Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/1275 E. 2023/1445 K. 20.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1275
KARAR NO : 2023/1445

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2017
NUMARASI : 2017/56 Esas 2017/156 Karar

DAVANIN KONUSU : Ticaret Unvanını Terkini, Kullanımının Önlenmesi, Maddi-Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 11.04.2017
KARAR TARİHİ : 20.10.2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 23.10.2023

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 07.12.2017 tarih 2017/56 Esas 2017/156 Karar sayılı kararı hakkında Dairemizce verilen 16.09.2021 tarih 2018/1251 Esas 2021/991 Karar sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.04.2023 tarih 2021/8131 Esas 2023/2097 Karar sayılı ilamı ile kararın bozulması üzerine HMK’nın 356. maddesi uyarınca duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili, müvekkilinin 30, 35 ve 43. sınıflarda tescilli 2015/70184 saylı “… ” markasıyla faaliyet gösterdiğini, markasını yüklenicisi olduğu askeri ve sivil birliklerdeki otomat makinelerinde ve ihalelerde kullandığını, davalının müvekkilinin markasının tanınmışlığından istifade ederek 21.03.2016 tarihinde müvekkili markasını ticaret unvanı olarak tescil ettirdiğini, davalının müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini ileri sürerek davalıya ait ticaret unvanının ticaret sicilinden terkinine, markasal kullanımın engellenmesine, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL maddi tazminatın marka hakkına tecavüzün oluştuğu tarihten itibaren ticari faiziyle, 10.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte dava tarihinden itibaren tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebinin toplam 4.826,20 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirket yetkilisi … ile müvekkili şirket yetkilisi … ‘in on iki seneyi aşkın bir süre … -… firması adı altında ortak olarak birlikte çalıştıklarını, davacı taraftan kaynaklanan sorunlar nedeniyle ortaklıklarını bitirme kararı aldıklarını,31.07.2014 tarihinde düzenledikleri sözleşme gereğince ortaklık mallarının paylaşımı konusunda anlaştıklarını, sözleşmenin 3.maddesine göre … ‘ın … tarafından kurulacak şirkete tüm şirket arabaları ile otomatik makinaların devrini yapmayı kabul ettiğini, bunun üzerine müvekkili şirket yetkilisinin 15.09.2014 tarihinde … firmasını kurduğunu, davacı şirket yetkilisi kurulan bu şirkete tüm otomat makinelerinin geçişini ve şirket arabalarının tescil işlemlerini gerçekleştirdiğini, bunun karşılığından da sözleşme gereği 1.000.000,00 TL aldığını, davacının hiç kullanmadığı bir markayı, müvekkili şirket yetkilisinin kullandığını bile bile sadece davalı şirkete zarar verebilmek için tescil ettirdiğini, davalı şirket yetkilisinin davacının yapmış olduğu haksız ve kötü niyetli bu tescil işlemlerinin iptali için markanın hükümsüzlüğü davasını açma kararı aldığını, dava dosyasını mahkemeye bildireceklerini, davacı tarafın “… ” markası adı altında hiçbir çalışması olmadığı gibi … markasıyla çalışmış olduğu hiçbir kurum fabrika, askeri birlik bulunmadığını, davacı markasının tanınmış olmadığını, 15.09.2014 tarihinden itibaren davacı şirket yetkilisinin, davalının nerelerde çalıştığını ve “… ” ismini kullandığını bildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafın 25.08.2015 başvuru tarihli 2015/70184 nolu 30,35 ve 43. sınıflarda tescillli “… + şekil” markası bulunduğu, davalı şirketin 05.04.2016 tarihinde ticaret siciline kaydedildiği, davalı şirket unvanında, markanın esas unsurunun kılavuz sözcük olarak kullanıldığı, davacının sunduğu kanıtlarla davalı şirketle bağlantı ve nedensellik bağı kurulamadığı, sunulan bütün markasal kullanım örneklerinin dava dışı … işletmesine ilişkin olduğu, dava dışı … (… -… ) işletmesinin 08.12.2014 tarihinde davalı limited şirketin 05.04.2016 tarihinde sicile tescil edildiği, davalı olarak gösterilen limited şirketin marka hakkına tecavüz ettiği kanıtlanamadığı, ortağı kim olursa olsun, bir tüzel kişiliğe husumet yöneltildiği, sunulan kullanım örnekleri, tecavüz olarak tartışılabilecek eylemin şirketle bağlantısını göstermediği, öte yandan, davalı şirketin kayıtlı ticaret unvanını abartarak, markasal kullandığına ilişkin bir kanıtta bulunmadığı, sunulan fatura ve sözleşme örnekleri davalı şirketten değil, farklı bir sicil numarasıyla kayıtlı olan dava dışı … ‘den sadır olduğu, davalı … -… ise 10.000 TL sermaye ile 05.04.2016 tarihinde kurulmuş olup şirketin faaliyet alanı gıda üretim, satış, yiyecek içecek sunumu vb. alanlar olduğu, bu faaliyet alanının davacı markasının emtiası ile örtüştüğü, bu nedenle, davalı şirketin kayıtlı ticaret unvanının şirketin faaliyet alanının gıda, üretim, satış, yiyecek, içecek sunumu vb. alanlar olduğu, bu faaliyet alanının davacı markasının emtiası ile örtüştüğü, bu nedenle davalı şirketin kayıtlı ticaret unvanının “… ” kısmının terkini gerektiği, davalı şirketin markayla aynı kılavuz sözcüğü seçmiş olmasının kendi başına marka hakkına tecavüz oluşturmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalı ticaret unvanının kılavuz sözcüğü olan “… ” kısmının terkin edilmesine, markaya tecavüzün durdurulması ile maddi ve manevi tazminat taleplerinin ise reddine karar verilmiştir.

Karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, davacı şirket yetkilisi … ile müvekkili şirket yetkilisi …’in on seneyi aşkın bir süre …-… firması adı altında ortak olarak birlikte çalıştıklarını, 31.07.2014 tarihinde düzenledikleri sözleşme gereğince ortaklık mallarının paylaşımı konusunda anlaştıklarını, sözleşmenin 3. maddesine göre …’ın … tarafından kurulacak şirkete tüm şirket arabaları ile otomatik makinaların devrini yapmayı kabul ettiğini, bunun üzerine müvekkili şirket yetkilisinin 15.09.2014 tarihinde … firmasını kurduğunu, davacı şirket yetkilisi kurulan bu şirkete tüm otomat makinelerinin geçişini ve şirket arabalarının tescil işlemlerini gerçekleştirdiğini, davacı tarafın hiç kullanmadığı bir markayı, müvekkili şirket yetkilisinin kullandığını bilerek sadece davalı şirkete zarar verebilmek için tescil ettirdiğini, davacı tarafın … markasıyla çalışmış olduğu hiçbir kurum, fabrika, askeri birlik bulunmadığını, marka tescili yapılmış bir unvanıın ticaret sicildi kullanılmasını engelleyen bir durum bulunmadığını, davacı şirket yetkilisinin 25.08.2015 tarihinde markayı tescil ettirdiğini, marka tescili yapılmış ticaret unvanının tescil edilmesine engel bir hal bulunmadığını istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili istinafa cevap ve katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının davalı şirketin ticaret ünvanından “…” ibaresini terkin etmesi yönünden onanmasını, ancak müvekkilinin uğradığı zarara yönelik maddi ve manevi tazminat bakımından kararın kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür.
DAİREMİZCE VERİLEN KALDIRMA KARARI:Dairemizin 16.09.2021 tarih 2018/1251 Esas 2021/991 Karar sayılı kararı ile,
davacının 25.08.2015 tarihinde marka tescil başvurusunda bulunduğu, davalı şirket kurucusu ve yetkilisi … ile davacı şirket yetkilisi arasında düzenlenen 31.07.2014 tarihli sözleşmede … ‘in kuracağı şirkete arabaların ve otomat makinelerin devredileceğinin belirtildiği, …’in kuracağı şirketin unvanının açıkça belirtilmediği, ancak davalı şirketin kurucusu, tek ortağı ve yöneticisi olan …’in bu sözleşmeden sonra 08.12.2014 tarihinde “… ” ünvanıyla şahıs işletmesini ticaret sicile kaydettirmiş olduğu, şirketin ise 05.04.2016 tarihinde yine … tarafından tek ortaklı olarak kurulduğu, bu durumda davacı şirketin marka tescil başvurusundan önce davalı şirket kurucusu ve tek ortağı olan … tarafından “…” ibaresi ticari işletme ünvanı olarak tescil edilmekle … ‘in ve dolayısıyla davalı şirketin bu ibare üzerinde önceye dayalı hakkı bulunduğu, her ne kadar mahkemece davalının ayrı bir tüzel kişilik olduğu ve …’e ait kayıtlara itibar edilemeyeceği belirtilmiş ise de, bu kişinin davalı şirketin tek ortağı ve kurucusu olup 31.07.2014 tarihli sözleşme de bir bütün olarak dikkate alındığında mahkemenin bu gerekçesinin haklı bulunmadığı, her ne kadar davalı şirket davacının marka tescilinden sonra ünvan tescilinde bulunmuş ise de, davalının ticaret ünvanını tescil ettirmesinin haksız rekabet oluşturduğu kanıtlanamadığı için ünvan terkinine ilişkin davanın da reddi gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının ünvan terkini yönünden kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurularak, davanın tümden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN TEMYİZ SEBEPLERİ:Davacı vekili temyiz dilekçesinde; ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmeleri üzerine Dairemizce harç ve masrafların tamamlatılması hususunda geri çevirme yapıldığını, ancak harcın tamamlanmasına rağmen istinaf başvurularına yönelik herhangi bir hüküm kurulmadığını, müvekkilinin … ” ibareli markayı 25.08.2015 tarihinde tescil ettirdiğini, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7/3-e maddesinde tescilli markanın ticaret ünvanı ya da işletme adı olarak kullanılması halinde bu kullanımın yasaklanacağının belirtildiğini, davalı tarafça, bilirkişi raporuna itirazında, gönderilen ihtarname sonrasında müvekkilin tescilli markasını hiçbir yerde kullanmadığını, tabela ve faturaları değiştirdiğini, otomat makineleri üzerinde bulunan … ibaresinin kaldırıldığını bildirmek suretiyle müvekkil markasına tecavüzde bulunduğunu kabul ettiğini, davalının şahıs işletmesi ile davalı şirket arasında doğrudan bağının kurulmasının hukuken kabul edilebilir olmadığını, davalının … markasını kullanım hakkı olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
YARGITAY BOZMA İLAMI: Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.04.2023 tarih 2021/8131 Esas 2023/2097 Karar sayılı ilamı ile, ilk derece mahkemesinin 07.12.2017 tarihli ilk kararının davacı vekili tarafından istinaf edildiği, Dairemizce istinaf harcının yatırılması için dosyanın geri çevrildiği, davacı vekiline çıkartılan muhtıra üzerine davacı vekilince istinaf harcının tamamlanmış olmasına rağmen, istinaf taleplerine yönelik herhangi bir değerlendirme yapılmadığı gerekçesiyle Dairemiz karının bozulmasına karar verilmiş, Dairemizce Yargıtay Bozma ilamı doğrultusunda duruşma açılmış, duruşmaya katılan taraf vekillerinin beyanları alınarak bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, deliller toplanarak yargılamaya devam edilmiştir.
GEREKÇE :Dava, markaya tecavüzün tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat, ticaret unvanının terkini istemine ilişkin olup, Dairemizin önceki kararıyla davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına karar verilmiş, yapılan temyiz incelemesi üzerine yukarıda yazılı gerekçeyle Dairemiz kararının bozularak kaldırılmasına karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nun 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Uyuşmazlık, marka hakkına tecavüz, maddi ve manevi tazminat ile ticaret ünvanının terkini istemine ilişkindir. Davacı vekili müvekkili adına tescilli 2015/70184 sayılı “…” markasını davalının ticaret unvanı olarak tescil ettiğini ileri sürerek davalının ticaret unvanın terkini istemiştir. Davalı taraf ise davalı şirketin yetkilisi olan … ve davacı şirketin yetkilisi …’ın on iki seneye aşkın süredir …-… adı altında ortak olarak çalıştıklarını, 31.07.2014 tarihli sözleşme ile ortaklık ilişkilerini bitirdiklerini, …’ın … tarafından kurulacak şirkete tüm arabaları ve otomatik makinaları devretmeyi kabul ettiğini, …’in önce … adlı işletmeyi, sonra da davalı şirketi kurduğunu, davacının kötü niyetli marka tescilinde bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre 6102 sayılı TTK’nın 55/2 (6762 Sayılı TTK’nın 57/5. maddesi) uyarınca başkasına ait markayı ticaret unvanı olarak tescil ettirmek haksız rekabet oluşturup ticaret unvanının terkinini gerektirmekte ise de, davalının ticaret unvanı davacıdan önce kullandığı kanıtladığı durumlarda haksız rekabet söz konusu olmayacaktır.(Yargıtay 11. H.D’nin 02.06.2014 tarih 2014/3199E- 2014/10259K ve 16.066.209 tarih 2008/3771E-2009/7397K). Somut olayda davacı, 25.08.2015 tarihinde marka tescil başvurusunda bulunmuştur. Davalı şirket kurucusu ve yetkilisi … ile davacı şirket yetkilisi arasında düzenlenen 31.07.2014 tarihli sözleşmede …’in kuracağı şirkete arabaların ve otomat makinelerin devredileceği belirtilmiş olmakla birlikte …’in kuracağı şirketin unvanı açıkça belirtilmemiştir. Ancak dosyadaki ticaret sicil kayıtlarına göre davalı şirketin kurucusu, tek ortağı ve yöneticisi olan …’in, bu sözleşmeden sonra 08.12.2014 tarihinde “…” unvanıyla şahıs işletmesini ticaret siciline kaydettirdiği anlaşılmıştır. Davalı şirket ise 05.04.2016 tarihinde yine … tarafından tek ortaklı olarak kurulmuştur. Bu delillere göre davacı şirketin marka tescil başvurusundan önce davalı şirket kurucusu ve tek ortağı olan … tarafından “…” ibaresini ticari işletme unvanı olarak tescil edilmekle … ‘in ve dolayısıyla davalı şirketin bu ibare üzerinde önceye dayalı hakkı bulunduğu kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davalının ayrı bir tüzel kişilik olduğu, …’e ait kayıtlara itibar edilemeyeceği düşünülebilirse de, bu kişinin davalı şirketin tek ortağı ve kurucusu olduğu ve 31.07.2014 tarihli sözleşme de bir bütün olarak dikkate alındığında bu yöndeki değerlendirmeye Dairemizce itibar edilmemiş, bu itibarla her ne kadar davacının marka tescilinden sonra davalı şirket tarafından unvan tescilinde bulunulmuş ise de, davalının ticaret unvanını tescil ettirmesinin haksız rekabet oluşturduğunun kanıtlanamaması nedeniyle, davacı tarafın unvan terkinine ilişkin talebinin de diğer taleplerle birlikte reddine karar verilmesi gerektiği, yukarıda belirtildiği üzere, davalının ticaret unvanını tescil ettirmesinin haksız rekabet oluşturduğunun kanıtlanamaması nedeniyle somut olayda davacı açısından maddi ve manevi tazminat koşullarının da gerçekleşmediği, bu yönüyle davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf talebinin yerinde olmadığı değerlendirilerek, aşağıda gösterilen şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının marka tecavüzünün durdurulması, maddi ve manevi tazminat ile ticaret unvanının terkini davasının REDDİNE,
492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL karar harcından başlangıçta peşin olarak alınan 187,86 TL’nin mahsubu ile bakiye 81,99‬ TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, ticaret unvanının terkini davası reddedilmekle karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca 25.500,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, maddi tazminat davası reddedilmekle, AAÜT’ye göre belirlenen miktar markaya tecavüz davası da dikkate alınarak, arttırılmakla, 4.826,20 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak, davalı tarafa ödenmesine,
Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, manevi tazminat davası reddedilmekle, AAÜT’ye göre belirlenen 10.000,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak, davalı tarafa ödenmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan 66,13‬ TL tebligat gideri posta masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili yanlara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20.10.2023