Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/593 E. 2023/498 K. 03.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1238
KARAR NO : 2023/517

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13.03.2020
NUMARASI : 2018/168 E. 2020/119 K.

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 06.04.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06.04.2023

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.03.2020 tarih 2018/168 E. 2020/119 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalının müvekkil şirketin AOSB Çiğli adresindeki fabrikasında 28/04/2014-01/07/2017 tarihleri arasında “Dış Satış Sorumlusu” 01/07/2017-21/01/2018 tarihleri arasında “Dış Satış Uzman Yardımcısı” olarak görev yaptığını, davalının son brüt aylık ücretinin 2.988,94 TL olduğunu, davalının, müvekkil şirket fabrikasındaki işinden 21/01/2018 tarihinde istifa ederek ayrıldığını, taraflar arasındaki 28/04/2014 tarihli “Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesi”nin 4. Maddesinde rekabet yasağı ve cezai şart öngörüldüğü, davalının 28/04/2014 tarihli “Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesinin 4. Maddesindeki bu rekabet yasağına rağmen, işten ayrıldığı 21/01/2018 tarihinden hemen sonra, müvekkil şirketin rakibi “… A.Ş”nin AOSB Çiğli adresindeki fabrikasında yine satış departmanında iş başı yaptığını, müvekkil şirketin rakibi “… A.Ş”nin müvekkil şirketle aynı konuda faaliyette bulunmakta olduğunu, davalının, müvekkil şirkette, satış ve pazarlama bölümünde Dış Ticaret Sorumlusu ve devamında Dış Satış Uzman Yardımcısı olarak çalıştığını, davalının müvekkil şirket içerisindeki konumu davalının müvekkil şirketin ticari, sınai, satış, pazarlama, ihracat, dış satış hassas bilgilerine kolaylıkla erişebilmesinin mümkün olduğunu, müşterilerle birebir ilişki kurmasının gerekli bulunduğunu, davalının bulunduğu pozisyon gereği şirket organizasyon yapısında stratejik müşteriler ve bölge satış yöneticisine bağlı olup, bu durumun davalının stratejik ve hassas bilgilere erişimini kolay hale getirdiğini, bu halde müvekkili şirketin fiyatlandırma nitelikleri, fiyatlandırmada kullanılan ölçütlere ve sabit fiyat uygulamalarına hakim durumda olduğunu, davalının müşterilere ve ürün portföyüne erişme imkanı, rekabet ortamı içerisinde müvekkili şirketin fiyatlandırma nitelikleri, fiyatlandırmada kullanılan ölçütleri ve sabit fiyat uygulamalarına hakim olması, müvekkil şirketi ve rakipleri tanıma fırsatının olması hususlarının bir arada değerlendirilmesi halinde davalının teknik bilgi ve şirketin sırlarına erişmesinin oldukça kolay olduğu ve müvekkil şirketin faaliyet alanında faaliyet gösteren bir firma ile çalışmasının rekabet yasağına açıkça aykırılık teşkil edeceğini, davalının halen … A.Ş’nin AOSB … Sok. No:… Çiğli adresindeki İzmir… fabrikasında “satış müdürü” görevini yürüttüğünü, müvekkil şirketin rakibi … A.Ş’de çalışmaya başlayan ve müvekkil şirketteki çalışmaları esnasında dış satışlardan sorumlu olan davalının, bu kapsamda müvekkili şirkete olan sadakat yükümlülüğü ile bunun bir yansıması olan rekabet yasağı şartına aykırı hareket ettiğini, davalının, müvekkili şirket iş yerindeki çalışması sırasında elde ettiğini, firmaya ait ticari, sınai ve teknolojik sırları kullanarak rakip bir müessesede çalışmamayı kabul ve taahhüt etmesine rağmen, buna aykırı hareket ederek, müvekkili şirkete ait ticari, sanayi ve teknolojik, satış, pazarlama ve ihracat sırlarını, rakip “… A.Ş’nin fabrikasında kullanma imkanına sahip olduğunu, bu suretle, davalının rekabet yasağı şartına ve hükmüne aykırı hareket ettiğini, müvekkili şirkete iş sözleşmesinin anılan maddesinde öngörülen brüt ücretinin 6 katı tutarındaki cezai şartını ödemek zorunda olduğunu, bu nedenlerle sözleşmede öngörülen son brüt aylık ücretinin 6 katı tutarındaki cezai şart tutarı olarak 17.933,64 TL’sinin yasal faizi ile birlikte tahsilini tahsiline, davalıya ve rakip firma … A.Ş’ye karşı fazlaya ilişkin haklarıyla her türlü talep ve dava haklarının saklı tutulmasına, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, müvekkili …’ün, davalı şirkette 28/04/2014-01/07/2017 tarihleri arasında “dış satış sorumlusu”, 01/07/2017-21/01/2018 tarihleri arasında “dış satış uzman yardımcısı” olarak çalıştığının doğru olduğunu, müvekkilinin, işe girerken 28/04/2014 tarihinde birçok belge imzalamış ve imzaladığı belgeler arasında “Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesi”nin de olabileceğini, davalının işe girerken, davacı firma ve ürettiği ürünler hakkında herhangi bir bilgi sahibi olmadan, davacı firmanın ürettiği ürünün sektörün özel bir ürünü olup olmadığını bilmeden, işe girebilmek için iradesi dışında imzaladığı Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesinin geçersiz olduğunu, Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesinde kararlaştırılan cezai şartın koşullarının oluşup oluşmadığı hususunun taraflar arasındaki uyuşmazlığı oluşturduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde beyan ettiği gibi, müvekili, davalı şirkette 28/04/2017-01/07/2017 tarihleri arasında “dış satış sorumlusu”, 01/07/2017-21/01/2018 tarihleri arasında “dış satış uzman yardımcısı” olarak çalıştığını, yani, davalının, davacı iş yerinde alt kademede çalıştığını, davacı tarafın, dosyaya sunduğu iş yeri kayıtları içerisinde mevcut olan satış bölümü organizasyon şeması incelendiğinde davalının satış bölümü organizasyon şemasının en altında yer almakla olup; bir üst amirinin Stratejik Müşteriler ve Bölge Satış Yöneticisi … , Stratejik Müşteriler ve Bölge Satış Yöneticisi … amiri Satış Müdürü …’ın olduğunu, dava dilekçesinde belirtildiği gibi davalının, davacı iş yerindeki son brüt aylık ücreti 2.988,94 TL olduğunu, davalının davacı iş yeri için önemli bir pozisyonda çalışmış bir çalışan olmuş olsa idi, ücretinin dava yüksek olacağını, davalının, davacı şirketin satış bölümünün en alt seviyesinde çalıştığı için, davacı şirketin sınırlı bir çevre tarafından bilindiğini, başkaları tarafından kolaylıkla öğrenilemeyecek, saklı kalmasında işverenin haklı bir menfaati bulunan ve işverence saklı kalması arzu edilen olguları bilmesinin mümkün olmadığını, davalının sektörde lider bir firma olan … A.Ş’den hem daha iyi konumda, hem de daha iyi ücretle teklif alması üzerine, her çalışan gibi bu olumlu teklifi değerlendirerek davacı şirketteki tazminat haklarından vazgeçerek istifa ederek ayrıldığını, fakat davalıya feshe bağlı olmayan prim alacaklarının bugüne kadar ödenmediğini, davalının eski iş yeri davacı ile yeni iş yeri … A.Ş’nin rakip firma olmasının mümkün olmadığını, ambalaj fiyatlarında fiyatların üç aşağı beş yukarı aynı olduğunu, fiyat bilgilerinin diğer firmada kullanılmasının mümkün olmadığını, davalının … A.Ş’nin … bölümünün yurt içi satışında yönetici olarak çalışmasında davacı şirketinin önemli bir zarara uğrama ihtimalinin bulunmadığını, buna göre rekabet etmeme taahhüdü, ancak işçinin işverenin müşteri çevresi ile iş ve üretim sırlarına ait bilgileri kullanarak iş verene önemli bir zarar verebilme ihtimalinin bulunduğu hallerde geçerli olacağını, davacı tarafın uğradığı veya uğrayabileceği zararın dereceği konusunda bir açıklamada bulunulmadığını, rekabet sözleşmelerinin geçerlilik koşullarına ilişkin Borçlar Kanunu’ndaki düzenlemelerin emredici nitelikte olduğunu ve bunlardan herhangi birinin eksikliğinin sözleşmenin butluğunu gerektirdiğini, dava konusu 28/04/2014 tarihli Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesindeki eksikliklerin belirtildiğini ve Borçlar Kanunundaki emredici düzenlemeler uyarınca davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, gerçeğe ve hukuka uygun görülmekle hükme esas alınan bilirkişi raporları ile de belirlendiği üzere, taraflar arasındaki her iki tarafa da borç yükleyen hukuksal işlem niteliğindeki hizmet sözleşmesinin 12.maddesi ile bir yıl süreli ve Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesi’nin IV.maddesinde iki yıl süreli rekabet yasağı getirildiği, süre şartının yerine getirilmiş olduğu, yine aynı madde uyarınca rekabet yasağının coğrafi sınırlarının İzmir, Manisa, Gaziantep, İstanbul, Balıkesir, Ankara, Bursa, Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesi’nin IV.maddesinde de belirlenen coğrafi sınırların İzmir, İstanbul ve Manisa illeri olarak belirlendiği, davalının davacı şirketten ayrıldıktan sonra işe başladığı dava dışı … firmasının sektörde rakip oldukları ve benzer nitelikte ürünler ürettiği tespit edilmiş olmakla, davacının taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davalının sözleşmeye aykırı olarak rekabet yasağını ihlal ettiği tespit edilerek, davalının son aldığı aylık brüt ücreti üzerinden hesaplanan (2.988,94 x 6) = 17.933,64-TL isteyebileceği sonucuna davanın kabulü ile, 17.933,64-TL’nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, davalının işe girerken 28.04.2014 tarihinde birçok belge imzalamış ve imzaladığı belgeler arasında “Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesi” de olabileceğini, ancak iradesi dışında imzaladığı Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesi geçersiz olduğunu, Davalı işçinin, davacı şirketin müşteri çevresine veya iş sırlarına nüfuz etme olanağının bulunmadığını, davacının davalı şirkette 28.04.2014 – 01.07.2017 tarihleri arasında “Dış Satış Sorumlusu”, 01.07.2017 -21.01.2018 tarihleri arasında “Dış Satış Uzman Yardımcısı” olarak çalıştığını, bu sebeple alt kademede bulunduğunu, iş yerindeki son brüt aylık ücretinin 2.988,94.-TL olduğunu, davalı …’ün sektörde lider bir firma olan … A.Ş.’nden hem daha iyi konumda, hem de daha iyi ücretle teklif alması üzerine, her çalışan gibi bu olumlu teklifi eşinin hamile olması, ekonomik olarak çok sıkışık olmaları ve kirada oturmaları sebebi ile değerlendirmiş ve davacı şirketteki tazminat haklarından vazgeçerek istifa ederek ayrıldığını, …. A.Ş. ile, … A.Ş.’nin rakip firma olmadığını, zira söz konusu şirketin teknolojisine, teknik bilgisine ve müşteri çevresine ihtiyacı bulunmadığını, müşteri çevrelerinin de farklı olduğunu, davalı …’ün … A.Ş.’nin … bölümünün Yurt İçi Satışında Yönetici olarak çalışmasında, davacı ….A.Ş.’nin önemli bir zarara uğrama ihtimali bulunmadığını, BK. m.444/f.2’de bahsi geçen “hissolunacak derecede bir zarar” kavramının, “önemli zarar” olarak anlaşılması gerektiğini, davalının davacı şirkette üretimde çalışmadığını, davalının bildiği ve uzmanlaştığı alanda çalışmasını yasaklamak BK. 445. maddesine ve Anayasa`da düzenlenen Temel Hak ve Özgürlükler arasında yer alan “Çalışma ve Sözleşme Hürriyetine”ne aykırı olduğunu, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye maruz bıraktığını, 28.04.2014 tarihli Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesindeki eksikliklerin, Borçlar Kanunu’ndaki emredici düzenlemeler uyarınca davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığını, davalı işçinin imzaladığı iş sözleşmesini okumadığı gibi, Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesi de okumadan imzaladığı belgeler arasındadır. Zira davalı müvekkil süre, konu ve yer bakımından ekonomik hayatını geliştirme özgürlüğünü sınırlandıran rekabet yasağı ile ilgili iş sözleşmesine hüküm konulmasına rıza göstermemiş olup; kendi rızasıyla rekabet yasağı sözleşmesine taraf olmuş değildir. Dolayısıyla davalı müvekkilin işe girerken davacı firma ve ürettiği ürünler hakkında herhangi bir bilgi sahibi olmadan, davacı firmanın ürettiği ürünün sektörün özel bir ürünü olup olmadığını bilmeden, işe girebilmek için iradesi dışında imzaladığı sözleşmelerde yer alan rekabet yasağı hukuken geçersiz olduğunu, bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, davalı …’ün eski işyeri davacı … A.Ş. ile yeni işyeri … A.Ş.’nin rakip firma olması mümkün olmadığını, zira … firmasının sektöründe lider bir firma olup; davacı … firmasının teknolojisine, teknik bilgisine ve müşteri çevresine ihtiyacı bulunmadığını, zaten bahsi geçen firmaların müşteri çevrelerinin de farklı olduğunu, bu hususların dinlenen tanık beyanlarından da anlaşıldığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için, davalının bu konuda fikir sahibi olduğu varsayılsa bile; davacı şirket ile … A.Ş.’nin aynı faaliyet alanında bulunmadığı, müşteri portföylerinin farklı olduğu, dolayısıyla davalının … A.Ş. adına rekabet avantajı sağlayamayacağının aşikar olduğunu, Yargıtay kararlarına göre iş hukukunda işçi yararına yorum ilkesinin bir sonucu olarak sadece işçi aleyhine yükümlülük öngören cezai şart hükümleri geçersiz sayıldığını, hatta TBK md.420 hükmünde de benzer bir şekilde “hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir” denildiğini, Borçlar Kanunu’nun 161/3 maddesindeki emredici düzenleme nedeniyle hakim fahiş gördüğü takdirde ceza koşulundan resen indirim yapmak zorunda olduğundan davalı işçinin sorumlu olduğu miktar olarak belirlenen tutardan çalışılan ve çalışılmayan süreler göz önüne alınarak indirime gidilmelidir” dendiğinden davanın reddine karar verilmemesi durumu söz konusu ise davalı işçinin sorumlu olduğu miktar olarak belirlenen tutardan çalışılan ve çalışılmayan süreler göz önüne alınarak indirime gidilmesini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, haksız rekabet yasağına aykırılık nedeniyle iş akdinin sonlanmasından sonra davalıdan cezai şart istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Öğretide rekabet yasağı sözleşmesi, işçinin iş ilişkisi içinde işverenin müşterilerine nüfuz etmesi yahut iş sırlarına vakıf olması nedeniyle hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra belirli bir faaliyet alanında belirli bir coğrafi bölgede ve belirli bir zaman dilimi içerisinde işçinin işverenle rekabet teşkil eden davranış içerisine girmesini yasaklayan sözleşmeler olarak tanımlanmaktadır. Rekabet etmeme taahhüdünü içeren bu sözleşmeyle işçi işverene karşı hizmet sözleşmesinin bitiminden sonrasına yönelik olarak menfi bir yükümlülük, bir yapmama borcu altına girmektedir. Başka bir deyişle rekabet yasağı sözleşmesi ile işçinin ekonomik faaliyet özgürlüğüne ve ekonomik geleceğine kısmen dahi olsa sınırlama getirilmektedir (Sabah Altay, Türk Borçlar Kanunun Hükümlerine Göre İşçi ile İşveren Arasında Yapılan Rekabet Yasağı Sözleşmesi, Mühf-Had, C.14, sy.3, s.179 vd.).
Rekabet yasağı kaydının geçerli olabilmesi için işçinin, hizmet ilişkisi içinde olduğu işverenin müşteri çevresi ve üretim sırları gibi ticari sırları bilebilecek bir pozisyonda çalışması ve bu bilgileri önceki işverenle rakip durumunda olan yeni işveren ile paylaşabilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Bu anlamda, ayrılan işcinin yeni işyerinde aynı pozisyonda çalışması da şart değildir. Keza rekabet yasağının varlığı için ayrılan işçinin, önceki işverene fiilen bir zarar vermesi şart olmayıp, zarar verebilme risk ve ihtimalinin varlığı yeterlidir. Rakip firmalarla paylaşması ve nüfuz etme imkanının bulunup bulunmaması önem arz etmektedir. (Bakınız, Yargıtay 11. HD’nin 06/03/2019 tarihli, 2018/3705 Esas ve 2019/1860 Karar sayılı, 10/05/2017 tarihli, 2015/15290 Esas ve 2017/2808 Karar sayılı kararları)
Rekabet yasağı iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin olarak yapmama (ileriye yönelik) edimini içeren akit niteliğindedir. 6098 sayılı TBK.’nın 444/2. maddesi “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir” hükmü haiz olup, anılan madde hükmü uyarınca rekabet yasağının işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması halinde geçerli olacaktır.
İDM tarafından taraf delillerinin toplanıldığı, yine taraflarca gösterilen tanıkların dinlenildiği, dosya üzerinden bilirkişilere verilen yerinde inceleme yetkisi kapsamında bilirkişi incelemelerinin yaptırılarak konusunda uzman üçlü heyetten alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, taraflar arasında yapılan 26/03/2014 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesinin davalının davacı ya ait … So k. No:… AOSB Çiğli Izmir adresinde bulunan … SGK işyeri sicil numarasıyla tescilli işyerinde 28/04/2014 tarihinde satış sorumlusu olarak işe başladığı, İş Sözleşmenin 12. Maddesinde, ” … çalışanın çalışması süresi içerisinde elde ettiği firmaya ait ticari, sınai, teknolojik sırları kullanarak kendi namına işverenle rekabet edecek bir iş yapmamayı, iş veren ile aynı sektörde faaliyette bulunan İzmir, Manisa, Gaziantep, İstanbul, Balıkesir, Ankara, Bursa illerindeki bir rakip müessesede çalışmamayı ve yine rakip bir müessesede ortak veya diğer bir sıfatla bulunmamayı elde ettiği bilgileri rakip müesseseye satmamayı, aktarmamayı kabul ve taahhüt ettiği, çalışan üretilen ve satılan ürünlerin aynısını veya benzerlerini konu edilen ve ülke sınırları içinde bulunan firmalarda, iş sözleşmesinin çalışanın kendi isteğiyle veya işverenin haklı yada geçerli sebeple fesih ile sona ermesine müteakip bir yıl süre ile kısmen dahi olsa çalışamayacağı, belirtilen şekilde iş sözleşmesinin sona ermesi halinde işveren çalışanın eğitimi için yapmış olduğu tüm masrafları çalışandan faiziyle birlikte talep etme hakkına sahip olacağı, rekabet yasağının ihlali halinde 6 aylık son bürüt ücret tutarında cezai şart ödeneceği şeklinde hüküm bulunduğu, iş sözleşmesi ile birlikte aynı tarihte yapılan “Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesi” IV. Maddesinde, ” … Çalışan işveren tarafından üretilen polietilen filmi ve benzerleri ürünlerin aynısını veya benzerlerini imal eden ve İzmir, İstanbul ve Manisa şehirlerinde bulunan firmalarda iş sözleşmesinin işçinin kendi isteğiyle ayrılması veya işverenin 4857 sayılı İş Kanunu’nun md.25/1I çerçevesinde haklı yada performans veya davranışlar nedeniyle geçerli sebeple feshi ile sona ermesini müteakip iki yıl süre ile kısmen dahi olsa çalışamaz sözleşme çerçevesinde belirlenen şartlara aykırı davranarak rekabet yasağını yada saklama yükümlülüğünü ihlal eden işçi … A.Ş. ye ” altı aylık son brüt ücret tutarında” cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” şeklinde kararlaştırıldığı, davalı tarafından davacıya verdiği ihbarname ile 21.01.2018 tarihinde işyerinden istifa ederek ayrıldığı, son aylık brüt ücretinin 2.988,94TL olduğu, dosyaya sunulan ve yerinde yapılan incelemede, davalının … firmasında 22.01.2018 tarihinde “satış yöneticisi” olarak ve brüt 6.152,00TL maaşla çalışmaya başladığı, her iki firmanın, yıllık üretim kapasitesine bakıldığında farklı nitelik ve farklı aşamada ürün ürettiği görülmekte ise de, 23.05.2019 günü davacı ve dava dışı şirketlerin yukarıda belirtilen açık adreslerinde yapılan keşifte, benzer nitelikte ürünler üretildiğinin bilirkişiler tarafından tespit olunduğu, davalının sözleşmenin “üretilen ve satılan ürünlerin aynısını veya benzerlerini konu edilen ve ülke sınırları içinde bulunan firmalarda fesi tarihini takiben 1 yıl süre içinde kısmen dahi olsa çalışmayacağı” maddesine aykırı olarak 22.01.2018 tarihinde dava dışı … A.Ş. de “Satış Yönetiıcısı” görevi ile işi başlamış olduğu, sözleşmenin 12. maddesinde “rekabet yasağına aykırı davranılması halinde çalışanın eğitimi için yapmış olduğu tüm masrafları çalışandan faiziyle birlikte talep etme hakkına sahip olacağı” şeklinde düzenlemeye yer verildiği anlaşılmıştır.
Yasal düzenlemeler ve yerleşmiş Yargıtay içtihatları dikkate alınarak rekabet yasağının işçinin ekonomik hayatını geliştirme özgürlüğünü sınırlamakta olmakla birlikte bu hakkın ancak kendi iradesiyle sınırlandırılabileceğini, bu sınırlandırmanın işçinin iş sözleşmesine bu hususta hüküm konulmasına rıza göstermesi veya kendi rızasıyla rekabet yasağı sözleşmesine taraf olmasıyla mümkün olabileceği, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin 12.maddesi ile Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesi’nin IV.maddesi ile getirilen rekabet sınırlamalarının bu kapsamda geçerli bulunduğu, söz konusu sözleşmelerdeki taahhüt sürelerinde herhangi bir yasaya aykırılığın bulunmadığı davalının davacı şirketin iştigal konusu dışında iş bulabileceği ve iktisadi geleceğinin tehlike altında olmayacağının değerlendirilerek rekabet yasağı taahhütnamesinde yer alan yerler bakımından yapılan kısıtlamanın da davalının yazılı onayı alınarak ve yerel bazda yapılmakla taraflar arasında kararlaştırılan rekabet yasağı taahhütnamesinin geçerli bulunduğu, davalının son aldığı aylık brüt ücretin 6 katı tutarındaki tazminatı ödeme yükümlülüğünün bulunduğu yönünde alınan bilirkişi heyet rapor ve ek raporları olayın oluş şekline uygun, denetime ve hükme esas almaya elverişli nitelikte görülmüş, davalı vekilinin istinaf istemleri yerinde görülmemiştir.
Öte yandan TBK’nın 182/3.maddesinde “Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” şeklinde cezanın indirilmesi şeklinde yasa koyucu tarafından düzenlenmiş, bu husustaki istinaf nedenlerinin irdelenmesinde davalının davacı şirkette görev yaptığı süreçte en son almış olduğu brüt aylık tutarının 2.988,94 TL olduğu ve taraflar arasında kararlaştırılan cezai şart tutarının bu miktarın 6 katı tutarında olan 17.933,64 TL olarak belirlendiği anlaşılmakla, cezai koşulunun somut olayda “aşırı” olarak kabul edilemeyeceği değerlendirilmekle, İDM’nin belirlenen cezai şart tutarından indirim yoluna gitmemiş olması yerindedir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuran davacının dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 1.225,04 TL’den peşin alınan 360,66 TL’nin mahsubu ile bakiye 864,38 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 06.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.