Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/681 E. 2023/862 K. 05.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/681
KARAR NO : 2023/862

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15.02.2023
NUMARASI : 2023/115 E.
TALEBİN KONUSU : İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 05.06.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 05.06.2023

İzmir 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.02.2023 tarih 2023/115 E. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette %15 oranında pay sahibi olduğunu, aile şirketi niteliğindeki şirketin 2012 ve 2021 yılları arasındaki hiçbir olağan genel kurul toplantısının yapılmadığını, şirket yetkililerinin görevinin 01.02.2023 tarihinde sona erdiğini, yapılmayan yıllara ait genel kurul toplantısının yapılması ve şirket yönetiminin seçilmesi amacıyla 27.01.2023 tarihinde genel kurul toplantısı yapılmasına karar verildiğini, aynı gün tüm pay sahiplerinin toplanıp hazirun cetvelinin imzalanmasına rağmen yaşanan gerginlik nedeniyle gündem maddelerinin görüşülemediğini, müdür seçimi dahi yapılamadan toplantının dağıldığını, 01.02.2023 tarihli ihtarname ile toplantı yapılmasını talep etmelerine rağmen aradan geçen sürede genel kurul çağrısı yapılmadığını, şirketin yönetimsiz kaldığını, şirket yöneticisi …’ın şirkete ait kıymetli taşınmazların satışının yapılması için hazırlıklar yaptığını iddia ederek, öncelikle müvekkilinin, aksi takdirde ortak …’ın genel kurul toplantısının yapılmasına kadar tedbiren müdür olarak atanmasına, bu taleplerin kabul görmemesi halinde TMK’nun 427/4, TTK’nun 617/3 maddesi delaletiyle TTK’nun 411 ve 412 maddeleri uyarınca genel kurul çağrısı yapılması ve genel kurul yapılması sürecine kadar şirkete yönetim kayyımı atanmasına, atama kararının Ticaret Sicil Gazetesi, Bornova, Torbalı Tapu Müdürlüğü’ne, Türkiye Bankalar Birliği’ne, İzmir Sanayi Odasına, İzmir Ticaret İl Müdürlüğüne bildirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı tarafça davaya cevap verilmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, TTK’da ve diğer kanunlarda zorunlu haller dışında şirket yönetimine müdahale edecek nitelikte kararlar yönünden mahkemelerin yetkisi konusunda özel bir düzenleme yapılmadığı, TTK’nun 630. maddesinde şirket müdürlerinin görevden alınması ve temsil yetkilerini sınırlama konusundaki yetkilerin genel kurula ait olduğu, TTK’nın 616/1-b maddesi uyarınca şirket müdürlerinin atanmaları ve görevden alınmaları yetkisinin genel kurulun vazgeçilmez ve devredilmez yetkilerinden olduğu, mahkemelerin bu konudaki yetkilerinin istisnai olduğu, davalı şirket yetkilisinin görev süresinin sona ermesinin şirkette organ boşluğu anlamına gelmediği, görev süresi dolmuş olsa dahi şirket müdürünün genel kurulu toplantıya çağırma ve yeni yönetim kurulu seçilinceye kadar acil işleri yapma yetkisinin bulunduğu, yalnız olağan işler yönünden yetkisinin sona erdiği, yetki süresinin sona ermesinden önce şirket müdürünün genel kurulu toplantıya çağırdığı, ancak yaşanan gerginlik nedeniyle şirket müdürünün seçilemediği, her ne kadar her yıla ilişkin mali yıl genel kurul toplantısının bir sonraki yılın ilk üç ayı içinde yapılması yasa hükmü gereği olsa da, toplantının yapılmaması halinde yasada bir yaptırım öngörülmediği, dilekçedeki anlatıma göre şirket yetkilisinin geçmiş yıllara ilişkin yapılmayan genel kurul toplantısının yapılması konusunda aldığı karar sonrasında 27.01.2023 tarihinde genel kurulun toplandığı, ancak yaşanan gerginlik nedeniyle toplantının tamamlanamadığı, şirket yetkilisinin yeni bir genel kurul toplantısı kararı almaması halinde ortakların TTK’nun 410, 411 ve 412. maddeleri hükümleri uyarınca mahkemeden genel kurul toplanmasını talep etme hak ve yetkilerinin bulunduğu, davacı tarafından bu maddelerde düzenlenen haklar kullanılarak bu davanın açıldığı, davanın niteliği itibariyle dava dilekçesinde iddia edilen şirket müdürünün şirketin taşınmazlarını satacağını öğrendiklerine ilişkin nedenlerin uyuşmazlık konusu olmaması nedeniyle HMK’nun 389. maddesi hükmü gereği şirkete kayyım atanması yönünde bir ihtiyati tedbir kararı verilmesinin mümkün bulunmadığı, müdür seçiminin genel kurulun vazgeçilmez ve devredilmez yetkilerinden olması nedeni ile davacının veya bir başka ortağın mahkemece tedbiren ve genel kurul toplantısı yapılmasına kadar müdür olarak atanmasına karar verilmesinin mümkün bulunmaması yanında bu gerekliliğe ilişkin hiçbir somut ve kanaat uyandıracak açıklamanın yapılmadığı ve delil sunulmadığı, yetkisi sona eren şirket müdürünün şirketin mal varlığını satması gibi olağan işlemleri yapma yetkisinin bulunmadığı, şirkete, ortaklara ve alacaklılara zarar veren işlemler yapması halinde ilgili işlemlerin iptalinin mümkün olabilmesi yanında zararın şirket müdüründen tahsili konusunda ortakların ve diğer ilgililerin yasal haklarını kullanmalarının mümkün bulunduğu, şirkette uzunca bir süreden beri devam eden kronik bir yönetimsizlik halinin bulunmadığı gerekçesiyle, davacının, mümkün olmadığı takdirde ortak …’ın şirket müdürü olarak, bu da olmadığı takdirde resen seçilecek bir yönetim kayyımının genel kurul toplantısı yapılıncaya kadar atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, TTK’nın 616/1-b maddesi uyarınca şirket müdürlerinin atanmaları ve görevden alınma yetkilerinin genel kurulunun vazgeçilemez ve devredilemez yetkilerinden olduğu, mahkemelerin bu konudaki yetkilerinin istisnai olduğu yönünde kurulan gerekçenin TTK hükümlerine aykırı olduğunu, keşide edilen ihtarnameye rağmen müdürün kötü niyetle genel kurulun toplanarak karar almasını engellemesi veya ısrarla toplantı çağrısı yapmaması halinde diğer ortakların haklarına helal gelmemesi adına gerekli tedbirlerin mahkeme nezdinde alınması gerektiğini, taleplerinin daimi olarak şirkete yönetim kayyımı atanması olmadığını, bir sonraki yapılacak genel kurula kadar mevcut yetkisiz, görevini yapmayan, savsaklayan müdür yerine geçici olarak tedbiren öncelikle müvekkilinin aksi kanaat olması halinde pay oranı dikkate alınmak suretiyle …’ın, bunun da olmaması halinde ise mahkemece re’sen tespit edilecek 3. kişinin geçici olarak atanması olduğunu, davalı şirket yetkilisinin görev süresinin sona ermesinin şirkette organ boşluğu anlamına gelmediği yönünde kurulan gerekçenin somut olayla bağdaşmadığını, mahkeme kararında şirket müdürünün yetkisinin 01.02.2023 tarihinde sona erdiğinin tespit edildiğini, mevcut müdürün 27.01.2023 tarihinde genel kurul için çağrı yaptığını, ancak genel kurulun ihtarname keşide edilmesine rağmen dava tarihi olan 14.02.2023 tarihine kadar yapılmadığını, şirketin 01.02.2023 tarihinden itibaren yetkisiz müdür tarafından idare edilmekte olduğunu, görev süresi dolmuş olsa dahi şirket müdürünün genel kurulu toplantıya çağırma ve yeni yönetim kurulu seçilinceye kadar acil işleri yapma yetkisinin bulunduğunu, HMK’nın 390/3. Maddesinde ihtiyati tedbir isteyen tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunun hükme bağlandığını, somut olayda dava dilekçesi ekinde sunulan ilanda şirketin bu zamana kadar 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019, 2020 yılı olağan genel kurul toplantısı yapmadığının, ayrıca Karşıyaka 5. Noterliği’nin 01.02.2023 tarihli ihtarnamesinin keşide edilmiş olması nazara alındığında yaklaşık ispatın mevcut olduğunu, mevcut yönetimin hukuka aykırı davranmasını engellemek ve ileride telafisi mümkün olmayan zararlar doğmaması adına kanun ve esas sözleşme uyarınca kendisine verilmiş görevleri yerine getirmeyen müdürü bir an evvel şirket yönetiminden uzaklaştırmanın ileride ne alacaklıların ne de ortakların zarar görmemesini sağlayacağını belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, davalı limited şirket genel kurulunun toplanmasına kadar davacının ya da dava dışı ortak …’ın tedbiren şirket müdürü olarak atanmasına, mümkün olmadığı takdirde TTK’nın 617/3 maddesi delaletiyle TTK’nın 411 ve 412 maddeleri uyarınca limited şirket genel kurul çağrısı yapılması ve genel kurul toplantısına kadar şirkete tedbiren yönetim kayyumu atanması istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
TTK’nın 412. maddesinde “(1) Pay sahiplerinin çağrı veya gündeme madde konulmasına ilişkin istemleri yönetim kurulu tarafından reddedildiği veya isteme yedi iş günü içinde olumlu cevap verilmediği takdirde, aynı pay sahiplerinin başvurusu üzerine, genel kurulun toplantıya çağrılmasına şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi karar verebilir. Mahkeme toplantıya gerek görürse, gündemi düzenlemek ve Kanun hükümleri uyarınca çağrıyı yapmak üzere bir kayyım atar. Kararında, kayyımın, görevlerini ve toplantı için gerekli belgeleri hazırlamaya ilişkin yetkilerini gösterir. Zorunluluk olmadıkça mahkeme dosya üzerinde inceleme yaparak karar verir. Karar kesindir.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda davacılar, mahkemeden davalı limited şirket genel kurulunun toplanmasına kadar davacının ya da dava dışı ortak …’ın tedbiren şirket müdürü olarak atanmasına, mümkün olmaması halinde şirket genel kurulunun toplantıya çağrılmasına yetki verilmesi ve genel kurulun toplanmasına kadar şirkete yönetim kayyumu atanması talebinde bulunmuş, mahkemece davacının ihtiyati tedbir istemi reddedilmiştir.
HMK’nın 390/3 maddesinde, ihtiyati tedbir isteğinin kabul edilebilmesi bakımından, ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konusunda tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaatin yeterli olacağı öngörülmüş olup, yasanın gerekçesinde de belirtildiği üzere yaklaşık ispat durumunda ise; hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte zayıf bir ihtimâl de olsa aksinin mümkün olduğu ihtimâlini de gözardı edemez. Dava açılmış olması tek başına ihtiyati tedbir kararı verilmesini gerektirmez. Karar tarihi itibariyle davacının ileri sürdüğü deliller tam olarak toplanmamış ve incelenmemiş ise yargılama aşamasında delillerin toplanıp incelenmesinden itibaren tedbir istemleri konusunda tekrar mahkemenin yaklaşık ispat şartları çerçevesinde talep üzerine değerlendirme yapabileceği açıktır. Talep ve karar tarihi itibariyle tüm deliller henüz toplanıp irdelenememiş olup, dosya içeriğindeki toplanan somut deliller ile anılan yasal düzenlemelere göre, dosyadaki mevcut deliller ile davanın mahiyeti yaklaşık ispat kuralıyla birlikte değerlendirildiğinde, ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığı belirlenmekle, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Bu durumda istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına gerekçesiyle, Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İhtiyati tedbir isteyen davacı yönünden istinaf karar harcı olan 296,40 TL’den peşin alınan 179,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 116,50 TL harcın ihtiyati tedbir isteyen davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle ihtiyati tedbir isteyen davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere 05.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.