Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/925 E. 2023/1401 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/925
KARAR NO : 2023/1401

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/03/2023
NUMARASI : 2022/239 Esas 2023/161 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat(Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 11.10.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11.10.2023

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.03.2023 tarih 2022/239 Esas 2023/161 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacılar vekili, 19.09.2015 tarihinde dava dışı …’ün sevk ve idaresinde olan … plakalı aracın, dava dışı …’nin sevk ve idaresinde olan müvekkillerinin murisleri … ve …’ın içerisinde yolcu olarak bulundukları … plakalı araca arkadan çarpması neticesinde, davacı …’ın eşi ve oğlunu, davacı …ın ise kardeşini kaybettiğini, davalı şirket tarafından müvekkili …’a oğlu … yönünden 11.948,00 TL, eşi … yönünden 136.728,00 TL, davacı …’a ise kardeşi … yönünden 6.053,00 TL ödendiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, müteveffa …’ın vefatı nedeniyle davacı … için 2.500,00 TL, … için 2.500,00 TL, müteveffa …’ın vefatı nedeniyle davacı … için 2.500,00 TL, … için 2.500,00.-TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL destekten yosun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 14/11/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile; davacı …’ın eşi …’ın desteğinden yoksun kalması nedeniyle tazminat talebini 78.577,56 TL’ye, oğlu …’ın desteğinden yoksun kalması nedeniyle tazminat talebini 36.644,42 TL’ye ve …’ın annesi …’ın desteğinden yoksun kalması nedeniyle tazminat talebini 9.868,97 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, … plakalı aracın … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi ile her iki müteveffanın yolcu olarak bulunduğu … plakalı aracın ise … numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi ile teminat altına alındığını, müvekkili şirketin söz konusu zarardan kaza tarihindeki poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, toplam 154.729,00 TL’nin müvekkili şirket tarafından davacı tarafa ödendiğini, poliçe teminatı dahilinde başkaca hiçbir sorumluluklarının bulunmadığını, davacı …’ın kardeşi … yönünden tazminat isteminin yerinde olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARINDAN ÖNCEKİ İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : 19.09.2015 günü saat 02:50 sıralarında meydana gelen dava konusu kazada … plakalı araç sürücüsü dava dışı …’nin %70 oranında, … plakalı kamyon sürücüsü dava dışı …’ün %30 oranında kusurlu olduğu, her iki aracın trafik poliçesi teminatı kapsamında olduğu, hesaplanan tazminattan davalı sigorta şirketinin yapmış olduğu ödeme güncellenerek mahsup edildiğinde, davacı …’ın eşi …’ın ölümü nedeniyle 78.577,56 TL ve oğlu …’ın ölümü nedeniyle 36.644,42 TL olmak üzere toplam 115.221,98 TL destekten destek zararının, davacı …’ın annesi …’ın ölümü nedeniyle 9.868,97 TL destek zararının bulunduğunun tespitine ilişkin bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğu, muris …’ın kaza tarihinde 18 yaşından küçük olduğu ve çalışmadığı, murisin kardeşi olan davacı …’a eylemli ve düzenli olarak destek olduğunun geçerli deliller ile ispatlanamadığından mütevefa …’ın kardeşi davacı … yönünden destekten yoksun kalma tazminatı talebinin reddi gerektiği, poliçelerdeki teminat limitlerinin kaza tarihi itibariyle 290.000,00 TL olduğu, zararların poliçe teminat limitleri kapsamında kaldığı gerekçesiyle, davacı …’ın kardeşi …’in ölümü nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davasının reddine, annesi …’un ölümü nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davasının kabulü ile 9.868,97 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalının (kısmi ödeme yaptığı 31.05.2016 tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilerek ve … plakalı kamyonun kullanım amacının ticari olduğu gözetilerek avans faizi işletilerek) temerrüde düştüğü 31.05.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine; Davacı …’ın destekten yoksun kalma tazminatı davasının kabulü ile eşi …’un ölümü nedeniyle 78.577,56 TL ve oğlu …’in ölümü nedeniyle 36.644,42 TL olmak üzere toplam 115.221,98 TL destekten yoksun kalma tazminatının 31.05.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine karar verilmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI : Trafik kazasında cismani zarara ya da destek zararına uğrayan hak sahiplerinin ve desteğin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Yargıtay 17. Hukuk ve 4. Hukuk Dairesince de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Eldeki davada; davacıların destek tazminatının hesaplanması için alınan aktüer bilirkişinin raporunda, PMF 1931 yaşam tablosuna göre ve bilinmeyen döneme ait gelir %10 artırılıp %10 iskontoya tabi tutularak hesap yapılmış, mahkemece PMF 1931 yaşam tablosuna göre yapılan hesaplama sonucu bulunan zarar hükme esas alınmıştır. Gerçek zarar miktarı; hak sahibinin bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında Yargıtay 17. Hukuk Dairesince ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesince de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. (Yargıtay 17. H.D’nin 22.03.2021 tarih 2021/2388E, 2021/3038K ve Yargıtay 4. H.D’nin 22.06.2021 tarih 2021/3089E, 2021/3441K). Buna göre istinafa gelenlerin sıfatlarına göre, usuli kazanılmış haklar gözetilerek (tazminata esas alınan gelir, esas alınan asgari ücret yılı, işlemiş/işleyecek dönem tarihleri gibi) muhtemel bakiye yaşam sürelerinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenerek ve progresif rant tekniği kullanılmak suretiyle destek tazminatının hesaplanması gerekirken PMF 1931 Yaşam Tablosuna göre destek tazminatının hesaplanması doğru olmamıştır. Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarına göre; çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşulların ayrı ayrı değerlendirilmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise, 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir. Kaza tarihinde 17 yaşında olan davacı …’ın yargılama aşaması itibariyle üniversite çağında olduğu gözetilerek, öğrenimine devam edip etmediği araştırılarak, üniversite eğitimi aldığının anlaşılması durumunda 25 yaşına kadar, üniversiteye gitmediğinin tespiti halinde ise 22 yaşına kadar annesinden destek göreceğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Davacılar vekilinin maddi tazminata yönelik itirazları yerindedir. Davalı vekili, kazada vefat edenler … ve …’ın … plakalı araca istiap haddinin üzerinde olmasına rağmen binmeleri nedeniyle müterafik kusurlu olduklarını istinaf sebebi olarak ileri sürmüş olup, trafik kazası tespit tutanağında da istiap haddinin aşıldığı belirtilmiştir. TBK’nun 52/1. maddesinde (818 sayılı BK’nın 44. maddesi) “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Somut olayda dava dışı sürücü …’nin kullandığı araca 7 kişinin binmiş olduğu anlaşılmakta olup, istiap haddinin aşılıp aşılmadığı, aşılmış ise bunun kazanın meydana gelmesine etkili olup olmadığı araştırılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/5993 E. 2021/7879 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere) Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli deliller toplanmadan ve değerlendirilmeden karar verildiğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca taraf vekillerinin istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne karar verilmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARINDAN SONRAKİ İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 19.09.2015 günü saat 02:50 sıralarında davalıya trafik sigortası ile sigortalı olan dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı otomobil ile Aydın otoyolunu takiben İzmir istikametine doğru seyir halinde iken, otoyolun sağ tarafında bulunan benzin istasyonuna girmek istediği sırada, benzinlik girişini kaçırması üzerine en sağ şeritte yavaşlayarak geri geri manevra yapması sonucunda aracının arka kısımları ile aynı yönde arkadan seyir halinde gelmekte olan yine davalıya trafik sigortası ile sigortalanan dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı kamyonun ön kısımları ile çarpışması sonucu dava konusu kazanın meydana geldiği, bu kazada, davacı …’ın eşi, davacı …’ın annesi olan …’n ve davacı …’ın oğlu, davacı …’ın kardeşi olan …’ın vefat ettiği, meydana gelen kazada … plakalı araç sürücüsü ….’nin %70 oranında, … plakalı kamyon sürücüsü …’ün %30 oranında kusurlu olduğu, Dairemizin 2019/1483 esas, 2022/363 karar sayılı ortadan kaldırma gerekçesi doğrultusunda Karayolları Fen heyetinden alınan 06.01.2023 tarihli kusur raporu dikkate alındığında dava dışı sürücü …’nin kullanmış olduğu … araca 7 kişinin binmiş olduğu gözetildiğinde istiap haddinin aşıldığı ancak istiab haddi geğerinin üzerinde olduğu belirlenen 3 kg lık fazlalığın kazanın oluşumunu teknik olarak etkilemeyeceği ve etken bir durum olmadığının tespit edildiği, dolayısıyla davacıların desteklerinin müterafik kusurlarının bulunmadığı, kazanın her iki aracın trafik poliçesi teminatı kapsamında kaldığı, hesaplanan tazminattan davalı sigorta şirketinin yapmış olduğu ödeme güncellenerek mahsup edildiğinde, Dairemizin 2019/1483 esas, 2022/363 karar sayılı kararındaki ortadan kaldırma gerekçesi ile sınırlı olarak aktüer uzman bilirkişi …’dan alınan 03.10.2022 tarihli ek rapora göre davacı …’ın eşi …’ın ölümü nedeniyle 382.113,09 TL ve oğlu …’ın ölümü nedeniyle 431.477,43 TL olmak üzere toplam 813.590,52 TL destekten destek zararının, davacı …’ın, annesi …’ın ölümü nedeniyle 21.726,29 TL destek zararının bulunduğunun tespit edildiği, muris …’ın kaza tarihinde 18 yaşından küçük olduğu ve çalışmadığı, murisin kardeşi olan davacı …’a eylemli ve düzenli olarak destek olduğunun geçerli deliller ile ispatlanamadığından davacı …’ın müteveffa kardeşi … yönünden destekten yoksun kalma tazminatı talebinin reddi gerektiği, poliçelerdeki teminat limitlerinin kaza tarihi itibariyle 290.000,00 TL olduğu, zararların poliçe teminat limitleri kapsamında kaldığı, davacılar vekilinin davacılar için açtıkları kısmi davanın davacı …’ın, kardeşi …’ın ölümü nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davasının reddine, davacı …’ın, annesi …’ın ölümü nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davasının Kabulü ile 9.868,97 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalının temerrüde düştüğü 31.05.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı …’ın, destekten yoksun kalma tazminatı davasının kabulü ile eşi …’ın ölümü nedeniyle 78.577,56 TL ve oğlu …’ın ölümü nedeniyle 36.644,42 TL olmak üzere toplam 115.221,98 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalının tememrrüde düştüğü 31.05.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, yerel mahkeme tarafından verilen kararın son derece haksız ve hukuka aykırı olduğunu, dava konusu olaya ilişkin olarak gerekli ödemelerin yapıldığını, tüm sorumlulukların yerine getirildiğini, bakiye taleplerin kabulünün mümkün olmadığını, dava konusu uyuşmazlıkta TRH tablosu ve progresif rant yöntemi dikkate alınarak hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararı ile iptal edilen maddelerin işbu uyuşmazlık bakımından dikkate alınmaması gerektiğini, TRH tablosu ve %1,8 teknik faiz dikkate alınarak tazminat hesabı yapılması gerektiğini, Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihli ve E.2019/40; K.2020/40 sayılı Kararı ile KTK’de yer alan birtakım hükümlerin iptaline karar verildiğini, öncelikle Anayasa Mahkemesi kararı ile veya bu tarihten sonra yapılan başka bir düzenleme ile Trafik Sigortası Genel Şartları’nın tazminat hesaplamasına hükümleri yürürlükten kaldırılmamış olup işbu hükümlerin hala yürürlükte olduğunu, Yerleşik İçtihatlar ile işbu Genel Şartlar’da yer alan hükümlerin yürürlüğe girdiği 01.06.2015 tarihinden itibaren düzenlenen tüm poliçeler bakımından uygulanması gerektiği Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinde yer alan ve iptal konusu atıf hükmünden bağımsız olarak kabul edildiğini ve uygulandığını, bu sebeple işbu hükmün iptali Genel Şartlar’da yer alan usul ve esasların uygulanması bakımından bir engel teşkil etmediğini, tazminat hesaplamasında dikkate alınacak parametreler 01.06.2015 tarihli Trafik Sigortası Genel Şartları ile belirlenmiş olmakla; Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. Maddesinde yer alan iptal konusu ifadeler kanun hükmüne 26.04.2016 tarihinde eklendiğini, dolayısıyla Genel Şartların uygulanmasının yalnızca söz konusu kanun hükmünde yer alan ifadeye dayandırılması halinde; ilgili Genel Şartların 26.04.2016 tarihinden önce düzenlenen poliçeler bakımından geçerli olmayacağının kabulü gerekeceğini, kararın içeriğinden ve kararda geçen açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Genel Şart hükümleri kanun atfından bağımsız olarak uygulama alanı bulması gereken, genel işlem koşulu olarak değerlendirilmesi mümkün olmayan ve kapsamı ve hükümleri tüm taraflarca bilinir durumda olan ve tarafsız bir kurum tarafından hazırlanan ve sigortacının sorumluluğunu düzenleyen bir mevzuat olmakla; Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinde yapılan değişikliğin işbu düzenlemenin uygulanmasına engel teşkil etmediğinin kabul edilmesi gerektiğini, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümemesinin gerekçesi olarak iptal kararlarının, “kazanılmış hakları” ortadan kaldırıcı bir sonuç doğurmasının önlenmesi olduğunun belirtildiğini, aynı şekilde hukuki güvenlik ve istikrar, adalet, kamu düzeni ve kamu yararı gibi temel kavramlar gerekçe gösterildiğini, burada temel amacın iptal edilen yasaya dayanılarak yapılan işlemlerin geçerliğinin korunması gerektiğini, bu doğrultuda sigorta şirketlerinin iptal kararı öncesinde Karayolları Trafik Kanunu 90. maddesi doğrultusunda akdetmiş olduğu poliçelerde geçen şart ve hükümlerin iptal kararına dayanılarak geçersiz olduğunu kabul etmek haksız olacağını, karar da belirtilen tazminat hesaplamasının kabul edilemeyeceğini, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararının işbu uyuşmazlık bakımından geçerli olduğu kabul edilse dahi bu durum eski tarihli Yargıtay Kararlarında uygulanan usul ve esasların uygulama alanı bulacağı anlamına gelmediğini, trafik kazaları da dahil haksız fiillere ilişkin tazminat hesaplamalarında esas alınması gereken hesaplama usul ve esasları bakımından Karayolları Trafik Kanunu’nda ve Borçlar Kanunu’nda herhangi bir hüküm bulunmadığını, bu kanunlarda belirlenmeyen hususlar yalnızca geçmiş tarihli Yargıtay içtihatlarında kabul edilen şekilde esas alınamayacağını, trafik sigortası sözleşmesinin yasa ile zorunlu kılınmış olması ve bu sözleşmenin içeriğinin de yine yukarıda belirtilen Türk Ticaret Kanunu ve Sigortacılık Kanunu’nun ilgili maddeleriyle düzenlenerek halen yürürlükte olan genel şartlar ile poliçenin bir bütün olduğunun vurgulanmış olması karşısında, dosyada tazminat hesaplanması bakımından Genel Şartlarda belirlenen usul ve esasların dikkate alınması gerektiğini, %0 teknik faiz ile hesaplama yapılmasını kabul etmediklerini, teknik faizin %0 olarak kullanılması demek defaten peşin ödenen maluliyet tazminatının reel faiz getirisi kadar iskonto edilmemesi anlamına geldiğini, bu tazminatın defaten peşin alınması ve yatırımlarda değerlendirilecek olması sonucunda reel getiri ortaya çıkacağı hususunu gözardı ettiğini, kaldı ki mevduat ağırlıklı ortalama yıllık faiz gelirinin tüfe karşısındaki 10 yıllık ortalama reel getirisinin %1,78 olduğu ve %1,8 Teknik faizin T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığınca hesaplandığı dikkate alındığında tazminatın %1,8 teknik faiz ile hesaplanmasının kabulü gerektiğini, ayrıca istiap haddi hususunda karara esas alınan rapora ve raporda yapılan tespite de itiraz ettiklerini, ilgili raporda, sağlıklı ve hükme elverişli bir değerlendirme yapılmamış olup söz konusu raporun kararda esas alınmaması gerektiğini, tüm bunların yanında, davaya konu kaza haksız fiil niteliği taşıdığı halde, avans faize hükmedilmesi de son derece hatalı olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Dava, 19.09.2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle karşı aracın ZMMS sigortacısından destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın davacı … yönünden kardeşi …’ın ölümü nedeniyle talep edilen destekten yoksun kalma tazminatı yönünden reddine, davacı …’ın annesi …’ın ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatına yönelik davanın ve davacı …’ın eşi … ile oğlu …’ın ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatına yönelik davasının kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Yerel Mahkemece talimat mahkemesi kanalıyla alınan 09/12/2017 tarihli Karayolları Fen Heyeti kusur raporunda, sanık sürücü … olayda %30 (yüzde otuz) oranında kusurlu olduğu, mağdur sürücü … olayda %70 (yüzde yetmiş) oranında kusurlu olduğu kanaatine varıldığı, Dairemizin kaldırma kararından sonra kaldırma nedenlerine göre Karayolları Fen Heyetinden alınan 06.01.2023 tarihli kusur raporunda da, dava konusu kazanın niteliğinin sürücü hatası kaynaklı, direksiyon hakimiyetinin kaybolması yada araç teknik donanımında oluşan lastik patlaması, aks yada rot kırılması v.b gibi ağırlık nedeniyle oluşan teknik donanım arıza nedeniyle değil de arkadan çarpılmaya maruz kalma şeklinde olması itibariyle, … plakalı araçta kaza aşamasında sürücü dışında bulunan 6 (altı) yolcunun kişi sayısı olarak yapılan tespit itibariyle fazla olduğu, değerlendirilen 2 (iki) yolcunun, ilgili yönetmelik kapsamında belirtilen teknik değerlendirmeler itibariyle yapılan ağırlık hesaplamaları sonrasında araca getirmiş olduğu istiap haddi değerini üzerindeki 3 (üç) Kg fazlalığının kazanın oluşumuna teknik olarak etki etmeyeceği, dolayısıyla bu küçük değerdeki kilo fazlalığının araçların imalatındaki yüksek emniyet katsayısı değerleri itibariyle dava konusu kazanın aşamasında oluşan ölüm ve yaralanmalar ile ilişkilendirilemeyeceği, dolayısıyla da kazanın oluşumunda etken bir durum olmadığı yönünde alınan kusur raporlarının olayın oluş şekline uygun, hükme esas almaya ve denetime elverişli mahiyette bulunduğu anlaşıldığından davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde değildir.
Trafik kazasında DYKT tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince (Kapatılan 17. H.D) de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40 -2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden artık uygulanamaz. (Yargıtay 4. H.D. 22.06.2021 tarih 2021/3089E, 2021/3441K).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, aktüerya raporunda bilinmeyen dönem için gelirin %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi esasına dayalı progresif rant metodunun kullanılarak, TRH 2010 yaşam tablosunun uygulanması isabetli olup, istinafa gelen tarafın aksi yöndeki istinaf nedenleri Dairemizce kabul görmemiştir.
Öte yandan yine evvelce verilen kaldırma kararımız gerekçesinde belirtilen davacı … yönünden eğitim durumunun tespitine yönelik Mahkemece yazılan müzekkere cevabı dikkate alınarak, aktüerya bilirkişisi tarafından tanzim kılınan 03.10.2022 tarihli bilirkişi raporunda, davalı yanca yapılan DYKT tazminatlarının ödeme tarihi verileri ile karşılaştırılmalı olarak yapılan hesaplamada, ödeme tutarlarının belirlenen tazminat bedelinden düşüldüğü, buna göre ölen … bakımından yapılan hesaplamada, %30 oranında kusurlu … plakalı aracın … sayılı poliçe sorumluluğu yönünden davacı …’ın davalı sigorta şirketinden talep edebileceği bakiye DYK tazminatı, 209.124,12 TL olarak tespit edildiği, davacı …’ın davalı sigorta şirketinden talep edebileceği bakiye DYK tazminatı, 11.801,28 TL olarak tespit edildiği, %70 oranında kusurlu … plakalı aracın … sayılı poliçe sorumluluğu yönünden davacı …’ın davalı sigorta şirketinden talep edebileceği bakiye DYK tazminatı, kalan poliçe limiti ile oranlı ve sınırlı olarak 172.988,99 TL olarak tespit edildiği, davacı …’ın davalı sigorta şirketinden talep edebileceği bakiye DYK tazminatı, kalan poliçe limiti ile oranlı ve sınırlı olarak 9.925,01 TL olarak tespit edildiği, ölen … bakımından yapılan hesaplamada, %30 oranında kusurlu … plakalı aracın … sayılı poliçe sorumluluğu yönünden davacı …’ın davalı sigorta şirketinden talep edebileceği bakiye DYK tazminatı, 150.438,43 TL olarak tespit edildiği, %70 oranında kusurlu … plakalı aracın … sayılı poliçe sorumluluğu yönünden davacı …’ın davalı sigorta şirketinden talep edebileceği bakiye DYK tazminatı, kalan poliçe limiti ile sınırlı olarak 281.039,00 TL olarak tespit edildiği, davacı …’ın koşulları olmadığından talep edebileceği DYK tazminatı olmadığının rapor edildiği, kaldı ki davalı yanca gerek kusura ilişkin olarak kaldırma kararından sonra alınan 06.01.2023 tarihli gerekse aktüerya bilirkişisinden alınan 03.10.2022 tarihli bilirkişi raporlarına süresi içerisinde itiraz edilmediğinden davacılar yönünden usulü kazanılmış hakkın doğduğu dikkate alındığında, İDM tarafından istinafa gelen tarafın kazanılmış hakları korunmak suretiyle yukarıda belirtildiği şekilde karar verilmesinde herhangi bir usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Davalı tarafın faize ilişkin istinaf nedenlerinin incelenmesinde, kazaya karışan araçlara dair tescil belgelerinin Mahkemece dosyaya kazandırıldığı, buna göre … plaka sayılı kamyon cinsindeki aracın kullanım amacının ticari olarak araç özet bilgilerinde yer aldığı görülmekle, Mahkemece temerrüt tarihi olan 31.05.2016 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesi de yerindedir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 8.544,96 TL’den peşin alınan 2.853,99 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 5.690,97‬ TL’nin davalıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.11.10.2023