Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/2245 E. 2022/782 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2245
KARAR NO : 2022/782
KARAR TARİHİ : 07/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/03/2020
NUMARASI : 2016/776 2020/188
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
B.A.M.KARAR TARİHİ : 07/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/06/2022

İSTEM; Davacılar, murisi …’in davalı … Bankası A.Ş.’den kullanmış olduğu 30.000,00 TL zirai kredi nedeniyle davalı … A.Ş. tarafından hayat sigortası yapılıp murisin vefatına kadar 2 kez yıldan yıla yenilendiğini, murisin ölümü üzerine bankanın diğer davalı şirkete ölüm ihbarı yapmasına rağmen sigorta şirketinin hasarın poliçe teminatı dışında kaldığını beyan ederek ödeme yapmadığını ve haklarında Kemalpaşa İcra Müdürlüğünün 2017/363 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, raporlarda murisin kanser olduğuna dair herhangi bir teşhisin bulunmadığını, murisin sağlık beyanını usulüne uygun doldurduğunu, kredi borcunun muris …’in davalı banka tarafından yapılan hayat sigortası teminatından karşılanması gerektiğini belirterek, kredi nedeniyle sigorta poliçesinde yer alan teminat limiti ve faiziyle birlikte davalı bankaya borçlu olmadıklarının tespitine, poliçe teminat miktarı olan 33.781,25 TL ve ferilerinin davalı sigorta şirketinden tahsili ile diğer davalı bankaya ödenmesine, fazlaya ilişkin sigorta tazminatı belirlendiği takdirde davalı sigorta şirketinden tahsilini talep etmiştir.
Davacılar 11/10/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; dava dilekçesinde hayat sigortası teminat bedelinin davalı sigorta şirketinden tahsili ile diğer davalı bankaya verilmesinin talep edildiğini kredi borcunun asıl davada davacılar tarafından ödenmesi nedeniyle hayat sigortası tazminat hakkının kendilerine geçtiğini beyanla dava dilekçesinin sonuç bölümünün (1), (2) ve (3) nolu taleplerinin ıslahı ile muris …’in vefat tarihi itibariyle poliçedeki teminat miktarı olan 33.781,25-TL’nin davalı sigorta şirketinin temerrüt tarihi 09/01/2015’ten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsili ile ödenmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Birleşen dosyada davacı banka tarafından muris …’e kullandırılan kredinin ödenmeyen kısmının davalı kefil …’dan tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptali talep edilmiştir.

CEVAP: Davalı …. A.Ş., görev itirazında bulunmuş, …. Bankası A.Ş ile şirket arasında akdedilmiş bulunan Grup Hayat Sigortası kapsamında yapılmış bulunan Tarımsal Kredisine ilişkin Grup Hayat Sigortası kapsamında sigortalanan davacılar murisinin vefatı sonrası sigorta bedelinin tahsiline yönelik olduğunu, sigorta sözleşmesinden doğan hak ve alacakları talep etme hakkının sigorta sözleşmesi uyarınca T.C … Bankası A.Ş olduğunu, bankanın muvafakati sağlanmadan, sigortalı varislerinin doğrudan doğruya başvuru hakkı bulunmadığı ve kendilerine ödeme yapılmasının da mümkün olmadığını, talep nedeniyle gerekli belgelerin şirkete intikal ettirilemediğini, dava tarihi itibari ile dosyanın sonuçlandırılamamış olduğunu ve muacceliyetin gerçekleşmediğini, sigorta dönemi öncesinden gelen kanser hastalığının teminat kapsamı dışında olduğunu belirterek, davanın öncelikle husumet nedeni ile aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı T.C … Bankası A.Ş., davacıların murisinin kullandığı krediye istinaden … A.Ş. ile hayat sigortası yapıldığını ve iki kez yenilendiğini, ancak vefatın poliçe teminatı kapsamında olmadığından sigorta şirketi tarafından ödemenin yapılmadığını belirterek, davanın öncelikle husumet yokluğundan, aksi halde esastan reddine karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ: Mahkemece, asıl davada; davalı … Bankası A.Ş.’ye açılan menfi tespit davasının feragat nedeniyle reddine, davalı … A.Ş ye açılan davanın kabulüyle; 33.781,25 TLnin bu davalıdan tahsiliyle davacılara verilmesine, birleşen 2016/888 Esas sayılı dosyasında açılan davanın 14/03/2018 tarihinde işlemden kaldırıldığı ve 3 ay içinde yenilenmediği anlaşılmakla davanın 14/06/2018 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF TALEBİNDE BULUNAN: Davacılar ve davalı …. Anonim Şti. istinaf talebinde bulunmuştur.
BİLDİRİLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar istinaf dilekçesinde; ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Dava dilekçesi ile teminat miktarı ve fer’ilerinin talep edilmesine rağmen mahkemece faize hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, faize temerrüt tarihi olan 09.01.2015’ten veya sigorta şirketi aleyhine açılan dava tarihi olan 18/12/2015’den itibaren aksi halde, ıslah tarihi olan 11/10/2019’dan itibaren işleyecek karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Anonim Şti. istinaf dilekçesinde; ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, sigortacı bilirkişi raporunu somut olaya özgü olmaması nedeniyle kabul etmediklerini,
Sigortanın yapılması sırasında murisin sorulan sorulara verdiği cevaplara göre şirketin bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirdiğini, murisin kanser hastalığına bağlı olarak ölümün gerçekleşmesi halinde sigorta bedelinin ödenmeyeceğinin bildirildiğini, murisin kanser hastalığı dışında bir nedenden ölümü halinde tazminata hak kazanabileceğini,
Doktor bilirkişinin raporunu ihtimaller üzerine hazırladığını, mahkemece tıbbi rapora ilişkin itirazlarının değerlendirilmeden karar verildiğini belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacıların murisi tarafından kullanılan kredilerin teminatı olarak yapılan hayat sigortası poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, murisin hayat sigortası nedeniyle davalılardan sigorta teminatı talebi ve bankaya ödenen bedellerin iadesi talebinden kaynaklanmaktadır.
Davacıların murisi … ile davalı banka arasında imzalanan Tarım Krediler Sözleşmesi gereği kullandırılan krediler sırasında bankanın iştiraki olan davalı … A.Ş. sigorta şirketi aracılığı ile hayat sigortası poliçeleri düzenlendiği, davacıların murisinin kredi ödemeleri devam ederken 26/09/2014 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.
Mahkemece, murisin ölüm sebebinin tiroid kanseri olmadığı, karaciğer sirozu, karaciğer metastazı bulunduğu ve bu hususun sözleşmeden sonra çıktığı, kanser hastalığı ile ölüm arasında illiyet bağı bulunmadığı, ölümün karaciğer sirozuna bağlı olarak gerçekleştiği belirtilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nun 1435. maddesinde “Sigorta ettiren, sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır” denilmek suretiyle; sigorta ettirenin, sözleşmenin kurulması sırasındaki doğru beyan yükümlülüğünün kapsamı düzenlenmiştir.
Gerek TTK’nun 1435. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya herhangi bir soru sorulmadan sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
Sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne uymamanın sonuçları ise, aynı kanunun 1439/2. maddesinde, “rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder” şeklindedir.
Karara esas alınan 26/07/2018 tarihli raporda; ” Muris …’ in non-toksik (zehirli olmayan) basit multinoduler guatr tanısı ile 01 09.2008 tarihli tiroid biyopsisinde kanser hücresine rastlanmamış olmasına karşın, nodüllerin büyük olması nedeni ile 14.11.2008 tarihinde total tiroidektomi (Tiroid bezinin tamamının çıkarılması) operasyonunun o tarihlerde T.C Sağlık Bakanlığı Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniğinde gerçekleştirildiği ve bu operasyon sonrası hastanın Tiroid Papiller Kanser tanısı aldığı anlaşılmaktadır. Muris …, zirai krediyi 2012 yılında kullandığı göz önüne alındığında, kredi başvuru anında ve yaşam sıgortası düzenlenirken hasta tiroid kanseri tanısını yaklaşık 4 yıl önce almış bulunmaktadır. Ameliyat materyalinde 1.5 cm tümör izlenmiş, tiroid bezine sınırlı olduğu görülmüştür. Erken teşhis olarak adlandırabileceğimiz bu tip tiroid kanserleri, şifa olasılığı çok yüksek diferansiye tiroid kanserleri içinde yer almaktadır. Davacının ifade ettiği çelişkili ifade tıbbi günlük hayat içinde hekim ve hasta arasındaki iletişimin derinliğine bağlı olarak veya hasta yakınlarmın ısrarı gibi nedenlerle hastaların hastalıklarını bilmemeleri noktasında olabilir. Bu Bu ifadelerin muris …’ in kötü bir niyetine bağlı olmayabileceği dolayısı ile gerçekten bilmemesine bağlanabilir. Ancak bunun ifade ve tahminden öte sadece bır yorum olduğunu sayın mahkemenize ifade etmek isterim. Bu tip kanserlerin şifa oranları %90 ve üzerinde olduğu için, zaman zaman hekimlerin de, hasta ile diğer organlara yönelik kanser tanısı alan bir hasta ile yaptığı görüşmelerden farklı bir görüşme şeklini kullandıklarını da günlük hayatımızda görebilmekteyiz. Ancak, belgelere dayalı değerlendirme yaparsak, yaşam sigortası yapıldığında, muris …, 4 yıl önce Tiroid Kanseri tanısı almıştır. Muris …’in, Tiroid kanseri teşhisi sonrası Mart 2013′ e kadar Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Kliniğinde düzenli takiplerinin yapıldığı anlaşılmakla birlikte tiroid kanserinin seyri konusunda Muris … hakkında detaylı bilgi elde edilememiştir. Ancak dikkat çekici husus, 30.01.2008 ‘tarihinde T.C Kamu Hastaneleri Kurumu İzmir Güney Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi raporlarına göre Kronik Hepatit B Virus Enfeksiyonu (Karaciğer enfeksiyonu) tanısı almış olduğu da görülmüştür. Muris’ in SGK kayıtlarına bakıldığında vefatından kısa bir süre önce T.C Kamu Hastaneleri Kurumu İzmir Güney Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji kliniğine 05.08.2014 tarihine başvurduğu, bu tarihten sonra karın ağrısı ve hızlı kilo kaybı yakınmaları ile mide kanserinden şüphelenildiği, ancak yapılan endoskopik incelemelerde mide kanseri saptanmadığı dosya incelemelerimde görülmüştür. Ancak hastanın T.C Kamu Hastaneleri Kurumu İzmir Güney Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 05.08.20014 tarihinde yapılan batın BT incelemesinde, karaciğerin sirotik görünümde olduğu, portal ven trombozu, karın içinde aşırı sıvı ve karaciğer segment 4′ de 3 cm’ lik bir kitle tespit edildiği rapor edilmiştir. BT raporunda ifade edilen böbrek kistleri, prostat büyüklüğü, mesane divertikülleri anlamlı patolojiler olarak değerlendirilmemiştir. Ancak karaciğer sirozlu hastalarda beklenen dalak büyüklüğü de tespit edilmemiştir. Yine de kronik hepatit B enfeksiyonu oldukça tehlikeli bir hastalık olup, uzun dönemde karaciğer sirozuna ve daha sonra da karaciğer kanserine neden olabilir. Hastanın son klinik bulguları, tahminimce karaciğer yetmezliğine bağlı olma olasılığı, tiroid kanserine bağlı olma olasılığına göre çok daha fazladır. Sayın mahkemenıze yukarıda da ifade ettiğim şekli ile tiroid kanserleri için tipik olmayan bir klinik seyir yanı sıra, 2008 yılında tespit edilen kronik hepatit B enfeksiyonunun sözü geçen zaman içinde karaciğer sirozuna ve dosya bilgileri ile kesin ifadelerde bulunmam güç olmakla birlikte karaciğer kanserıne neden olma olasılıgı çok daha yüksektir. Kaldı ki, dosya verileri ile Kronik Hepatit B enfeksiyonu için 2008 yılından sonra, nasıl takip edildiği, nasıl yönlendirildiği ve yönlendirme yapıldıysa muris’in bunlara riayet edip etmediği anlaşılamamıştır.
Eğer hayat sigortası sadece kansere baglı ölümü, sigorta kapsamı dışında bırakıyor ise ki davacı avukatlarının dosyada gördüğüm ifadeleri ve sözleşmeleri bu şeklide, muris …’ in hayat sigortası esnasındaki çelişkili ifadelerinin takdiri sayın mahkemenize kalmakla birlikte, hastanın Tiroid kanserine bağlı vefat etmediği, karaciğer yetmezliği ve sirozuna bağlı vefat ettiği kanaatine vardım.” şeklinden tespitlerde bulunulmuştur.
Davacılar murisi tarafından imzalanan Sigorta Talep ve Sağlık Beyan Formunda, poliçeden önce mevcut olan ve tedavi gördüğü belirlenen kanser hastalığı bildirilmemiştir. Muris tarafından “”Kanser şüphesi ile herhangi bir tetkik yaptırdınız mı veya herhangi bir tetkik sonrası kanser şüphesi bulgusuna rastlandı mı?” sorusuna “var, yaptırdım” şeklinde cevap verdiği, tıbbi rapor içeriğine göre murisin tiroid kanseri olduğu, bu hastalığa ilişkin ameliyat olduğu ve 2013 yılına kadar Ege Üniversitesi Nükleer Tıp Kliniğinde düzenli düzenli takipleri yapıldığı belirlenmekle, murisin beyan tarihi itibarıyla kanser teşhisini bilip bilmediğinin tespiti gerekir.
TTK’nın 1290. maddesi ve Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre sigorta şirketinin sorusu üzerine sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının, doğru beyan yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğinin ve sigortacının TTK’nın 1290. maddesine göre sözleşmeden cayma hakkını kullanmasının haklı olduğunu kabulü için ise sigortalının gizlediği iddia olunan hastalık ile ölüm arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir.
Murise ait ölüm raporunda ölüm nedeni ile ilgili sütunda muriste karaciğer sirozu, karaciğer metastazı olduğu belirlenmekle, metastazın tam kaynağının ve ölüm ile illiyet bağının tereddüt bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerekir.
Davalılar istinaf talebinde hükme esas alınan bilirkişi raporlarının yetersiz olduğunu ileri sürmüştür.
Murisin hastalıkları ile ölümü arasında illiyet bağı olup olmadığı konusunda hükme esas alınan raporu düzenleyen bilirkişinin tespitleri karar vermeye yeterli ve elverişli değildir. Bu nedenle aralarında iç hastalıkları uzmanı, onkoloğ ve sigortacının bulunduğu bilirkişi heyetinden rapor alınarak murisin beyan yükümlüğüne aykırı davranıp davranmadığının saptanması, murisin beyan etmediği kanser hastalığı ile ölüm arasında uygun illiyet bağının bulunması halinde murisin beyan yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunamayacağı, bildirilmeyen kanser hastalığı ile ölüm arasında uygun illiyet bağının olmaması halinde ise kanser hastalığını gizlemesi halinin TTK’nun 1439/2. maddesi uyarınca tazminattan indirimi gerektirdiği gözetilmek suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
Kabule göre, davacılar tarafından poliçe teminat miktarı olan 33.781,25 TL ve ferilerinin davalı sigorta şirketinden tahsili ile diğer davalı bankaya ödenmesi talep edilmiş, mahkemece sigorta tazminatının ödenmesine karar verilmiş ise de ferileri konusunda bir karar verilmemiştir. Faizin sigorta tazminatının ferileri kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Bu kapsamda esas alınan dava dilekçesinde faizin türü ve başlangıç tarihi bakımından talep olmadığı anlaşılmakla dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekirken bu hususta karar verilmemiş olması yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olmadığı, davacı ve davalı … Anonim Şti.nin istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olduğu anlaşılmakla, HMK’nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına ve dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar ve davalı … Anonim Şti.’nın istinaf başvurusunun KABULÜ ile, esasa ilişkin diğer yönler incelenmeksizin, HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/03/2020 tarih, 2016/776 Esas,2020/188 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davacılar ve davalı … Anonim Şti. Tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde yatırana geri verilmesine,
3-Davacılar ve davalı … Anonim Şti. tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
İlişkin, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere 07/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.