Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/282 E. 2023/585 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/282
KARAR NO : 2023/585

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21.12.2022
NUMARASI : 2022/1041 E.

TALEBİN KONUSU : İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 13.04.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 13.04.2023

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.12.2022 tarih 2022/1041 E. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi ihtiyati tedbir isteyen (davacılar) vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP : İhtiyati tedbir isteyen davacılar vekili,12/02/2022 tarihinde davalı sürücü … ‘nın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile (2.40 promil) alkollü bir vaziyette davacıların babası olan … ‘nın çarpması sonucunda … ‘nın vefat ettiğini, … ‘nın varisi ve reşit olmayan çocukları … ve … ‘ya (veraset ilamı) kaldığını bildirerek, … için 1.000 TL, … için 1.000 TL maddi tazminat, yine … için 350.000 TL, … için 350.000 TL manevi tazminat talebinde bulunduğunu ayrıca davalı ve yüklenici şirketin menkul-gayrimenkul malları 3. kişilerdeki hak ve alacakları üzerinde teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : … vekili, mahkeme tarafından gönderilen tebligat her ne kadar 11.01.2023 tarihinde 7201 Sayılı TK’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edilmiş ise de söz konusu tebligat usulüne uygun şekilde muhatap müvekkile tebliğ edilmediğini, müvekkil usulsüz tebligattan 27.03.2023 tarihinde haberdar olduğunu, bu sebeple tebliğ tarihinin 27.03.2023 olarak dikkate alınmasını talep etme zarureti hasıl olduğunu, davacının destekten yoksun kalma tazminatı ve eğitim giderleri ile manevi tazminat alacaklarına ilişkin açmış olduğu dava haksız ve mesnetsiz olup, işbu taleplerinin reddi gerektiğini, davacının ihtiyati tedbir talebi de haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, HMK 390. Maddesinde belirtildiği üzere, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduklarından ancak davacı davanın esası yönünden haklılığını ispat edemediğini, davayı kabul etmemekle birlikte olayda istenen maddi ve manevi tazminat bedeli fahiş olduğunu, Yargıtay kararlarıyla oluşturulan temel ilkelere göre, kural olarak, erkek çocuklar (18) yaşına kadar, kız çocuklar kentlerde yaşıyorlarsa (22) yaşına kadar ve köylerde (18) yaşına kadar anne ve babalarından destek gördüklerini, erkek çocuklar orta öğretim çağında iseler (20) yaşına kadar, yüksek öğrenim görüyorlarsa, kız-erkek ayrımı yapılmaksızın (25) yaşına kadar destek gördüklerini, bu durumun yargılama sırasında bilirkişi incelemesiyle de sabit hale geleceğini, manevi zararın para ile tazmin ve telafisi, hiç bir zaman haksız kazanca ve sebepsiz zenginleşmeye kaynak teşkil etmemesi gerektiğini, söz konusu kazada müvekkil sürücünün kusuru bulunmadığından karşı tarafça maddi ve manevi tazminat talep edilmesini kabul etmediklerini, sürücünün trafik kurallarına uymasına, tüm dikkat ve özeni göstermesine rağmen kazaya engel olamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, her durumda müvekkil şirketin sigortalısının kusuru oranında tazminat ödemesi yapmakla yükümlü olduğunu, dava konusu kazaya karışan sigortalı araç sürücüsünün kaza meydana geldiği esnada alkollü içki ve uyuşturucu madde etkisi altında olup olmadığının, geçerli sürücü belgesinin bulunup bulunmadığının müvekkil şirketin araç sürücüsüne/işletenine rücu hakkı bulunması sebebiyle tüm yasal haklarımız saklı kalmak kaydıyla sayın mahkemeniz vasıtasıyla araştırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacı tarafından destekten yoksun kalma tazminatı istenebilmesi için müteveffanın davacının desteği olduğunun ispatlanması gerektiğini, dava konusu kaza nedeniyle tazminat hesabı yapılmasına karar verilmesi halinde hesaplamanın, sigorta aktüerleri yönetmeliği uyarınca hazine müsteşarlığınca yetkilendirilen aktüerler listesine kayıtlı, lisanslı aktüerler tarafından ve TRH 2010 ulusal mortalite tablosunda yer alan verilere göre yapılması gerektiğini, davacının dava konusu kaza nedeniyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubu gerekli olduğunu, her durumda müvekkil şirketin sorumluluğu poliçede belirtilen limit ile sınırlı olduğunu, dava konusu kaza nedeniyle birden fazla kişinin zarar görmüş olması halinde teminatın paylaştırılması gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, dava konusu tazminat “ancak dava tarihinden itibaren” işleyecek “yasal faiz” ile birlikte talep edilebileceğini, dava dilekçesinde temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte iş göremezlik tazminatı talebinde bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkil aleyhine ikame edilen işbu haksız davada İzmir 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2022/436 E. sayılı dosyasının özellikle kusur oranlarının tespiti açısından bekletici mesele yapılması gerektiğini, ayrıca mahkemeniz’ce re’sen “görev yönünden” yapılacak değerlendirmede; müvekkil şirket ile davacılar arasındaki hukuki ilişikinin haksız fiil sebebiyle kurulduğunu, dolayısıyla tbk hükümleri gereği işbu davada asliye hukuk mahkemeleri görevli olacağından davanın görevsizlik sebebiyle usulen reddini talep ettiklerini, esasa ilişkin olarak da ceza dosyasında, tarafların kusur oranlarına ilişkin alınan bilirkişi raporları incelendiğinde sürücü … ‘nın kazanın oluşumuna sebebiyet vermediği ve yaya … ‘nın %100 kusurlu olarak kazaya doğrudan sebebiyet verdiğini, bu sebeple davacıların maddi-manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, mahkemece davacıların tazminat taleplerine yönelik lehe bir hüküm kurulduğu takdirde, kiralayan … ile müvekkil şirket arasında uzun dönem araç kiralama ilişkisi söz konusu olduğundan taraflar arasında kurulan sözleşme uyarınca işleten vasfının devri gerçekleşmiş olacağını, bu nedenle müvekkil şirket’in davacıların maddi manevi zararlarının tazmini ile ilgili herhangi bir sorumluluğunun olması mevzu bahis olmayacağını, davacılar lehine maddi-manevi tazminata hükmedilse dahi ilgili tazminat taleplerinin muhatabı müvekkil şirket değil, müvekkil şirket’in zmms sigortacısı … Olacağını, işbu haksız, hukuka aykırı ve açıkça kötü niyetli olarak ikame edilen maddi-manevi tazminat davasının reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece duruşma açılarak yapılan inceleme neticesinde, işleten ve sürücünün mal ve alacakları dava konusu olmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbirin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı ihtiyati tedbir isteyen davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : İhtiyati tedbir isteyen davacılar vekili, somut olayda davalının kusurlu davranışları neticesinde davacıların desteğinin vefat ettiğinin açık olup maddi ve manevi tazminattan sorumlu olduklarının da açık olduğunu, haksız eylemden kaynaklanan zararların haksız eylemin gerçekleştiği tarihte muaccel hale geldiğini istinaf sebepleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını, talep ettikleri ihtiyati tedbir/haciz kararının verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Talep, trafik kazası nedeniyle davacı mirasçılar yönünden destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf incelemesi, istinafa başvuran tarafın istinaf başvuru dilekçesinde bildirdiği sebeplerle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak yapılmıştır.
HMK’nın 389/1. maddesi uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
İİK’nın ihtiyati haciz koşullarını düzenleyen 257. maddesinde, vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş bir para borcunun alacaklısının borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz malları ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği düzenlenmiştir. Aynı Yasa’nın 258. maddesi uyarınca alacaklının, alacağın varlığı ile haciz sebepleri hakkında mahkemede olumlu şekilde kanaat uyandırması gerekli ve yeterli olup, buradaki ispat asıl davadaki gibi tam bir ispat değil yaklaşık ispattır.
Somut olayda, davacı vekili, maddi ve manevi tazminat istemli açtığı davada davalı işleten ve sürücünün taşınır, taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine teminatsız olarak üzerine tedbir konulmasını talep etmiştir. Tazminat istemine ilişkin davada davalı tarafların araç ve malları uyuşmazlık konusu olmayıp talep şartları bulunmamaktadır.
Bu durumda istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İhtiyati tedbir isteyen davacı yönünden istinaf karar harcı olan 296,40 TL’den peşin alınan 179,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 116,50 TL harcın ihtiyati tedbir isteyen davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle ihtiyati tedbir isteyen davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere 13.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.