Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/123 E. 2023/110 K. 23.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/123
KARAR NO : 2023/110

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : AYDIN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22.09.2022
NUMARASI : 2022/483 E. – 2022/542 K.
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 23.01.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 23.01.2023

Aydın Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.09.2022 tarih 2022/483 E. – 2022/542 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, başkan … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, davalı tarafından müvekkili aleyhine Aydın İcra Müdürlüğünün 2021/30993 E.sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine girişildiğini, takibe konu edilen 10.07.2020 tanzim, 30.09.2020 vade tarihli, 12.000,00 TL bedelli senette müvekkilinin imzasının bulunmadığını, ayrıca tahrifat da yapıldığını ileri sürerek, davalıya karşı borçlu bulunmadıklarının tespiti ile birlikte ayrıca kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı taraf cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, icra takip dosyası ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafça davacı imzası bulunmayan senede dayalı olarak davacı hakkında icra takibi başlatıldığı, davanın açılmasından sonra davacı hakkındaki takibin geri çekildiği, buna göre davalı tarafın davanın açılmasına sebebiyet verdiği gerekçesiyle davanın kabulü ile birlikte icra inkar tazminatına karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, takibe konu senet üzerinde iki ayrı borçlu ismi yazılıp, iki ayrı imza bulunduğunu, kefil bölümünde davacının ismi bulunduğunu, senet bedelinin ödenmemesi üzerine her ikisi hakkında takip başlatıldığını, senetteki davacı imzasının bulunmadığının farkedilmesi üzerine davacının borçlu sıfatının düşürülmesine ve kaydının pasife çekilmesine karar verildiğini, senette iki isim ve iki imza olması nedeniyle davacı hakkında da takip başlatıldığını ancak davacının borçlu sıfatının 06.04.2022 tarihinde kaldırıldığını, buna göre davanın kabulü kararı yerine davanın konusuz kaldığına dair karar verilmesi gerekirken doğrudan kabul kararı verilmesinin usule aykırı olduğunu, uyuşmazlık konusunun ön inceleme duruşmasından aylar önce ortadan kalkmış bulunması nazara alınarak AAÜT 6.maddesi gereğince tarife hükümleriyle belirlenen ücretin yarısına hükmolunması gerekirken vekalet ücretinin tamamına hükmolunmuş olmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, sehven yapılan bir işlemden dolayı kötü niyet tazminatı ödenmesine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istinaf konusu etmiştir.
GEREKÇE : Dava, davacı hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takibe konu bonoda davacı imzasının bulunmaması nedenine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Somut olayda davalı tarafından davacının da kefil olarak isminin bulunduğu bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı, takibe karşı açılan eldeki menfi tespit davasından sonra davalı tarafından davacı hakkındaki takipten, bonoda davacı imzasının bulunmaması nedeniyle davacının borçlu sıfatının düşürülmesine ve kaydının 3.şahıs olarak incelenmesine karar verildiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. İhtilaf eldeki davada takip üzerine açılan menfi tespit davasından sonra davalı hakkındaki takipte davalının borçlu sıfatının düşürülmesi halinde davanın konusuz kalıp kalmayacağı ve ayrıca hükmolunan vekalet ücreti konularında toplanmaktadır.
Davanın konusu davacı hakkında kambiyo senetlerine mahsus olarak başlatılan takibe karşı açılan menfi tespit istemine ilişkindir. İcra takip dosyasının suretinin tetkikinde, takibe konu yapılan bonoda kefil kısmında davacının isim ve soyismi ile ayrıca çift imza bulunmaktadır. Davanın açılmasından sonra davalı tarafın beyanı üzerine takipte davacının borçlu sıfatının düşürüldüğü konusunda ihtilaf yoktur. Eldeki davada sadece takipten dolayı değil takibe konu edilen bonodan dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istenmiştir. Her ne kadar davalının beyanı doğrultusunda davacının borçlu sıfatı düşürülmüş ise de takibe konu bonoya dayalı olan dava konusu takibin dışında her zaman davacıya karşı tekrar takipte bulunabileceği ya da takip dışında alacak talebinde bulunulabileceği açıktır. Dava sadece takibe münhasıran değil bonodaki imzasının hiç bulunmaması nedenine dayandığından davacı hakkında bu takip dışında ayrıca başka takipler ya da alacak talebinde bulunabilmesi muhtemel olması nedeniyle mahkemece işin esasına girilerek davanın konusuz kalmasından ziyade reddine karar verilmesinde davacının hukuki yararı bulunduğundan davalı tarafın bu yöndeki istinaf istemi yerinde değildir.
2004 Sayılı İİK’nın 72/5 maddesi gereğince davacı borçlu hakkında başlatılan takibe konu bonoda açıkça birbirinin aynı olan iki imza olup, davacının her ne kadar kefil olarak ismi yazılı ise de açıkça imzasının bulunmadığı sabit olduğu halde icra takibi yapılmış olmasına takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan mahkemece kötü niyet tazminatına hükmedilmesi yerindedir. Somut olayda, davalı tarafın açıkça davayı kabulü bulunmamakta olup sadece icra takibini davacı yönünden geri çekmiş bulunmaktadır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince usul ve yasaya uygun olarak davayı kabul söz konusu olmadığından davacının davada hukuki yararı olduğu da gözetilerek davanın esası yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olması karşısında somuta olayda AAÜT 6.maddesinin uygulanma kabiliyeti bulunmamaktadır. Davanın esası hakkında açıkça bir kabul bulunmayıp ve esas yönünden sonuçlandırılmasında davacının hukuki yararı bulunması nedeniyle AAÜT 13.maddesi hükmü gereğince uygulanacak vekalet ücreti davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin 2.kısmında belirtilen maktu ücretin altında kalamayacağından ve tarifenin 3.kısmına göre belirlenmesi gerektiğinden karar tarihi itibariyle maktu vekalet ücretinden aşağı hüküm kurulmayacağından vekalet ücreti ve yargılama gideri konusunda ilk derece mahkemesi kararı istinaf sebeplerine göre yerinde bulunmuştur.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 774,29 TL’den peşin alınan 193,57 TL’nin mahsubu ile bakiye 580,72 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 23.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.