Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/850 E. 2023/967 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/850
KARAR NO : 2023/967

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22.12.2022
NUMARASI : 2016/207 Esas 2022/1232 Karar

BİRLEŞEN İZMİR 1.ASLİYE TİCARET MAHK. 2021/209 ESAS 2021/325 KARAR SAYILI DOSYASINDA

BİRLEŞEN İZMİR 1.ASLİYE TİCARET MAHK. 2021/831 ESAS 2021/992 KARAR SAYILI DOSYASINDA

ASIL VE BİRLEŞEN DAVALARIN
KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 22.06.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 22.06.2023

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.12.2022 tarih 2016/207 Esas 2022/1232 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
ASIL DAVA DOSYASINDA DAVA : Davacı vekili, davalı sigorta şirketi tarafından 310232315 numaralı ZMMS poliçesi ile sigortalanmış olan …’e ait … plakalı aracın …’in sevk ve idaresinde iken …’un sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile çarpışması şeklinde meydana gelen 29.07.2015 tarihli trafik kazasında, … plakalı araçta yolcu olarak bulunan …’ın yaralandığını, kaza tarihinde meslek lisesi tekstil teknolojisi son sınıf öğrencisi olduğunu ve ileride bu alanda kamuda ya da özel sektörde çalışacağını ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydı ile, 6100 sayılı yasanın 107.maddesi uyarınca çalışma gücündeki azalma ve kazanç kayıpları ile vücudunda oluşan izlerden kaynaklı zararları nedeni ile 9000,00 TL, yapılan ve yapılacak olan tedavilere ilişkin her türlü giderleri için (yol, ilaç, konaklama, özel bakım, yemek, her türlü ameliyat, yoğun bakım, ambulans, ilk yardım protez, koltuk değneği, tekerlekli sandalye vs) 1000,00 TL ve toplam 10.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 29.07.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, bu talebin kabul görmemesi halinde kazanın davalıya ihbar tarihi olan 26.09.2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini dava ve talep etmiştir.
BİRLEŞEN İZMİR 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2021/209 ESAS ve 2021/325 KARAR SAYILI DOSYASINDA DAVA: Davacı vekili, davalı sigorta şirketi tarafından 2015 tarihinde 1 yıl süreliğine sigortalanmış olan …’e ait … plakalı aracın …’in sevk ve idaresinde iken, …’un sevk ve idaresindeki … plakalı aracın sağ yan kısımları ile çarpışması sonucunda yaralamalı, ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, bu kaza neticesinde … plakalı araç sürücüsü …’un vefat ettiği, söz konusu kazaya … plakalı araç sürücüsü … asli ve tam kusurlu olarak sebebiyet verdiği, iş bu kaza nedeniyle davalı sigorta şirketine karşı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/207 E. Sayısı ile dava açıldığı ve iş bu davanın da derdest olduğu, fazlaya ilişkin tüm haklar saklı kalmak kaydıyla (davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçede belirlenen kişi başına ölüm ve sakatlık teminat miktarları ile sınırlı olması kaydıyla) sürekli maluliyet tazminatı fark alacağı olan 51.051,93-TL’nin kaza tarihi olan 29.07.2015 tarihinden, aksi halde kabul görmez ise davalı sigorta şirketinin temerrüde düştüğü (kazanın ihbar tarihi olan 17/09/2015’den 7 iş günü sonrası) tarih olan 26/09/2015 tarihinden itibaren ticari işlerde uygulanan avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, iş bu davanın İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/207 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN İZMİR 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2021/831 ESAS 2021/992 KARAR SAYILI DOSYASINDA DAVA : Davacı vekili, davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan … plakalı aracın, dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarpması sonucu maddi hasarlı, ölümlü ve yaralanmalı trafik kazası meydana geldiği, iş bu kazanın oluşmasında … plakalı aracın sürücüsünün asli kusurlu olduğu, araçta yolcu olarak bulunan davacının ağır bir şekilde yaralandığı, iş bu kaza nedeniyle davalı sigorta şirketine karşı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/207 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı ve dava dosyasının halen derdest olduğu, sürekli maluliyetten kaynaklı fark alacağı olan 27.706,51 TL’nin kaza tarihi olan 29.07.2015 tarihinden itibaren, bu talep kabul görmez ise davalı sigorta şirketinin temerrüde düştüğü tarih olan 26.09.2015 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline, iş bu dava dosyasının İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/207 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davacı vekili 13.03.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile, 9.000,00 TL olan geçici ve sürekli iş göremezlik alacağını 92.664,38 TL’ye, 1.000,00 TL’lik tedavi giderlerine ilişkin alacağını 23.443,67 TL’ye çıkarmıştır.
Davacı vekili 06.12.2022 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile, sürekli iş göremezlik tazminatı alacağını 118. 576,88 TL daha arttırılmasını talep etmiştir.
ASIL DAVA DOSYASINDA CEVAP : Davalı vekili, … plakalı aracın davalı şirket tarafından 26/06/2015-2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere 310232315 no.lu Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacıların sosyal ve ekonomik durumları ile hangi Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına tabi olduklarının sayın mahkemece tespit edilmesi gerektiğini, eğer davacıların Sosyal Güvenlik Kurumundan geçici iş göremezlik ödeneği, ölüm/cenaze masrafı, tedavi gideri ya da peşin sermaye değeri almış ise, bu sosyal Güvenlik kuruluşlarının kendi özel kanunlarına göre davalı şirket …ya rücu imkanı doğacağını, …nın davacıların dışında Sosyal Güvenlik Kuruluşlarının da aynı kazadan dolayı aynı rücu talepleriyle karşı karşıya kalmaması için bu konudaki araştırmaların re’sen yapılması gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davalı şirketin sorumluluğunun Trafik Poliçesindeki limitler ve sigortalı araca atfedilebilecek kusur ile sınırlı olduğunu, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası meblağ sigortası olmadığından, poliçede üst limit olarak belirlenen tutarın her olayda otomatik olarak ödenmesinin mümkün olmadığını, bunun için öncelikle kazada araçların kusur durumunun tespiti gerektiğini, dava konusu olayla ilgili olarak ceza soruşturma dosyasındaki tüm delillerin, ifade tutanaklarının, tanık beyanlarının ve nihayet bilirkişi raporunun temini gerektiğini, ceza dosyası ve varsa kusur durumunu gösteren bilirkişi raporu celp edildikten sonra meydana gelen kazada kusur durumlarının tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesinini talep ettiklerini belirterek, sigortalı araca atfı kabil bir kusur bulunmadığından davanın reddine, tarafların kusur oranı ile davacının müterafik kusurunun ve hatır taşımasının tespitine, kaza tarihinden faiz taleplerinin yukarıda izah edildiği üzere reddine, herhalde haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN İZMİR 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2021/209 ESAS ve 2021/325 KARAR SAYILI DOSYASINDA CEVAP : Davalı vekili, … plakalı aracın davalı şirket tarafından 26/06/2015-2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere 310232315 no.lu Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, davaya konu talebin zaman aşımına uğradığını, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davaya konu kazanın genel şartlar döneminde olması nedeniyle uygulanması gereken hesap tablosunun TRH 2010 tablosu ve 1,8 teknik faiz olduğunu, davacının davaya karışan sigortalı araçta hatır için taşındığından hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, davacıların sosyal ve ekonomik durumları ile hangi Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına tabi olduklarının sayın tespit edilmesi gerektiğini, konusu olayla ilgili olarak ceza soruşturma dosyasındaki tüm delillerin, ifade tutanaklarının, tanık beyanlarının ve nihayet bilirkişi raporunun temini gerektiğini, ceza dosyası ve varsa kusur durumunu gösteren bilirkişi raporu celp edildikten sonra meydana gelen kazada kusur durumlarının tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesinini talep ettiklerini belirterek, sigortalı araca atfı kabil bir kusur bulunmadığından davanın reddine, tarafların kusur oranı ile davacının müterafik kusurunun tespitine, kaza tarihinden faiz taleplerinin yukarıda izah edildiği üzere reddine, herhalde haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yüklenmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
BİRLEŞEN İZMİR 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2021/831 ESAS 2021/992 KARAR SAYILI DOSYASINDA CEVAP : Davalı vekiline dava dilekçesi ve ekleri tebliğ edildiği halde davaya cevap verilmediği görülmüştür.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacının kaza tarihi olan 29.07.2015 itibarinde 17 yaşında ve lise son sınıf öğrencisi olduğu, yargılama sırasında Anadolu Ü. Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü 1.sınıf öğrencisi olarak öğrenimine devam ettiği, ayrıca Kocaeli Ü. Kandıra Meslek YO Tekstil Giyim, Ayakkabı ve Deri Tekstil Teknolojisi Programı 2.sınıfına devam ettiği, elde ettiği ve edebileceği kazançlar bakımından mahkemece emsal ücret araştırması yapılmış ise de, Esnaf ve Ticaret Odalarından net bilgiler verilmediği, davacıya ait bordro ve SGK kayıtlarına göre davacının 2019 yılından itibaren gelire girdiği ve kazancının asgari ücret düzeyinde olduğu, 03.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda davacının tedavi gideri alacağının 23.443,67 TL olduğu belirtildiği, aynı raporda davacının iyileşme süresi olan 6 ay için 5.720,71 TL geçici iş göremezlik tazminatı hesaplanmış ise de, Yargıtay 4.HD ‘nin 2021/9541 Esas 2022/3366 Karar sayılı emsal kararında belirtildiği, davacının kaza tarihinde öğrenci olduğu, gelir getiren bir işte çalışmadığından kazanç kaybı bulunmadığından geçici iş göremezlik tazminatı talep edemeyeceğinden davacının geçici iş göremezlik maddi tazminat isteminin reddine karar verildiği, asıl davada kazanın poliçe süresi içerisinde gerçekleştiği, davalı sigorta şirketinin 2918 sayılı KTK.nun 99/1. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları`nın B 2/2.1. maddesi uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte kendisine ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde ödeme yükümlülüğü bulunduğu, davacının asıl davada dava açmadan önce davalı sigorta şirketine 17.09.2015 tarihinde başvuru yaptığı, 8 iş günü içinde ödeme yapılmadığından 30.09.2015 tarihinde davalı sigorta şirketinin temerrüde düştüğü, davalıya sigortalı aracın hususi araç olduğundan avans faizi talep edilemeyeceği anlaşılmakla asıl davada davacının davasının kısmen kabulü ile, 205.520,55 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 23.443,67 TL tedavi gideri, olmak üzere toplam 228.964,22TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 30.09.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının geçici işgöremezlik maddi tazminat isteminin reddine karar verildiği, birleşen dosya açısından 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanunu’nun 5. maddesiyle değişik 97. maddesinde zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceğinin belirtildiği, yasal değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMSS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacak olup yasa ile özel bir dava şartının getirildiği, dava şartlarının, davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup, davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullar olduğu, HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca mahkemenin dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar vereceği, ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için süre vereceği, bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedeceği, somut olayda davacı tarafından Mahkemenin iş bu dosyasıyla birleşen İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/209 Esas ve 2021/325 Karar sayılı dosyasında ve İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/831 Esas ve 2021/992 Karar sayılı dosyasında dava açmadan önce davalı sigorta şirketine başvuru yapılmadığı anlaşıldığından mahkemece 2918 S.Y’nın 97.maddesi uyarınca davacı tarafa davalı sigorta şirketine başvuru yapması ve başvuru sonucuna ilişkin tüm belgeleri sunması için iki haftalık kesin süre verildiği, kesin süre içerisinde başvuru yapılmaması halinde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verileceğinin ihtar edildiği halde davacı tarafça davalı sigorta şirketine birleşen dosyalar kapsamında başvuru yapılmadığı, yine davacının İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/831 Esas ve 2021/992 Karar sayılı dosyasında arabulucuya başvurmadan ve başvuruya ilişkin son tutanağı ibraz etmeden dava açtığı, 6325 Sayılı Yasa’nın 18/A-2. Bendi uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddileceği öngörüldüğü buna göre davacının birleşen iki dava yönünden açtığı davaların dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Asıl ve birleşen davalarda davacı vekili, geçici iş görmezlik talebimizin reddine yönelik verilen yerel mahkeme kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkeme tarafından hükmedilen tazminata yasal faiz işletilmesi yönünde vermiş olduğu karar usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu yönüyle de kararın kaldırılmasını talep ettiklerini, davaya konu olayda kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan kanunun uygulanması gerektiğinden, kaza tarihi itibarı ile sigortaya başvuru zorunluluğu bulunmadığını, kaza tarihinde yürürlükte olan yasanın uygulanması gerektiği görüşü ile, 6704 Sayılı Kanunu’n 5. maddesiyle yapılan değişiklik yürürlük tarihinden sonra dava açılmış olsa dahi yürürlük tarihinden evvel meydana gelmiş olan kazalarda sigorta şirketine başvuru zorunluluğunun olmayacağını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davalı vekili, sigortalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığını, her halükarda davacının müterafik kusurunun dikkate alınması gerektiğini, hükme esas alınan maluliyet raporunun hukuka aykırı olduğunu, rapora ilişkin itirazları hiçbir surette değerlendirilmediğini, davacının kalıcı maluliyeti olması gerekenin üzerinde tespit edildiğini, üstelik tespit edilen arazların kazayla illiyetinin irdelenmediğini, maluliyet raporunun usule, yasaya ve ilgili yönetmeliklere uygun olmadığını, davacının iyileşme sürecinin değerlendirilmediğini, hükme esas alınan maluliyet raporunun kabulünün mümkün olmadığını, kaza genel şartlar ve KTK değişikliği sonrası meydana geldiğinden, KTK’da öngörüldüğü üzere TRH Yaşam Tablosu ve %1.8 teknik faiz kullanılarak hesaplama yapılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin itirazlarını sunduklarını, dava konusu kazanın iş kazası olduğunu, SGK tarafından hak sahibine ödenmesi muhtemel tazminatlara ilişkin itirazlarının dikkate alınmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, 29.07.2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasından kaynaklı maddi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle asıl davanın maddi tazminat yönünden kısmen kabulüne, geçici iş göremezlik maddi tazminat istemi yönünden reddine, birleşen davalar yönünden davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Yerel Mahkemece taraf delillerinin toplanıldığı, meydana gelen kaza sebebiyle taraflara atfı kabil kusur oranları yönünden bilirkişi raporu alındığı, İstanbul ATK 3. İhtisas Kurulu’ndan davacının maluliyeti yönünden rapor tanzim edilmesini müteakip aktüerya hesaplamasının yapılması için dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, keza söz konusu kaza nedeniyle İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava dosyasının incelendiği, bu kapsamda İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/361 Esas ve 2016/84 Karar sayılı dosyasında, katılanlar … ve …, mağdur … olduğu halde, sanık … hakkında kaza tarihi olan 29.07.2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle, alınan kusur raporuna göre sürücü …’in asli ve tam kusurlu olarak, bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan dolayı yapılan yargılama neticesinde sanık …’in kırmızı ışık ihlali yaparak hızlı şekilde kavşağa girerek tam yol ortasında bulunan ve yeşil ışıkta geçen …’un kullandığı … plakalı araca çarptığı, çarpma neticesinde …’un hayatını kaybettiği, …’in basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek, hayati tehlike geçirecek ve vücudunda kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı, yapılan alkol testi sonucuna göre sanık …’in 0,18 promil , ölen …’un 1,22 promil alkollü olduğunun tespit edildiğinden bahisle sanık …’in asli ve tam kusurlu olarak bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak suçunu işlediğinden bahisle TCK’nın 85/2, 22/3 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verildiği görülmüştür.
Dosyada alınan maluliyet raporunda Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Sağlık Kurulu’nun 07.07.2022 tarihli raporu ile, kaza tarihi itibariyle geçerli olan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre asıl ve birleşen davalarda davacı …’ın birden fazla arıza olması nedeniyle Balthazard Formülü uygulandığında kişinin engellilik oranı %11,6 oranında olup, tıbbi iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 6 ay olarak kabulünün uygun olacağı, ancak kesin iyileşme süresinin varsa kişinin takip ve tedavisini yapan hekimler tarafından düzenlenmiş istirahat veya çalışabilir raporu ile belirlenebileceği, tespit edilen geçici iş göremezlik/ sürekli iş göremezlik ile gerçekleşen kaza arasında illiyet bağının bulunduğu, asıl ve birleşen davalarda davacı … 20.04.2022 tarihinde Anabilim Dalı’nda olaya bağlı burun kemiğinde kırıklar olduğunu ve rahat nefes alamadığını, ancak incelenen evrakında davaya konu olay sonrası çekilen Beyin BT raporunun normal olduğunun görüldüğü, tıbbi evrakında da burun kırığına ilişkin kayıtlı bir bilgiye de rastlanılmadığı, bu nedenle iddia edilen burun kemiği kırığı ile davaya konu olay arasında illiyet bağının kurulamadığı şeklinde alınan raporun uygulanması gereken yönetmelik hükümleri çerçevesinde hükme esas almaya elverişli ve yeterli mahiyette tanzim edildiği görülmüş, bu nedenle aksi yöndeki davalı istinaflarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Asıl ve birleşen davalarda davalı tarafın kusur yönünden istinaf nedenlerinin incelenmesinde; olay günü davalı sigorta poliçeli aracın sürücüsü olan dava dışı … yönetimindeki aracı ile gece vakti görüş mesafesinin cadde aydınlatmaları ve far ışığı ile açık olduğu … Bulvarı üzerinde seyir halinde iken yola gereken dikkat ve özeni göstermesi, güzergahında hızını mahal şartlarına uydurarak seyretmesi, trafik ışıklı kavşağa hızını azaltarak teyakkuzla yaklaşması ve kavşakta kendisine hitaben yanan kırmızı ışıkta durarak, ışık dönüşümünü ve trafik durumunun kendi geçişine olanak sağladığı zamanı beklemesi gerekir iken, sürücünün bu hususlara riayet etmediği, gece vakti seyri sırasında yola gereken dikkat ve özeni göstermeyerek, aracının hızını yol, görüş, hava, trafik ve vasıtanın teknik özelliğini kale alarak, müteyakkız şekil ve tedbir alabilecek düzeyde tutmadığı, görüş mesafesini kontrol altında bulundurmayarak, ışık kontrollü kavşakta seyrettiği yöne kırmızı ışık yanarken kavşağa mevcut hızıyla giriş yapmasıyla, sol taraftan ada içerisinden yeşil ışık yanarken kavşağa giren araç sürücüsüne ilk geçiş hakkını vermeyerek karışmış olduğu ölümlü, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasında, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun, 47/1-b (Sürücüler trafik ışıklarına uymak zorundadırlar.) ve 52/1-a (Aracın hızını, kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken, hızlarını azaltmamak) maddelerini ihlal ettiğinden kazanın oluşumunda %100 (yüzde yüz) oranında asli ve tam kusurlu bulunduğu, müteveffa sürücü … kaza saatinde 1.22 promil alkollü olmasının ve alkollü şekilde araç kullanmasının, meydana gelen kazanın oluşumu ve sonucu üzerinde etkisinin olmadığı, yönetimindeki aracı ile ada içerisine girdikten sonra kendisine hitap eden yeşil ışıkta geçip kavşağa girmesi esnasında sağından gelen ve kırmızı ışık ihlali yapan diğer sürücünün hatası ve kusuru ile karıştığı olayda kusursuz bulunduğu, davacı yolcu … … plaka sayılı aracın içerisinde yapmış olduğu yolculuğu esnasında meydana gelen kazanın oluşumu üzerinde etken kusur niteliğinde bir davranışı olmadığı, trafik kazası tespit tutanağında emniyet kemerinin “belirsiz” olarak işaretlendiği anlaşılmakla dava dosyasında trafik bilirkişisi tarafından tanzim edilen kusur raporunun olayın oluş şekline uygun, hükme esas almaya elverişli nitelikte ve tanzim edilen kaza tespit tutanağı ile ceza dosyasında alınan kusur raporuyla örtüşür mahiyette olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin kusura ilişkin istinaf nedenleri yerinde değildir.
Müterafik kusur yönünden yapılan değerlendirmede ise; zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde müterafik kusur söz konusudur. Müterafik kusurun varlığı halinde 6098 sayılı TBK’nun 52. maddesi gereğince belirlenen tazminattan indirim yapılması gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 78. Maddesi ile atıf yapılan Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 150. Maddesi gereğince belirli sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında emniyet kemerinin kullanılması zorunlu zorunlu olup illiyet bağı kurulması halinde meydana gelen zarar nedeniyle hesaplanan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılarak tazminatın belirlenmesi gerekir. Müterafik kusura ilişkin savunma bir def’i olmadığından, mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir. (Yargıtay 4. HD’nın 29/06/2022 tarih ve 2021/14115 E. – 2022/9666 K. sayılı ilamı) Somut olayda; davacının emniyet kemeri takmadığına ilişkin kaza tespit tutanağında, soruşturma dosyasında ve bu dosyada herhangi bir delil bulunmadığı, ispat yükü kendisinde olan davalı sigorta şirketinin bu ispatı yerine getirmediği gerekçesi ile müterafik kusur indirimine gidilmemiş olması dosyada mevcut delil durumuna göre yerindedir, buna ilişkin istinaf istemi yerinde görülmemiştir.
İDM’ce alınan kusur raporunu müteakip dosyanın aktüerya bilirkişilerine tevdi edildiği, dosyada mevcut 21.05.2019 tarihli rapor, 03.02.2020 tarihli rapor, 31.01.2021 tarihli rapor ile 18.10.2021 tarihli rapor, sonrasında bu rapora yapılan itirazlar nedeniyle aldırılan 21.09.2022 tarihli ek rapor esas alınmak suretiyle mahkemece verilen görevlendirmeye uygun olarak EÜTF Adli Sağlık Kurulu Raporu ile belirlenen %11,6 engel oranı üzerinden Yargıtay kararlarında belirlendiği üzere TRH 2010 Yaşam Tablosu ve %10 artış – %10 ıiskonto esasına dayanan progresif rant yöntemi ile ve rapor tarihinde geçerli olan 2022 yılı verileri kullanılmak suretiyle, davacı için 354.701,47 TL sürekli iş göremezlik zararı hesaplandığı, olayda davalı tarafın savunduğu gibi hatır taşıması bulunup bulunmadığının ve
bulanmakta ise tazminattan indirim yapılıp yapılmayacağının taktirinin mahkemeye ait olduğu, davacının asıl dava dosyasında 86.943,67 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, Birleşen dava dosyasında 51.051.93-TL sürekli iş göremezlik tazminatı (cem’an 137.995,60 TL sürekli iş göremezlik tazminatı) talebi olduğu, hesaplanan sürekli iş göremezlik zararından davalı sigorta şirketinin ZMMS poliçesinin ölüm/sakatlık teminatı limiti olan 290.000,00 TL sından sorumlu bulunduğu, asıl dava dosyasında davacının geçici iş göremezlik evresi zararı ile tedavi giderleri taleplerinin dosya içinde bulunan ve hekim bilirkişiler tarafından hazırlanan 03.02.2020 tarihli rapor ile, 5.720,71 TL geçici iş igöremezlik evresi zararı, 23.443,67 TL toplam tedavi gideri alacağının belirlenmiş olduğu, bu zarar kalemlerinin de davalı sigorta şirketi tarafından düzenlenen ZMMS poliçesinin sağlık gideri teminatı içinde kaldığı, ancak davacının kaza tarihinde öğrenci olması ve bu nedenle kazanç kaybı bulunmaması nedeni ile geçici iş göremezlik tazminatına hak kazanıp kazanamayacağının ve ayrıca tedavi giderleri bakımından da hatır taşıması indirimi yapılıp yapılmayacağının mahkemece verilecek karara bağlı olduğunu, sigortalı aracın hususi otomobil vasfında olduğu, sigorta şirketine davaci tarafından yapılan başvuruya 8 iş günü ilavesi ile 01.10.2015 tarihine ulaşıldığının tespit edildiği görülmüştür.
Trafik kazasında cismani zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince (Kapatılan 17. H.D) de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih- 2019/40 -2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden artık uygulanamaz. (Yargıtay 4. H.D. 22.06.2021 tarih 2021/3089E, 2021/3441K).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, aktüerya raporunda bilinmeyen dönem için gelirin %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi esasına dayalı progresif rant metodunun kullanılması ve TRH 2010 Yaşam Tablosu’nun uygulanması yerinde olup, karara esas alınan aktüerya bilirkişisi raporunun yeterli ve hükme esas almaya elverişli mahiyette olduğu görüldüğünden davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf istemleri isabetli değildir.
Asıl ve birleşen davalarda davacı tarafın geçici iş göremezlik yönünden yapılan değerlendirmede; İDM’ce davacının kaza tarihinde öğrenci olup, gelir getiren bir işte çalışmadığından geçici işgöremezlik tazminatı talebinin reddi yönünden Yargıtay 17. H.D.’sinin birçok içtihatında belirtildiği üzere öğrenci olup, gelir getiren bir işte çalıştığı düşünülemeyecek kişiler yönünden tedavi müddeti boyunca herhangi bir kazancın söz konusu olmadığından geçici işgöremezlik zararı bulunmadığı kabul edilmiş olmakla, davacı tarafın istinaf istemleri yerinde değildir.
Davalı yanca SGK tarafından yapılan ödemelerin sorulmadığı ve hak sahibine ödenmesi muhtemel tazminatlara ilişkin itirazlarının dikkate alınmadığı iddia olunmuş ise de, Mahkemece bu hususta Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na müzekkere yazılarak 09.04.2018 tarihli cevabi yazının dosyaya kazandırıldığı anlaşılmakla bu hususa ilişkin davalı istinaf sebebi de yerinde değildir.
Davacının avans faizi uygulanması yönünden istinaf isteminin değerlendirilmesinde; dava konusu trafik kazasındaki sigortalı aracın hususi araç olduğunun dosyaya gelen araç trafik kaydından anlaşıldığı, dolayısıyla İDM tarafından yasal faize hükmedilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin bu hususa ilişkin istinaf isteminin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan asıl davanın açılmasından sonra İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan 2021/209 Esas sayılı davanın 19.03.2021 tarihinde, aynı mahkemenin 2021/831 Esas sayılı davanın ise 12.11.2021 tarihinde açıldığı, 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanunun 5. maddesiyle değişik 2918 sayılı Kanunun 97. maddesi ile zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği belirtilmiştir. HMK’nın 114. maddesinde dava şartları gösterilmiş, 115/2. maddesindeki “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” şeklindeki düzenleme gereğince, eksik olan bir dava şartı, belirli bir süre verilerek giderilebilecek ise hakim tarafından eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmesi gerekir. Bu süre içinde dava şartı eksikliği tamamlanmaz ise dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmelidir. HMK’nın 114. maddesinde gösterilen dava şartı olarak belirlenen bir çok hususun tarafça giderilebilecek bir noksanlık olarak görüldüğü madde gerekçesinden de anlaşılmaktadır. Aynı maddenin 2. fıkrası “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu” belirtilmiştir. Yargıtay 4. ve 17.Hukuk dairelerinin yerleşik uygulamalarında KTK’nın 97. maddesinde düzenlenen , dava şartının tamamlanabilir dava şartı olduğu, kabul edilmektedir. Somut olayda, birleşen dava tarihi itibariyle 2918 S.Y’nın 97.maddesi uyarınca davacı tarafa davalı sigorta şirketine başvuru yapması ve başvuru sonucuna ilişkin tüm belgeleri sunması için iki haftalık kesin süre verildiği, kesin süre içerisinde başvuru yapılmaması halinde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verileceğinin ihtar edildiği halde davacı tarafça davalı sigorta şirketine birleşen dosyalar kapsamında başvuru yapılmadığından dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi yerindedir, davacı vekilinin bu hususa ilişkin istinaf isteminin de reddi gerekmiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl ve birleşen davalarda davacı yönünden istinaf karar harcı peşin olarak alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Asıl ve birleşen davalarda davalı yönünden istinaf karar harcı olan 15.640,54 TL’den peşin alınan 3.911,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 11.729,54 TL’nin asıl ve birleşen davaların davalısından alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle asıl ve birleşen davalarda davacı ve asıl ve birleşen davalarda davalının yaptığı giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22.06.2023