Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/424 E. 2022/409 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/424
KARAR NO : 2022/409

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2021
NUMARASI : 2020/702 Esas 2021/841 Karar
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 17.12.2020
KARAR TARİHİ : 09.03.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 09.03.2022

İzmir 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.12.2021 tarih 2020/702 Esas 2021/841 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, başkan … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, davalı tarafça müvekkilinin dava dışı asıl borçlu şirket ile yapılan kredi sözleşmesi gereğince o sözleşmenin kefili olduğu iddiasıyla icra takibi başlatıldığını, takibe konu sözleşmenin TBK’nın 583 maddesine aykırı olup, geçersiz olduğunu, takip dosyasında müvekkilinden maaş kesintisi yapıldığını ileri sürerek takipten dolayı borçlu olmadıklarının tespiti ile birlikte haksız ödenen 2.491,00 TL’nin faizi ile birlikte istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, kefalet sözleşmesinin TBK 583 şartlarına uygun olduğunu, istirdat davasında kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek genel kredi sözleşmesinde davacının imzasının el ürünü olduğu, yazılar konusunda da uygunluk ve benzerlikler saptandığından davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ :Davalı vekili, zorunlu arabulucuk görüşmesi neticesinde tarafların anlaşılamaması durumunda arabuluculuk ücretinin davadan haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerektiğini, mahkemece davanın reddedildiğini, ancak arabuluculuk ücretinin taraflarına yükletildiğini, hukuka aykırı bir şekilde arabuluculuk ücretinin müvekkili aleyhine hükmedildiğini, davada haksız çıkan davacı tarafa yükletilmesi gerektiğini, İİK 72 maddesi uyarınca davanın alacaklı lehine neticelenmesi halinde ihtiyati tedbirin kalkacağını ve buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterme teminatı alacağını, alacaklı talep etmese bile mahkemece tazminata hükmedilmesi gerektiğini, imzası kendi eli ürünü olmasına rağmen itiraz edenin müvekkili bankanın alacağına kavuşmasını engellemek saikiyle hareket eden davacı hakkında lehlerine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bu yönlerden kaldırılmasını istinaf konusu etmiştir.
GEREKÇE :Dava, genel kredi sözleşmesi müşterek ve müteselsil kefil olan davacı tarafça kefalet sözleşmesinin geçersizliği iddiasına dayanarak açılan menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yazılı gerekçeyle davanın nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK 355 maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı yasanın 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesine eklenen 5/A- 1 maddesinde ” Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmüne, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 2. Fıkrasında ise “davacı arabuluculuk faaliyeti sonucunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın 1 haftalık kesin süre içerisinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içerir davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
TTK’nın 4. maddesi uyarınca tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın bu kanunda düzenlenen hususlardan çıkan uyuşmazlıklar mutlak ticari davayı, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan uyuşmazlıklar ise nisbi ticari davayı teşkil eder.
Somut olayda, davanın konusu TTK hükümleri içerisinde düzenlenmiş bulunan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmış olup TTK 4 maddesi uyarınca mutlak ticari dava niteliğindedir, bu nedenlerle 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 Sayılı Yasa uyarınca arabuluculuk dava şartına tabidir. Davadan önce davacı tarafça 7155 Sayılı Yasa uyarınca arabuluculuk başvurusunun yapılıp bu şartın yerine getirildiği ve taraflar arasında anlaşılamama tutanağı tutulduğu sabittir.
Uyuşmazlık ve istinaf konusu arabuluculuk dava şartına tabi olan bu davada arabuluculuk vekalet ücretine hangi tarafın sorumlu olup olmayacağı noktalarında ve ayrıca davanın reddine karar verilirken davalı lehine kötü niyet tazminat şartları oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır. 2004 sayılı İİK 72/3 maddesi uyarınca davanın alacaklı lehine neticelenmesi halinde ihtiyati tedbirin kalkacağı , hükmün kesinleşmesi halinde ise ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağı geç almış bulunmaktan doğan zararların teminattan alınacağı açıkça düzenlenmiş ise de, bu hükmün uygulanması için eldeki davada takibin durdurulması yönünde tedbir kararı verilmiş ve bunun uygulanmış olması gerekmektedir. Somut olayda davacının tedbiren takibin durdurulması yönünde bir talebi olmadığı gibi yargılama aşamasında da takibin durdurulması yönünde herhangi bir tedbir kararı verilmediği dosya kapsamından sabittir. Bu nedenle davalı tarafın kötü niyet tazminatı yönündeki istinaf istemi yerinde bulunmamıştır.
6100 sayılı HMK’nın 323/1-ğ. maddesi gereğince vekille takip edilen davalarda hükmedilecek vekalet ücreti yargılama giderleri kapsamında kaldığı aynı kanunun 326.maddesi gereğince de yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği düzenlenmiştir. Somut olayda dava arabuluculuk dava şartına tabi olduğu, buna göre arabuluculuk aşamasında oluşan vekalet ücretinin de bir yargılama gideri olarak sayılması gerektiği değerlendirilmelidir. İlk derece mahkemesi kararı davacı tarafça istinaf edilmemiştir. Davalı tarafça ise esasa ilişkin olmamak üzere kötü niyet tazminatı ve arabuluculuk vekalet ücreti yönünden istinaf edilmiştir. Bu durumda davanın reddine yönelik esasa ilişkin hüküm davalı taraf yönünden kesinleşmiş sayılacağından HMK 323/1-ğ maddesi gereğince 7155 sayılı yasa ile değişik TTK 5.maddesine eklenen 5/a-1 maddesi uyarınca arabuluculuk dava şartına tabi olan bu davada yargılama giderinden sayılması gereken arabuluculuk vekalet ücretinin davada haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekirken yanılgıya düşülerek davada lehine sonuçlanan davalı tarafa hükmedilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Bu durumda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından arabuluculuk vekalet ücreti yönünden olmak üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile İzmir 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.12.2021 tarih 2020/702 Esas 2021/841 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davacının davasının REDDİNE,
Kötüniyet şartları oluşmadığından davalının kötüniyet tazminat taleplerinin reddine,
492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar harcının başlangıçta peşin olarak alınan 644,13 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 563,43 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 5.657,68 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
Davacının yapmış olduğu yargılama harç ve yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan 22,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
1.320,00 TL arabulucuk ücretinin davacıdan 6183 sayılı kanun hükümleri kapsamında tahsiline,
3-İstinaf yoluna başvuranın ödediği istinaf harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin taktiren kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09.03.2022