Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/640 E. 2023/803 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/640
KARAR NO : 2023/803

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16.12.2022
NUMARASI : 2021/440 Esas
TALEBİN KONUSU : İhtiyati Tedbir
TALEP TARİHİ : 01.07.2021
KARAR TARİHİ : 25.05.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 25.05.2023

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.12.2022 tarih 2021/440 Esas sayılı kararın Dairemizce incelenmesi ihtiyati tedbire itiraz eden asıl ve birleşen dosyada davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP : İhtiyati tedbir isteyen vekili, davacı … ile birlikte dava dışı … Mahallesi … Caddesi No:… …/… adresinde mukim … Vergi Nolu … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi hakkında İzmir 11. İcra Müdürlüğünün 2021/5069 Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını, davaya ve takibe konu senetlerin ayrı ayrı 40.000 lira tutarlı olduğunu, tamamının düzenleme tarihinin 10.07.2020 olduğu, vade tarihlerinin sırasıyla 30.09.2020 vadeli, 31.10.2020 vadeli, 30.11.2020 vadeli ve 31.12.2020 vadeli 4 bono olduğunu, müvekkilinin davalı şirkete şahsı ile ilgili şahsı ile ilgili hiçbir hukuki ilişki olmadığı ve dolayısıyla borcu olmadığı halde icra takibine muhatap olduğu, İzmir 11. İcra Müdürlüğünün 2021/5069 Esas sayılı takip dosyasına konu 4 bono için, davanın esası hakkında verilecek karara kadar HMK.m.209 gereği takibin durdurulmasını ve devamında takibin müvekkil açısından iptalini, borçlu ve sorumlu olmadığının tespitini, itiraz edilen dava değerinin yüzde yirmisi oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
İTİRAZ : Mahkeme tarafından verilen ihtiyati tedbir kararının gerekçesi olarak 27/09/2022 tarihli bilirkişi raporunun gösterildiğini, davacının menfi tespit davası sonuçlanıncaya kadar takibin tedbiren durdurulması isteminin kabul edilemeyeceğini, zira yerleşik uygulamalar ve İİK’nın 72 maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında teminat karşılığında dahi ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini belirterek, ihtiyati tedbir kararına itirazlarının kabulü ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ederek Mahkemece verilen 23/11/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararına itiraz etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin 27.09.2022 tarihli raporuna göre takip konusu senetlerdeki yazıların davacının eli ürünü olmadığı, senetlerdeki imzaların ise kuvvetle muhtemel davacının eli ürünü olmadığının belirtildiği, buna göre somut olayda yaklaşık ispat koşulu sağlandığından, davacının ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, HMK 209 ve 389 maddeleri gereğince icra takibinin durdurulmasına, menfi tespit talebinin reddi halinde alacaklı lehine gecikme nedeniyle %20 tazminata hükmedileceğinden ve tazminat öncelikle ihtiyati tedbir nedeniyle alınacak teminattan karşılanacağından davacıdan takdiren %20 teminat alınmasına karar verilmiş, davalı birleşen dosya davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına itirazı üzerine 13.12.2022 tarihli oturumda; davalı-birleşen dosya davalısı vekilinin 23/11/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararına yönelik itirazının reddine, gerekçesinin ara kararla yazılmasına karar verilerek 16.12.2022 tarihli gerekçeli ara kararının oluşturulduğu görülmüştür.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, davacının menfi tespit davası sonuçlanıncaya kadar takibin tedbiren durdurulması isteminin kabul edilemeyeceğini, İİK 72.madde uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında teminat karşılığında dahi ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğinin yasa koyucu tarafından düzenlendiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Talep, ihtiyati tedbir kararına itiraza ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle itirazın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, bonolara dayalı başlatılan takiple ilgili olarak açtığı menfi tespit davasında takip dayanağı dört adet bonolardaki yazıların ve imzaların davacıdan sağdır olmadığını ileri sürerek, icranın durdurulmasına yönelik tedbir isteminde bulunmuş, mahkemece İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin 27.09.2022 tarihli raporundan sonra ihtiyati tedbir talebi kabul edilmiş, davalı vekilinin karara itirazı ise reddedilmiştir.
İİK’nın 72/3. maddesinde ” İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu geçikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
HMK’nın 209. maddesinde de yazı veya imza inkarına konu senedin herhangi bir işleme esas alınamayacağı belirtilmiştir.
Uyuşmazlık, takip başladıktan sonra HMK’nın 209. maddesi uyarınca tedbiren takibin durdurulmasına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 21.02.2014 gün ve 2013/1 E. – 2014/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararından önce temyiz yoluyla ihtiyati tedbir kararlarını incelerken HMK’nın 209. maddesinin uygulanabileceğini, imza inkarı halinde takibin durdurulmasına dair tedbir kararı verilebileceğini belirtmekteydi. Ancak ihtiyati tedbir kararlarına karşı temyiz yolu kapatılıp, istinaf mahkemelerinin de kurulmasıyla yakın tarihli bir karara rastlanması mümkün değildir.
Ne var ki, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi yakın tarihli kararlarında icra şikayetleriyle ilgili yaptığı temyiz incelemesi sırasında bu konuyu Yargıtay 19. Hukuk Dairesinden daha farklı ele almaktadır. Yargıtay 12. H.D’nin 30.04.2018 tarih 2016/31754E ve 2018/3908K sayılı kararında ” İcra ve iflas hukuku, icra ve iflas takiplerinin usul hukuku niteliğindedir. Bu hukuk dalının amacı, bir yandan takip alacaklısının alacağına kavuşması için borçlu veya üçüncü kişilerin çıkarabilecekleri zorlukları ortadan kaldırmak, diğer yandan kötüniyetli takiplere karşı takip borçlusunun kendisini korumasını sağlayacak hukuki çareler bulmak, bu arada takipten etkilenen üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak, takip işlemlerinin yapılması sırasında insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesini önlemektir. İcra iflas hukukunun en önemli kaynağı İcra ve İflas Kanunu olup, bu Kanun, icra ve iflas takibinden, tahsile kadar uygulanması gereken usul hükümlerini düzenlemektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra Ve İflas Kanunu’nda bir hüküm olmayan hallerde, ancak İcra ve İflas Kanunu’nda açıkça gönderme olması (İİK 50, 68/a-4 gibi) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması (zorunlu dava arkadaşlığı) hallerinde uygulanabilir. Bu ilkeler ışığında HMK’nun 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisi değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” Bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak İcra Ve İflas Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır.
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte, takibe konu kambiyo senedi altındaki imzaya itiraz, İİK’nın 170. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden, imza inkarı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında, sonraki genel kanun olan HMK’nun 209. maddesi uygulanamaz. İmza itirazı, İİK’nun 170/1. maddesi uyarınca satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz. Ancak icra mahkemesi itirazla ilgili kararına kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir (İİK 170/2).
Öte yandan sahtelik iddiasının imza itirazı dışındaki bir nedene (yazıda sahtelik) dayanması halinde Dairemiz, İcra ve İflas Kanunu’nda bir düzenleme bulunmadığından HMK’nun 209. maddesinin uygulanması gerektiği görüşünde iken, daha sonra içtihat değişikliğine gidilerek, senet üzerinde bulunan yazıdaki sahtelik iddiasının borca itiraz niteliğinde olup, bu konunun da İİK’nun 169/a maddesinde düzenlenmiş olması nedeniyle, HMK’nın 209. maddesinin bu yönden de uygulama yerinin olmadığı görüşü benimsenmiştir.
İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından kesin hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz. Bu nedenle borca veya imzaya itirazın incelenmesi sırasında sahtelik iddiasına dayalı olarak genel mahkemelerde açılan davaları bekletici mesele yapamayacağı gibi takibin durdurulmasına da karar veremez. Sadece İİK.nın 169/a-2. maddesi uyarınca itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin muvakkaten durdurulmasına karar verebilir. İcra mahkemesince takibe konu alacakla ilgili bir karar verilmiş olması, aynı alacak hakkında genel mahkemelerde dava açılmasına engel oluşturmaz.
Yukarıda açıklanan ilke ve kurallar ışığında, takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, HMK’nın 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmaz. Anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur.” görüşüne yer verilmiştir. Yargıtay 12.HD’nin 20.04.2015 tarih 2015/1965 E., 2015/1028 K. sayılı kararı da bu yöndedir.
Dairemizce Yargıtay 12. H.D’nin görüşüne iştirak edilmiştir. Zira İİK’nın 72/3. maddesinde özel ve açık bir düzenleme var iken ve HMK’ya açık atıf yapılmamışken HMK’nın 209. maddesindeki genel düzenlemenin uygulanması mümkün değildir. Aksinin kabulü kötü niyetli imza inkarlarına yol açacağı açıktır. Buna göre, İİK’nın 72/3. maddesi uyarınca menfi tespit davasında takip başladıktan sonra ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğinden davacı tarafça teminat karşılığı ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi de istenmediği için ihtiyati tedbir talebinin reddi gerekmektedir. Böylelikle, mahkemece icra takibinin tedbiren durdurulmasına dair kararına karşı yapılan itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken ihtiyati tedbire itirazın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati tedbire itiraz eden davalı … Sanayi Ticaret A.ş vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16.12.2022 tarih, 2021/440 E. sayılı ihtiyati tedbire itirazın reddine dair ara kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davalı vekilinin ihtiyati tedbire itirazının kabulü ile İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23.11.2022 tarih, 2021/440 E. sayılı ihtiyati tedbir kararının KALDIRILMASINA,
3-İstinaf yoluna başvuranın ödediği istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle ihtiyati tedbire itiraz eden davalı tarafından yapılan 492,00 TL istinaf yoluna başvuru harcı, 40,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 532,00 TL yargılama giderinin ihtiyati tedbir talep eden davacıdan alınarak, ihtiyati tedbire itiraz eden davalıya verilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere 25.05.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.