Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/231 E. 2023/513 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/231
KARAR NO : 2023/513

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24.11.2022
NUMARASI : 2020/300 E.

TALEBİN KONUSU : İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 06.04.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06.04.2023

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.11.2022 tarih 2020/300 E. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi ihtiyati tedbir talep eden (davacı) vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP : İhtiyati tedbir isteyen vekili, davalı … tarafından, oğlunun şirketine muvazaalı olarak devredilen davaya konu … İli, … İlçesi, … Mah.’nde, … ada, … parsel numarada tapuya kayıtlı taşınmaz üzerindeki … ‘ye ait yapı ruhsatı bulunan binaların davalı … tarafından oğlunun şirketi üzerinden kiraya verilerek haksız kazanç elde edildiğini, …’nin her geçen gün zarara uğratıldığını, bu taşınmaza ilişkin olarak müvekkilinin yetkilisi olduğu şirket adına yapı ruhsatnını dahi bulunduğunu, yapının ilk ruhsat tarihinin 05/01/2009 olduğunu; davalı … ’in, kardeşi … ‘in haklarına oğlu aracılığı ile el koyduğunu, bu haksız kazançlar ile lüks yaşamlar sürdüğünü ve müvekkilini darda bıraktığını; davalı … ’in bu taşınmazı oğlu … ‘in adına kurduğu şirketine muvazaalı olarak devrettiğini, ardından taşınmaz üzerindeki iki adet büyük depo halindeki yapılar ile bahçe kısmında konteyner şeklinde işletme binalarını bir kısım şirketlere kiraya vermek suretiyle haksız kazanç elde etmekte olduğunu; bu yapıların sahibinin … olduğunu; davalı tarafın dilekçelerinde yineledikleri aslını dahi sunmadıkları, geçerliliğine, içeriğine, imzalara ve yazıya açıkça itiraz ettikleri (şirket pasiflerini ayrık tutan ve ticaret siciline tescil ve ilan edilmediğinden kurucu unsurları taşımayan) ticari işletmenin devrine ilişkin 19/10/2011 tarihli protokolün yasal şartları taşımaması nedeniyle geçersiz olduğunu ve bu yargılamanın konusuna dahil olmadığını, imzalarına ve içeriğine itiraz ettikleri bu sözleşmenin dava konusu taşınmazları kapsamına almadığını, kabul etmemekle birlikte, ticari işletmenin devri sözleşmelerinin TTK’nın 11/3 maddesi uyarınca ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi gerektiğini, sözleşmeyi kabul anlamına gelmemekle birlikte sözleşmenin yapıldığı iddia olunan tarih ile taşınmazların muvazaalı olarak devredildiği tarih arasında 10 yıldan fazla bir sürenin geçtiğini, sözleşmenin diğer hükümlerinin hiçbirinin bugüne kadar ifa edilmediğini, bu nedenle de sözleşmenin fiilen de münfesih olduğunu, şirketin feshi anlamına gelen, şirketin tüm aktiflerinin satılması yönündeki bir sözleşmenin geçerli olabilmesi için de yine genel kurulda karar alınması gerektiğini belirterek, TTK’nın 636/4 maddesi uyarınca şirketin aktiflerinde yer alması gereken kira bedellerinin tespitinin yapılması için öncelikle Vergi Dairesine yaz yazılarak … İli, … İlçesi, … Mahallesi’nde, … ada, … parsel numarada kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan işletmelerin tespitinin yapılmasına ve bu işletmelere yazı yazılarak kira miktarlarını ve bu kira bedellerini kime ödediklerinin belirlenmesine, ayrıca dosya kapsamında yapılacak olan keşif ile de bu hususların belirlenmesine, belirlenen kiralayanlara yazı yazılarak şirketin tasfiyesine kadar kira bedellerinin mahkemeye depo edilmesine, yargılama sonunda ise tasfiye payı belirlenirken hesaba dahil edilmesine; davaya konu muvazaalı işlemlerin, şirketi zarara uğratan eylemlerin ve şirkete ait aktiflerin başkalarına devredilmek ve şirketin aktiflerinin azaltılmak suretiyle zarara uğratıldığının belirlenmesi amacıyla davalının oğlu … ‘e, davalının avukatı … ‘a, davalının oğluna ait … ‘ye ve davalı … ‘e ait banka hesaplarının belirlenmesi için tüm bankaların genel müdürlüklerine yazı yazılarak banka hesap hareketlerinin, banka kayıtlarının ve taşınmazların muvazaalı olarak devredildiği tarih itibari ile hesap hareketlerinin getirtilmesine karar verilmesini istemiştir.
İTİRAZ : İhtiyati tedbire itiraz eden vekili, mahkemece 13/07/2020 tarihli kararı ile şirkete kayyım atanmasına karar verildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 02/07/2020 tarihli tensip tutanağı ile şirket ortağı … ‘e yöneltilen davada usule aykırı olarak davada taraf değişikliği yapıldığını, şirket ortaklarından … ‘in dosyadan çıkarıldığını, davanın müvekkili şirkete yönlendirildiğini, şirket yetkilisi … ‘in görev süresinin 01/07/2020 tarihinde sona erdiğinin ve davanın 30/06/2020 tarihinde şirketin yetkilisinin görev süresi dolmadan açıldığının gözetilmediğini, şirket yetkilisi … ‘in görev süresinin 24/06/2020 tarihinde sona erecek olarak kabul edilmesinin hukuka uyarlılığının bulunmadığını, covid-19 olarak tanımlanan pandemi nedeniyle gerekli önlemlerin alınması adına genel kurul toplantısının gerçekleştirilmediğini, şirket ortaklarından … ‘in 67 yaşında olduğunu, 15/06/2020 tarihine kadar sokağa çıkma yasağı olduğunu, taşınmaz satışlarının 22/06/2020 tarihinde gerçekleştirilmesinin sebebinin de müvekkil şirket yetkilisi … ‘in sokağa çıkma yasağı nedeniyle tapuya başvuramaması olduğunu, TTK’nın 636. maddesi gereği ” uzun süre” şartının oluşmaması nedeniyle kayyım atanması isteğine itiraz ettiklerini, müvekkili şirketin gayri faal durumda olduğunu, davacı tarafın iddialarının aksine şirketin kasa hesabında ve muhasebesinde yoğun bir para hareketliliğinin bulunmadığını, şirketin 10 yıldır hiçbir şekilde sermaye arttırım yoluna bile gitmediğini, şirketin faaliyetleri konusunda bilgi sahibi olmayan kayyım atanması nedeniyle faaliyetin aksama durumunun olduğunu ve şirketin itibarının sarsılacağını belirterek, ihtiyati tedbir kararı olarak verilen kayyım atama kararının kaldırılmasına, bu isteğin reddedilmesi durumunda davacı tarafça kayyım atanması tedbirinden doğacak zararlar nedeniyle 500.000,00 TL teminat gösterilmesini savunarak ihtiyati tedbire itiraz etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, eldeki dava, şirketin haklı sebeplerle feshine ve tasfiyesine ilişkin bir dava olup, davada öncelikle davacının feshi istemekte haklı sebebinin bulunup bulunmadığı hususunun tartışılacak olması, dilekçede sözü edilen taşınmazla ilgili tapu iptali tescil davasının mahkemenin başka bir dosyasında görülüyor olması ve şirket adına tapu iptali tescil koşullarının bulunup bulunmadığı hususunun da söz konusu dosyada tartışılıyor olması, şirketin ancak çekişme dışında kalan alacağının ya da borcunun tasfiyede değerlendirmeye alınabilecek bulunması, taşınmazın halihazırdaki sahibinin ve taşınmaz üzerinde var olduğu ve kiralandığı ileri sürülen işletmelerdeki kiracıların eldeki bu davanın tarafı olmamaları karşısında 04/11/2022 tarihli dilekçedeki istekler yerinde görülmediğinden tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, davalı tarafın haksız eylemleri nedeniyle … ‘nin her geçen gün zarar uğratıldığını, TTK 636/4 maddesi uyarınca fesih davası açıldığında mahkemece gerekli önlemlerin alınabileceğinden davalı … ‘in şirkete ait muvazaalı olarak oğlunun şirketine devrettiği taşınmaz üzerindeki işyerlerini oğlunun şirketi üzerinden kiraya vererek şirketi zarara uğratmakta ve haksız ve hukuka aykırı olarak gelir elde etmekte olduğundan işbu işyerlerine ait kira bedellerinin tedbiren … adına yerel mahkemede depo edilmesine, yargılama sonunda ise muvazaalı olarak devredildiği tarihten bu tarihe kadar alınan tüm kira bedellerinin, tasfiye payı belirlenirken esas alınmasına karar verilmesi gerekirken taleplerimizin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme’nin 2022/38 esas sayılı tapu iptal tescil davasında keşif ile de durumun ortaya çıktığını, Urla’da şirketlere kiraya verilmek suretiyle çok büyük haksız kazanç elde edildiğini, Urla Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2021/66 D.İş dosyası ile açtıkları tespit davasındaki bilirkişi raporu ile durumun sabit olduğunu, … ‘in İzmir İli Urla İlçesinde bulunan bir kısım taşınmazın oğlu … adına kurduğu şirkete muvaazalı olarak devrederek taşınmaz üzerindeki iki büyük depo halindeki yapılar ve bahçe kısmındaki konteyner şeklindeki işletme binalarını kiraya vermek suretiyle haksız kazanç elde ettiğini, ortada muvaazalı olarak yapılan devirlerin söz konusu olduğunu, öncelikle Vergi dairesine müzekkere yazılarak … İli … İlçesi … Mahallesi … ada … parsel numaralı taşınmaz üzerinde bulunan işletmelerin tespitinin yapılması ve bu işletmelere müzekkere yazılarak kira miktarlarını ve bu kira bedellerini kime ödediklerinin tespitinin yapılması, ayrıca yapılacak olan keşif ile de bu hususların tespit edilmesi ve tespit edilen kiralayanlara müzekkere yazılarak şirketin tasfiyesine kadar kira bedellerinin Yerel Mahkemeye depo edilmesine karar verilmesi, yargılama sonunda ise tasfiye payı belirlenirken hesaba dahil edilmesi yönündeki taleplerinin Mahkemece reddedildiğini, haklı sebeplerin varlığında her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Talep, asıl davada şirketin haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesi istemine ilişkin ihtiyati tedbir talebi olup, Mahkemece tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
HMK’nun 389/1. maddesi uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
Somut uyuşmazlıkta, şirketin haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesine ilişkin davada, davacının feshi istemekte haklı sebebinin bulunup bulunmadığı hususunun tartışılacak olması, dilekçede sözü edilen taşınmazla ilgili tapu iptali tescil davasının mahkemenin başka bir dosyasında görülüyor olması ve şirket adına tapu iptali tescil koşullarının bulunup bulunmadığı hususunun da söz konusu dosyada tartışılıyor olması, şirketin ancak çekişme dışında kalan alacağının ya da borcunun tasfiyede değerlendirmeye alınabilecek bulunması, taşınmazın halihazırdaki sahibinin ve taşınmaz üzerinde var olduğu ve kiralandığı ileri sürülen işletmelerdeki kiracıların eldeki bu davanın tarafı olmamaları karşısında ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin İDM kararında davada yaklaşık ispat koşulu ve davanın sonunda elde edilebilecek bir durumun tedbir yoluyla hüküm altına alınamayacağı dikkate alındığında talebin reddedilmesine dair kararda herhangi bir usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Bu durumda istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İhtiyati tedbir talep eden davacı yönünden istinaf karar harcı olan 296,40 TL’den peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 215,70 TL harcın ihtiyati tedbir talep eden davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle ihtiyati tedbir talep eden davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere 06.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.