Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/555 E. 2023/1544 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/555
KARAR NO : 2023/1544

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2022
NUMARASI : 2021/131 Esas 2022/965 Karar
DAVANIN KONUSU : Adi Ortaklığın Fesih ve Tasfiyesi – Alacak
KARAR TARİHİ : 01.11.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 01.11.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 23.12.2022 gün ve 2021/131 Esas 2022/965 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, … ili … ilçesi … mahallesinde kaim ve tapunun … Ada … parsel sayılı taşınmaz üzerinde dava dışı arsa sahipleri …, … ve … ile İzmir 30. Noterliğinin 01.07.2016 tarih ve 18744 yevmiyeli düzenleme şeklinde Satış Vaadini Havi Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmeye göre müteahhit sıfatı davacı ile davalı şirket birlikte sahip olduğunu, sözleşmenin düzenlenmesinin ardından gerekli masraflar ve izin, belge gibi işlemleri müvekkilinin takip ettiğini ve masrafları tek başına yaptığını ancak inşaat işlemlerine davalının yalnız olarak başladığını ve davacının müteahhitlik yapmasına izin vermediğini, Karşıyaka 3. Noterliğinin 03.01.2018 tarihli ve 00240 yevmiyeli numaralı ihtarnamesi ile sözleşme gereği, 2.000,00 TL kentsel dönüşüm bedeli, 6.000,00 TL yıkım bedeli, 7.000,00TL proje çizim bedeli (5.000,00 + 2.000,00) 3.500,00 TL emlakçı komisyon belgesi 3.500,00 TL emlakçı komisyon bedeli, 1.845,33 TL Çiğli Belediyesi çevre temiz. vergisi, 157,51 TL Çiğli belediyesi bina vergisi, 170,00 TL Çiğli Belediyesi yıkım bedeli,1.100,00 TL noter işlem bedeli , 401,99 TL noter işlem bedeli, 421,59 TL noter işlem bedeli, 950,00 TL harita tekn. ücreti, 750,00 TL harita tekn. ücreti, 36,00 TL tapu masrafı, 22,80 TL tapu harç, 150,00 TL müracaat tetkik harcı, 450,00 TL mühendis işlem bedeli, 250,00 TL bina yıkım izin ücreti, olmak üzere toplamda 28.705,22 TL masrafının bulunduğunun davalıya bildirildiğini, yapılan masraflar yanında davacının ticari kazancının bulunduğunu, ticari itibar kayıplarının olduğunun da ihtar ile bildirildiğini, ancak davalı tarafça geri dönüş olmadığını, davalı tarafça, inşaata girilmelerinin engellendiği ve birlikte inşaat yapılmış olsaydı, müteahhit olarak davacının kazanç sağlayacağını ancak davacının bu kazançtan mahrum olduğunu ileri sürerek masraflarının belirli olmasına rağmen, müteahhitlik yapmalarına izin verilmemesi ile, sözleşmeden ve inşaat işinden doğan ticari kazançları ile yaşanan olay ile oluşan ticari itibar kaybı neticesinde meydana gelen zararlarının tespiti ile alacaklarının belirlenerek fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla arttırmak üzere ve şimdilik 5.000,00TL ticari kazanç kaybının ve 28.705,22-TL masrafın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 11.11.2022 tarihli ıslah dilekçesi ile, ticari kazanç kaybı yönünden 5.000,00-TL lik talebini 69.895,02 TL’ye arttırmıştır.
CEVAP: Davalı vekili, davayı kabul etmediklerini, davalı ile davacının … ili … İlçesi … Mah. kain ve tapunun … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerinde taşınmaz malikleri dava dışı …, … ve … ile İzmir 30. Noterliğinin 01.07.2016 tarih ve 18744 Yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Satış Vaadini havi Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi imzaladığını, sözleşmede tarafların birlikte yüklenici- müteahhit olarak yer aldıklarını, tarafların sözleşmenin imzalanmasıyla birlikte gerekli işlemlere başladığı ve inşaatın yapılması için gerekli tüm işlemler birlikte takip ettiklerini, işlemler devam ederken davacının davalı şirket yetkililerine haricen inşaatın yapımı konusunda yeterli nakdi sermayesinin bulunmadığını, inşaatın yapımı için kaynak bulamadığını söylediğini ve davalı şirketin de davacının kaynak bulmasını beklediğini ancak davacının gerekli kaynağı bulamaması sebebiyle sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmek ve inşaatı süresinde bitirerek temerrüde düşmemek için inşaatın yapımına başlamak suretiyle sözleşmeye devam ettiklerini, sözleşmenin işin süresi başlıklı 7.maddesinde inşaatın süresi “İnşaat ruhsatı işbu sözleşmeden itibaren 5 ay içerisinde alınacaktır. beş ay içerisinde alınmadığı takdirde arsa sahibinin işbu sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih hakkı vardır. inşaat ruhsatından sonra (10) aydır.” diye belirlendiğini, davalının sözleşmedeki süre içerisinde inşaatı tamamlayarak teslim edip cezai şart ödememek için inşaatın yapımına devam ettiğini, davalının bu şekilde hareket etmesinin davacının da menfaatine olup davacıyı da sözleşmeye aykırı hareket etmekten koruduğunu, davacı tarafından maddi kaynak bulma sıkıntısı giderilemediğini ve inşaatın mevcut durumda tamamen davalı tarafından yaptırıldığını, davacı tarafından bu hususun bilindiğini davalının davacının müteaahitlik yapmasına engel olmasının söz konusu olmadığını, davacının kendi isteği ve maddi olarak kaynak bulamaması sebebiyle inşaata dahil olmadığını, davalı şirketin sözleşmeye aykırı davrandığı iddiasının da kabulü mümkün olmadığını, davalı şirket tarafından Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin gereğinin yerine getiriliyor olması sözleşmeye aykırılık değil sözleşmenin gereğinin yerine getirilmesinin gösterdiğini, davalı şirketin inşaata davacı tarafından gönderilen ihtar döneminde başlamadığını, inşaat sözleşme gereğince süresinde başlandığını ve inşaat tamamlanma aşamasına geldiğini, sözleşmeye konu inşaat dava tarihi itibariyle son aşamada olup bitmek üzere olduğunu, davacı tarafından iddia edildiği gibi inşaata dahil olup müteaahitlik yapmak istemesine dair herhangi bir talebi olunmadığını, davalıya bu konuda yazılı veya sözlü olarak bir talepte bulunulmadığını, aksine inşaatın yapımı için maddi imkanının veya kaynak bulmasının mümkün olmadığını beyan ettiğini, davalı tarafından inşaat bitirme aşamasına geldikten sonra davacı tarafından ihtar gönderilmesi ve işbu davanın açılması kötüniyetli olduğunu, inşaat süresi boyunca hiçbir talebi olmayan davacı inşaat bitme aşamasına geldiğinde kazanç kaybını talep etmesinin reddinin gerektiğini, davacı tarafça ödediği belirtilen belgelerin davalıya ibraz edilmediğini, davalı tarafından tekrar davacı ile irtibata geçilip, belgelerin ibrazı karşılığında ödeme yapılacağı tarafına bildirildiğini ancak davacı tarafından yine herhangi bir belge ibraz edilmeyerek bu davanın açıldığını savunarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BAM 4.HUKUK DAİRESİNİN KALDIRMA KARARINDAN ÖNCEKİ İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, … tarafından dava dosyasında delil olarak sunulan -17.853,89.-TL tutarındaki belgeli ve -10.851,33.- TL tutarındaki belgesiz olmak üzere toplam – 28.705,22-TL harcama yapıldığının tespit edildiği, bu harcamaların ve davalı … Ltd defter ve kayıtlarında yer alamadığı, kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu inşaatın başlangıcında yapılması gereken harcamaların davalı … Ltd tarafından yapılmış olduğunu gösteren kayıtlara davalı defterlerinde rastlanamadığı dosya içine alınan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; bilirkişi raporuyla da hesap edildiği üzere, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince davacı tarafından sözleşmenin konusu olan inşaatın yapımı için sözleşmenin devam edeceği inancı ile belgeli ve belgesiz olarak toplamda -28.705,22-TL harcama yapıldığı tespit edilmiş olup, davacının kazanç kaybına uğradığı iddiasını ispatlayamadığı anlaşılmakla bu talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
BAM 4.HUKUK DAİRESİNİN 2019/277 ESAS 2021/342 KARAR SAYILI KALDIRMA KARARI: İlk derece mahkemesi’nce uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin (..adi ortaklığın varsa defterinin, hesabının taraflardan istenilmemesi, ortaklığın süresi ve sona ermesi ile ilgili gerekirse tanıkların dinlenmemesi, inşaatın yapımına yönelik adi ortaklığa ilişkin 6098 Sayılı TBK’nun 642 ve devamı maddelerine uygun rapor alınmamış olması, aşamalı tasfiye usulünün uygulanmaması …) toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin 16/10/2018 tarihli kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkra (a-6) bendi gereğince esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, davacı vekilinin ve davalı vekilinin esasa ilişkin istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine gerek ve yer olmadığına karar verilmiştir.
BAM 4.HUKUK DAİRESİNİN KALDIRMA KARARINDAN SONRAKİ İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 6098 Sayılı TBK’nun 620, 818 Sayılı BK’nun 520. maddesi gereğince adi ortaklık yazılı bir şekil şartına tabi değildir. Davacı ve davalı arasında, dava dışı arsa sahipleri ile İzmir 30.Noterliği 01/07/2016 tarih,18744 yevmiye numarası ile düzenleme şeklinde satış vaadini havi kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılması suretiyle, sözleşmede belirtilen … ada, … parsel sayılı taşınmaza bina yapmak hususunda adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, nitekim bu hususun taraflarında kabulünde olduğu, davalı her ne kadar davacının mali durumu iyi olmadığından inşaatın yapılması işini yalnız yürüttüğünü davacının katkısı olmadığını savunmuş ise de, davacının ibraz ettiği bir kısım belgeler uyarınca inşaat yapımına başlanılabilmesi için gerekli olağan harcamaların davacı tarafından yapıldığı, bu durumda taraflar arasında anılan sözleşme kapsamında inşaatın yapılması için ilgili 6098 Sayılı TBK’nun 620 vd maddelerinde öngörülen şekilde adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, davacının kat karşılığı inşaatın ifası için ilk başta yaptığı masrafların davalının adi ortaklığın devamına engel olduğunu ileri sürerek iadesini ve kazanç kaybını istemesinin adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsadığı,6098 Sayılı TBK’nun 642. maddesindeki tasfiye hükümlerinin uygulanması suretiyle çözümlenmesi gerektiği, 19/10/2021 tarihli celsede taraflara tasfiye memurunu anlaşarak belirlemeleri konusunda süre verildiği, tasfiye memuru üzerinde anlaşma sağlanamadığından tasfiye memurunun 17/05/2022 tarihli celsede resen atandığı ,adi ortaklığın feshi, tasfiyeye ilişkin hükümleri uyarınca tasfiye memurunca üç aşamada gerçekleştirilen tasfiye işlemleri sonucunda, inşaat mühendisi bilirkişi tarafından, 16.05.2022 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen müteahhide bırakılan 2. ve 3. kat meskenlerin dava tarihi (05/03/2018) itibariyle değerleri; 2’inci kat 3 nolu bağımsız bölümün 412.667-TL + 3’üncü kat 4 nolu bağımsız bölümün 397.383-TL =810.050,00.-TL olacağı, buna göre yapılan hesaplamada taşınmazların toplam değerinden tarafların belgelendirdikleri giderlerden sonra net kalan 574.222,34.-TL nin dava tarihi itibariyle taraf giderleri düşüldükten sonra ortaklıkta kalan tutar olacağı ,tarafların yapmış oldukları giderlere göre davacının hissesine düşen tutarın 69.895,02 TL olduğu tespit edildiğinden açılan davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, davacı ile davalı arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine, 5.000,00 TL alacağın 05/03/2018 dava tarihinden, 64.895,02 TL alacağın ıslah tarihi 11/11/2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 28.705,22 TL masraf alacağı bakımından davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili, yerel mahkemenin son verdiği karar ile önceki verdiği kararın çeliştiğini, davacının ticari kaybı içinde masraf alacaklarının mahsup edilmemesi gerektiğini, yapılan hesaplamalarda maddi yanlışlık yapıldığını, davalı şirketin satış tarihi itibariyle elde ettiği değerin güncel fiyatı ile hesaplanması gerekirken, 2018 yılındaki değeri üzerinden hesaplama yapıldığını, alınan bilirkişi raporuna itiraz edildiğini, itirazın değerlendirilmeden ve eksiklerin giderilmemesi neticesinde oluşan raporun hükme elverişli olamayacağını, davacı tarafından ek rapor incelemesi istenildiğini, ancak talebin kabul edilmediğini, ticari kazanç miktarının hesaplanmadığı bilirkişi raporunda, inşaatın belirtilen özellikleri doğrultusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yayınlanan mimarlık ve mühendislik hizmet bedellerinin hesabında kullanılacak yapı yaklaşık birim maliyetleri hakkında tebliğ uyarınca hangi yapı grubu yapılardan olduğu değerlendirilip bilgi alınarak inşaatın değerinin hesaplatılması gerektiğini, delil listesinde tanık deliline dayandıkları halde tanıklarının dinlenilmediğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili, yerel mahkemece son tasfiye raporu doğrultusunda karar verildiğini, davacı tarafın yapıldığını iddia ettiği harcamaların belgesiz olan 10.851,33-TL’lik kısımlarının mevcut olduğunun Mahkemenin de kabulünde olduğunu, ayrıca yapıldığı iddia edilen harcamaların hiçbirinin davacının ticari defterlerinde de kayıtlı olmadığını, bununla beraber davacı tarafından yapıldığı iddia edilen harcamalara ilişkin belgelerin bir kısmı makbuz niteliğince olup davacı veya davalı şirket adına olmayıp arsa/taşınmaz sahiplerinin adına düzenlendiğini, bu harcamaların davacı tarafından yapılıp yapılmadığının da araştırılmadığını, buna rağmen Mahkemece hükme esas alınan raporlardaki değerlendirme doğrultusunda yapıldığı iddia edilen harcamaların olağan harcamalar olduğu kanaatiyle davanın bu alacakların tamamı yönünden kabulüne karar verildiğini, verilen bu kararın hukuka ve hakkaniyete açıkça aykırı olduğunu, davacı tarafça yapıldığı iddia edilen 10.851,33 TL tutarındaki harcamaların ise belgesiz olduğu, davacıya ait ticari defterlerde de tüm bu harcamaların yer almadığının aşikar olduğunu, hiçbir yazılı belgeye, delile dayanmayan ve ticari defter kayıtlarında da bulunmayan bu harcamaların kabulünün mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, belgeyle ispat edilen kısımlar haricinde davacı tarafça yapıldığı iddia edilen harcamaların belgesiz olan miktarının senetle ispat sınırının üzerinde olup mutlaka yazılı bir delille ispat edilmesi gerektiğini, davacı tarafından belgesi sunulup davacı tarafından yapıldığı iddia edilen harcamalara ilişkin olarak da hükme esas alınan raporda her ne kadar davalı şirket defter ve kayıtlarında davacının iddia ettiği harcamalara ilişkin bir kayıt bulunamadığını, davacıya ait ticari defter kayıtlarında da bu harcamalara ilişkin kayıtların yer almayıp sunulan dekont makbuz ve sair harcamalara ilişkin belgelerin büyük kısmında da ödemelerin kim tarafından yapıldığının anlaşılamadığını, tarafların yüklenici olduğu sözleşmedeki taşınmaz mal sahipleri adına yapılmış bir kısım ödemelerin davacı tarafından yapıldığı kanaatinin de hatalı olduğunu, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 17.02.2021 tarih ve 2019/277 Esas-2021/342 K. sayılı ilamında taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin tasfiye yoluyla sona erdirilmesi ve bu sebeple ortaklığın KKİS den kaynaklanan tüm gider borç ve sair harcamalarının tespit edilmesi ile tasfiyenin bu verilere göre yapılması yönünde hüküm kurulduğunu, bu hükmün eksik inceleme sonucu kurulduğunu, tarafların defter ve kayıtlarındaki gider, borç ve sair harcamalar dikkate alınmakla birlikte yargılama sırasında KKİS’de taşınmaz maliklerinin dosyanın taraflarına karşı açmış olduğu Karşıyaka 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/246 Esas ve 2021/221 Karar sayılı ilamı icra takibine konu edilerek İzmir 13. İcra Müdürlüğünün 2021/9121 sayılı takibi başlatıldığını, icra takip dosyasının toplam borcu davalı şirket tarafından ödendiğini, tarafların borçlu olduğu ve ödemelerini davalı şirketin yaptığı işbu icra takip dosyasındaki borç miktarının tasfiye memuru raporunda yapılan hesaplamada dikkate alınmadığını, davalı şirket tarafından yapılan işbu ödemelerin dikkate alınarak yeniden hesaplama yapılmak üzere dosyanın tasfiye memuruna tevdiine dair taleplerinin reddedildiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, dava dışı arsa sahipleri ile noterde yapılan kat karşılığı ve inşaat sözleşmesi uyarınca birlikte yüklenici olarak bina yapılmasına yönelik kurulan adi ortaklığın fesip ve tasfiyesi ile ortaklıktan kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, davacı ile davalı arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine, 5.000,00 TL alacağın 05/03/2018 dava tarihinden, 64.895,02 TL alacağın ıslah tarihi 11/11/2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 28.705,22 TL masraf alacağı bakımından davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Yerel Mahkemece taraf delillerinin toplanılarak İzmir BAM 4. Hukuk Dairesi’nin 17.02.2021 tarih 2019/277 E. – 2021/342 K. kaldırma kararı gereği TBK 620 vd, 642 , 644 maddeleri dikkate alınarak Mahkemece re’sen atanan tasfiye memuru …’dan dava konusuna ilişkin üç aşamalı rapor alındığı, yine dava konusu taşınmazlara ilişkin dosyanın inşaat bilirkişisine tevdii edilerek, 16.05.2022 tarihli bilirkişi raporunun alınmasından sonra yukarıda belirtildiği şekilde taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile belirtilen tutarda alacak yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiği görülmüştür.
TBK’nın 620. maddesinde “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Bir ortaklık, kanunla düzenlenmiş ortaklıkların ayırt edici niteliklerini taşımıyorsa, bu bölüm hükümlerine tabi adi ortaklık sayılır.” 621. maddesinde “Her ortak, para, alacak veya başka bir mal ya da emek olarak, ortaklığa bir katılım payı koymakla yükümlüdür. Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa katılım payları, ortaklığın amacının gerektirdiği önem ve nitelikte ve birbirine eşit olmak zorundadır. Bir ortağın katılım payı, bir şeyin kullandırılmasından oluşuyorsa kira sözleşmesindeki; bir şeyin mülkiyetinden oluşuyorsa satış sözleşmesindeki hasara, ayıptan ve zapttan sorumluluğa ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.” 622. maddesinde “Ortaklar, niteliği gereği ortaklığa ait olan bütün kazançları aralarında paylaşmakla yükümlüdürler.” ve “Kazanç ve zarara katılma” başlıklı 623. maddesinde “Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.” şeklinde düzenlemeler mevcuttur.
Adi ortaklığın tasfiyesi için mahkemece, öncelikle kurulduğu tarihten itibaren ortaklığın tüm muhasebesi ile ilgili defterler ve bu defterlerin dayanağı olan belge ve faturaların ibrazı sağlanmalı, dava dışı arsa sahipleri ile yapılan sözleşme hükümlerine göre yükleniciye bırakılan daire ve bağımsız bölümlerde ortakların eşit pay sahibi oldukları benimsenmeli, ortaklığa ait olan söz konusu bu bağımsız bölüm ve dairelerden, davacı ortak tarafından üçüncü kişilere satılan daire ve bağımsız bölümlerin, satış tarihleri itibariyle rayiç değerleri belirlenmeli, belirlenecek bu değerler ortaklığın aktifinde dikkate alınmalı, yönetici ortak olan davacıdan yapılan tüm iş ve harcamalara ve üçüncü kişilere yapılan bağımsız bölüm satışlarına ilişkin satış bedelleri ile, gerekli görülecek diğer hususlar konusunda hesap listesi istenilmeli, hesap listesinin verilmemesi halinde yönetici ortağın hesap vermekten kaçınmış sayılacağı kabul edilmeli, hesap listesinin verilmesi halinde ise, hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, bu şekilde belirlenen mal varlığının ne şekilde tasfiye edileceği yine taraflardan sorulmalı, taraflar tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmeli, taraflar tasfiye konusunda anlaşamadıkları takdirde ise, ortaklığa ait tüm gelir gider hesabı çıkarıldıktan, ortaklığın tüm aktif ve pasifi kesin olarak belirlendikten sonra konusunda uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla, verilen hesap listesinin, defter ve belgeler ile inşaata yapılan imalatlarla uyumlu olup olmadığı belirlenerek denetimi sağlanmalı, tasfiyeye esas değerin, karar tarihine en yakın tarih olacağı gözden uzak tutulmamalı, ortaklığın varsa üçüncü kişilere veya kurumlara olan borçları ortaklığın aktifinden mahsup edilmeli, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yapmış oldukları masraflar ve vermiş oldukları sermaye iade edildikten sonra ortaklara paylaştırılması gereken miktar belirlenmeli, tasfiye bu şekilde gerçekleştirilmelidir.
Açıklanan hukuki deliller ve maddi vakıalar karşısında; tasfiyeye esas değerin karar tarihine en yakın tarih olarak tespit olunması gerektiği, taraf tanıklarının hangi hususta dinletilmek istenildiğine dair taraflarca beyanda bulunulduktan sonra tanık dinletme talebinin değerlendirilmesi, tapu kayıtlarından dava konusu her iki bağımsız bölümün satışının gerçekleşip gerçekleşmediğinin ve Karşıyaka 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/246 Esas sayılı dosyasının akıbetinin araştırılarak, kesinleşme durumunun belirlenmesi suretiyle, bu tutarın taraflarca ödemesinin yapılmış olması halinde buna ilişkin belgelerin ibrazı yönünden taraflara kesin süre verilerek, verilen süre zarfında ödemenin gerçekleştiğinin anlaşılması halinde tasfiye memuruna dosyanın tevdii ile ek rapor alındıktan sonra karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar dikkate alınmadan hükme esas almaya elverişsiz raporda yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli olmamıştır.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.12.2022 tarih 2021/131 Esas 2022/965 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01.11.2023