Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/1423 E. 2023/1411 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1423
KARAR NO : 2023/1411

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03.03.2022
NUMARASI : 2021/750 E. – 2022/196 K.

DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 12.10.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12.10.2023

İzmir 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.03.2022 tarih 2021/750 E. – 2022/196 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında, davalının kiracı olarak işlettiği ‘… ” adlı işletmenin müvekkiline 63.000,00-TL bedelle devredilmesi konusunda sözleşme düzenlendiğini, müvekkilinin davalıya elden nakit olarak 40.000,00 TL ödediğini, ayrıca 30.000,00 bedelli senet imzaladığını, bu senede istinaden 7.000,00 TL ve ayrıca depozito olarak 5.000,00 TL’yi davalıya ödediğini, toplam 52.000,00 TL ödediğini, dükkanın malikinin dükkanı davacıya kiralamaya rıza göstermediğini, davalının müvekkiline sattığı işletmeye ait eşyaların tamamını müvekkilinin muvafakati olmaksızın dükkandan çıkarıp götürdüğünü iddia ederek, ileride ıslah yoluyla arttırmak üzere HMK’nın 109. maddesi kapsamında şimdilik 10,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle beraber davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının zarar etmesi ve müvekkilinin alacağını talep etmesi üzerine bu davayı açtığını, davacının elinde bir sözleşme olmadığından dolayı müvekkilinin yanına gelerek müvekkiline ödediği paraların ne kadar olduğunu sorduğunu, yazılı belge talep ettiğini, müvekkilinin düzenlediği belgeyi aldıktan sonra kira sözleşmesini kullanarak sözleşmeyi fesih etmek için işyerinin kira sözleşmesine taraf olmak istediğini, fakat bu süreçte davacının asıl amacının kira sözleşmesine taraf olmak olmadığını, iş yeri sahibinin kendisi ile kira sözleşmesi yapmak istemediğini öne sürerek sözleşmeyi fesih etmek olduğunu, iş yerinin boşaltılmasına ilişkin sürecin tamamen davacının bilgisi ve görgüsü dahilinde olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, kısmi dava açılabilmesi için, talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması ve talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmalı bulunması veya açıkça belirli olmaması gerektiğini, talep konusunun taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirlenebilir olması halinde kısmi dava açılamayacağını, somut olayda davalı tarafça dava dilekçesinde ileri sürülen miktarların tartışma konusu edilmediğini, davacının ödediği bedellerin açıkça belirli olduğunu, davacının işletme devri kapsamında kendisinin ödediği ancak kira sözleşmesi yapılamayarak fiili olarak işyerini işletmeye başlatamaması üzerine karşılıksız kalan edim karşılığı bedelleri talep ettiği, davalının ödenen 52.000,00 TL yönünden sebepsiz zenginleştiğinin iddia edildiğini, ödenen bedeller yönünden bir uyuşmazlık bulunmadığını, davanın kısmi alacak davası olarak açılmasında davacı tarafın hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın HMK’nın 114/1-h. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 115/2. maddesi gereğince hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK’nın109/1. maddesine aykırı olduğunu, maddede açıkça “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.
” denildiğini, eldeki davanın konusunun para alacağından ibaret olduğunu ve para alacaklarının bölünebilir olduğunu, kararın gerekçesinde HMK’nın ilga edilen 109/2 maddesi hükmüne dayanıldığını, ilga edilen bentte “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz.” şeklinde düzenleme bulunduğunu, ancak bu kanun hükmünün 11.04.2015 tarihli 29323 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6644 sayılı Kanunun 4. maddesiyle iptal edildiğini, HMK’nın ilga edilen 109/2. maddesi halen yürürlükteymiş gibi verilen kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava ticari işletmenin devri sözleşmesi kapsamında alacak istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle, davacının kısmi dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
HMK’nın 107/1. maddesinde “davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklının, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değer belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği” düzenlenmiştir.
HMK’nın 109/1. maddesinde “(1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
HMK’nın 109/2. fıkrasında talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiş iken söz konusu ikinci fıkra 11.04.2015 tarih ve 6644 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılarak alacağın taraflar arasında tartışmasız ve belirli olup olmadığına bakılmaksızın kısmi dava açılması olanağı sağlanmıştır.
Mevcut yasal düzenlemeler karşısında zararın tazmini amacı ile ister kısmi, ister tam eda veya belirsiz alacak davası açılsın, dava açmakta her zaman hukuki yarar bulunmaktadır. Somut olayda dava, mahkeme gibi kısmi dava olarak nitelendirilse bile dava tarihinde yürürlükte olan HMK’nın 109. maddesi uyarınca davacının kısmi dava açmasına yasal bir engel bulunmadığı için mahkemece taraf delilleri toplanarak ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken davacının kısmı dava açamayacağı gerekçesiyle davanın usulden reddi doğru değildir. Nitekim Yargıtay 11. H.D’nin 21.06.2022 tarih 2021/4318 E, 2022/5118K sayılı kararı da bu yöndedir.
Bu durumda, davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmasına rağmen dava reddedildiği için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-4 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-4-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2-İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03.03.2022 tarihli ve 2021/750 E. 2022/196 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-4-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 12.10.2023