Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/690
KARAR NO : 2022/658
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : AYDIN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2021
NUMARASI : 2021/644 Esas 2021/347 Karar
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket
KARAR TARİHİ : 21.04.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 21.04.2022
Taraflar arasındaki davadan dolayı Aydın Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 23.12.2021 gün ve 2021/644 Esas 2021/347 Karar sayılı hükmün istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için başkan … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, davalının müvekkilinin de hissedarı bulunduğu dava dışı şirketin hem pay sahibi hem de tek yetkili yöneticisi olup, kasıtlı olarak şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek şirkete yönetim kayyımı atanarak davalının müdürlük görevinden azline ve ayrıca fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere şirkete vermiş olduğu zararların tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, özetle davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Davanın açıldığı Didim 2. Asliye Hukuk Mahkemesince (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) Aydın Asliye Ticaret Mahkemeleri görevli bulunduğundan dolayı dosyanın bu mahkemeye gönderilmesine karar verilmiş, dosyanın gönderildiği Aydın Asliye Ticaret Mahkemesinde HSK kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, görülmekte olan davaların devrine ilişkin düzenleme bulunmadığından HMK 114/1-c maddesi yollamasıyla 115/2 maddesi gereğince mahkemenin görevsiz olması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili, Asliye Hukuk Mahkemelerinin ticari davalara ilişkin görevli mahkeme sıfatının ilgili yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmadığı sürece geçerli olduğunu, uyuşmazlığın ticari nitelikte olup ticaret mahkemeleri görev alanına girdiğini, dava açılış tarihinde yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi mevcut olmaması nedeniyle davanın Didim 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmeye başlandığını, Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi kararının HSK kararına ve Ticaret Mahkemelerinin görev tanımına aykırılık oluşturduğunu, verilmiş olan görevsizlik kararı ile makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istinaf konusu etmiştir.
Davalı vekili, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, iki mahkeme arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından mahkemece olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi yönünden karar verilmemesinin hatalı olduğunu, Aydın Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu, somut olayda TTK 4.maddesi uyarınca Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olup görevin kamu düzenine ilişkin olduğunu, HSK’nın 07.07.2021 tarih 608 sayılı karar ile Aydın Asliye Ticaret Mahkemelerinin kurulduğunu ve yargı çevresinin Aydın ili mülki sınırlarında belirlendiğini, Didim’in ise Aydın ili mülki sınırları içerisinde yer aldığını, davada karar verebilecek merciinin Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi bulunması ile birlikte bu mahkemenin olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, tarafların hissedar olup ayrıca davalının müdürlüğünü yaptığı dava dışı şirket müdürlüğünden azli yerine kayyım atanması ve şirketin yönetiminden kaynaklanan zararların tazmini istemnine ilişkin olup ilk derece mahkemesinde yukarıda yazılı gerekçe ile görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Dava, tarafların hissedar olup ayrıca davalının müdürlüğünü yaptığı dava dışı şirket müdürlüğünden azli yerine kayyım atanması ve şirketin yönetiminden kaynaklanan zararların tazmini istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK 4 maddesi gereğince TTK dan kaynaklanan uyuşmazlık niteliği taşımaktadır. Dava aynı kanunun 4.maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliği taşıdığından uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin gönderme kararını veren Didim 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 22.09.2020 tarihi olup, davanın 01.09.2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Didim 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli kılınması olanaklı değildir. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları ve Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21.02.2022 tarih 2022/1760 E. – 2022/2689 K.sayılı ilamı).
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL peşin olarak alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL peşin olarak alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf başvurusu nedeni ile tarafların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 23/2 maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21.04.2022