Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/21 E. 2022/1664 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/21
KARAR NO : 2022/1664

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14.09.2021
NUMARASI : 2019/586 E. – 2021/605 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 11.11.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 11.11.2022
İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.09.2021 tarih 2019/586 E. – 2021/605 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye hakim … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, davalı nezdinde sigortalı aracın davacının yolcu olarak bulunduğu motosiklete çarpması neticesinde davacının ağır şekilde yaralandığını, geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatının tahsili için davalı sigortaya başvurmuşsa da davalı sigortanın başvuruya cevap vermediğini, belirterek; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 100,00-TL kalıcı, 100,00-TL geçici iş göremezlik tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle kusur oranında tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacıdan istenen eksik belgelerin davalı şirkete teslim edilmediğini, davacı tarafça yeni genel şartlar uyarınca Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporunu ibraz etmediğini, kusur ve maluliyet raporlarının Adli Tıp Kurumundan alınması gerektiğini belirterek; davanın reddini istemiştir.

DAİREMİZİN KALDIRMA KARARINDAN ÖNCEKİ İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafın verilen kesin süre ve ihtara rağmen maluliyet raporunun tanzimi hususunda sevk edildiği hastaneye muayene için müracaat etmediği, bu nedenle davacının maluliyet raporu delilinden vazgeçmiş sayıldığı, bu delilin elde edilememesi nedeniyle davacının maddi zararının oluşup oluşmadığı ve miktarının hesabının fiilen imkansız olduğu, zararın tespitine yönelik kanaat getirici yeterli başkaca delil de bulunmadığı, davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI : Mahkemece bizzat davacı asile maluliyet raporunun tespiti amacıyla ilgili sağlık biriminde hazır olması hususunda Tebligat Kanunu hükümlerine göre kesin süre ihtaratlı usulünce tebligat yapılması gerekirken davacı vekiline bu yönde süre verilip bu ihtarata uyulmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından, maluliyet raporunun alınması için bizzat davacı asile usulünce kesin süre ihtaratlı tebligat yapıldıktan sonra bu ihtara rağmen davacı asil tarafından hastaneye başvurulmaması halinde dosyadaki doktor raporları ve tedavi evraklarına göre davacının müracaatı olmadan kalıcı maluliyet durumunun tespitinin mümkün olup olmadığının ve her halükarda anılan belgelere göre meydana gelen kaza neticesi davacının uğrayabileceği geçici iş göremezlik süresinin bildirilmesi için Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anabilim Dalı Başkanlığı’na yazı yazılması, gelen yazı cevabı doğrultusunda aktüerya raporu alınarak ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği, belirtilerek, kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KALDIRMA KARARI SONRASI VERDİĞİ KARARIN ÖZETİ: davalıya ZMSS sigortasıyla sigortalı … plaka sayılı araç ile … plaka sayılı motosikletin çarpması neticesinde motosiklet sürücüsü ile yine aynı motosiklet üzerinde yolcu olan davacı …’in yaralandığı, trafik kazasının meydana gelmesinde, davalıya sigortalı … plakalı araç sürücüsü …’ın asli derecede % 75, … plakalı motosiklet sürücüsü dava dışı …’in ise tali derecede % 25 oranında kusurlu olduğu, olay sırasında davacı …’in kendi can güvenliği için takmak zorunda olduğu aparatları takmadığının anlaşılması halinde % 10 oranında müterafik kusurlu olacağının belirtildiği, davacı …’in trafik kazası nedeniyle meslekte kazanma gücündeki azalma oranının % 18,2 tıbbi iyileşme süresinin 9 ay olduğu, davalı sigorta şirketinin KTK.nın 85 ve 91. maddeleri uyarınca meydana gelen zarardan sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğu, olay sırasında davacı …’in kendi can güvenliği için takmak zorunda olduğu aparatları (kask, dizlik ve kolluk gibi) takmadığının tespit edilemediği gibi davalı tarafça bu hususu ispatlayan delil de sunulmadığından davacı hakkında müterafik kusur indirimi yapılmadığı, davacı davalıya trafik sigortalı araçta yolcu olarak bulunmadığından hatır taşıması bulunmadığı, TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemi uyarınca yapılan hesaplama yöntemine göre davacının geçici iş göremezlik zararının davalı sigortalısının kusuruna göre 3.839,88-TL geçiçi, 140.865,35-TL sürekli iş göremezlik zararının oluştuğu, belirtilerek; taleple bağlı kalınarak davacının davasının kabulü ile 2.457,52-TL geçici 90.153,82-TL sürekli iş göremezlik tazminatı temerrüt tarihi olan 02/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir
Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: davalı vekili, talep konusu edilen ve ıslahla artırılan tutarlar yönünden zamanaşımına uğradığını, ceza zamanaşımı süresinde geçtiğini, geçici iş göremezlik zararı poliçe kapsamı dışında bulunduğundan davalının sorumlu tutulamayacağını, maluliyet oranının hatalı yönetmeliğe göre belirlendiğini, tazminatın fahiş olduğunu, kusur tespitin kabul etmediklerini, hesap raporunda TRH yaşam tablosu kullanılmasının doğru olmadığını, hatır taşıması ile birlikte müterafik kusurun da söz konusu olduğunu, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesi ile davalının istinaf talebinin reddini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ZMMS poliçesi kapsamında trafik kazası sonucu oluşan iş gücü kaybı nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS poliçesi kapsamında sigortalı … plakalı araç ile … plaka sayılı motosikletin karıştığı trafik kazası neticesinde dosya kazandırılan maluliyet, kusur ve hesap bilirkişi raporlarına göre motosiklette yolcu olarak bulunan davacının % 18,2 oranında sürekli 9 ay süre ile geçici iş gücü kaybı oluşacak şekilde yaralandığı, olayın oluşumunda davalı sigortalı araç sürücüsünün % 75 oranında asli dava dışı motosiklet sürücünün ise % 25 oranında tali kusurlu olduğu ve davacının 3.839,88-TL geçiçi, 140.865,35 TL sürekli iş gücü zararının oluştuğu belirtilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın belirsiz alacak davasının düzenleyen 107. madde hükmüne göre, belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabilecektir. Dava dilekçesinin istem kısmında, davanın açıkça belirsiz davası olarak açıldığının belirtilmemiş olması, açılan davanın kısmi dava olduğunun kabulü için yeterli olmayıp, dava dilekçesi bir bütün olarak değerlendirilerek, davanın niteliği belirlenmelidir. Dava, trafik kazası nedeniyle iş gücü kaybına yönelik maddi tazminat davası olup davacının tazminat miktarının ancak rapor alındığında belirlenebilecek olması dikkate alındığında davanın belirsiz alacak davası olduğu kanaatine varılmıştır. ( Yargıtay HGK’nun 24.02.2022 tarih ve 2019/11-220 E. – 2022/376 K. Sayılı ilamı ) Bu itibarla, belirsiz alacak davası olarak açılan davada, dava açılmakla alacağın tamamına ilişkin zamanaşımı kesildiği için artırılan kısma yönelik zamanaşımı def’inin dikkate alınmaması isabetlidir.(Yargıtay 17. H.D’nin 05.08.2018 tarih 2015/6613 E. – 2018/556 K. , 24.01.2013 tarih 2012/362 E. – 2013/578 K., 05.05.2015 tarih 2013/18198 E. -2015/6500 K. sayılı ilamları )
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. 85/1. ve 85/son maddeleri ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.(Yargıtay HGK’nun 15.6.2011 tarih ve2011/17-142 Esas – 2011/411 Karar, 22.2.2012 tarih ve 2011/17-787 Esas – 2012/92 Karar, 16/1.2013 tarih ve 2012/17-1491 Esas – 2012/411 Karar ve Yargıtay 17. HDBnın 20/05/2013 tairh ve 2012/8984 Esas – 2013/7276 Karar sayılı ilamları) Dolayısıyla, davacının zararından davalı sigorta şirketinin, sürücücünün kusuru oranında sorumlu olduğu amirdir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.(Yargıtay 4.HDB’nın 20/06/2022 tarih ve 2021/13933 E. 2022/9109 K. sayılı ilamı)
Tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda 1931 tarihli PMF cetvellerine göre saptanmakta ise de gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu nedenle TRH 2010 yaşam tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesi güncel veriler ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olduğundan tazminat hesaplamasında TRH 2010 yaşam yönteminin kullanılması gerekir. ( Yargıtay 4. HDB’nın 03.01.2022 tarih ve 2021/9412 E – 2022/3622 K., 17. HDB’nin 23.03.2021 tarih 2020/ 6173 E. – 2021/ 3121 K. Sayılı ilamları ) Aynı şekilde, yeni genel şartlar zamanında düzenlenen poliçelerde yeni genel şartlardaki hesaplama tekniği uygulanamayacağı için tazminat hesabında eski uygulamalardaki gibi progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi icap etmektedir. (Yargıtay 17. HDB’nin 24.02.2021 tarih ve 2019/3292 E. 20121/1848 K. sayılı ilamı )
Her ne kadar davalı tarafından hatır taşıması ve müterafik kusur nedeni ile tazminattan indirim yapılması gerektiği ileri sürülmüş ise de davacının değer artım dilekçesi ile talep edilen tazminat miktarı üzerinden hatır taşıması nedeni ile % 20, müterafik kusur nedeni ile % 20 olmak üzere indirim yapılmak sureti ile dava değerinin arttırılması ve İDM tarafında talep ile bağlı kalınarak bu miktar üzerinden tazminata hükmedilmiş olması karşısında davalının ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin sonuca bir etkisi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, kusurun olayın oluş şeklline ve dosya kapsamına uygun olarak tespit edilmesine, maluliyetin olay tarihinde geçerli olan yönetmelik hükümlerine uygun olarak belirlenmesine, tazminatın TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemi esas alınarak hesaplanmasına, tazminatın poliçe limitini aşmayacak şekilde hüküm altına alınmasına ve hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamakla, davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 6.326,28 TL’den peşin alınan 1.581,60 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.744,68 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere 11.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.