Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/522 E. 2023/1546 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/522
KARAR NO : 2023/1546

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09.11.2022
NUMARASI : 2020/559 E. – 2022/1025 K.
DAVANIN KONUSU : Tasarrufun İptali
KARAR TARİHİ : 02.11.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 02.11.2023

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.11.2022 tarih 2020/559 E. – 2022/1025 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacılar vekili, davalı … ve davalı …’un 05.09.2012 tarihli devirden önce müvekkili şirketin % 50’şer hissedarı olduğunu, hisse devri ile hisselerinin …, … ve müvekkili …’e geçtiğini, …’ın hisselerini devretmesiyle en son … % 46, … %49 ve müvekkili …’in % 5 pay sahibi haline geldiğini, müvekkili şirketin yaptığı işlerle ilgili olarak hazinece tanınan % 5 işveren SGK desteğinin idareler tarafından hak edişlerden kesinti yapılarak eksik ödendiğini, bu konuda açılan davaların müvekkili şirket lehine sonuçlandığını, bu konudaki alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibi sırasında noterde düzenlenen temliknameyle bu alacakların müvekkili şirket tarafından o tarihteki şirket hissedarı olan davalı … ve davalı …’e temlik edildiğinin öğrenildiğini, temliknamede bu hissedarların şirketten alacaklarına istinaden temlikname verildiği belirtilmiş olsa da söz konusu alacakları ispatlar nitelikte herhangi bir evrak veya kayıt bulunmadığını, davalıların herhangi bir şekilde kar payı ya da tasfiye halinde bir alacaklarının söz konusu olmadığını, temliknamenin muvazaalı olarak hazırlandığını, bu muvazaalı işlem nedeniyle müvekkili şirket ve müvekkili şirket ortağının zarara uğratıldığını, müvekkili şirket ile idareler arasında yapılan sözleşmenin 12. maddesinde alacağın idarenin izni olmaksızın başkalarına devir veya temlik edilemeyeceğinin belirtildiğini, bu şekil şartına da uyulmadığını ileri sürerek, İzmir 9. Noterliğinin 26.06.2012 tarihli temliknamesinin muvazaa nedeniyle iptaline, alacakların müvekkili şirket hesabına yatırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili, müvekkillerinin tüm hisselerini devretmeden önce noterde dava konusu temliknameyi düzenlediğini, “Hisse Devir ve Sorumluluk Sözleşmesi ” başlıklı protokolün temlikler başlıklı 8/2. fıkrasında dava konusu edilen işveren katkı payı ile ilgili davalardaki hak ve alacakların temlik edildiğini, buna aykırı hareket edilmeyeceğinin kararlaştırıldığını, davacı şirket yetkilisi …’in temliknameden haberdar olmadığı iddiasının gayrı ciddi olduğunu, hisse devir alıcıları ile satıcıları arasında düzenlenen “Ek Sözleşme” başlıklı belgenin 3 maddesinde hisse devir alıcılarının ortağı olduğu şirket hisse devir protokolü hükümlerine özellikle 5510 sayılı yasanın 81. maddesindeki teşviklerin devreden alıcılara temliki konusunda uyuşmazlık yaratması halinde doğacak zararların tazmini için … adına her biri 500.000 TL tutarında iki adet açık vade tarihli senet düzenlenerek alındığının yazıldığını, bu ek sözleşmeyi davacı …, … ve …’ın imzaladığını, bu kapsamda keşidecisi davacı şirket olan senetlerin müvekkillerine verildiğini, bu senetlerin tahsili için takibe girişildiğini, müvekkillerden hisse devralan şirket ortağı ve yöneticilerin baştan itibaren kötü niyetli hareket ettiklerini, hisse devir bedelini ödemedikleri gibi, temliknameye konu alacağı ele geçirmek için danışıklı işleme giriştiklerini, şirketin muhasebe çalışanı…’yı şirketten alacaklıymış gibi göstererek üç adet senet düzenlediklerini, bu kişinin başlattığı takipler neticesinde davaya konu edilen temliklerdeki alacakların borçlu şirketin alacağı olduğu farz edilerek kurumlara 1. haciz ihbarnamesi gönderildiğini, davacıların haksız ve kötü niyetli olarak dava açtığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında yapılan 05.09.2012 tarihli hisse devir protokolü ile hisse devralanların hisse devredenlerin şirketin dava konusu alacakları temlik aldığını bildikleri, ayrıca yapılan ek sözleşmelerde edimlerin ifasının karşılıklı olarak değerlendirildiği, devrin yaklaşık 1 yıl sürdüğü ve 28.05.2014 tarihli ek sözleşme(m.3) ile de davalılara eski teminat çekleri iade edilerek yeni senetler verildiği, bu kapsamda hem davacıların hem de davalıların protokol ile bağlı oldukları, muvazaa iddiasının TMK’nın 2. maddesine aykırılık teşkil ettiği, şirket ortağı olan ve müdür sıfatıyla hareket eden davacının da ayrıca zarara uğradığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
DAİREMİZİN 2017/2126 E- 2020/781 K SAYILI KARARIYLA; dosyadaki ticaret sicil kayıtlarına göre, davacı şirketin 05.02.2015 tarihli genel kurul toplantısında kısmi bölünmeye giderek … A.Ş.’nin, yine 11.06.2015 tarihli genel kurul toplantısında kısmi bölünmeye giderek … A.Ş. ve … A.Ş.’nin kurulduğu anlaşılmaktadır. İlk kısmi bölünmeyle ilgili bölünme sözleşmesi dosyada mevcut ise de diğer bölünme sözleşmeleri dosya içine alınmamıştır. Mahkemece dava tarihinden sonra ve yargılama sırasında gerçekleşen şirket bölünmeleri nedeniyle eksik şirket bölünme sözleşmeleri de getirtilerek tüm bölünme sözleşmeleri incelenip davacı şirketin dava konusunu oluşturan temliknamede geçen 23 adet alacakla ilgili olarak TTK’nın 159 ve devamı maddeleri uyarınca aktif husumet ehliyeti bulunup bulunmadığı resen araştırılıp değerlendirilmesi gerekirken aktif husumet ehliyeti araştırılmadan davanın esası hakkında karar verildiği gerekçesiyle Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının resen kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre davacı …’in davadan ve istinaftan feragatinin davacı şirketin ise tüm istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
KALDIRMA KARARI SONRASI VERİLEN İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Mahkemece alınan 12.09.2022 tarihli bilirkişi raporu uyarınca davacının muvazaa ve geçersizlik iddialarının Mahkemenin kaldırma kararından önceki kararıyla değerlendirildiği üzere hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiği, taraflar arasında yapılan protokolün hem davacı, hem de davalıları bağladığı, protokolün edimlerinin ifasının karşılıklı olarak yaklaşık bir yıl sürdüğü belirlendiğinden, bilirkişi raporunda da yer aldığı üzere muvazaa iddiasının yerinde olmaması ndeniyle davacı … Şti’nin davasının reddine, ayrıca davacılardan …’in 06.02.2017 tarihli dilekçesiyle davadan ve istinaf başvurusundan feragat etmesi nedeniyle bu davacı hakkında feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :Davacı … Şti vekili, davanın davalılarca gerçek bir alacak olmaksızın, şirkete ait alacakları temlik aldıkları gerekçesi ile muvazaalı temliknamenin iptali istemine ilişkin olduğunu, muvazaa gerekçesi ile iptali talep olunan söz konusu temliknamede “5510 sayılı yasanın 81/1 fıkrasına eklenen 5763 sayılı yasa ile sağlanan hak ve alacakların … ve …’un şirketten alacaklarına karşılık olarak bu kişilere devredildiği hükme bağlanmış ise de, şirket muhasebe kayıtlarında davalıların davacı şirketten alacaklı olmadığının sabit olması karşısında temliknamenin muvazaalı olduğu gösterdiğini, temliknamenin düzenleme tarihi olan 26.06.2012 tarihi itibarıyla davalıların, davacı şirketten temliğe konu edilebilecek herhangi bir alacaklarının olmadığı sabit olup, bunun aksinin davalılarca kanıtlanamadığını, davaya konu temliknamede belirtilen alacak iddialarının gerçek bir alacak olmadığının alınan bilirkişi raporuyla da tespit edildiğini, dosyada mevcut 05.09.2012 tarihli hisse devir sözleşmelerinde devir ile birlikte tüm hak ve alacakların devir alanlara geçtiği, devreden davalıların hiç bir hak ve alacağının olmadığı, şirket defter ve kayıtlarında olan veya olmayan tüm hak ve alacakların devirle birlikte devralanlara geçtiğinin açıkça belirtildiği, sözleşme ve protokollerde genel ifadelerle belirtilen ancak somut olarak hangi dava ve alacakları kapsadığı hangi alacağa istinaden yapıldığı dahi belirtilmeyen temliklerin geçerli olmadığını, sözleşmeler incelendiğinde devreden davalıların şirketin devam eden işlemleri nedeni ile mevcut ve devir tarihi itibari ile var olan kişisel sorumlulukları yönünden kendilerini güvence altına almak amacı ile çeşitli teminatlar aldıklarının görüleceğini, alacak iddialarının ortaklar tarafından kabul edildiği düşünülse bile şirket tüzel kişiliği açısından alacak iddialarının resmi kayıt ve belgeler, şirket ticari defterleri ile sabit olmadıkça şirket açısından geçerli bir temlik sonucunu doğurmayacağını, şirketin tüzel kişiliğe sahip olup, ortakların şirket alacaklarını doğrudan kendilerine mal etmelerinin hukuken mümkün olmadığını, bu şekilde şirketin 3. kişilerdeki hak ve alacaklarını şirket ortaklarının doğrudan temlik yolu ile devralmalarının mümkün olmadığını, dosyada mevcut sözleşme ve ek sözleşmelerin incelenmesi durumunda şirket kaşesi ile ya da şirket adına atılmış bir imzanın da söz konusu olmadığını bu itibarla şirketin ve ortaklarının bu işlemine onay verdiğinin kabul edilemeyeceğini, şirket karar defterinde temlik işlemine ilişkin bir karar olmadığı ve davacının şirket ortağı dahi olmadığı dönemde temliknamenin davalılarca kötü niyetli olarak yapıldığını, hisse devir ve sorumluluk sözleşmesinde ibare olduğu yönündeki değerlendirmenin tamamen soyut olduğunu, Yerel Mahkemece istinaf kaldırma kararı doğrultusunda inceleme yapılmış ancak tanık dinlenmesi yönündeki eksikliğin giderilmediğini, istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.
GEREKÇE :Dava, şirket ile şirket ortakları arasında yapılan temliknamenin muvazaa nedeniyle iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Yerel mahkemece Dairemizin kaldırma kararı sonrasında aldırılan bilirkişi raporuna göre, davacı şirket tarafından bölünme yoluyla kurulan diğer şirketlere davaya konu temliknamede yer alan alacak haklarının devrinin yapılmadığının tespit edildiği, bölünme yoluyla kurulan ilgili şirketlere yönelik ilân edilen kararlar uyarınca, söz konusu şirketlere belirli taşınır ve taşınmaz malların ayni sermaye olarak devrinin taahhüt edilmesi nedeniyle davacı şirketin, dava konusu temliknamelerin geçersizliği iddiasıyla dava açmakta aktif husumet ehliyetinin bulunduğunun değerlendirildiği, yerel mahkemece temliknameyi bizzat imzalayan, bizatihi devrin tarafı olan davacı şirket tarafından temliknamenin geçersizliğinin sonradan ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirildiği, ayrıca 26.06.2012 tarihli temliknameyle ilgili olarak 05.09.2012 tarihli hisse devir sözleşmesi’nin 8.1.2. maddesi uyarınca, şirket hisselerini devralan ortakların şirket tarafından açılan davalardaki hak ve alacakların temlikini bildiklerinin hükme bağlandığı, benzer şekilde şirketin tüm ortaklarının mevcut olduğu taraflar arasındaki 28.05.2014 tarihli ek sözleşmede de ilgili temliklere atıf yapıldığı, bu yazılı belgelerin aksine davacı şirketin temliknameden sonradan haberdar olunduğu, davalıların şirketten bir alacaklarının mevcut olmaması sebebiyle temliknamelerin muvazaalı olduğunu iddia etmesinin hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiği, taraflar arasında yapılan protokolün hem davacı, hem de davalıları bağladığı, bu itibarla muvazaa iddiasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı şirket yönünden davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik veya usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, yerinde görülmeyen istinaf itirazının HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar yönünden istinaf karar harcı olan 269,85 TL’den peşin alınan 179,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacılar tarafından yapılan giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasınaq,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 02.11.2023 oy birliğiyle karar verildi.