik ürünü olduğunu, imzalara ve el yazılarına ilişkin adli tıp raporlarının değerlendirilmesi gerektiğinin vurgulandığını ve tespit edildiğini, davacının 2003 yılında 125.000,00-TL gibi bir para ihtiyacının olmadığını ve yine 2007 tarihinde veya 2005 tarihinde de, davacının malvarlığında böyle bir artış olmadığını ve yine davalının 2003, 2005, 2007 yıllarında 125.000.00-TL’ye tekabül eden bir parasının olmadığı, hayvanının olmadığı ve olamayacağı (çünkü davalı İzmir ilinde yaşamaktadır), bunun ceza dosyasında dinlenen tanık ve diğer delillerden açıkça anlatıldığını, 125.000,00-TL’nin her iki tarafında mal varlığında ciddi bir rakam olduğunu, özellikle davacının kendisine babasından kalan tüm mülkü (ki bunun tümü Muş ili, Varto içesindedir) satsa bile bu kadar mülk edemeyeceğini ve davalının da bu kadar parası veya malvarlığının-nakit veya hayvan olarak-olmadığını, davalının tefecilik yaptığını; bu yolla para kazandığını, yapmış gözüktüğü emlakçılık işinden kar değil, zarar etmekte olduğunu ve sadece bir yıllık bir emlakçılık ticari faaliyetinde bulunduğunu, hayvancılıkla iştigal etmediğini ve İzmir’de olduğuna ilişkin tanık ifadeleri ve resmi uzman raporlarının veri ve kanıt olarak hukuk dosyasında değerlendirilmesi gerektiğini, öncelikle haksız icra takibi olan İzmir 20.İcra Müd.nün, 2007/21681 sayılı icra dosyasındaki icrai işlemin, dava sonuçlanıncaya kadar tedbiren tehirine, davacının borçlu olmadığının tespitine, % 40 kötüniyet tazminatının, davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen yanıt dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki beyanları kabul etmediklerini, davacının gerçekte borçlu olmasına rağmen, haksız olarak işbu davayı açtığını, davacının alacağın hiç doğmadığını iddia etmediğini, ancak taraflar arasındaki hukuki işlemin geçersiz olduğunu iddia ettiğini, taraflar arasındaki ve 3. kişi icra dosyasının diğer borçlusu … arasındaki borç ilişkisi nedeniyle, davacı ve diğer borçlunun 2 adet bono niteliğindeki senedi davalıya verdiğini, borçluların senetleri verdiklerini ve imzasının kendilerine ait olduğunu kabul ettiklerini, icra takibinin kesinleştiğini, gayrimenkul ve diğer haciz işlemlerinin gerçekleştirildiğini, gayrimenkul hacizlerine ilişkin satış işleminin yapılmasına ve senet vadesinden de yaklaşık 4 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen davacının menfi tespit davasını henüz açtığını, bunun nedeninin borcu ödememek için kötüniyetli olarak Karşıyaka Cumhuriyet Savcılığına senet üzerindeki miktarın davalı tarafça sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasıyla şikayette bulunması ve davalı aleyhine ceza mahkemesince mahkumiyet kararı verilmesi halinde, menfi tespit davasının kabul edileceğinin, davacı tarafça haklılığı olmamasına rağmen düşünülmesi olduğunu, oysa ki Karşıyaka 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/102 Esas numarası ile açılan ceza davasında verilen gerekçeli kararında; şikayetin 6 aylık kanuni süresinde olmadığını, yine açığa atılan imzanın ancak belge ile ispatının zorunlu olduğunun belirtildiğini ve bu suç açısından düşme kararı verildiğini, diğer yandan davacının dayandığı, Karşıyaka 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/102 E. Sayılı davasındaki tefecilik suçlamasında da zaman aşımı nedeniyle düşme kararı verildiğini, kararda davanın esasına ilişkin bir sonuç beyan edilmediğini, bu davada davalının beraat etme ihtimalinin dosyadaki delillere göre kuvvetle muhtemel olduğunu, zira tanıkların hiçbirinin davaya konu senet hakkında ve tefecilik suçunun konusu olduğuna dair bir ifade vermediğinin, dosyaya sunulan bu hususta yazılı delillerin davalının suçsuzluğunun açık kanıtı olduğunu, icra takibi, şikayet ve ceza davasının açıldıktan sonra, davacı borçlunun isteği ile avukat huzurunda bizzat davacı-borçlu tarafından avukatlık bürosuna gelinerek imzalanan protokolde davacının borcu 5000 EURO para ve bazı gayrimenkul devirleri ile ödeyeceğini taahhüt ettiğini, yine ceza şikayetini de haksız olarak yaptığını ve vazgeçeceğini de beyan ettiğini, bu beyan ve taahhüdüne rağmen sözünde durmadığırı ve ceza davasından sonuç elde edeceği düşüncesiyle taahhüdünü yerine getirmediği gibi, yıllar sonra işbu davayı açtığını, davacının dava dilekçesinde dayanak ettiği, Karşıyaka 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/102 E. Sayılı dosyasına sunulan vergi inceleme raporunun da davalı aleyhine delil vasfı taşıyamayacağını, zira bu rapor incelendiğinde; vergi denetmeni tarafından vergi incelemesinin 5 yıllık vergi zamanaşımı dolmuş olduğundan bir işlem yapılamayacağını beyan ettiğinin görüleceğini, ayrıca ceza davasında Maliye Bakanlığının davanın müdahil tarafı olduğunu, yani dayanak edilen raporun karşı yan beyanı dışında bir delil gücüne sahip olmadığını, ayrıca, vergi denetmeninin 5 yıllık zamanaşımı vardır ve işlem yapılamaz demesine rağmen, nedense yetkisi dışına çıkmak suretiyle ve ceza yargıcının taktir ve değerlendirmesi gereken suçun oluşup oluşmadığına ilişkin konuda beyanda bulunduğunu, bu beyanın yetkisi dışında kaldığından kabul edilemeyeceğini, ayrıca davacının birçok konuda olduğu gibi, ceza davasında davalı tarafından sunulan protokolün imzasının da kendisine ait olmadığı yönündeki beyanının da gerçek dışı olduğunu, bu husustaki davacının beyanı nedeniyle 6. Asliye Ceza Mahkemesi verdiği karar ile davalı aleyhine savcılığa suç duyurusunda bulunma mecburiyetinde kaldığını, oysa ki, bu protokoldeki imzanın davacıya ait olduğu bilirkişi incelemesi ile de ortaya çıkacağını, bu durumda davacının borcu ödememek için her türlü haksız ve gerçek dışı beyanda bulunabildiğini, davaya dayanak icra takibi incelendiğinde, takip dayanağının iki adet senet olduğunu, senetlerin borçlularının farklı, alacaklısının davalı ve miktarlarının ise aynı olduğunu, yine takip talebinde aynı borç ilişkisine “dayanarak iki ayrı senet alındığının beyan edildiğini, bu itibarla, davalının davacının iddia ettiği gibi tefecilik yapmış olması veya anlaşmaya aykırı senet doldurmuş olması halinde, hukuken imkan dahilinde olan ve lehine olan şekilde 125.000 TL. Yerine 250.000 TL olarak icra takibi yapması gerekeceğini, davacının dava dilekçesindeki ödemelere ilişkin beyanı incelendiğinde, 2004 yılında ödeme yaptığını, sonra 3 yıl ara verip 2007 yılında ödemeler yaptığını beyan ettiğini, kabul etmemekle birlikte davacının beyan ve iddiasına göre; 2003 yılında 1000 EURO+3000 TL. alıp, 2004 yılında borcun 2000 Euro’luk kısmını ödeyip ve senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu takipten sonra öğrendiğini beyan etmesine rağmen, borçlu olarak düşündüğü miktardan fazlasını 2007 yılında ödediğini beyan etmesi de borçlunun gerçekleri beyan etmediğinin göstergesi olduğunu, diğer yandan kabul etmemekle birlikte, icra takibinden önce yapıldığı iddia olunan diğer ödemeler bir an için kabul edilse dahi, borçlunun borcunu ve senedi bildiğini, davalının da anlaşmaya aykırı senet doldurmadığını gösterdiğini, davacının kendisini işçi emeklisi, maddi durumu kötü birisi ve müvekkilimle bu şekilde bir borç ilişkisine giremeyeceği imajı yaratmaya çalışmasının da gerçeği yansıtmadığını, zira icra takibi ve delil olarak dosyaya sunulan protokol incelendiğinde davacının bir çok gayrimenkulünün olduğunun görüleceği, bu açıklamalar ışığında davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 26/02/2021 Tarih ve 2011/84 Esas, 2021/103 Karar sayılı kararında özetle;”…ceza dosyaları ile birlikte değerlendirildiğinde Karşıyaka 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/447 Esas sayılı dosyası ile taraflar arasında hukuki ilişkinin bulunduğu ,davaya konu kambiyo senedi altındaki imzanın davacıya ait olduğu,ceza dosyasında Yargıtay bozma kararı sonrasında dinlenen tanık beyanları ile taraflar arasında hayvan alım satım ilişkisinin doğrulandığı ceza mahkemelerinde tespit edilen maddi olguların hukuk hakimini bağlayacağı hususları göz önüne alınması gerekçesiyle…” davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF TALEBİNDE BULUNAN:
Davacı vekili istinaf tarafından bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen 29/04/2021 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; gerçekte hiç bir zaman mevcut olmayan bir hayvan alış verişine dair sahte bir belge düzenlenmesinin tek nedeni, icra takibine konmuş bonoya bir borç sebebi oluşturduğunu, davalının kabul ettiği iş bu belge ve içeriğinin sahte olması, gerçekçe bononun da gerçekbir borcu göstermediği açıkça anlaşıldığını, delilleri arasında bilirkişi incelemesi var iken, bu yönde bir inceleme yapılmadığını, tarafların malvarlığı, maddi borç ilişkisine neden hayvancılığın, davalı tarafça yapılıp yapılmadığı, bono ve belgedir başlıklı senetteki imza ve yazıların incelenmesi ve imzaların, yazıların davanın taraflarına ait olup olmadığı hususlarında imza incelemesi ve bilirkişi incelemesi yapılması gerekirken, eksik inceleme ile verilen iş kararın kaldırılmasının gerektiğini, borç ilişkinin, hayvan alım satımına ilişkin olduğu, davalı tarafça kabul edildiğine göre, artık borç ilişkisi ve maddi vakıayı açıklar delil ve belgelerin, davalı taraftan istenmesi ve ispat külfetinin, davalı tarafa geçtiği kabul edilmesi gerektiğini, suç eyleminin bir parçası olan takibe konu bono, gerçek bir bono imiş gibi kabul görmüştür, hukuk haksızı ve haksız yere zenginleşmeyi-sebepsiz zenginleşmeyi korumayacağını sebebi sahte belgeye dayanan bononun, kendisi de borçluluk yönü ile sahte kabul edilmesi gerektiğini, menfi tespit talebinin haklı olduğunu gerçekte bir borç ilişkisinin olmadığını, davacı-borçlu müvekkilden alınan bono, bir borç ilişkisinin sebebi olmadığını, özellikle de, hayvan alışverişinin sahtecilik belgesine dayandığı kanıtlandıktan sonra, icra dosyasına konu bononun gerçek bir bonoymuş gibi, muamele görmesi ve haklı kabul edilmesi, hukukça korunmaması gerektiğini, esas hakimliği’nin, ceza mahkemesi kararına atıfla, taraflar arasında bir borç ilişkisi olduğu, hayvan alım satımının sahte belgeye rağmen gerçek olduğu yönündeki gerekçesi, yasaya ve usule aykırı olduğunu, özellikle belirtmek isteriz ki, sahte imza ile evrak düzenlenmesinin nedeni, gerçekte bir hayvan alım satımının olmaması gerektiğini, sunulu raporlar, vergi denetim uzmanı raporu, diğer belgeler, bunu kanıtlaması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen ilk derece mahkemesi kararı hakkında 6100 sayılı HMK nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince; istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dava menfi tespit talebine ilişkindir.
Davacı İzmir 20.İcra Müdürlüğünün 2007/21681 Esas sayılı takibe konulan 06/12/2005 düzenleme, 25/02/2007 ödeme tarihli ve 125.000.TL bedelli bonodan dolayı borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arası uyuşmazlık, davalı tarafça davacıya borç verildiği iddiası ile düzenlenen bono nedeniyle bedelin ödenmediğinden bahisle davacı hakkında başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine yöneliktir.
Somut olayda; icra takibine konulan senet üzerinde yazı ve imzalar konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık bedelin sonradan anlaşmaya aykırı doldurulup doldurulmadığı, senedin bedelsiz olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Açığa senet düzenlenmesi hukuk sistemimizde mümkün olup, ilgili belgede boş bırakılan kısımların sonradan anlaşmaya aykırı doldurulduğunu iddia eden taraf bu iddiasını kesin delillerle kanıtlamakla yükümlüdür. Karşı tarafa güvene dayalı olarak imzalı boş belge veren kimsenin bu belge üzerinde kendisi aleyhine düzenlemeler, eklemeler yapılabileceğini öngörmesi gerekir. Bu nedenle doğacak tehlike ve rizikoları ilk başta kabul etmiş sayılır. Açığa imza atılmak suretiyle düzenlenen belgelerin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu kanıtlanmadıkça geçerlidir. Senedin, hüküm ve gücünü ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin HUMK 290 (HMK 201.) maddesine göre yazılı belgeyle kanıtlanması gerekir.
Yani, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 773/2-f (HUMK 685) maddelerine göre bonolarda da uygulama olanağı bulunan aynı Kanun’un 680.maddesi uyarınca açık bono düzenlemesinin mümkün olup, bu şekilde düzenlenen senetlerin sonradan anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasında bulunan tarafın bu iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerekmektedir. Tüm dosya kapsamı ve ceza dosyası içeriğinden senedin boş olan kısımlarının sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının ispat yükümlü olan davacı (senet borçlusu) bedelsizlik iddiasını dosya kapsamı itibariyle yazılı belgeyle kanıtlayamamıştır.
Bununla birlikte davacının, davalı hakkında davaya konu olay nedeniyle yaptığı şikayet üzerine davalı hakkında tefecilik suçundan kamu davanın zamanaşımı nedeniyle düşürüldüğü, açığa imzanın kötüye kullanılması yönünden ise süresi içinde şikayet hakkının kullanılmaması nedeniyle düşme kararı verildiği ve kararın usul ve kanuna uygun olduğundan Yargıtay 5cd. 2012/7269 Esas -2013/3991 Karar sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği görülmüştür. Artık Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen bu karardan anlaşılacağı üzere taraflar arasında ceza davasına konu olamayacak nitelikte özel hukuk alanında hukuki ihtilaf bulunduğu tartışma konusu olmaktan çıkmıştır. 6100 sayılı HMK’nun 226/c maddesi ,” Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar.” hükmünü içermektedir. Yukarıda açıklandığı üzere,yemin edecek olan davalılar aleyhinde,ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya kalma durumu sözkonusu olamayacaktır.(Yarg.13. Hd. 2012/22716Esas -2013/18275 Karar)
Hal böyle olunca; Mahkemece, davacının dava dilekçesinde yemin deliline dayandığı dikkate alınarak ispat yükü kendisinde bulunan davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatıldıktan sonra hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmakla davacı vekilinin istinaf talebinin yukarıdaki gerekçelerle 6100 sayılı HMK 353-1-a-6 maddesi uyarınca kabulü ile kararın kaldırılması gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekillinin istinaf kanun yolu başvurusunun sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmeksizin KABULÜ ile;
2- Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/02/2021 Tarih ve 2011/84 Esas, 2021/103 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca, karar verilmek üzere, dosyanın, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde yatırana iadesine,
5-İstinaf talebinde bulunan davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-a maddesi gereğince, kesin olmak üzere 05/06/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.