Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/575 E. 2022/748 K. 16.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/575
KARAR NO : 2022/748

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2022
NUMARASI : 2021/795 Esas 2022/115 Karar
DAVANIN KONUSU : Temsil Kayyımı Atanması
DAVA TARİHİ : 04.11.2021
KARAR TARİHİ : 16.05.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16.05.2022
İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.02.2022 tarih 2021/795 Esas 2022/115 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili ve davalı … Şti.vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye …. tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, müvekkili ile ağabeyi davalı …’in … Şti’nin %50’şer oranında ortağı olduklarını, …’in 24.06.2010 tarihli 2010/1 sayılı genel kurul kararı ile 10 yıl müddetle şirket müdürü olarak seçildiğini, müdürlük yetkisinin 24.06.2020 tarihinde sona ermesinden iki gün evvel 22.06.2020 tarihinde bu konuda hiçbir yetkisi olmaması rağmen şirketin tüm malvarlığını tapudan düşük satış bedelleri göstererek genel kurul kararı alınması gerekmesine rağmen bu konuda karar alınmaksızın usulsüz ve muvazaalı olarak satmış gibi göstererek tapuda devrettiğini, İzmir 4.ATM’nin 2020/300 esas sayılı davasını açarak söz konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile şirket adına tesciline ve terditli olarak müvekkilinin uğradığı zararın davalılardan müteselsilen tahsiline tedbiren dava sonuna kadar şirkete temsil kayyımı atanmasına, şirketin feshine ve tasfiyesine tasfiye sonucunda ortaya çıkacak tasfiye payının ticari faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunduklarını, müdürün görev süresinin sona ermesi itibariyle şirketin hale hazırda temsil organından yoksun kaldığını, İzmir 4 ATM’de devam eden davada 15.10.2021 tarihli celsede şirkete temsil kayyımı atanması yönünden kendilerine yetki ve süre verildiğini, bu nedenle iş bu davanın açıldığını ileri sürerek, İzmir 4 ATM’nin 2020/300 esas sayılı davasında … Şti’ni temsil etmek üzere temsil kayyımı atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, müvekkili …’in müdürlük görevinin müdür olarak atanmasına dair ortaklar kurulu kararının ilanı ile başladığını, dolayısıyla İzmir 4 ATM’nin davasının açıldığı tarihte henüz müdürlük görev süresinin dolmuş olmadığını, şirketin feshedilebilmesi için uzun süreden beri organsız kalması gerektiğini, bu şartın gerçekleşmediğini, yönetim kurulunun feshi için genel kurul toplantısı yapılması gerektiğini, bunun yapılmadığını, şirketin feshi sebeplerinin oluşmadığını, davacı aleyhine ortaklıktan çıkarma davası açılacağını, açıldığında dosya numarasının bildirileceğini, şirketin vergisel vs işlerinin yine de müvekkili … tarafından takip edildiğini, vergi borçlarının ödendiğini savunarak davanın reddine, mahkeme aksi kanaatte ise müvekkilinin kayyım olarak atanmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, yargılamanın ilerleyen aşamalarında dilekçelerde yönetim kayyımı atanması şeklinde talepte bulunulmuşsa da davanın konusunun dava dilekçesinde bildirildiği üzere davalı şirkete temsil kayyımı atanması talebini oluşturduğu, bu kapsamda yapılan değerlendirmede; davalı şirketin müdürü …’in görev süresinin 24.06.2020 tarihinde sona erdiği, şirketin temsil organından yoksun kaldığı, İzmir 4 ATM’nin 2020/300 esas sayılı aynı zamanda şirket aleyhine açılan davada şirketin temsilinin gerektiği, bu yönüyle temsil kayyımı atanmasının yasal gereklilik olduğu ve temsil kayyımı atanması talebinin yerinde olduğu, davalı … kendisinin kayyım olarak atanmasını talep etmiş ise de şirketin diğer ortağı davacı ile aralarındaki husumet ve …’in İzmir 4 ATM’nin 2020/300 esas sayılı davasında şirket yanında davalı olduğu dikkate alındığında davalı …’in kayyım olarak atanmasının tarafların menfaat dengesine uygun olmadığı değerlendirilerek kayyımın resen tayin edilmesi gerektiği, davada … Şti yanında ortak …’in de davalı olarak gösterildiği ancak bu dava türü itibariyle ortağa husumet yöneltilemeyeceği ve ortağın pasif husumet ehliyetinin olmadığı gerekçesiyle davalı … aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı … Şti aleyhine açılan davanın kabulüne, bu şirkete İzmir 4 ATM’nin 2020/300 esas sayılı davasında temsil etmek üzere bilirkişi listesinden seçilen …’nun temsil kayyımı olarak atanmasına karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili ve davalı … Şti.vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili, davalı şirketin gerekli organlarından yoksun kalması nedeniyle eldeki davanın açıldığını, davada yalnızca şirketin davalı gösterilmesi halinde onu davada temsil edecek görev ve yetkiyi verecek bir organ bulunmadığını, davada şirkete tebligat yapılamayacağını, taraf teşkilinin sağlanamayacağını, davanın bir kısır döngüye gireceğini, davalı …’in İzmir 4 ATM’nin 2020/300 esas sayılı davasında da şirket yanında davalı olduğunun dikkate alınması gerektiğini, bu kapsamda şirkete kayyım tayini davasında davanın niteliği gereği davalı …’in hasım gösterilmesinin gerekli olduğunu, hasım gösterilmemesinin halinde ise davayı çıkmaza sokabileceğini, bu doğrultuda mahkemece davalı … aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin ve davalı … lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, kayyım atanması davasında husumetin diğer ortaklar yanında mutlaka şirkete karşı da yönetilmesi gerektiğini, Yargıtay kökleşmiş içtihatları ve yerleşmiş görüşünün de bu yönde olduğunu, şirketin gerekli organlarından yoksun kalması sebebiyle açılan derdest davada yalnızca şirket davalı gösterilmesi halinde onu davada temsil edecek kimse bulunmadığını, …’in İzmir 4 ATM’nin 2020/300 esas sayılı davasında da şirket yanında davalı olduğu dikkate alındığında yerleşik Yargıtay kararlarının da kayyım atanması davasında husumetin diğer ortaklar yanında şirkete karşı da yönetilmesi gerektiği yönünde olduğunu istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın davalı … aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine ve davanın reddedilen kısmına göre takdir olunan 5.100,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine ilişkin kısmının kaldırılmasını ve davalı … yönünden de davanın kabulünü istemiştir.
Davalı … Şti.vekili, şirketin feshi davasının 30.06.2020 tarihinde müvekkilinin görev süresinin sona ermesinden önce açıldığını, Türk Ticaret Kanunu’nun 36. maddesinin 1. Fıkrasında, “Ticaret sicili kayıtları nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üçüncü kişiler hakkında, tescilin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği; ilanın tamamı aynı nüshada yayımlanmamış ise, son kısmının yayımlandığı günü izleyen iş gününden itibaren hukuki sonuçlar doğurduğunu, bu günler, tescilin ilanı tarihinden itibaren işlemeye başlayacak olan sürelere de başlangıç olur” ifadelerine; Türk Ticaret Kanunu’nun 587. Maddesinin 1. Fıkrasında, “Şirket sözleşmesinin tamamı, kurucuların imzalarının ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin huzurunda imzalandığı tarihi izleyen otuz gün içinde, şirketin merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan olunur. Tescil ve ilan edilen şirket sözleşmesine, aşağıda sayılanlar dışında, 36 ncı maddenin birinci fıkrası hükmü uygulanmaz” ifadelerine yer verildiğini ve aynı maddenin h bendinde, “Müdürlerin ve şirketi temsile yetkili diğer kişilerin adları, soyadları veya unvanları ve yerleşim yerleri.” ifadelerine; ı bendinde, “Temsil yetkisinin kullanılma şekli” ifadelerine yer verildiğini, bu minvalde, şirket yetkilisi …’in yetkisi 01.07.2020 (Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanma tarihi) tarihinde sona erecek olması yanında, davanın 30.06.2020 tarihinde şirketin yetkilisinin görev süresi dolmadan açıldığının gözetilmemesi ve yine hatalı olarak şirket yetkilisi …’in görev süresinin 24.06.2020 tarihinde sona erecek olarak kabul edilmesinin hukuka uyarlılığının bulunmadığını, Türk Ticaret Kanunu 636. maddesinin 2. fıkrasında, “Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir.
” ifadelerine yer verildiğini, şirket ortaklarından …’in yetkileri sona ermeksizin dava açıldığını, pandemi süreci nedeniyle genel kurul toplantısının yapılamadığını ve TTK m. 636 gereği “uzun süre” şartının oluşmaması nedeniyle davanın reddi gerektiğini, …’in 67 yaşında olması, pandemi süreci, sokağa çıkma yasağı gibi nedenlerden dolayı genel kurul gerçekleştirilip yeni yönetimin belirlenemediğini,asla kabul anlamına gelmemekle birlikte pandemi sürecinin genel kurula engel olmadığı düşünülse bile şirketin organının bulunmaması nedeniyle şirketin feshi davasının açılmasından önce, …’in şirkete yetki süresinin sona erdiğinin kabulü durumunda bile davacının, şirket hisselerinin yüzde ellisine sahip olup genel kurul çağrısında bulunmasının zorunlu olduğunu, davacı tarafın, şirkete ait olan taşınmazların müvekkilin görev süresini tamamlamasından kısa bir süre önce gerçekleştirilmesi nedeniyle şirketin feshini talep etttiğini, … 1951 doğumlu, diğer bir anlatımla 67 yaşında olup, davanın açıldığı zaman diliminde sokağa çıkma yasağı mevcut olduğunu, taşınmaz satışlarının 22.06.2020 tarihinde gerçekleştirilmiş olmasının sebebi de müvekkil şirket yetkilisi … ‘in sokağa çıkma yasağı nedeniyle tapuya müracaat edememesi olduğunu, kaldı ki, taşınmazların dava dışı …Şirketi’ne satılması hususunda satış ve alım sözleşmesinde davacı …’in imzası bulunduğunu, davacının basiretli tacir gibi hareket etmeyerek önceden kabulünde olan işlemleri inkara tevessül ettiğini ve şirket menfaatlerine zarar verdiğini, müvekkil şirketin gayri faal durumda yer aldığını, davacının iddialarının aksine şirketin kasa hesabında ve muhasebesinde yoğun bir para hareketliliği bulunmadığını, şirket on yıldır hiçbir şekilde sermaye arttırım yoluna bile gitmediğini, son olarak şirketin faaliyetleri konusunda bilgi sahibi olmayan kayyım atanması nedeniyle faaliyetin aksaması ve kayyım atanması nedeniyle şirketin itibarının sarsılacağını, şirketin faaliyetlerinin sınırlı olması ve on yıldır bu faaliyetleri yürüten … yerine kayyım tarafından yönetilecek olması gözetilerek doğacak muhtemel zarar yönünden davacı ortağın teminat göstermeden işbu kayyumun atanmasına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davanın henüz şirket müdürü …’in görev süresi sona ermeden açıldığını, şirketin iflası için organın uzun süreden beri oluşturulamıyor olması şartı mevcut olmadığından gecikmesinde sakınca bulunan hal olmadığını, şirketin son 10 yıllık müdürü ve yine son 10 yıldır tüm menfaat ve çıkarlarını gözeten şirket iç işlerine hakim biri olan …’in ek bir bedel istemeden şirket kayyımı olmasında bir sakınca olmadığı gibi atanmasının da müvekkili şirketin tüm çıkar ve gelirleri açısından en uygun olduğunu, …’in halen şirketin muhasebesini, defterlerini ve yılsonu defter tasdik gibi birçok masraf ve giderini karşılamaya devam ettiğini, belirtilen hususların mali gideri 100.000,00 TL’yi geçen bir rakama tekabül edip sadece her ay ilgili vergi dairesine beyanname vermemeye bağlı usulsüzlük cezasının her aya ilişkin 3.000,00 TL gideri üstlenmeye devam ediyor olmasının iyi niyetinin göstergesi olduğunu, istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasına, istinaf talebimizin uygun görülmemesi halinde, şirketi zarara uğratacak bir faaliyetinin olmadığı gözetilerek kayyım olarak …’in atanmasına, davacı tarafça kayyım talep edildiğinden, kayyım için takdir edilen ücretin davacı tarafça yatırılmasına ve davacı tarafından kayyım atanmasından doğacak zararlar nedeniyle 500.000,00 TL teminat gösterilmesine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE :Dava, davalı şirkete temsil kayyımı atanması istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davalı … aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı şirket aleyhine açılan davanın kabulüne, bu şirkete İzmir 4 ATM’nin 2020/300 esas sayılı davasında temsil etmek üzere bilirkişi listesinden seçilen ….’nun temsil kayyımı olarak atanmasına karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Somut olayda kayyım tayin edilmesi istenen davalı şirket iki ortaklı olup davacı ve davalı … davalı şirkette % 50’şer oranda pay sahibidir. Davacı ortak tarafından İzmir 4.ATM’nin 2020/300 esas sayılı davasında dava açılarak davalı şirketin yetkili temsilcisi diğer ortak davalı … tarafından satılan şirkete ait taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile şirket adına tescili ve terditli olarak uğradığı zararın davalılardan müteselsilen tahsili, şirketin fesih ve tasfiyesi, tasfiye sonucunda ortaya çıkacak tasfiye payının ticari faiziyle birlikte ödenmesi talep edilmiş, mahkemece tapu iptal tescil talebine ilişkin dava tefrik edilerek başka esasa kaydedilmiş, İzmir 4 ATM’de 2020/300 esas sayılı şirketin fesih ve tasfiyesi davasında diğer ortak … davalı şirket yanında davaya müdahil olmuş, mahkemece davalı şirkete temsil kayyımı atanması yönünden davacı tarafa yetki ve süre verilmesi üzerine istinafa konu temsil kayyımı davası açılmıştır.Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik kararları gereğince limited şirketin fesih ve tasfiyesi davasında tüm ortakların davada yer alması durumunda husumetin şirkete yöneltildiği, iki ortaklı şirketlerde bir ortak tarafından diğer ortak aleyhine açılan fesih ve tasfiye davalarında şirketin de davada temsil edildiği ve taraf teşkilinin sağlandığı kabul edilmektedir. Her ne kadar somut olayda fesih ve tasfiye davasında şirket doğrudan davalı olarak gösterilmiş ise de, diğer ortak davalı şirket yanında davaya müdahil olarak davada yer aldığına ve davacı ortak da dava açan safında yer aldığına göre, şirketi davada temsil yetkisi diğer ortağa düşer. Aslolan her iki ortağın da davada yer almış olmasıdır. İzmir 4 ATM 2020/300 esas sayılı şirketin fesih ve tasfiyesi davasında diğer ortak davaya davalı şirket yanında müdahil olarak davada yer aldığından yerleşik içtihatlar gereğince fesih ve tasfiye davasında şirketin temsil edildiği ve taraf teşkilinin sağlandığı kabul edildiğinden fesih ve tasfiye davasında şirketin temsil edilmesine ve şirkete temsil kayyımı atanmasına gerek bulunmadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken şirkete fesih ve tasfiye davası için temsil kayyımı atanmasına karar verilmesi doğru olmamıştır. Fesih ve tasfiye davasına bakan mahkemece taraf teşkilinin sağlandığı gözetilmeksizin temsil kayyımı atanması için davacı tarafa sehven süre ve yetki verilmesi istinafa konu temsil kayyımı davasına bakan mahkemeyi bağlamaz. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır.
Bu durumda istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekilinin dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, yeniden duruşma açılmasına ve yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine,
2-Davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.02.2022 tarih 2021/795 Esas 2022/115 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL karar harcından başlangıçta peşin olarak alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davalıların kendisini vekille temsil ettirmiş olması nedeniyle AAÜT uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Karar kesinleştiğinde bakiye gider avansının yatıran tarafa iadesine
4-İstinaf yoluna başvuran davalı şirket tarafından yatırılan istinaf harcının talep halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davalı şirket tarafından yapılan istinaf yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL peşin olarak alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
7-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 16.05.2022