Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/285 E. 2023/1482 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/285
KARAR NO : 2023/1482

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/09/2022
NUMARASI : 2022/109 Esas 2022/627 Karar
DAVANIN KONUSU :Tazminat (Hayat Sigortası Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 26.10.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26.10.2023

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.09.2022 tarih 2022/109 Esas 2022/627 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi …’nın, davalı bankanın … Şubesi’nden 29.04.2015 tarihinde 5 yıl ödemeli 125.000,00 TL tutarında işletme ihtiyaç kredisi kullandığını, 04.05.2015 tarihinde 29.04.2015 tarihinden geçerli olmak üzere imzalanan hayat sigortası sözleşmesinin 29.04.2016 tarihinden itibaren yenilendiğini, muris …’nın 01.03.2017 tarihinde genel işlem şartlarına aykırı olarak düzenlenen hayat sigortasından çok sonra öğrenmiş olduğu kanser hastalığı nedeniyle vefat ettiğini, davacıların bankaya başvurusu ile taleplerinin reddedildiğini, sigorta poliçe örneğinin verilmediğini, müvekkilleri tarafından müteveffanın hastane evraklarının 22.12.2017 tarihli dilekçe ile davalıya gönderildiğini, tıbbi raporlara rağmen sigorta tazminat taleplerinin davalı tarafından reddedildiğini, murise hayat sigortasının imzalatıldığı tarihten önce kanser teşhisi konulmadığını, kredi çekerken yapılmış olan hayat sigortası sırasında mevcut kanser hastalığının bulunduğuna dair iddianın gerçeği yansıtmadığını, vefatının ardından müvekkillerinin herhangi bir icra takibine sebebiyet vermemek adına krediyi ödemeye devam ettiğini, bugüne kadar ödenen miktarın 48.696,58-TL olduğunu ileri sürerek, muris … tarafından kullanılan kredi için davalı tarafından yapılan hayat sigortası nedeni ile vefat tarihinden sonrasına ait kredi borcunun davalı sigorta tarafından ödenmesi gerektiğini tespitine, davacılar tarafından vefat tarihinden sonra haksız olarak ödenen 48.696,58-TL bedel ile yargılama sırasında ödenecek kredi taksit tutarı toplam miktarının her bir ödeme tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, kredi dosyasının kapatılmasına karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili, yetkili mahkemenin davalı şirketin işlem merkezinin bulunduğu İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davaya konu sigorta poliçesi üzerinde … Bankası T.A.O.’nın dain mürtehin kaydı bulunduğunu, sigortalının bankaya olan borcunun ödenip ödenmediği, kredi borcunun kapatılıp kapatılmadığı hususlarının araştırılması gerektiğini, daini mürtehin alacaklısı bankanın davadan haberdar edilmesi ve davanın açılmasına muvafakatının sorulması gerektiğini, sigorta sözleşmesi uyarınca sigorta poliçesinden doğan hak ve borçların sigorta ettiren bankaya ait olduğunu, müvekkili şirket tarafından bankadan kredi kullanan kişilerin isteğe bağlı olarak sigorta kapsamına alındığını, vefatları halinde teminat tutarı ile sınırlı olmak üzere kredi borcu bankaya, teminatının kalan kısmının ise kanuni mirasçılarına ödendiğini, sigortalının sigorta öncesi talep edilen sağlık beyanında gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, var olan teşhis ve tedavi gördüğü ölümüne neden olan kanser hastalığını beyan etmediğini, poliçe tanzim edilirken kendisine yöneltilen sorulara doğru cevap vermediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
KALDIRMA KARARINDAN ÖNCEKİ İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ : Mahkemece, davacıların murisi olan sigortalının, sigorta sözleşmesinin kurulması aşamasında kanser hastalığını bildirilmediği ve kanser hastalığının teminat dışında olması nedeniyle davalı tarafından tazminat talebinin reddedildiği, murisin ölüm nedeninin ilk olarak 23.02.2015 tarihinde radyolojik olarak teşhis edilen sol temporo occipital bölge yerleşimli beyin tümörünün pregresyon göstererek solunum, dolaşım arresti olduğu, ölüm ile 23.02.2015 tarihli tanı arasında illiyet bağının mevcut olduğu, davalı sigorta şirketi tarafından davacı talebinin reddine karar verilmesinin mevzuata uygun bulunduğu, aralarında patoloji uzmanının da bulunduğu bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen rapor ve ek raporun hüküm kurmaya yeterli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ’NİN KALDIRMA KARARI: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2019/3733 E. 2022/159 K. sayılı ilamı ile; davacıların murisi ile dava dışı banka arasında kredi sözleşmesi yapıldığı ve kredinin kullanımı sırasında davalının taraf olduğu sigorta poliçesi ile hayat sigortası yapıldığı, yargılama aşamasında mahkemece murisin imzası bulunan sigorta sözleşmesi getirtilmemiş olduğundan, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce imzalı sözleşme örneğinin davalıdan istendiği, ancak davalı şirket tarafından murisin imzası olmayan sözleşmenin gönderildiği, sigorta sözleşmesinde murise kanser hastalığı veya kanser şüphesiyle herhangi bir tetkik yaptırıp yaptırmadığının sorulduğu, murisin hayır cevabı verdiği, gerek TTK’nun 1435. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya herhangi bir soru sorulmadan sigortalının, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu, sözleşmenin imzasız olması karşısında sigortacının bilgilendirme yükümlülüğünü tam olarak yerine getirdiğinin söylenemeyeceği, murisin de kanser hastalığı yanında kanser şüphesi de bulunup bulunmadığına dair hususları sigorta sözleşmesinin kurulması anında sigorta edene bildirmemiş olmakla kusurunun bulunduğu, bu itibarla davaya konu olayda her iki tarafın da kusurlu bulunduklarının kabulü gerektiği, tarafların kusur oranlarının tayin ve takdiri ile hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
KALDIRMA KARARINDAN SONRAKİ İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, sözleşmenin imzasız olması karşısında sigortacının bilgilendirme yükümlülüğünü tam olarak yerine getirdiğinin söylenemeyeceği, murisin de kanser hastalığı yanında kanser şüphesi de bulunup bulunmadığına dair hususları sigorta sözleşmesinin kurulması anında sigorta edene bildirmediği, bu nedenle kusurunun bulunduğu, davaya konu olayda her iki tarafın da eşit oranda kusurlu bulunduklarının kabulü gerektiği, yapılan tüm ödemelerin toplamının 111.146,00 TL olduğu, bu miktarın sigorta teminat limiti 125.000,00 TL içinde olduğu, tarafların kusur durumuna göre davacının 55.573,00 TL alacağının bulunduğu, ancak dava dilekçesindeki talebinin 48.696,58 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 48.696,58 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, müvekkili şirket tarafından bankadan kredi kullanan kişilerin isteğe bağlı olarak sigorta kapsamına alındığını, vefatları halinde teminat tutarı ile sınırlı olmak üzere kredi borcunun bankaya varsa teminatının kalan kısmının ise kanuni mirasçılarına ödenmekte olduğunu, sigortalı murise ilişkin talep ve temin edilen belgelerin incelenmesi sırasında, murisin sigortalının sigorta öncesinde kanser hastalığının bulunduğu ve bu hastalığa bağlı olarak vefat ettiğinin tespit edildiğini, davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, sigortalının poliçe tanzim edilirken kendisine yöneltilen sorulara doğru cevap vermek ve rizikonun takdirine etkili olacak hususları da beyan etmekle yükümlü olduğunu, hükme esas bilirkişi raporunun ve mahkeme kararının aksine, müvekkil şirket tarafından bilgilendirme yükümlülüğünün tam olarak yerine getirilmiş olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte dosya kapsamına göre izafe edilen kusurun fahiş olduğu, davanın kabulü anlamına gelmemekle birlikte, davaya konu sigorta poliçesinin hayat sigortası olduğunu, hayat sigortalarının niteliği itibari ile meblağ sigortası olduğunu, müvekkili yönünden vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, hayat sigortası nedeniyle tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
6102 sayılı TTK’nun 1435. maddesinde “Sigorta ettiren, sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır” denilmek suretiyle; sigorta ettirenin, sözleşmenin kurulması sırasındaki doğru beyan yükümlülüğünün kapsamı düzenlenmiştir. Gerek TTK’nun 1435. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya herhangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne uymamanın sonuçları ise, aynı kanunun 1439/2. maddesinde, “rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder” şeklinde düzenlenmiştir. TTK’nun 1439/2. maddesindeki açık ifadelerle, sigortalının ihmali ile beyan yükümlülüğüne aykırı davranılması halinin tazminattan indirim sebebi olduğu; ayrıca, beyan yükümlülüğüne kasten uyulmaması halinde, gizlenen (beyan edilmeyen) husus ile gerçekleşen riziko arasında illiyet bağının bulunmadığı durumda da ödenen prim ile ödenmesi gereken prim arasındaki orana göre sigortacının tazminatı ödeyeceği kabul edilmiştir. Diğer taraftan, kanunda yer alan kasten gizleme ifadesinin, kötüniyetle gizlemeyi değil; bildiği halde beyan etmeme halini ifade ettiği de izahtan uzaktır.
Sigorta sözleşmeleri iyi niyet sözleşmeleri olup, taraflar sözleşme kurulması aşamasında birbirlerini aydınlatma yükümlülüğü altındadır. Somut olayda, davacıların murisi …’ya 29.04.2015 tarihli hayat sigorta poliçesinin düzenlenmesinden önce 23.02.2015 tarihinde sol temporo occipital bölge yerleşimli beyin tümörü teşhisi konulduğu, murisin ölümü (01.03.2017) ile bu tanı arasında illiyet bağı bulunduğunun tespit edildiği, TTK’nun 1439/2. maddesi gereğince sigortalının ihmali ile beyan yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle tazminattan indirim yapılması gerektiği, öte yandan davalı sigorta şirketinin de poliçenin düzenlenmesi aşamasında Hayat Sigortası Genel Şartları 5.3 maddesi kapsamında dürüstlük ilkesi uyarınca sigortalıyı kanser hastalığının ya da kanser şüphesinin bulunup bulunmadığının bildirimi, sigorta teminatı ve sigortanın işleyişi hakkında sigortalıyı bilgilendirme yükümlülüğünü tam olarak yerine getirdiğini kanıtlayamadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince tarafların eşit oranda kusurlu olduklarının kabulü ile, davacıların ödedikleri tazminatın yarısını davalıtan istemekte haklı olduklarının tespiti ile dava değeri ile bağlı kalınarak 48.696,58 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davalı vekilinin davanın esasına yönelik istinaf sebebi yerinde değildir.
İlk derece mahkemesince her ne kadar davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, davada reddedilen bir kısmın bulunmadığı, dava konusu alacak bakımından her bir ödeme tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine ilişkin istemin reddi ile dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi nedeniyle kısmen kabul şeklinde hüküm kurulduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 3.326,46 TL’den peşin alınan 832,00 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 2.494,46‬ TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.26.10.2023