Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/259 E. 2023/1378 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/259
KARAR NO : 2023/1378

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03.11.2022
NUMARASI : 2019/51 E. 2022/1004 K.

DAVANIN KONUSU: Kooperatif Üyeliğinin Tesbiti
KARAR TARİHİ : 05.10.2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 05.10.2023

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.11.2022 tarih 2019/51 E. 2022/1004 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, müvekkilinin 19.06.2015 tarihli genel kurula katıldığında, 28.05.2012 tarihli kooperatif yönetim kurulu kararıyla ihraç edildiğini öğrendiğini, genel kurulda yeniden ortaklığa alınması talebinin ise hükümet komiserinin müdahalesi ile reddedildiğini, ihraç kararına dayanak yapılan ihtaratlar ile ihraç kararının müvekkiline tebliğ edilmediğini, ihtarların gerçek borç miktarını yansıtmadığını, yönetim kurulunun ihraç kararının usul ve yasaya uygun olmadığından iptalinin gerektiğini ileri sürerek, davalı Kooperatif Yönetim Kurulu’nun 28.05.2012 tarih 201/4 ve 2012/8 nolu ihraç kararlarının iptaline, bu talepleri kabul edilmemesi halinde denkleştirme ilkesi gereğince fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL çıkma payının reeskont faizi ile birlikte davalı kooperatiften tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, kooperatif yönetimi tarafından yapılan işlemlerin yasal prosedürün yerine getirilmesinden ibaret olduğunu ve herhangi bir usulsüzlük bulunmadığını, ortaklıktan çıkarıldığı 13.08.2012 tarihinde ilan edilerek duyurulduğundan Kooperatifler Kanunun 16. maddesine göre bu tarihten itibaren 3 ay içinde dava açılması gerektiğini, 3 aylık hak düşürücü sürede dava açılmadığından kararın kesinleştiğini, davacının ortak olduğu dönemde 401,00 TL ödeme yaptığını, gerek davacı gerekse diğer ortaklar tarafından yapılan ödemelerin tamamının sabit giderler için harcandığını, davalı kooperatife ait bir taşınmaz bulunmadığını, herhangi bir inşaat faaliyeti bulunmayan kooperatifin gelir veya kazancının da olmadığını, bu nedenle davacıya ayrılma payı olarak ödeme yapılmayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı kooperatifin üyesi olduğu, kooperatif tarafından davalının ihracına ilişkin olarak 28.05.2012 tarih 2011/4 sıra nolu ve 28.05.2012 tarih 2012/8 sıra nolu yönetim kurulu kararı alındığı, ihraca dayanak alınan ihtarnamelerin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, usulsüz ihtarname sebebiyle ihraç kararı alınmasının mümkün olmadığı, ayrıca ihtarnamelerde belirtilen davacı borcunun davacının gerçek borcunu yansıtmadığı, bu yönü ile ihtarnamenin usulsüz olduğu, ayrıca bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu, kooperatifin üye aidatlarının temini yönünden acil ihtiyacının bulunmadığı, kooperatifin amacını gerçekleştirmek bakımından ağır parasal ihtiyaçlarının bulunmadığı, ayrıca aidat alacakları içinde icra takibi ile aidat alacaklarının temini mümkün olduğu anlaşıldığından, davalı kooperatifin davacıyı ihraç etmesi yerinde görülmediğinden; davanın kabulüne, davacının, davalı kooperatifin 28/05/2012 tarih, 2011/4 sıra nolu 28/05/2012 tarih, 2012/8 karar sayılı iptal kararlarının iptaline, davacının davalı kooperatifin ortağı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davalı vekili, davacının adresinden taşınması, yeni adresinin bilinememesi nedeniyle, noterlikte düzenlenen kat ihtarlarının davacıya tebliğ edilemediğini, yapılan araştırmalara rağmen davacının adresinin tespit edilemediğini, ihtarlardan itibaren 13 ay geçmesine rağmen borç ödenmediğinden ve yeni adres bildirilmediğinden, yönetim kurulunca davacının ihracına karar verilerek, söz konusu kararın da Noter aracılığıyla tebliğ edilememesi nedeniyle ilanen tebliğ yoluyla tebliğ edildiğini, İlk derece mahkemesince re’sen seçilen bilirkişi … ‘den 3 kez ek rapor aldırılmasına rağmen tüm raporların eksik ve yüzeysel inceleme, hatalı ve ön yargılı değerlendirme ile düzenlediğini, söz konusu raporlara itibar edilmemesi gerektiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, davacının kooperatif ortaklığından ihracına ilişkin yönetim kurulu kararlarının iptali istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın kabulü ile yönetim kurulunun ihraç kararlarının iptaline karar verilmiştir.
Dosya kapsamından ve alınan bilirkişi raporundan, davacıya keşide edilen iki ayrı ihtarın, davacının adres değiştirmesi ve yeni adresini bildirmemesi, 1987 yılında kurulan kooperatifin kurulduğu dönem itibarıyla, “TC kimlik numarası” ve mernis uygulamasının bulunmaması nedeniyle, kat ihtarlarının tebliğinin sağlanamadığı, 2.ihtarnamenin 15.04.2011 tarihinde keşide edildiği, davalı kooperatif yönetim kurulunun 28.05.2012 tarihli yönetim kurulu kararlarıyla davacı ortağın 6 yıldır borcunu ödemediği, kooperatife de bilgi vermediği, ihtarların yeni adresin bilinmemesi nedeniyle geri döndüğü, ihtarların üzerinden 12 ay geçmesine rağmen hala ödeme yapılmadığı ve bilgi edinilemediği, bu nedenle davacı ortağın ihracına karar verildiğinin belirtildiği, ihraç kararının gazete yoluyla 2013 yılında ilan edildiği, davacının 28.05.2015 tarihli genel kurula katıldığı, toplantının 2 nolu gündem maddesinde ” davacının toplantıya dinleyici olarak katılmış ve kendisinin kooperatife tekrar üye olmak istediğini dile getirdiğini, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 46. Maddesi hakkında bakanlık temsilcisinin açıklamada bulundu, gündeme madde ilavesi olmadı” şeklinde yazıldığı dilekçesinde, ortaklıktan ihraç edildiğini, toplantıya katılarak şifaen öğrendiğini, tekrar üye olarak alınması için gündem görüşülmesi teklifinin, bakanlık komiserinin müdahalesi ile red edildiğini beyan ettiği, bilirkişi raporunda ihtarlarda 31.12.2010 tarihi itibarıyla davacının 2.450,00 TL aidat borunun ödenmesinin istendiğini, yapılan incelemelerde daha fazla olarak 2.690,35 TL borcunun bulunduğunun tespit edildiğini, istenen aidatların genel kurula dayandığını ve gerçek borç miktarından daha az talep edildiğini, ancak faiz hesabında genel kurul kararlarına riayet edilmediği gibi 6098 sayılı Kanunun 120/2 maddesinde sınırlamaya da uyulmadığından, ihtarda yer alan faiz borcunun usulsüz olduğunun bildirildiği, ilk derece mahkemesince, ihtarların ve karar tebliğinin usulsüz olduğu, ihtar içeriğindeki borcun gerçek borç miktarına uygun olmadığı gerekçesiyle, davanın süresinde açıldığına ve davanın kabulü ile ihraç kararlarının iptaline karar verildiği görülmektedir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda 2015/852 – 2017/376 sayılı karar ile davanın kabulüne karar verildiği, verilen hükmün davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine ,Dairemizin 18.03.2019 tarih ve 2017/1340 E-2019/443 K sayılı kararıyla “İhraç kararının usulsüz tebliği nedeniyle, dava süresi içerisinde açılmıştır. Mahkemece, ihtarnamelerin tebliğ edilmeden, ortaklıktan çıkarılma kararının usulsüz tebliğ edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile ihraç kararının iptaline karar verilmiş olup, davalı vekilinin, davacının uzun süredir kooperatifle ilişki kurmaması, adres değişikliğini de bildirmediği gibi, aidatları da 2006 yılından bu yana ödememesinin TMK’nın 2. maddesindeki iyi niyetle bağdaşmadığını ve davacının kötü niyetli olduğunu savunduğu halde, bu savunma yönünden değerlendirme yapılmamıştır. Karşılıklı hak ve yükümlülük doğuran kooperatif ilişkisi, amaca ulaşıncaya kadar süreklilik gerektiren bir niteliğe sahiptir. Özellikle de kooperatifin amacına ulaşması bakımından ortağın parasal yükümlülüklerini yerine getirmesi son derece önemlidir. Kooperatifler hukukunda mutlak değil, nispi eşitlik ilkesi geçerli olup, davalı kooperatifte eşitlik ilkesi gereği tüm ortaklardan aynı miktarda aidat toplayıp, ödeme yapmayan ortaklar hakkında aynı işlemleri yapmakla yükümlüdür. Bu durumda kooperatifin davacıyı ihraç ettiği 2012 yılı ve sonrası genel kurul tutanaklarının getirtilmesi, öteden beri aidat toplayıp toplamadığının, aidat ödemesi yapmayan ortaklar hakkında ihraç prosedörünün yerine getirilip getirilmediğinin açıklığa kavuşturulması, aidat toplandığının ve eşitlik ilkesine uygunluğunun tespiti halinde, davacının parasal yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği, en son ödemenin ne zaman yapıldığı saptanarak, davacı ortağın yükümlülüklerini yerine getirmediği ortaya çıktığında uzun süreden beri kooperatifle ilişki kurmayan ve aidat ödemeyen davacının, bu aşamada ihraç kararının usulsüz olduğunu ileri sürmesinin MK’nın 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralı ile bağdaşıp bağdaşmadığının değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece davalının esasa yönelik savunması ve delilleri değerlendirilmeden karar verildiği” gerekçesiyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda aldırılan asıl ve ek bilirkişi raporlarına göre davacı kooperatif tarafından davalının ihracına ilişkin olarak 28.05.2012 tarih 2011/4 sıra nolu ve 28.05.2012 tarih 2012/8 sıra nolu yönetim kurulu kararı alınmış ise de, ihraç kararının usulsüz tebliği nedeniyle davanın süresinde açıldığı, Kooperatif ortaklarının birkaçı dışında ortakların çoğunun borçlu olup, borcunu ödemeyen ortakların ihracı yönünde alınmış karara rastlanmadığı, davalı kooperatifin parasal yükümlülükler ve ortaklıktan çıkarma yönünden eşitlik ilkesine uygun davranmadığı, kooperatifin üye aidatlarının temini yönünden acil ihtiyacının bulunmadığı, kooperatifin amacını gerçekleştirmek bakımından ağır parasal ihtiyaçlarının bulunmadığı, ayrıca aidat alacakları için icra takibi yapılmasının mümkün olduğu tespit edilmekle, yerel mahkemenin davanın kabulüne yönelik kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 269,85 TL’den peşin alınan 179,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 89,95 TL’nin yatırana iadesine,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.06.10.2023