Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/53 E. 2023/594 K. 14.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/53
KARAR NO : 2023/594

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19.02.2020
NUMARASI : 2016/103 E. – 2020/141 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 14.04.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 14.04.2023

İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.02.2020 tarih 2016/103 E. – 2020/141 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacılar vekili, 29.07.2015 tarihinde davalı …’e ait, davalı …. tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalanan, davalı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın davacıların desteği müteveffa …’un sevk ve idaresindeki … plakalı aracın sağ yan kısmına çarptığını, kaza sonucu davacıların desteği …’un vefat ettiğini, kazanın meydana gelmesinde karşı araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunu, müteveffa …’un kusurunun bulunmadığını iddia ederek, davacı … için 30.000,00 TL, davacılar … ve … için ayrı ayrı 10.000,00’ar TL destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminatın davalı sürücü ile işletenden kaza tarihinden itibaren, davalı … şirketinden 05.11.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline; ayrıca davacı … için 400.000,00 TL, davacılar … ve … için ayrı ayrı 300.000,00’er TL manevi tazminatın davalı sürücü ile işletenden kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili, 28.01.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini davacı … için 77.621,98 TL, davacı … için 367.571,90 TL ve davacı … için 139.868,50 TL olmak üzere toplam 585.062,38 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP :Davalı … Sigorta Şirketi vekili, müvekkili şirketin sorumluluğunun işletenin kusuru ile sorumlu olduğu zararlarla sınırlı olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere dava konusu kazada kusur dağılımı tespit edildikten sonra aktüerya raporu alınması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin aracın maliki olması sıfatıyla kusursuz sorumluluğunun sadece söz konusu aracın değeri ile sınırlı olduğunu, müvekkilinin sürücü davalı … hakkında İzmir 10 Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/361 esas sayılı dosyasında açılan davaya müşteki sıfatıyla müdahil olduğunu, bilirkişi raporunda davalı sürücü …’in asli ve tam kusurlu olarak kabul edilmiş ise de, müteveffanın kaza sırasında alkollü olduğunu, müvekkilinin üniversite öğrencisi olduğunu, talep edilen tazminatların son derece fahiş olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/361 E. ve 2016/84 K. sayılı dosyasında sanık …’in mahkumiyetine karar verildiği, 11.05.2015 tarihli raporda … plakalı araç sürücüsü …’in meydana gelen trafik kazasında asli kusurlu olduğunun tespit edildiği; SGK tarafından davacılara ölüm aylığı bağlandığı; ilk derece mahkemesince alınan 12.07.2017 havale tarihli raporda davacıların desteği müteveffa …’un ortağı bulunduğu şirketten elde ettiği aylık ortalama kâr payının 1.757,81 TL olduğunun tespit edildiği, 07.03.2018 havale tarihli raporda … plakalı aracın sürücüsü …’in meydana gelen trafik kazasında asli kusurlu olduğu, davacı eş … için 206.444,04 TL, çocuklar … için 76.347,51 TL, … için 6.028,51 TL destek zarar hesaplandığı; Adli Tıp Kurumu’nun 31.08.2018 tarihli raporunda davalı sürücü …’in %100 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği; aktüer hesabına esas müteveffanın ortağı olduğu … Şti.’nin defter ve sicil kayıtlarından tek ortağının müteveffa … olduğu, 13/09/2018 tarihli Kordon Vergi Dairesi kayıtlarına göre son 4 yılda toplam 132.550,00 TL, yılda ortalama 33.137,500 TL kar elde ettiği, şirketten huzur hakkı ya da kar payı almadığı, kar dağıtımı gerçekleşmiş olsa idi son dört yılda elde edeceği ortalama aylık gelirinin net 2.761,45 TL olduğu, 10.06.2019 havale tarihli aktüerya raporu ve 17.12.2019 havale tarihli ek raporda, müteveffa …’un kazancının asgari ücretin 2,68 katı oranında kabul edilerek; davacı … için 367.571,90 TL, … için 139.868,50 TL, … için 139.868,50 TL olarak destek zarar hesabı yapıldığı belirtilerek; maddi tazminat davasının kabulü ile; davacı … için 77.620,98 TL, davacı … için 139.868,50 TL, davacı … için 367.571,90 TL olmak üzere toplam 585.062,38 TL destekten yoksun kalma tazminatından 290.000,00 TL’sinin tüm davalılardan, davalı … şirketi yönünden 09.11.2015 tarihinde itibaren, diğer davalılar yönünden ise kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine, geriye kalan 295.062,38 TL’nin davalılar … ve …’den kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine; Manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile; davacı … için 25.000,00 TL, davacı … için 25.000,00 TL, … için 50.000,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacılar vekili, müteveffa …’un gerçek kazancına ilişkin tüm hususları belgelendirdiklerini, bilirkişilerden gerçek kazancı esas alınarak terditli rapor düzenlenmesi talep edilmiş ise de, buna ilişkin tüm itirazlarının reddedildiğini, gerçek kazanç üzerinden hesaplama yapılmadığını, her türlü dava ve talep hakları saklı tutularak talep artırım dilekçesi ibraz ettiklerini, müteveffa ve müvekkilerinin hayat standartı ve genel harcamalarına göre müteveffanın kazancıyla aylık ortalama 57.975,00 TL harcama yaptıklarını, ayrıca bu harcamaların, genel giderler, aile harcamaları, Çeşme’deki yazlık, oturdukları evin bedeli ve kullandıkları araçlara bakıldığında müvekkillerinin malvarlığı ve hayat standartına da uygun düştüğünü, belgeli olmayan sair nakit harcamalar da eklendiğinde, müteveffanın aylık ortalama en az 60.000,00 TL civarında bir kazancı olduğunu, mahkemece gerçek kazanç yönünden tanık dinletme taleplerinin kabul edilmediğini, buna rağmen 19.04.2019 tarihli oturumda dinlenen tanık …’in müteveffanın aylık kazancının 50-60 bin TL civarında olduğunu beyan ettiğini; gerçek kazanç iddiaları dikkate alınmayacak olursa dahi, müteveffanın en az Bilirkişi Raporu’nun C bendinde yer alan şekilde asgari ücretin 4,86 katı kazanç (aynı pozisyonda bir genel müdürün 2015 yılında elde edebileceği kazanç) elde ettiğinin kabulünün gerektiğini, hükmolunan manevi tazminat çok düşük olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, mahkemece alınan 12.07.2017 havale tarihli raporda, davacıların desteği müteveffa …’un ortağı olduğu şirketin son üç yıl bazında ortalama yıllık 21.093,70 TL kar payı olduğu, aylık ortalama kar payının 1.757,81 TL olacağının tespit edildiğini, ancak bu raporun farazi ve varsayımlara dayalı olduğunu, raporda TÜRSAB sisteminde … adı altında herhangi bir kaydın bulunmadığı belirtilse de aynı raporda çelişkili bir şekilde, bu şirketin müşteri portföyünün büyük bir kısmını yabancı müşterilerin oluşturduğundan bahsedildiğini, yine aynı raporda müteveffanın genel müdür pozisyonunda olduğu, bu pozisyonda çalışan kimsenin aylık net gelirinin 5.000,00 TL olması gerektiği ve şirketin yıllık net gelirinin en az 60-70 bin TL olması gerektiğinden bahsedilmiş ise de, şirket kayıtlarında yıllık kar miktarının ortalama 20 bin TL olarak tespit edildiğini, müteveffaya huzur hakkı ödenebilmesi için gerekli yasal şartların oluşup oluşmadığının bilirkişi raporunda tartışılmadığını, geçmiş dönem yıl zararlarının hesaba katılmadığını, mahkemece hükme esas alınan 31.08.2018 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda müvekkili …’in %100 kusurlu gösterildiğini, ancak müteveffanın 1,22 promil alkollü olduğunu, aracını emniyetli bir şekilde sevk ve idare edemeyecek durumda olduğunu, hesaplanan tazminat tutarları yönünden bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin trafik kazası dolayısıyla ağır yaralandığını, bu esnada üniversite öğrencisi olduğunu, kendisinin ve ailesinin olayla o esnada ilgilenemediklerini, araç sürücüsü hakkında açılan davaya müdahil olup takip edemediklerini, müteveffanın kaza anında alkollü olduğunu, müteveffaya kusur izafe edilmemesinin hatalı olduğunu, müteveffanın dönel kavşağa girmeden önce kırmızı ışık ihlali yaptığının bilirkişi tarafından da saptandığını, müteveffanın kırmızı ışık ihlali yapmaması halinde kazanın gerçekleşmeyeceğini, aktuerya hesabının yanlış verilerle yapıldığını, davacı …’un eşinin ölümü nedeniyle, Bağkur’dan 2016 yılı itibariyle 1.200,00-TL maaş almakta olduğunu, bilirkişilerin destekten yoksun kalma hesabını yaparken, almakta olduğu bu maaşların da hesabını yaparak düşmeleri gerekirken, bu hususu yerine getirmediklerini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. vekili, Yargıtay kararları gereği işletme gelirlerinin destek tazminatı hesabına doğrudan esas alınamayacağını, yalnızca müteveffanın kendi çalışma ve emeği karşılığında alabileceği maaş ve desteğin gelire bedensel ve yönetsel katkısı belirlenerek müteveffanın yerine başkasının çalışması ihtimalinde müteveffa yerine iş yapacak kişiye ödenecek ücret esas alınarak hesaplama yapılması gerektiğini, müteveffanın sahibi olduğu şirketin geliri üzerinden aktüerya hesabı yapılmasının hatalı olduğunu, ilk derece kararına konan muhalefet şerhinde de bu hususun belirtildiğini, müteveffanın desteğinden yoksun kalan diğer yakınlarının, özellikle anne ve babasının sağ olup olmadığının araştırılması ve onlar için de pay ayrılması gerektiğini, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, ilk derece mahkemesince kusura ilişkin itirazlar dikkate alınmadan hüküm verildiğini, taşımanın hatır için olup olmadığı, tarafların yakınlığı, varsa hatır için taşımanın kimin arzusu ve ne amaçla yapıldığı, yani olayın özel şartları göz önüne alınarak araştırılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, kazaya sebebiyet veren aracın sürücüsü, işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısından destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat, ayrıca davalı sürücü ve işletenden manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle maddi tazminat istemlerinin kabulüne, manevi tazminat istemlerinin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/361 E. 2016/84 K. Sayılı dosyasında yapılan yargılamada sanık (eldeki davada davalı) …’in kazanın meydana gelmesinde tam ve asli kusurlu olduğu, kırmızı ışıkta geçmesi nedeniyle bilinçli taksirinin bulunduğu kabul edilerek sanık hakkında mahkumiyet kararı verildiği; Uyap sisteminde yapılan sorgulamada, mahkumiyet kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 23/02/2022 tarih 2020/3277 E. 2022/1327 K. Sayılı ilamı ile sanık hakkında eksik ceza tayin edildiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince alınan 05.03.2018 tarihli raporda trafik bilirkişisinin tespitlerinin incelenmesinde, davalı sürücü …’in kendisine kırmızı ışığın yandığını görmesine rağmen hızını kesmeden kavşağa girmesi nedeniyle kazanın meydana gelmesinde tam ve asli kusurlu olduğunun, müteveffanın kendisine yeşil ışık yanması ile kavşaktan geçiş yaptığı sırada kazanın meydana geldiği, bu nedenle kusurunun bulunmadığı tespit edilmiştir. Adli Tıp Kurumu Trafik ihtisas Dairesi’nin 31.08.2018 tarihli raporunda yine kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün %100 oranında kusurlu olduğu, müteveffanın kaza sırasında alkollü olmasının kazanın meydana gelmesinde etkisinin bulunmadığı görüşü bildirilmiştir. Alınan kusur tespit raporlarının birbiri ile uyumlu olmasına, müteveffanın alkollü olmasının kazanın meydana gelmesinde etkisinin bulunmadığının tespit edilmiş olmasına göre, davalı … vekili, davalı … vekili ve davalı … vekilinin kusur oranlarına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
İlk derece mahkemesince turizm uzmanı ve mali müşavir bilirkişiden alınan 12.07.2017 tarihli raporda, müteveffanın ortağı olduğu şirketin son üç yılda elde ettiği ortalama kâra göre aylık gelirinin 1.757,81 TL olduğu tespit edilmiştir. 05.03.2018 tarihli raporda aktüerya bilirkişisinin tespitlerinde, yine bu gelir üzerinden müteveffanın asgari ücretin 1,705 katı gelir elde ettiği kabul edilerek hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır.
Tarafların itirazları üzerine aktüerya bilirkişiden alınan 06.06.2019 tarihli raporda müteveffanın şirketinin yıllık kârı yanında vergi matrah artırım beyannameleri de değerlendirilerek, 4 yıllık vergi matrahları toplamının ortalamasının bulunduğu, aylık 2.761,45 TL gelir elde ettiği, asgari ücretin 2,68 katı olduğu kabul edilerek hesaplama yapıldığı, ayrıca destekten yoksun kalma tazminatı hesabında müteveffanın anne ve babası için pay ayrıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar taraf vekillerince müteveffanın gelirinin yanlış hesaplandığı ileri sürülmüş ise de, somut olayda müteveffanın şirketin tek ortağı konumunda olduğu, bu nedenle şirketin tüm kârının murisin kişisel yetenek ve emeği karşılığında elde edilmiş olduğu, bu nedenle müteveffaya ait şirketin vergi matrah artırım dilekçeleri uyarınca gelir hesabı yapılmasının yerinde olduğu, müteveffanın gelirinin daha yüksek olduğu yönünde de somut bir delil bulunmadığı değerlendirilerek, taraf vekillerinin müteveffanın gelirine ve tazminat hesabına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
SGK tarafından davacı …’a yapılan rücuya tabi bir ödeme bulunmadığı anlaşılmakla davalı … vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davacılar vekili ve davalı … vekili’nin manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf itirazlarına gelince; manevi tazminat, ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Zarara uğrayan kişinin çektiği acıyı, duyduğu elem ve üzüntüyü bir nebze olsa da dindiren, zarara uğratan olay nedeniyle oluşan ruhsal tahribatı onarmaya yarayan bir araçtır. Manevi tazminatın kapsam ve miktarını takdir hakkı kural olarak hakime aittir. Hakim, manevi tazminatı hak ve nesafete uygun olarak belirlemeli, bu belirlemede hukuk kurallarının yanında tarafların sosyal, ekonomik ve sosyal yapısı ile özellikle de somut olayın koşullarını gözetmelidir. Manevi tazminat olarak takdir edilecek tutar manevi acıları kısmen de olsa gidermesinin yanında kamuoyu ve sosyal vicdanda da kabul görmeli ve zarar gören açısından da bir zenginleşme aracı olmamalıdır. Somut olayda hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı kazanın oluş şekli, kusur durumu, olay tarihi, tarafların sosyal ve ekonomik koşulları, zararın ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında makul ve ılımlı bulunmuş olmakla manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranların dilekçelerinde yer verdikleri itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar yönünden istinaf karar harcı olan 179,90 TL’den peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 125,5‬0 TL’nin davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 46.796,61 TL’den peşin alınan 5.926,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 40.869,71 TL’nin davalı …’den alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davalı … yönünden istinaf karar harcı olan 46.796,61 TL’den peşin alınan 5.926,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 40.869,71 TL’nin davalı …’den alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davalı …. yönünden istinaf karar harcı olan 19.809,90 TL’den peşin alınan 4.705,00 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 15.104,90 TL’nin davalı ….’den alınarak hazineye gelir kaydına,
6-İstinaf başvurusu nedeniyle tarafların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14.04.2023