Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2023/1164 E. 2023/1338 K. 02.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1164
KARAR NO : 2023/1338

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/03/2022
NUMARASI : 2014/545 Esas 2022/313 Karar

BİRLEŞEN İZMİR 3.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2011/791 ESAS 2011/587 KARAR SAYILI DOSYASINDA

ASIL DAVANIN KONUSU: Tazminat
BİRLEŞEN DAVANIN
KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 02.10.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 02.10.2023

Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 23.03.2022 gün ve 2014/545 Esas 2022/313 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, asıl ve birleşen davada davacı … Kooperatif Yönetim ve Denetim Kurulu eski üyeleri olan davalıların fiil ve eylemleriyle Kooperatifi zarara soktuklarından bahisle, belirlenecek zararın davalılardan reeskont faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 04.10.2011 tarihli dilekçesiyle; davalı … yönünden davadan vazgeçtiğini bildirmiş, davalı duruşmada vazgeçmeyi kabul ettiğini beyan etmiştir.
CEVAP :Davalı tarafça asıl ve birleşen dava dosyasına sundukları cevap dilekçelerinde; davanın zamanaşımına uğradığını, o dönemde kooperatif kasasına giren paranın inşaat maliyetini karşılamadığını, yeni üye kaydı yapılamadığını,17.08.1999 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle üyelerin kooperatiften çıktığını, 04.05.2003 tarihli Genel Kurulda yönetim ve Denetim Kurulunun ibra edildiğini, üyelerin istifasıyla üye sayısının düştüğünü ve bu sayıyla 240 adet daireyi bitirmenin imkânsız olduğunu, davacının amacının kooperatifin menfaatini korumak olmadığını, denetçilerin haberleri olmadan denetçi yapıldıklarını, davalı … ise müvekkilinin katılmadığı genel kurul toplantısında haberi olmaksızın denetçi yapıldığını, kendisi adına atılan imzanın sahte olduğunu belirterek davanın reddini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, asıl davanın kısmen kabulüne, davalı … yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden davacı kooperatifin 518.200,00 TL zarara uğratıldığı tespit edilmekle o dönemin yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin zarardan sorumlu oldukları, davacının talebinin 150.000,00 TL olduğu gerekçesiyle taleple bağlı kalınarak, davalı yöneticiler … … ve … ile davalı denetçiler … ve … ’dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müteselsilen tahsiline, diğer davalılar …, …, … ve … yönünden davanın reddine,
Birleşen Dosyası Yönünden: davalı … yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, diğer davalılardan …, … ve …, …, … ve … yönünden; Kooperatifin bu dönem itibariyle 360.809,01 TL zararı uğratıldığı tespit edilmekle davalıların görev yaptıkları süreler nazara alınarak davacının toplam 360.809,01 TL olan talebine göre davalı yöneticiler …, … ve … ile davalı denetçi …’ın bu zararın tamamından, diğer davalı denetçi …’ın ise bu zararın 213.490,54 TL’lik kısmından ve davalı denetçi …’nin ise bu zararın 25.091,00 TL tutarındaki kısmından sorumlu oldukları anlaşılmakla, belirtilen miktarların dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :Davacı vekili istinaf dilekçesinde; asıl dava dosyasında davanın 150.000-TL üzerinden açılmasına karşın, ıslah dilekçesi ile bu bedelin 368.200-TL arttırılarak, toplam dava değeri 518.200,00-TL üzerinden talepte bulunulmasına karşın, mahkemece talebin 150.000-TL olduğundan bahisle asıl davanın 150.000-TL üzerinden kabulüne karar verildiğini, asıl davanın tam kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Mahkemenin 04.10.2011 tarihli 11 nolu celsesinde davalılardan …, …, …, … hakkındaki davadan vazgeçtiklerinin bildirildiğini, bunun üzerine davalıların davayı takip etmemeleri nedeniyle dikleri bu davalılar yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken davanın reddine dair verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın haksız fiil nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin olması nedeniyle Kooperatifin zarara uğratıldığı tarih itibariyle faize hükmedilmesi gerektiğini, Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 12.11.2021 tarihli 2020/2E – 2021/3K sayılı içtihatı birleştirme kararı gereğince kooperatifler tacir sayıldığından kooperatif yöneticilerinin kooperatife verdiği zararlarda reeskont faize hükmedilmesi gerektiğini, asıl davada … yönünden davanın reddine karar verilmiş olması ve Birleşen Davada ise Hem … hem de … yönünden kısmen kabul kararı verilmiş olması hatalı olup, bu yönetim kurulu üyelerinin de diğerleri ile birlikte müşterek ve müteselsilen tüm zarardan sorumlu olduklarını, kendilerinin görevde olduğu dönemdeki zararlar eksik belirlendiğini, zararın tamamından sorumlu tutulmaları gerektiğini ileri sürmüştür.
Davalılar …, …, …, … ve … vekili istinaf dilekçesinde; İzmir 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/130 E.sayılı dosyasında, işbu dosyadaki iddialar sebebiyle müvekkilleri hakkında açılan zimmet suçuna ilişkin ceza davasının derdest olup, suçun gerçekleşip gerçekleşmediğinin yapılacak ceza yargılamasıyla açığa çıkacağını, işbu ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, Yönetim Kurulu Üyelerinin sorumluluk davasında zamanaşımı, durumun öğrenilmesinden itibaren 2 yıl ve herhalde 5 yıl olup, yeni yöneticilerin 2008 tarihli genel kurulda seçilmeleri nedeniyle müvekkillerinin görevinin bu genel kurul toplantısında sona erdiğini, müvekkillere ilişkin sorumluluk davasının 2014 yılında zaman aşımı dolduktan sonra açıldığını, hem asıl davada, hem de birleşen davada ıslah edilen miktar açısından da zamanaşımı sözkonusu olduğunu, Kuşadası 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/55 D.İş sayılı dosyası incelenmeden hüküm kurulduğunu, bu dosyadaki tespite göre, kooperatif inşaatının % 75’inin tamamlandığı, denetçiler, … ve …’ın , bilgileri dışında seçilmiş olup, özellikle … Amasya İli’nde yaşıyor olmasına, hasta eşi ile ilgileniyor olmasına ve daha sonra eşinin vefatı ile Amasya’dan hiç Kuşadası’na gelmemesine, kooperatif işleri ile hiç bir ilgisi bulunmamasına rağmen, işbu denetçi hakkında imza incelemesi yapılmadan kurulan hükmün hatalı olduğunu, dava açılmadan önce alınan 31.12.2008 tarihli uzman görüşünün yargılamayı yanıltığını, müvekkillerinin kooperatif genel kurulunda ibra edildiklerini, ibra kararının iptali yönünde açılan bir dava bulunmadığını, Yönetim kurulu üyeleri aleyhine dava açılması için kooperatif genel kurulu tarafından karar verilmesi gerektiğini, bunun bir dava şartı olarak kabul edilmesi nedeniyle mahkemenin bunu kendiliğinden gözönünde bulundurması gerektiğini, bu karar alınmadığı müddetçe davacının davayı takip yetkisinin bulunmadığını, bu davada yönetim kurulu üyesi davalı aleyhine dava açılması konusunda açıkça alınmış bir karar olmadığını ve bunun mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, hem asıl davada hem de birleşen davada ıslah ile dava miktarı arttırılmasına karşın, müvekkilleri aleyhine asıl davada 150 bin TL, birleşen davada 360 bin TL hüküm kurulduğunu, ancak reddedilen miktar üzerinden davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmediğini, zararın hangi yönetim kurulu üyelerinin görevde olduğu dönemde gerçekleştiğinin incelenmediğini, yönetim kurulun söz konusu eylemde kusurlu olup olmadığının ve eylemin kooperatifi zarara uğratıp uğratmadığının da nazara alınması gerektiğini, hükme esas raporun tamamen 31.12.2008 tarihli, dava dışı haricen davacı tarafından alınan uzman görüşünü yansıttığını, Kooperatif ile … İnşaat Ltd.Şti arasında yapılan 25.10.2006 tarihli düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi devir ve temlik sözleşmesi’nden ne bilirkişi raporlarında ne de kararda hiç bahsedilmediğini, Kooperatifin 01.05.2005 tarihli Genel Kurulu’nda alınan karar gereği, kooperatif o tarihe kadar yaptığı imalatları … İnşaat Ltd.Şti’ye devredecek olup, … İnşaat Ltd.Şti.kooperatif üyelerinin şimdiye kadar ödemiş oldukları aidatları otuz milyar liraya tamamlamaları halinde, kooperatife ait daireleri 31.08.2008 tarihine kadar bitirip teslim edeceğini, aksi taktirde, kooperatif dairelerinin maliyetinin yüz bin lira olacağını, bu sözleşmenin, kooperatif üyelerinin avantajına yapıldığını istinaf nedeni olarak ileri sürmüştür.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde, müvekkilinin, 13/06/2004 tarihinde kooperatif genel kurulunda bilgisi olmadan denetçi seçildiğini, Kooperatif üyeliğinin 1998 yılında başlayıp, 2006’nın ilk ayında istifa ile sona erdiğini, üyelik süresi boyunca hiçbir zaman genel kurul toplantılarına katılmadığını, kendisinin denetçi seçildiğine dair herhangi bir yazılı veya sözlü bildirimde bulunulmadığını, denetçi seçildiği tarihten sonraki 14/06/2005 tarihli ilk genel kurul toplantısında denetçi raporunu sunmadığını, hiçbir genel kurul toplantısına katılmamasının yanında denetçi olduğu iddia edilen dönemde de hiçbir ücret almadığını, 17/05/2006 tarihi itibarıyla kooperatiften çoktan ayrılmış olduğunu, sanki genel kurul toplantısına katılmışcasına adının hazirun cetvelinde yer aldığını ve yerine sahte imza atıldığını, İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/130 Esas sayılı dosyasında alınan 22/10/2012 tarihli bilirkişi raporunda 13/06/2004 tarihinde yapılan Genel Kurul’da denetim kurulu üyesi seçilen “müvekkil …’nin hazirun cetvelinde imzasının bulunmadığı, dolayısıyla katılmadığı bir Genel Kurul’a katılmış gibi denetçi seçildiği, 2004 yılına ait denetim kurulu raporunda imzasının bulunsa da bu imzanın dava dosyasındaki talimatlı ifade tutanağında tatbik edilen imza ile farklı olduğu” şeklindeki kanaatlerinin mahkemece dikkate alınmadığı, katılmadığı bir genel kurulda kendisinden habersiz bir şekilde denetçi olarak seçilmesinin ve denetçi olarak seçildiğine dair kendisine herhangi bir kendisine bulunulmadığından denetçilik görevinin yerine getirilmesinin kendisinden beklenemeyeceğini, hukuki sorumluluğunun doğmadığını, kendisine kusur izafe edilemeyeceğini, 13/06/2004 tarihli genel kurulda kendisi bizzat hazır bulunmamasına rağmen denetçi olarak seçilmesi ve 14/06/2005 tarihli genel kurul kararında kendisinin denetçi olarak seçildiğinden haberinin olmaması dikkate alındığında müvekkile herhangi bir araştırma ve inceleme yükümlülüğünün yüklenemeyeceğini, kendisinin hiçbir genel kurul toplantısına katılmadığını, denetçi olarak seçildiğini bilmemesi nedeniyle kooperatifin işleri ve eylemleri ile ilgilenmediğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Asıl ve birleşen dava, davacı kooperatifin eski yönetici ve denetçilerinin kişisel sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı yönetim ve denetim kurulu görevlilerinin görevlerini kötüye kullandıklarını, ihmal ettiklerini iddia etmiş, haksız fiile dayalı olarak tazminat talebinde bulunmuş olup, 04.10.2011 tarihli dilekçeyle davalı … yönünden davadan vazgeçtiğini bildirmiş, davalı duruşmada vazgeçmeyi kabul ettiğini beyan etmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı vekilinin istinaf talepleri incelenmesinde;
Davaya son veren taraf işlemlerinden olan davadan feragat ile davanın geri alınması, mahiyeti ve sonuçları itibariyle birbirinden farklı kavramlardır. Davanın geri alınması, ileride tekrar dava açabilme hakkını saklı tutarak davanın takibinden vazgeçilmesi olup burada, davacı talep ettiği haktan (talep sonucundan) feragat etmemektedir. Davadan feragat ise, talep edilen haktan, talep sonucundan vazgeçmektir. Davadan feragat davalının rızasına (muvafakatına) bağlı olmadığı halde, davacının davasını geri alabilmesi için davalının rızası şarttır. Davadan feragat halinde, feragat edilen hak ileride tekrar dava konusu yapılamaz ve yapılır ise mahkemece feragat nedeniyle davanın reddine karar verilir. Davanın geri alınması durumunda ise, geri alınan dava ileride tekrar açılabilir.
6100 sayılı HMK’nun 123.maddesi uyarınca davanın geri alınması ancak karşı tarafın açık kabulü ile mümkündür. Davacının davayı geri alma isteğine, davalının karşı çıkmaması ve açıkça rıza göstermesi gereklidir. Zımni muvafakat davayı geri almak için yeterli değildir.
Somut olayda davacı vekili 04.10.2011 tarihli dilekçesiyle; davalı … yönünden davadan vazgeçtiğini beyan etmesine karşın, 26.08.2022 tarihli istinaf dilekçesinde davalılar …, …, …, … hakkında açılan tazminat davalarından vazgeçtiklerini bildirmiştir. Şu halde mahkemece davacı vekiline anılan hususta beyanda bulunmak üzere süre verilerek, hangi davalılar yönünden davadan vazgeçildiği tespit edildikten sonra, bu beyanın davadan feragate mi, yoksa davanın geri alınmasına yönelik mi olduğu sorulup açıklattırılmadan, söz konusu beyanın feragat beyanı sayılarak, bu talep yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Diğer taraftan davacı vekilince sunulan 22.09.2021 harçlandırma tarihli ıslah dilekçesiyle; asıl dava yönünden dava değerinin 150.000,00 TL’den 368.200 TL artırılması suretiyle 518.200 TL’ye çıkarılmasına karşın, mahkemece ıslahla arttırılan kısım yönünden herhangi bir karar verilmediği, bu şekilde İlk derece mahkemesince, taleple bağlı kalınarak ve HMK’nun 297/2. maddesi uyarınca davacının tüm talepleri hakkında karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olup, hüküm kurulmayan talepler hakkında istinaf denetimi yapılamayacağından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin istinaf itirazları incelenmeksizin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Kabule göre de; davanın kooperatif yönetim ve denetim kurulu üyelerinin haksız fiilinden kaynaklı tazminat talebine ilişkin olduğu dikkate alındığında, zararın eylemin gerçekleştiği anda meydana gelmesi nedeniyle ayrı bir ihtara gerek olmadan haksız fiil tarihinden itibaren faiz istenebileceği, bu yönüyle davacı vekilinin istinafının haklı ve yerinde olduğu, yine eldeki davada bilirkişi raporunun, aralarında Kooperatifler Hukuku alanında uzman bilirkişinin de bulunduğu heyetten alınması gerektiği, bu yönüyle mahkemece hükme esas alınan raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı, yerel mahkemece söz konusu raporun hükme esas alınmasında isabet bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Davalılar …, …, …, … ve … vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde;
Somut olayda, bir kısım davalılar yönünden devam eden ceza davasının bulunduğu anlaşılmasına karşın, ceza dosyasının akıbeti araştırılarak, TBK’nun 74. Maddesi uyarınca ceza yargılamasında sübuta eren maddi olguların hukuk hakimini bağladığı, bu itibarla ceza davasında, sübuta eren maddi vakıaların hukuk davasında nazara alınması gerektiği de dikkate alındığında (aynı yönde Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2018/3021 E-2018/4534 K sayılı kararı) ceza dava dosyanın eldeki dava dosyası bakımından HMK’nun 165. Maddesi gereğince bekletici mesele sayılıp sayılmayacağının mahkemece değerlendirilmediği, bu yönüyle davalılar …, …, …, … ve … vekilinin istinaf talebinin de haklı ve yerinde olduğu değerlendirilmiştir.
Diğer taraftan 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62/3. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludur. Anılan yasanın 98. maddesi hükmüne göre ise, özel yasada açıklık bulunmayan hallerde Türk Ticaret Kanunu’nun anonim şirketlere ilişkin hükümleri uygulanır.
6762 sayılı Eski TTK’nın yürürlükte olduğu dönemde anılan kanunun 341. maddesi hükmü göz önünde bulundurularak, yöneticiler hakkında sorumluluk davasının genel kurul kararı üzerine denetim kurulu tarafından açılacağı konusunda doktrin ve uygulamada bir tereddüt bulunmamasına karşılık, özellikle 6102 sayılı TTK’nın 553. Maddesi ve 555. maddesinde, şirketin uğradığı zararın tazminini için genel kurul tarafından karar alınması yönünde açık bir yasal düzenleme bulunmadığı, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesinde Türk Ticaret Kanunundaki anonim şirketler hakkındaki hükümlere yollama yapılmış ise de, 6102 sayılı TTK yürürlüğe girdikten sonra Kooperatifler Kanununda bu konuda herhangi bir değişiklik yapılmamış, anonim şirketlerde denetim kurulu bir organ olarak yasadan çıkarılmasına rağmen Kooperatifler Kanununda denetim kurulu bir organ olarak varlığını korumaya devam etmiş, dolayısıyla Kooperatifler Kanununun 6102 sayılı TTK’daki düzenlemeleri benimsemediği ve kanun koyucunun Kooperatifler Kanunundaki düzenlemeleri koruduğu anlaşılmıştır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanununda açık bir hüküm bulunmamasına karşılık Konut Yapı Kooperatifleri Tip Anasözleşmesi’nin 36/3. maddesi “İbra edilmeyen yönetim kurulu aleyhine tazminat davası açılabilmesi için, bu konuda genel kurulca karar verilmiş olması gereklidir. Kooperatif denetçileri genel kurul karar tarihinden itibaren bir ay içinde dava açmaya mecburdur…” şeklinde açık düzenleme bulunmaktadır. Tip Anasözleşmenin genel kurulca karar alınması gerektiğine ilişkin bu düzenlemesi ve yukarıda açıklanan 6102 sayılı TTK’nın 408/2-d ve 479/3-c maddesi hükümleri gözönüne alındığında kooperatif yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin kararın kooperatif genel kuruluna ait olduğu kabul edilmelidir. Bu kabulden hareketle, yargılama aşamasında sorumluluk davası açılmasına ilişkin bir genel kurul kararı sunulmaması halinde, bu eksiklik dava şartı olmayıp, sonradan tamamlanabilen usuli eksiklik niteliğinden olduğundan dava hemen reddedilmemelidir. Esasen bu husus üzerinde mahkemece re’sen durulması zorunludur.
6762 sayılı TTK’nın 341. maddesinde şirket namına dava açmak yetkisinin denetim kuruluna ait olduğuna ilişkin düzenlemeye 6102 sayılı TTK’da yer verilmemiş ve denetim kurulu bir organ olarak yasal düzenlemeden çıkarılmış ise de, anonim şirketlerden farklı olarak 1163 sayılı Kooperatifler Kanununda denetim kurulu bir organ olarak varlığını devam ettirmektedir. Tip Anasözleşmenin 36/3 maddesinde de bir değişiklik yapılmamıştır. Bu maddeye göre davanın genel kurulda alınacak karar doğrultusunda kooperatif denetçileri tarafından açılacağına ilişkin hüküm devam etmektedir. Diğer yandan, aksi halde görevdeki yönetim kurulu üyelerinin davacı ve davalı sıfatı birleşerek menfaat çatışması yaratacak şekilde kendileri hakkında sorumluluk davası açamayacağı da gözetildiğinde bu davanın kooperatif denetim kurulu tarafından açılması gereklidir. (Yargıtay 6. HD’sinin 2021/2939 E-2022/2929 K sayılı kararı)
Bu bilgiler ışığında, dosya kapsamında davalılar aleyhine sorumluluk davası açılması yönünde genel kurulca alınmış bir karar bulunup bulunmadığının yerel mahkemece araştırılması gerektiği, mahkemece, bu doğrultuda davacı vekiline genel kurul kararını sunması ya da bu davaya muvafakatlerinin sağlanması için süre verilmesi, 6100 sayılı HMK’nın 52, 53 ve 54. maddeleri uyarınca davalılar hakkında eylemin kişi, konu ve kapsamını somut olarak gösteren sorumluluk kararı alınmasına ya da işbu davaya muvafakat verilmesine ilişkin genel kurul kararının ibrazı için makul süre verilmesi, noksan olan usuli işlemler yerine getirildikten sonra davaya devam edilmesi, verilen süre içinde bu eksiklikler tamamlanmaz ise davanın açıklanan nedenlerle usul yönünden reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bu yönüyle davalılar …, …, …, … ve … vekili istinaf talebinin haklı ve yerinde olduğu değerlendirilmiştir. (aynı yönde Yargıtay 6. HD’sinin 2021/2939 E-2022/2929 K sayılı kararı)
Davalı … vekilinin istinaf dilekçesinin incelenmesinde, davalı vekili müvekkilinin 13/06/2004 tarihli genel kurulda kendisi bizzat hazır bulunmamasına rağmen denetçi olarak seçildiğini, 14/06/2005 tarihli genel kurul kararında kendisinin denetçi olarak seçildiğinden haberinin olmadığını, kendisinin hiçbir genel kurul toplantısına katılmadığını, 17/05/2006 tarihi itibarıyla kooperatiften çoktan ayrılmış olduğunu, genel kurul toplantısına katılmadığı halde sanki katılmışcasına adının hazirun cetvelinde yer aldığını ve yerine sahte imza atıldığını ileri sürdüğü, mahkemece davalının denetçi seçildiğinden haberinin bulunmadığına ve bu görevi kabule ilişkin her hangi bir işlem yapmadığına ve genel kurul toplantısına katılmadığı halde hazirun cetvelinde katılmış gibi adına sahte imza atıldığı yönelik savunması doğrultusunda bir araştırma yapılmadan hüküm kurulduğu, mahkemece, davalının denetçilik görevini kabul edip etmediğinin, bu göreve ilişkin her hangi bir işlem yapıp yapmadığının, buna yönelik şirketten bir ücret alıp almadığının ve imza inkarına yönelik savunması araştırılarak, gerçekten şirket denetçisi olup olmadığının belirlenmesi suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususa ilişkin her hangi bir araştırma yapılmaksızın eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir. (aynı yönde Yargıtay 11 H.D’nin 2015/7759 Esas 2016/3871 Karar sayılı kararı)
Aynı şekilde diğer denetim kurulu üyeleri … ve …’ın denetçilik görevini kabul edip etmedikleri, bu göreve ilişkin herhangi bir işlem yapıp yapmadıkları, buna yönelik kooperatiften bir ücret alıp almadıklarına yönelik savunmaları da araştırılarak, gerçekten kooperatif denetçisi olup olmadıklarının belirlenmesi suretiyle sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususa ilişkin her hangi bir araştırma yapılmaksızın eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bu davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurularının esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenenlerle;
1-Asıl ve birleşen dava dosyaları yönünden taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ESASA İLİŞKİN SEBEPLER İNCELENMEKSİZİN KABULÜNE,
2- İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.03.2022 tarih 2014/545 Esas 2022/313 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.02.10.2023