Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/328 E. 2022/334 K. 28.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/328
KARAR NO : 2022/334

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08.10.2021
NUMARASI : 2021/520 E. 2021/302 K.
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 28.02.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 28.02.2022

Taraflar arasındaki davadan dolayı Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08.10.2021 gün ve 2021/520 E. 2021/302 K. sayılı ek kararın istinaf yoluyla Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için başkan … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, müvekkiline ait … plakalı araca … plakalı araç sürücüsü davalının kusuru ile çarpması sonucu müvekkili aracın maddi hasara uğradığını, aracın diğer davalı sigorta şirketine sigortalı olduğunu, davalı tarafın %100 kusurlu bulunduğunu, alacaklarının tahsili için başlatılan takibe itiraz edildiğini ileri sürerek davalıların haksız itirazlarının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı sigorta vekili, davacı taraf aracının %100 kusurlu olduğunu, kaza tespit tutanağı ile sabit olduğunun tespit edildiğini, davacının kusur paylaşımına ilişkin iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, aksi kanaatte olunması halinde Adli Tıp Trafik İhtisas Kurulundan rapor alınması gerektiğini, davacının gerçek zararın tespiti gerektiğini ileri sürerek davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Davanın açıldığı Bodrum 4. Asliye Hukuk Mahkemesince (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı HSK’nın kararı ile Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Muğla ili mülki sınırları ile belirlendiğini, dosyanın bu mahkemeye devrine karar verilmiş, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince HSK Genel Kurulunun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile kurulmasına karar verilen ve yargı çevresi tüm Muğla ilinin mülki sınırları olarak belirlenen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi ile ilgili kararının 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest olan davaların istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsilik veya gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığından davanın dava şartı noksanlığı nedeni ile usulden reddine karar verilmiş, taraflarca kararın istinaf edilmemesi üzerine kesinleşme şerhi düzenlenmek suretiyle 31.12.2021 tarihli ek karar uyarınca davanın 6100 sayılı HMK’nın 20/1 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Ek karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili, HSK Genel Kurulunun 07.07.2021 tarih ve 608 karar nolu kararına karşı görevsizlik kararı verilemeyeceği, bu karar ile görev ve yetkinin kesin olarak belirlenmesi dışında mahkemece verilen görevsizlik kararının kamu düzenine aykırı olduğu, görevsizlik kararının kamu düzenine aykırı olması nedeni ile verilen açılmamış sayılması kararının da kaldırılması gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istinaf konusu etmiştir.
GEREKÇE: Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle davacı aracında oluşan hasarın karşı araç sürücüsü, işleteni ve sigortacısından tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın usulden reddi kararının kesinleşmesi üzerine açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Dava davacı aracında meydana gelen hasarın karşı araç sürücüsü, işleteni ve sigortacısından tahsiline ilişkin olup davacı ile sigorta şirketi arasındaki ilişki 6102 sayılı TTK da düzenlenen hususlardan kaynaklandığından mutlak ticari dava niteliği taşımaktadır. Uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır. Somut olayda dava usulüne uygun bir şekilde davacı tarafın henüz Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi kurulmadan önce Bodrum Asliye Hukuk Mahkemesinin Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla açılmıştır. Mutlak ticari dava sayılan dava da Bodrum Mahkemesince Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile davaya bakılması usul ve yasaya uygundur.
Bodrum 4. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) dosyanın devrine ilişkin karar istinaf konusu edilmemiştir. Aynı şekilde Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinde davanın usulden reddine ilişkin kararda istinaf konusu edilmemiştir. Her iki kararda da HSK’nın 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı gerekçe gösterilerek dosyanın devrine ve usulden reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin gönderme kararını veren Bodrum 4. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki görev hususu kamu düzenine ilişkin olup talep edilmese dahi yargılamanın her aşamasında kanun yolu denetimi de dahil resen gözetilmesi gereken hususlardandır. İstinaf konusu edilmeyen ya da yargı yoluna başvurulmayan görevsizlik kararları yada gönderme kararları bu nedenle kesinleşemez. Dava yargılama aşamasında Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi kurulmasından önce Bodrum Asliye Hukuk Mahkemesine Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile açılmış bulunduğundan ve o tarihte Asliye Ticaret Mahkemesi kurulu bulunmadığından ve alınan kararlar 6100 sayılı HMK daki görev hususlardan kaynaklanmayıp HSK yargı yeri belirlenmesine ilişkin kararlardan kaynaklandığından dava konusu somut olayda 6100 sayılı HMK 20. maddesinin uygulanarak açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. Bu bakımdan davacı tarafın mahkemenin davanın açılmamış sayılmasına ilişkin ek kararının istinaf istemi yerinde bulunduğundan bu kararın 6100 sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılması gerekmiştir.
Diğer bir uyuşmazlık ise davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararın kaldırılmasında sonra hangi mahkemede görüleceği hususunda toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 12.02.2020 tarihi olup, davanın 01.09.2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Bodrum 4. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli kılınması olanaklı değildir. Açıklanan tüm bu gerekçelerle istinafa konu ilk derece mahkemesinin davanın açılmamış sayılmasına ilişkin 31.12.2021 tarih 2021/520 E. 2021/302 K. sayılı kararın kaldırılmasına ilişkin davacı taraf istinaf isteminin 6100 sayılı HMK 353/1-b-2 gereği kabulü ile kaldırılmasına, dosyanın her ne kadar istinaf konusu edilmemiş ise de Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.10.2021 tarih 2021/520-302 E.K sayılı usule uygun bulunan karar uyarınca ve yukarıdaki gerekçelere binaen açıldığı tarih itibari ile görevli bulununa Bodrum 4. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08.10.2021 gün ve 2021/520 E. 2021/302 K. sayılı ek kararın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca resen KALDIRILMASINA,
2-Davanın HMK 114/c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, dosyanın görevli Bodrum 4. Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) GÖNDERİLMESİNE,
Kararın tebliği üzerine davacının iki haftalık sürede dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini istediği gözetilerek, dava dosyasının görevsizlik kararı veren ilk derece mahkemesince görevli mahkemeye gönderilmesine,
HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca davaya görevli mahkemece bakılması halinde yargılama giderlerine görevli mahkemece hükmedilmesine, davanın görevli mahkemede devam etmemesi ve talep bulunması halinde ilk kararı veren ilk derece mahkemesince yargılama giderlerine hükmedilmesine,
3-İstinaf yoluna başvuranın ödediği istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan giderlerin takdiren kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 23/2 maddesi uyarınca kesin olmak üzere 28.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.