Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/839 E. 2022/1094 K. 18.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/839
KARAR NO : 2022/1094

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04.03.2022
NUMARASI : 2021/441E.
TALEBİN KONUSU : İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 18.07.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 18.07.2022

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.03.2022 tarih 2021/441 Esas sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP: Davacı vekili, müvekkili firmanın tekstil ve deri sektöründe faaliyet gösterdiğini, birçok yurtdışı firmasının tasarımlarını fason olarak üretip ihraç ettiğini, davalının müvekkili şirkette 22.10.2008 – 25.10.2019 tarihleri arasında işçi olarak çalıştığını, davalının iş akdinin ürünlerin kalite onayının verilmesi amacıyla kontrol edilmesi yükümünü yerine getirmemesi nedeniyle uğranılan maddi zararın davalının 30 günlük gelirini aşması dolayısıyla geçerli nedenle feshedildiğini, davalının işten çıkarılmasının sendikalı olup olmaması ile ilgisinin bulunmadığını, ancak davalı işçinin gerçeğe aykırı şekilde sendikalı olması nedeniyle işten çıkartıldığı iddiasıyla dava dışı … Sendikası’na ait olduğu anlaşılan afişleri Ege Serbest Bölge önünde 31/10/2019 tarihinden itibaren belirli günlerde gün boyu astığını ya da sabit şekilde tuttuğunu, müvekkili şirketin müşterisi olan dünyaca ünlü firmaların isimleriyle birlikte çeşitli sloganlarla marka sahiplerinin iznini almadan müvekkili şirketin ve uzun süredir ticari ilişki içinde bulunduğu yurt dışında faaliyet gösteren şirketlerin markalarını kötüleyecek şekilde faaliyetlerde bulunduğunu, dava dışı diğer kişilerle menfaat elde etmek, müvekkili şirkete ekonomik zarar vermek ve ticari itibarına zarar vermek amacıyla, haksız ve asılsız, yanıltıcı ve kötüleme şeklindeki iddialarını müvekkili şirket müşterilerine gönderdiğini, dava dışı kişilerle aynı amaçla aynı şekilde basın organlarında ve facebook paylaşımlarında yer aldıklarını, basın ve sosyal medyada paylaşımda bulunduğunu, tüm bu eylemler haksız rekabet oluşturduğunu, davalının, müvekkili şirket ve iş yaptığı markalara yer vererek, olayla ilgisi olmayan markaları da kötülediğini, gereksiz şekilde müvekkili şirketin ticaret yaptığı firmaların markalarına yer vererek, uluslararası boyuta taşımakla tehdit ederek ekonomik zarar vermeyi hedeflediğini, markaları kullanılan firmaların markalarının neden kullanıldığını müvekkili firma yetkililerinden sormakta olduklarını, müvekkili şirketi ve müşterilerini sendika karşıtı gibi göstermek suretiyle ekonomik zarar tehlikesi yaratacak, diğer firmalara avantaj sağlayacak şekilde kötülediğini, TTK ve davalının müvekkili şirket ile imzaladığı 25.09.2017 tarihli gizlilik ve rekabet etmeme taahhütnameleri gereğince davalının haksız rekabet niteliğinde eylemlerde bulunarak müvekkili firmaya zarar verme amacında bulunduğunu iddia ederek; ihtiyati tedbir yoluyla davalının müvekkili şirketin müşterileri, iş ilişkileri ve ticari sır niteliğindeki tüm bilgilerini, organizasyon ve üretim bilgilerini, çalışanlara ilişkin politikalarını, müşterilerinin ticari unvan ve markalarını afiş, pankart, yazı ve internet ortamında kullanmalarının engellenmesi için bu tür yazı, görsel, haber ve yorum içeren afişlerin asılmasının, toplantı ve gösterilerde kullanılmasının, internet sitesi ve sosyal medyada paylaşmalarının, müvekkili şirket müşterilerine, diğer kurum ve kuruluşlara fiziki olarak veya dijital ortamda gönderilmesinin, TTK’nin 61/1 ve HMK’in 389 vd. maddeleri uyarınca önlenmesine, davalının bu ihlallerden men edilmesine, davalının açıklanan eylemlerinin sadakat yükümlülüğünün ihlali ile haksız rekabet niteliğinde olduğunun ve hukuka aykırılığının tespitine, davalının bu ihlali sonucu oluşturduğu durumun ref’ine, davalının müvekkili şirketin müşterileri, iş ilişkileri ve ticari sır niteliğindeki tüm bilgilerini, organizasyon ve üretim bilgilerini, çalışanlara ilişkin politikalarını, müşterilerinin ticari unvan ve markalarını afiş, pankart, yazı ve internet ortamında kullanımlarının ortadan kaldırılmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla haksız rekabeti nedeniyle 100.000,00 TL maddi tazmina ve 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, alınan bilirkişi raporu kapsamı da dikkate alındığında, bu aşamada tedbir talebinin kabulü uygun görülmediği gerekçesiyle dava dilekçesinde talep edilen haksız rekabete ilişkin duyuru, afiş ve ilanların fiziki olarak veya internet ortamında yapılması, basılması, yayınlanması ve dağıtılmasının önlenmesine dair tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, mahkemece ihtiyati tedbirin reddine dair ara karara esas alınan bilirkişi raporunda yalnızca taraflar arasında görülen İzmir 10. İş Mahkemesi’nin 2019/516 E., 2021/397 K. Sayılı kararının değerlendirildiğini, haksız rekabet koşullarının bulunup bulunmadığının incelenmediğini, ara kararda atıf yapılan bilirkişi raporunda davanın hukuki dayanağı olmayan, taraflar arasındaki sözleşmenin incelendiğini, TTK ve TBK hükümlerinin görmezden gelindiğini, bilirkişi heyetinin uyuşmazlığı haksız fiil ve haksız rekabet yönünden incelemesi ve değerlendirmesi gerekirken, iş mahkemesince verilen kararı dayanak yaparak davalının fiillerinin haksız fiil ve haksız rekabet niteliğinde olup olmadığını, sosyal medya paylaşımlarını incelemekten ve görüş bildirmekten kaçındığını, ara karar kurulurken davacı tarafından gerekçeleri ortaya konularak itiraz edilen, eksik incelemeye dayanan, hükme esas alınması mümkün olmayan bilirkişi raporunun dayanak gösterilmesinin kabul edilemeyeceğini, davalının açıkça ve hiç bir tereddüte yer bırakmayan kötüleme eylemi ile müvekkilinin müşterileri ile arasındaki ticari ilişkinin bozulması, müvekkilinin toplum nezdinde itibarsızlaştırılması ve sendika karşıtı olarak algılanması riskine neden olduğunu, paylaşımların halen varlığını sürdürmekte olduğunu, davalının eylemlerine devamı halinde, müvekkilinin kazanç ve prestij kaybı yaşama tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını belirterek, kararın kaldırılmasını ve ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Talep, hakısz rekabetin tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan davada ihtiyati tedbir istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
HMK’nun 389/1. maddesi uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
Somut olayda, davacı şirketin işçisi olan davalının iş akdinin feshedilmesi üzerine, üzerinde sendikalı olması nedeniyle işten çıkartıldığı yönünde yazılar bulunan afişleri Ege Serbest Bölge önüne astığı, ayrıca davacı şirketin müşterisi olan firmaların isimleriyle birlikte çeşitli sloganlarla sosyal medya hesaplarından paylaştığı, bu eylemlerin haksız rekabet niteliğinde olduğu iddia edilerek, maddi ve manevi tazminatın davalıdan tahsili, ayrıca davalının haksız rekabet yaratan eylem ve paylaşımlarının önlenmesi talep edilmiş olup; ilk derece mahkemesince bir marka patent uzmanı ve bir bilgisayar uzmanı bilirkişiden oluşan heyetten alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davacı tarafın ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, İzmir 10. İş Mahkemesi’nin 2019/516 E. ve 2021/397 K. sayılı ilamı ile davalının iş sözleşmesinin sendikal nedenlerle feshedildiğinin, işyerinde sendika üyesi olan işçilerin işten çıkartılarak örgütlenme faaliyetlerinin önüne geçilmeye çalışıldığının, feshin geçerli nedene dayanmadığının, feshin geçerli neden dayandığı iddiasının davalı işveren tarafından ispat edilemediğinin tespit edildiğini, istinaf yolu açık olmak üzere verilen kararın kesinleşip kesinleşmediğinin dosyadan anlaşılamadığı, bu karar ile davalının eylemlerinin TTK’nın 55/l-a-l md. düzenlemesi anlamında “kötülemek”, 55/d md. düzenlemesi anlamında “üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa elmek” vasfında haksız rekabet olarak değerlendirilme koşullarının ortadan kalktığı görüşü bildirilmiştir.
HMK 390/3 maddesine göre, tedbir kararı verilebilmesi için davada haklılık konusunda tam bir ispat şartı aranmamakta ise de, davanın esası yönünde haklılık durumunun yaklaşık olarak ispat edilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Aynı şekilde mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı veya tamamen imkansız hale geleceği veya gecikme nedeniyle ciddi bir zararın olacağından endişe edilmesi halinde ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. Davanın esası hakkında ilk derece mahkemesince yargılamaya devam edilmekte olup, tarafların haklılık durumu hususu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde yaklaşık ispat şartlarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varıldığından davacı tarafın bu aşamada istinaf isteminin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Bu durumda istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İhtiyati tedbir isteyen davacı yönünden istinaf karar harcı olan 133,00 TL’den peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 52,30 TL’nin ihtiyati tedbir isteyen davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile ihtiyati tedbir isteyen davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.18.07.2022