Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/218 E. 2023/532 K. 07.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/218
KARAR NO : 2023/532

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16.12.2022 – 27.12.2022
NUMARASI : 2022/38 E.
BİRLEŞEN İZMİR 1.ATM’NİN 2022/377 ESAS SAYILI DAVASINDA
TALEBİN KONUSU : İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 07.04.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 07.04.2023

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.12.2022 – 27.12.2022 tarih 2022/38 E. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı ile davalı şirket tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP : İhtiyati tedbir isteyen asıl ve birleşen davada davacı vekili, davalı şirket müdürünün hiçbir yetkisi olmamasına ve genel kurul kararı alınmamasına rağmen … İli, … İlçesi, … Mah., … ada, … parsel ile … İli, … İlçesi, … Mah., … ada, … parsel sayılı taşınmazları düşük satış bedelleri göstererek davalılara devletiğini, şirketi zarara uğrattığını, yapılan işlemin geçersiz olduğunu, belirterek; taşınmazların üçüncü kişilere devrinin önlemesi amacıya ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş, mahkemece birleşen davada talebin kabulüne karar verilmiş, birleştirme kararını müteakip bu karar kaldırılarak asıl ve birleşen davada tedbirin kabulüne karar verilmiş, davcının teminat alınmaksızın tedbir kararı verilmesi, bunun mümkün olmaması halinde teminatın değiştirtmesi, mahkeme aksi kanaate ise davalıdır şerhi konulmasına yönelik taleplerinin 27.12.2022, davalının tedbirin kaldırılması talebinin ise 11.03.2022 tarihli ara karar ile reddine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesine 16.12.2022 tarhili ara karar ile; birleşen davanın ve aynı zamanda asıl davanın konusu olan ve tapu iptal tescil isteğine konu taşınmazların keşif yolu ile yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda harca esas değerleri toplam 28.400.000,00-TL olarak belirlendiği, harç eksikliğinin tamamlandığı, dava değeri 500.000,00-TL’nin üzerine çıktığından davalara heyetçe bakılması gerektiğinden, tek Hakim tarafından verilen 13/11/2020 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına,
27.12.2002 tarihli ara karar ile; teminatsız olarak tedbir kararı verilmesini gerektirir bir durumun ve koşulun bulunmadığı, asıl ve birleşen davaya konu taşınmazların değeri dikkate alındığında mahkememizce takdiren öngörülen teminat miktarının da uygun olduğu, davalıdır şerhi konulmasına yönelik talebin yasal dayanağının bulunmadığından teminat alınmaksızın tedbir kararı verilmesi, teminatın değiştirtmesi ve davalıdır şerhi konulmasına yönelik taleplerinin reddine,
11.03.2022 tarihli ara karar ile 16/12/2022 tarihli ihtiyati tedbire ilişkin ara kararın tebliğ edilmiş olmasına rağmen, yasal 1 haftalık süre içerisinde teminat yatırılmadığı, yasal süre içerisinde teminatın yatırılmaması nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 393. maddesi gereğince 16/12/2022 tarihli (2) numaralı ihtiyati tedbir kararı kalkmış sayılacağı, ara kararının uygulanması bakımından istinaf sonucunun beklenmesine, karar verilmiştir.
Kararlara karşı asıl ve birleşen davada davacı ile davalı şirket tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Asıl ve birleşen davada davacı vekili, 16/12/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin ara kararına ve 27/12/2022 tarihli ara kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurduklarını, dava konusu taşınmazların muvazaalı olarak devredildiğini, dava konusu taşınmazlar üzerine devir ve temlikinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konmasına karar verilmesi talebi ile birlikte dava açıldığını, 16/12/2022 tarihli ara kararı ile dosyada mevcut tedbir kararını karşı tarafın hiçbir itirazı ve talebi olmamasına rağmen resen kaldırılarak davacı yönünden ödemesi imkansız miktarda teminat yatırma şartına bağlanarak tedbir konulmasına karar verildiğini, bu karardan rücu edilerek taşınmazlar üzerine davalıdır şerhi konulmasına ilişkin talebin ise red edildiğini, davalı … müdürlük yetkisinin sona ereceği tarihten 2 gün önce şirkete ait tüm taşınmaz malvarlığını muvazaalı olarak devrettiğini, devirlerin muvazaalı olduğu ortaya çıktığını, … vermiş olduğu dilekçe ile muvazaalı devre ilişkin ikrar niteliğinde beyanlarda bulunduğunu, davaya konu taşınmazlara ilişkin hazırlanan bilirkişi raporunda … ada … parsel sayılı taşınmazın değeri satış tarihi itibariyle 8.900.000,00-TL … ada … parsel sayılı taşınmazın değeri ise satış tarihi itibariyle 19.500.000,00-TL olarak tespit edildiğini, taşınmazların tespit edilen değerleri ile gösterilen satış bedelleri arasında misli fark bulunduğunu, 484.659,45‬-TL harcın davacı tarafından çok büyük fedakarlık ile tamamlatıldığını, fahiş teminat içerir tedbir kararı verildiğini, birleşen dosya kapsamında verilen ihtiyati tedbir kararının hiçbir gerekçe bildirilmeksizin kaldırılarak, fahiş miktarda teminat yatırılması halinde yeniden tedbir konulmasına karar verilmesinin yerinde olmadığını, ilk ihtiyati tedbir kararına karşı davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmaması ihtiyati tedbir kesinleştiğini, birleştirme kararını mütekaip bu tedbirin hiçbir gerekçe bildirilmeksizin kaldırılarak asıl davada ve birleşen davada ihtiyati tedbirin kabulü ile bir hafta içinde, taşınmazların bilirkişi raporu ile belirlenen 28.400.000,00-TL değeri üzerinden % 15’i oranında (4.260.000,00-TL) nakit teminat yatırıldığında ya da dosyaya bu miktarda geçerli bir banka teminat mektubu sunulduğunda taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verildiğini, bu durumun dvacının ileride hakkını elde etmesini imkansız hale getirdiğini, kötü niyetli olan davalıların bu taşınmazları yeniden devredeceklerini, davalıların devredilen taşınmazlara ilişkin aylık 500.000,00-TL(beşyüzbintl)’nin üzerinde kira bedelleri kazanarak haksız kazanç elde ettiklerini, ihtiyati tedbir kararının uygulanması ile davalıların zarara uğrama ihtimalinin bulunmadığını, davacının herhangi bir zarara uğramasını engellemek adına, teminat karşılığında gösterebileceği bu teminat miktarından çok daha değerli bir gayrimenkul üzerine gayrimenkul sahibinin muvafakat vermesi ile ipotek konulma suretiyle tedbirin devam olunmasına karar verilmesini gerektiğini, yine aksi kanaat halinde, davaya konu taşınmazlar, yargılama esnasında kötüniyetli davalılar tarafından yargılamanın sürüncemede bırakılması amacıyla 3. kişilere devredilebileceğinden, 3 kişilerin bulunabilecekleri iyi niyet iddilarının ortadan kaldırılması amacıyla taşınmazların tapu kayıtlarına davalıdır şerhi konulmasına karar verilmesi gerektiğini, davalıdır şerhinin, tapu siciline şerh edilerek, şerh edilen olguyu alenileştirildiğini, tapuda işlem yapanlar ve tapuya kayıtlı taşınmaz üzerinde mülkiyet veya diğer bir hak iktisap edenler, tapu kaydına şerh düşülen bir hususu bilmediklerini ileri süremeyeceklerinden, çekişmeli hakların, sonradan hak iktisap edenlere karşı da ileri sürülmesi mümkün hale getirildiğini, davalıların taşınmazlar üzerindeki tasarruf yetkilerini hiçbir şekilde kısıtlamayacağını, mülkiyetten doğan haklarını kullanmalarına engel olmayacağı, belirterek; kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili, 11.01.2023 tarih ve 4 nolu ara karara yönelik istinaf kanun yoluna başvurduklarını, birleşen davada verilen 13.11.2020 tarihli karar ile taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir kararı verilerek kararın ifaz edildiğini, eldeki davada ise yapılan yargılamada haklı olarak taşınmazlar başında keşif yapılarak taşınmazların değerine göre belirlenen teminat kapsamında 16.12.2022 tarihli tedbir kararı verildiğini, davacının teminat bedelini yatırmaması nedeniyle tedbir kararı kendiliğinden ortadan kalktığını, buna rağmen ihtiyati tedbirin kaldırılmasına yönelik kararın istinaf edilmesi gerekçe gösterilerek kaldırma kararının infazı istinaf sonucunun beklenmesine bağlandığını, soyut isnatlara dayanılarak herhangi bir teminat yatırmadan davalının zarara uğratıldığını, kararın kendiliğinden kalkmış olmasına rağmen tedbirirn yürürlükte tutulmaya devam edildiğini, yürürlükte tutmaya devam edidliğini, bu durumun anayasal güvence altında olan mülkiyet hakkına açıkça bir tecavüz oluşturduğunu, belirterek; kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir
GEREKÇE : Talep, ihtiyati tedbir istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle talebin reddine karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. Davacının birleşen davadaki tedbir talebinin 20.000.00-TL nakit teminat karşılığında kabulüne karar verildiği, birleştirme kararını müteakip asıl ve birleşen davada 16.10.2022 tarihli karar ile birleşen davada 13.11.2020 tarihli tedbir kararının kaldırılmasına, asıl ve birleşen davada davacının tedbir talebinin 4.260.000.00-TL nakit teminat karşılığında kabulüne karar verildiği, bu kararı müteakiben davcının teminat alınmaksızın tedbir kararı verilmesi, bunun mümkün olmaması halinde teminatın değiştirtmesi, mahkeme aksi kanaate ise davalıdır şerhi konulmasına yönelik taleplerinin 27.12.2022, davalının tedbirin kaldırılması talebinin ise 11.03.2022 tarihli ara karar ile reddine karar verildiği, anlaşılmaktadır.
3. 6100 sayılı HMK’nın 394/1. maddesinde karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilebileceği belirtilmiş, aynı yasanın 394/4. maddesinde mahkemece ilgililer davet edildikten sonra itiraz hakkında karar verilebileceği, 394/5. maddesinde de itiraz hakkında verilen karara karşı kanun yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 341. maddesinde ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir.
4. HMK’nın 392/1. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacağı muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmi belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir. Adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat göstermesi gerekmez. HMK’nın 87. maddesine göre bir davada verilecek teminatın tutarını ve şeklini hakim serbestçe tayin eder. Ancak, tarafların teminatın şeklini sözleşmeyle kararlaştırmaları halinde, teminat ona göre belirlenir. Teminatı gerektiren durum ve koşullarda değişiklik olması halinde, hakim teminatın azaltılması, artırılması, değiştirilmesi ya da kaldırılmasına karar verebilir. Eldeki davaya konu davacının davsının niteliği gereğince teminat alınmaksızın tedbir kararı verilmesi mümkün olmadığı gibi teminatın tutarını ve şeklini durum koşullarda değişiklik olması halinde teminatın azaltılması, artırılması, değiştirilmesi ya da kaldırılmasına karar verme yetkisi İDM’ye aittir.
5. Kanun koyucu ihtiyati tedbire ilişkin kararlara karşı başvurulabilecek kanun yollarını da özenle, açıkça ve ayrıntılı şekilde düzenlemiş olup HMK’nun 391. ve 394. maddelerinde yer alan kanun yollarına ilişkin düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolu açık değildir. Kanun koyucu bu yöndeki iradesini hem kanun yoluna başvurulabilecek tedbir kararlarını açıkça belirterek, hem de bunların dışındaki kararlara karşı kanun yollarına başvurulmasını yasaklayarak düzenlemiştir. HMK’nun 391. maddesinde sadece ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüş iken HMK’nun 394. maddesinde ise sadece taraflar dinlenmeden verilen ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulacağı düzenlenmiştir. Teminat karşılığı tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına ilişkin 395. maddenin 3. fıkrası ile durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına ilişkin 396. maddenin 2. fıkrasında, kanun yollarını düzenleyen HMK’nun 394. maddesinin 5. fıkrasına bilinçli olarak atıf yapılmamıştır. Kanun koyucunun, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açma gibi bir iradesinin olmadığı HMK’nun 395. ve 396. maddelerinin gerekçesinden de açıkça anlaşılmaktadır. Özellikle HMK’nun 396. maddesine karşılık gelen Hükümet Tasarısının 400. maddesinin gerekçesinde bu husus çok açık ve ayrıntılı şekilde ifade edilmiştir. Gerekçede belirtildiği üzere; ihtiyatî tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasını düzenleyen bu maddede de, yukarıda belirtilen iki maddedeki ortak yönler dikkate alınarak itiraza ilişkin benzer hükümlere ayrıca atıf yapılmıştır. Ancak, itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulması hakkındaki fıkraya atıf yapılmamıştır. Zira, hâl ve şartların değişmesi, hukukî bir değerlendirmeden daha çok, maddî şartlarla yakından ilgili, nispeten sübjektif ve doğrudan mahkemenin takdirine bağlı bir husustur. Ayrıca, aynı yargılama süreci içinde, bir çok kez hâl ve şartlarda değişiklik olması sebebiyle, tedbirde değişiklik yapılması veya kaldırılması, bu yönde talepte bulunulması ya da talebin reddi söz konusu olabilir. Her talepten sonra verilecek karar hakkında kanun yoluna başvurulması, ihtiyatî tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacı da sağlamayacaktır. Kanun yolunun açılmış olmasının amacı, ihtiyatî tedbirlerle ilgili temel hukukî ve prensip hatalarının önüne geçmektir. Bu sebeple, ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez. Kanun yolu incelemesinde bu husus da değerlendirilerek bir karar verebilme imkânı kapalı değildir.(Yargıtay 11. HD’nin 04/06/2012 tarih ve 2012/6529 E. -2012/9660 K., 30/10/2013 tarih ve 2013/14149 E. – 2013/19141K. sayılı ilamı).
6. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; istinafa konu edilen 16.12.2022, 27.12.2022 ve 11.03.2022 tarihli ara kararlar ile verilen davacının teminata itirazının reddi kararına HMK’nın 394/2-3-5. maddesi gereğince istinaf kanun yoluna başvurulması mümkün olmadığı, davacının davalıdır şerhi konulması talebinin reddi kararının HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenen ve aynı kanunun 341/1 maddesi uyarınca istinaf kanun yoluna başvurulabilecek nitelikte ihtiyati tedbir kararı olmadığı, ancak esas hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulmasının mümkün olduğu, esas hükümden ayrı ve bağımsız olarak istinaf yoluna başvurulamayacağı, davacının asıl davada verilen tedbirin kaldırılması / değiştirlmesi kararına, davalının ise tedbirin kaldırılması ara kararının uygulanması bakımından istinaf sonucunun beklenmesi kararın kaldırılmasına yönelik talebinin reddi kararlarına karşı ise HMK’nın 396. maddesi gereğince istinaf kanun yolu ön görülmemesi karışında tarafların anılan kararlara karşı istinaf yoluna başvuru hakkı olmadığından tarafların istinaf başvurusunun ayrı ayrı usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl ve birleşen davada davacı ile davalı şirketin istinaf başvurularının kararların istinafı kabil olmadığından ayrı ayrı REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 296,40-TL’den peşin alınan 179,90-TL nin mahsubu ile eksik kalan 116,50-TL’nin davacıdan tahsiline,
3-Davalı şirket yönünden istinaf karar harcı olan 296,40-TL’den peşin alınan 179,90-TL nin mahsubu ile eksik kalan 116,50-TL’nin davalı şirketten tahsiline,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile tarafların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere 07.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.