Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/449
KARAR NO : 2023/679
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12.12.2022
NUMARASI : 2021/936 E. 2022/872 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 04.05.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04.05.2023
Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 6.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 12.12.2022 gün ve 2021/936 E. 2022/872 K. sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, davalı sigorta şirketi tarafından ihtiyari mali mesuliyet sigortalı ve kaza tarihindeki maliki …, sürücüsü ise … olan … plakalı aracın, 19/11/2019 tarihinde, maliki müvekkili … olan … plakalı araca çarptığını, kaza sonucu müvekkilinin aracında yüksek maddi hasarın meydana geldiğini, trafik kaza tutanağında meydana gelen kazanın oluş şeklinin ifade edildiğini, … plakalı aracın tam kusurlu olduğunu, bu aracın kaza tarihini kapsar şekilde … Sigorta A.Ş. Tarafından hem … hem de … sigortalı olduğunu, zarar tazmini için davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığını, açılan hasar dosyası kapsamında herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu yüzden İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/385 E. Sayılı dosyası ile davanın ikame edildiğini, yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin zararının toplamda 87.400,00 TL olduğunu, ancak söz konusu bilirkişi raporunda esas alınan ekspertiz raporunda yedek parça ücretlerine ortalama %37 oranında iskonto yapıldığını, değer kaybında ise Yargıtay kararlarının aksine hesaplama yapıldığını, bu nedenle müvekkilinin gerçek hasar bedeli ve değer kaybı zararının, hesaplananın üzerinde olduğunu, dava değeri 39.000,00 ye arttırılarak davalarının bu tutar üzerinden kabulüne karar verildiğini, ancak müvekkilinin aracında meydana gelen hasar miktarının, teminat limitinin üstünde olmasından dolayı davalı sigorta şirketine ihtiyari mali mesuliyet sigortası kapsamında başvurulduğunu ve hasar dosyası açıldığını, hasar dosyasında gerekli tüm belgelerin ibrazına rağmen dava tarihine kadar herhangi bir ödeme yapılmadığını, arabuluculuktan da sonuç alınamadığını, müvekkilinin aracında oluşan bakiye zararının tazmini için bu davanın açıldığını, müvekkilinin aracının onarım süresince araç mahrumiyet zararı doğduğunu, bu nedenlerden dolayı fazlaya ilişkin müvekkilinin hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla, poliçe teminat limit ve şartları dahilinde, zorunlu trafik sigortacısının poliçe limitini aşan bakiye hasara ilişkin 100,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, kusurlu araç ihtiyari mali mesuliyet sigortacısı olarak davalı … Sigorta A.Ş. den tahsiline, yargılama giderleri arasında vekâlet ücretine hükmedilmesine, yapılacak yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin de davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili bakiye zarar bedelini 90.323,18 TL arttırarak toplam 90.423,18 TL’ye çıkarttığını bildirir 07.11.2022 tarihli ıslah dilekçesini sunmuştur.
CEVAP : Davalı vekili, davacının taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davaya cevap verilebilmesi için HMK. 121 md. gereği delillerin taraflarına tebliğinin gerektiğini, dava konusu alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığından haksız davanın reddi gerektiğini, davanın, “belirsiz” olarak açılmasının, Yargıtay kararları doğrultusunda mümkün olmadığını, davacı tarafın HMK md.119 gereği talep sonucunu açık bir şekilde yapması gerektiğini, davacı tarafın değer kaybına ilişkin zararlarının müvekkili sigorta şirketince giderilmiş olduğunu, haksız değer kaybı taleplerinin reddinin gerektiğini, davacı tarafın hasar bedelinin çok daha fazla olduğuna ilişkin haksız iddialarının dikkate alınmaması gerektiğini, her durumda değer kaybı hesaplamasında ZMSS genel şartlarının da dikkate alınması gerektiğini, her durumda değer kaybı bedeli belirlenirken aracın somut özelliklerinin dikkate alınması gerektiğini, sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu yönündeki iddiaları kabul etmediklerini, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun genel şartlara göre belirlenen hasar miktarından iskonto uygulanmak suretiyle sınırlı olduğunu, başvuranın faize ilişkin taleplerinin reddinin gerektiğini, huzurdaki davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, bunun başvurana haksız yarar sağladığı dikkate alınarak işbu başvurunun usulden reddini, HMK’nın 119. Maddesi gereği davacının talebinin açıkça belirtilmesine karar verilmesini, davacının değer kaybına ilişkin zararının mahkeme kararına istinaden giderildiğinden haksız taleplerin reddini, tazminat hesabının ZMSS Sigortası Genel Şartları ve ekinde yer alan esaslara göre yapılmasını, kusura ilişkin uyuşmazlığın giderilmesi amacıyla uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılmasını, fazlaya ilişkin taleplerin reddini, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin yargılama giderleri ve vekâlet ücretinden sorumlu tutulmamasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının trafik kazası sonucunda meydana gelen hasara ilişkin talepte kaza tarihi itibariyle mahkememizde görülen dosya nedeniyle belirsiz alacak davasına konu edilip edilmeyeceğidir. HMK’nın 107. maddesine göre: (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği belirtilmektedir. Belirsiz alacak davasının amaçlarına bakıldığında davanın başında talep sonucunu tam olarak belirlemeyen davacının yüksek yargılama giderine mahkum olma riskinin giderilmesi, zamanaşımı süresini kesmesi, davacının gereksiz masraf yapmasının önüne geçilmesi gibi özellikleri bulunan bir dava çeşididir. Davacı mahkememize sunduğu bedel arttırım dilekçesinde de beyan ettiği üzere belirsiz alacak davası açtığı, mahkememizde görülen 2020/385 E.-2021/738 K. Sayılı ilamının, dava açıldıktan sonra kesinleşmiş olsa da, bu dosyada alınan bilirkişi raporu ile görülmekte olan bilirkişi raporunda miktarların aynı olması dolayısıyla, miktarı aynı olan ve bilirkişi raporu ile belirlenip bu rapor kapsamında mahkememiz önceki dosyası ile karar verildiğinden dolayı davacının bu hususta belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği ve davacının hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, yerel mahkemece gerekçeli kararda bilirkişi kök raporunun İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/385 Esas ve 2021/738 Karar sayılı dosyadaki miktar ile aynı miktar üzerinden hesaplandığı belirtilse de, işbu dosya kapsamında incelemeler yapılınca söz konusu kök raporda yasaya aykırı olarak iskonto indirimi yapıldığı, hesaplanan hasar bedeline itiraz ettiklerini, mahkemece itirazlarının kabul ederek bilirkişiden ek rapor aldırıldığını, alınan ek rapor sonucunda da müvekkilinin gerçek zararı çok daha yüksek çıktığını, tahkikat aşaması devam ederken dahi müvekkilin gerçek zararının hesaplanması değişiklik gösterirken yerel mahkemece hasar miktarını bilebiliyor olmaları sebebiyle davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağına karar verilmesinin usule, yasaya ve Anayasal bir hak olan hak arama hürriyetine engel teşkil ettiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, 19.10.2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacının aracında meydana gelen hasar bedeli ve değer kaybı bedelinin kazaya sebebiyet veren aracın ihtiyari mali mesuliyet sigortacısından tazmini istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davacının davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
İstinafa konu uyuşmazlık; trafik kazası sonucu araçta oluşan hasar ve değer kaybı bedelinin belirsiz alacak olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davacının eldeki davayı belirsiz alacak davası olarak açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı; alacağın belirlenebilir olduğunun kabul edilmesi hâlinde belirsiz alacak davası olarak açılmış olan davaya kısmi dava olarak bakılıp bakılamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
6100 sayılı Kanun’un 107. maddesine göre, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafca belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Belirsiz alacak davası kriterleri; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacının kendisinden beklenememesi, bunun olanaksız olması ve açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmasıdır.
Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usûl ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında, davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır. Dava konusu edilen alacağın belirli olup olmadığı ile ilgili olarak davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenememesi kriteri ile açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması kriterini birlikte değerlendirip sonuca gidilmesi gerekir. Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmeyecek ise de, önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması ve davacının talebini belirli kılacak imkâna sahip olup olmadığıdır.
Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz. Alacağın hangi hâllerde belirsiz, hangi hâllerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından, belirsiz alacak davasına ilişkin ölçütlerin somut olaya uygulanarak, belirleme yapılması gereklidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili dava dilekçesinde, trafik kazası nedeniyle aracında oluşan hasar ve değer kaybı bedelinin tahsilini talep etmiş ve HMK’ nın 107.maddesi uyarınca talep sonucunu arttırma ve fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL belirsiz tazminat alacağının temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacının belirsiz tazminat alacağı davasına konu ettiği aracındaki hasar ve değer kaybı bedelinin, öncelikle hasarın teminat kapsamında kalıp kalmadığının bilirkişi incelemesi ile belirlenecek olması, pert total gerekip gerekmediği, aracın davacı uhdesinde kalıp kalmayacağına göre istenebilecek miktarların değişeceği karşısında, istenebilecek gerçek hasar ve değer kaybının deliller toplanarak bilirkişi değerlendirilmesinden sonra yani HMK 107/2 maddesinde belirtildiği gibi tahkikattan sonra mümkün olabilecektir. Bir başka anlatımla hasarın teminat kapsamında kalıp kalmadığı ve miktarının tespiti bilirkişi incelemesini gerektirmektedir. Ayrıca, yargılama sırasında alınacak bilirkişi raporu ile toplanacak delillerle hasarın sigorta teminatı kapsamında kalmadığının tespiti halinde davanın reddi söz konusu iken, yerel mahkemenin hukuki yarar bulunmadığı yönündeki kabulünün yerinde olmadığı, aksi yöndeki zorlama Anayasanın ” Hak Arama Hürriyeti ” başlıklı 36. maddesine aykırılık oluşturmaktadır. Bu nedenlerle, davacının iddia ettiği zararın dava tarihi itibariyle miktar ve değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenemeyeceği kabul edilmelidir.
Bununla birlikte, konuya ilişkin yasal mevzuata bakıldığında; TTK 1420/1.maddesinde sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler için alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak 2 yıllık zamanaşımı süresinin belirlendiği, yine 2918 S. KTK’nın zamanaşımını düzenleyen 109.maddesine göre, “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır…..”. Yine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 155. maddesinde ise; “Zamanaşımı müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş olur.” kuralını içermektedir. Bu düzenlemelere göre, müteselsil borçlulardan birine karşı zamanaşımının kesilmesi diğer müteselsil borçlulara karşı da zamanaşımını keser.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; davanın başlangıçta belirsiz alacak davası olarak açılabileceği, aynı Mahkemenin 2020/385 E.-2021/738 K sayılı dosyasının yargılama sırasında 05/07/2022 tarihinde kesinleştiği, davacı vekili tarafından 07/11/2022 tarihli değer arttırım dilekçesi sunulduğu, ancak davanın ıslah edilip edilmeyeceği yönünde beyanda bulunulmayıp, talep edilen bedelin ne kadarının hasar ve değer kaybı bedeli olduğunun açıklanmadığı, Yargıtay 17. H.D’nin 04.11.2019 tarih 2017/2842 E. 2019/10129 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere, belirsiz alacak davasında davacı alacağının tam ve kesin olarak belirlenmesinden sonra HMK 107 maddesi dayalı olarak bir kez alacağını arttırabileceği, ayrıca davalının HMK 176 md. göre bir kez de ıslah edebileceği anlaşılmakla,6100 sayılı HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen hâkimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında davacı taraftan davanın ıslahı yönünden ve talep edilen tazminat kalemleri yönünden açıklayıcı beyan alındıktan sonra, davalının süresi içinde yapmış olduğu zamanaşımı def’i de değerlendirilerek davanın esası hakkında karar verilmesi gerekmekle davacının istinaf istemi yerindedir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince verilen kararda, dava şartlarına aykırılık bulunduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-4 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2- İzmir 6.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 12.12.2022 gün ve 2021/936 E. 2022/872 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı vekili tarafından yatırılan istinaf harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-4 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.04.05.2023