Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/398 E. 2023/1647 K. 15.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/398
KARAR NO : 2023/1647

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09.11.2022
NUMARASI : 2022/470 E. 2022/1022 K.
DAVANIN KONUSU : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 15.11.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15.11.2023

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.11.2022 tarih 2022/470 E. 2022/1022 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, taraflar arasında 19.12.2005 tarihinde “Arsa Satışı Karşılığı Gelir Paylaşım İşi Sözleşmesinin imzalandığını ve adi ortaklık kurulduğunu, ayrıca ek protokoller imzalandığını, davalının müvekkilinin haklarını yok ederek sözleşmeye aykırı olarak %38,58 olan arsa sahibi payını %66,31’e çıkardığını, adi ortaklığın tasfiyesi ile ilgili olarak davalı ile yapılan görüşmelerden olumlu sonuç alınamadığını, müvekkilinin %38,58 olan payının mücbir sebeplerden dolayı %33,69’a düştüğünü, davalı payının ise %66,31’e çıktığını, davalının 105.550.582,00 TL talep ettiğini ve 290 daireye el koyduğunu, adi ortaklığın birlikte hareket etme iradesinin ortadan kalktığını belirterek, adi ortaklığın feshi ile tasfiyesi için tasfiye görevlisi atanmasına ve tasfiye işlemlerinin yapılmasına, tasfiye işlemlerinin sonucunda her bir ortağın alacağı payın tespitine, şimdilik 100.000,00 TL’nin davalıdan avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğunu, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 36. maddesinde her iki taraf arasında doğabilecek ihtilaflarda İstanbul Mahkemeleri ve İstanbul İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğunun kararlaştırıldığını, bu hükmün yetki sözleşmesi niteliği taşıdığından HMK’nın 17. maddesi gereğince tacirler veya kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabileceklerini, HMK’nın 18. maddesi gereğince tacir olan iki taraf arasındaki münhasır yetki sözleşmesi bulunduğundan davanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesinin gerektiğini, sözleşmenin 6100 sayılı HMK’nın yürürlük tarihinden önce yapılmış olduğundan bahisle münhasır yetki sözleşmesi olarak kabul edilmemesi halinde ise davalının ikametgahı mahkemesi olan İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yetkili olduğunu, sözleşmeden doğan alacaklarda 818 sayılı mülga BK m. 125 gereğince 10 senelik zamanaşımının geçtiğini, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/822 Esas 2015/169 Karar sayılı dosyasında tarafların taleplerinin incelendiğini, aralarındaki sözleşmenin adi ortaklık olmayıp, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşme olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verildiğini, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2017/10805 Esas 2017/13625 Karar sayılı kararı ile bu kararın onanarak kesinleştiğini, karar düzeltme talebinin de reddedildiğini, kesin hüküm nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, taraflar arasında arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı işi sözleşmesinin adi ortaklık sözleşmesi niteliğinde olmadığından tasfiyenin söz konusu olamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 36. maddesinde taraflar arasında her türlü ihtilafların çözümünde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Müdürlüklerinin yetkili kılındığını, her ne kadar sözleşme 19.12.2005 tarihinde yapılmış olsa da, HUMK’un 22. maddesine göre kamu düzenine ilişkin olmayan hallerde yetkili mahkemenin belirlenmesinin taraflara bırakıldığı ve tarafların tüzel kişi tacir olduğu, HMK’nın 17. maddesine göre taraflar arasında yapılmış olan yetki sözleşmesinin HMK zamanında da geçerli olduğu, tarafların tüzel kişi tacir olarak İstanbul Mahkemelerini yetkili kıldığı ve daha önce açılan davaların da İstanbul’da açıldığı ve görüldüğü, HMK’nın 17. maddesi gereğince düzenlenmiş sözleşmenin münhasır yetki sözleşmesi olduğu gerekçesiyle, yetki itirazının kabulüne, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun tespiti ile mahkemenin yetkisizliğine, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARIYLA: Dairemizin 2022/572 E-2022/797 K sayılı kararıyla; “Dava konusu somut olayda; akdin ifa yeri İzmir olduğundan, İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi davaya bakmaya yetkilidir. Sözleşmenin imzalandığı tarih itibariyle, 6100 Sayılı HMK yürürlüğe girmediğinden, sözleşmede kararlaştırılan yer mahkemesinin kesin yetkili olduğunun kabulü mümkün değildir. Böyle bir kabul, sözleşmenin imzalandığı tarihte değişik yer mahkemesinde dava açma imkânı bulunan, tarafların seçimlik haklarını ortadan kaldıracaktır ve hak kaybına yol açacaktır. Bu bakımdan, sözleşmeyle kararlaştırılan kesin yetkinin 6100 Sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra imzalanan yetki sözleşmelerinde tatbiki uygun olacaktır. Aksinin kabulü yanların sözleşmeyle kazandıkları ve o tarih itibariyle yasayla yetkili kılınan mahkemelerde dava açma imkânını ortadan kaldıracağından eşitlik ilkesine aykırı olacaktır. Eski Kanun zamanında yapılan yetki sözleşmelerinin, eski Kanuna göre geçerli iseler bugün dahi geçerliliklerini muhafaza ettikleri kabul edilmelidir. Çünkü usul sözleşmelerinin kurulmaları ve geçerlilikleri bakımından maddi hukuk hükümlerine tabi oldukları genel kabul gören bir ilkedir. (Yargıtay 3. HD 18.01.2016 tarih 2015/18574 E. 2016/12983 K.)
Açıklanan nedenlerle, mahkemece davalı tarafın yetki itirazının reddine karar verilerek işin esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi yerinde görülmemiş, bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin yetkisizlik kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-3 maddesi uyarınca kaldırılmasına” karar verilmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARINDAN SONRA VERİLEN İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :Davacının davasının İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/822 Esas-2015/169 Karar sayılı kesinleşen (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 10.10.2017 tarih 2017/10805 Esas – 2017/13675 Karar sayılı kararıyla) kararı ile hükme bağlanmış olup, bu kararın mahkeme açısından da bağlayıcı olduğu ve kesin hüküm teşkil ettiği ve davacının davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı belirlenmekle; HMK m. 114/1-h ve i bendleri ve HMK m. 115/2-f gereği davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/822 Esas-2015/169 Karar sayılı dosyasındaki taleplerini sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması istemine ilişkin olmasına karşın, eldeki davada ise, talep konusunun adi ortaklığın tasfiyesi istemine ilişkin olduğu şu halde, her iki davanın taraflarının aynı olması dışında, talep ve netice olarak iki dosya arasında hiçbir hukuki ve illiyet bağı ve benzerlik mevcut olmadığını, bu sebeplerle, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin söz konusu kararının eldeki dava açısından kesin hüküm teşkil etmeyeceğini, ayrıca taraflar arasındaki sözleşmenin adi ortaklık olamayacağı konusunda Yargıtay ilgili dairesinin görüşünü değiştirdiğini, Yargıtay’ın, en son ve güncel kararlarında sözleşmenin olağan bir kat karşılığı inşaat sözleşmesi olmayıp, hasılat paylaşımlı bir adi ortaklık sözleşmesi olduğunun vurguladığını istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.
GEREKÇE : Dava, arsa satışı karşılığı gelir paylaşım işi sözleşmesi uyarınca oluşturulan adi ortaklığın feshi ve alacak istemlerine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda belirtilen gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda; İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/822 Esas-2015/169 Karar sayılı karanının eldeki dava açısından kesin hüküm teşkil ettiği, yine İstanbul Anadolu 7. ATM’nin 2014/822 Esas sayılı dosyasında da davacının talepleri değerlendirilerek, taraflar arasındaki ilişkinin asgari gelir paylaşım taahhüdünü içeren inşaat sözleşmesi olduğu, adi ortaklık sözleşmesi olmadığının belirlendiği, bu tespite istinaden verilen kararın Yargıtay 3. HD’nin 10.10.2017 tarih 2017/10805 E – 2017/13675 Karar sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği, bu halde davacının dava konusu ettiği talebin daha önce yapılan yargılamada değerlendirilerek hukuki ilişkinin niteliğinin belirlenmiş olması nedeniyle, davacının yeniden aynı sözleşmeye/hukuki ilişkiye dayanarak, farklı bir hukuki ilişkiymiş gibi talepte bulunmasında HMK’nun114/1-h maddesine göre hukuki yararının da bulunmaması nedeniyle dinlenebilir olmadığı, bu nedenle davanın dava şartları olan kesin hükmün varlığı ve hukuki yarar yokluğu nedenleriyle usulden reddine karar verildiği, bu gerekçeye dayalı yerel mahkeme kararında usul ve esas yönünden herhangi bir isabetsizlik veya usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı Dairemizce değerlendirilmiş ve HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 269,85 TL’den peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 189,15 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15.11.2023