Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1859 E. 2022/1962 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1859
KARAR NO : 2022/1962

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15.09.2022
NUMARASI : 2014/354 E. 2022/771 K.
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 30.12.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 30.12.2022

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.09.2022 tarih 2014/354 E. 2022/771 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye hakim … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, davacının dava dışı …’tan 15.000 USD borç para aldığını, karşılığında …’ın lehtar olduğu, davalı şirkete ciro edilen 50.000-TL bedelli bono düzenlendiğini, daha sonra senedi almak üzere… tarafından …’a verilmek üzere …’ın lehtar olduğu 30.000-TL tutarlı bir çek keşide dildiğini, bu şekilde borcun ödenmesine rağmen bononun takibe konulduğunu, 07.11.2008 tarihli protokol ile davacının daha önceden ortak olduğu… A.Ş.’nin …’dan alacaklı olduğu takipten vazgeçilmesi karşılığında bonoya ilişkin takipten vazgeçileceğinin kararlaştırıldığını, takip kapsamında 35.100-TL tahsilât yaptığını, davacının şikayeti üzerine … ve … aleyhine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010/86624 soruşturma başlatıldığını, davacının davalıya borçlu olmadığını, belirterek; davanın kabulüne, borçlu olmadığının tespitine ve % 40 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davacının kötüniyetli olduğunu, borcunu ödemek istemediğini, iddiaların gerçeği yansıtmadığını, sunulan protokolün şirket yetkilisi tarafından düzenlenmediğini, şirket yetkilisinin … ve … olduğunu, temsilcilerin imzasının bulunmadığını, tazminat hakkını saklı tuttuklarını, 30.000-TL bedelli…’ın düzenlediğini iddia ettiği çekin şirkete ödenmediğini, bedelsizlik iddasının hamil olan davalıya karşı ileri sürülemeyeceğini, davacının iddiasını yazılı delil ile kanıtlaması gerektiğini, belirterek; davanın reddine ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı iddiasını ispatlayacak olan tüm delilleri ibraz etmiş olmasına rağmen davası ispatlanamadığı belirtilerek; davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davacının … A.Ş. deki hisselerini diğer hissedarlara devrettiğini, … ve …’ın tefecilik yaptığını, 2007 yılında acil ihtiyacı nedeniyle …’tan 15.000 USD nakit para aldığını, karşılığında …’ın lehdar olduğu 50,000-TL bedelli bono düzenlendiğini, bononun davalı … Ltd.’ne ciro edildiğini, borcunun o günkü kur üzerinden karşılığının 30.000-TL olduğunu, daha sonra borcunun üçücü şahsın çeki ile ödediğini, bu çekin de… tarafından … keşide edildiğini ve daha sonra da ciro edilmek suretiyle …’a teslim edildiğini, bu şekilde borç ödenmesine rağmen bononun takibe konulduğunu,… A.Ş. tarafından, davalı şirketin ortağı olan … aleyhine, karşılıksız çıkan 30/04/2009 keşide tarihli 20.000-TL bedelli çek için İzmir 7. İcra Müdürlüğü’nün 2008/11276 Esas sayılı dosyasıyla takip başlatıldığını, taraflar arasında 07/11/2008 tarihli ibra protokolü düzenlendiğini, protokol ile davacının ibra edildiğini, takip kapsamında 35.100-TL haksız tahsilat yapıldığını, davalının alacağın varlığını ispatla yükümlü olduğunu, protokolün hayatın olağan akışına uyğun olduğunu, raporun gerçeği yansıtmadığını, protokol aslının davalıda olduğunu, ibraz edilmesi için davalı tarafa süre verilmesi gerektiğini,maddi gerçeğin ortaya konulması gerekğini, vekalet ve icra inkar tazminatının da hatalı olduğunu belirterek; kararın kaldırılmasınıt lep etmiştir.
Davalı istinafa cevap dilekçesi ile davacının istinaf başvurusunun reddi talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, kambiyo senedine mahsus haciz yolu ile yapılan takip kapsamında bedelsizlik nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ( menfi tespit ) istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın redddine karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davanın kambiyo sendenine dayalı takibe karşı açılan menfi tespit davası olması ve iddianın ileri sürülüş şekli nedeniyle ispat yükü davacı üzerinde bulunmaktadır. Takibe konu bononun keşidecisi davacı, lehtarı ve birinci cirantası dava dışı …, hamili ise davalı şirkettir. Lehtar ve birinci ciranta …’ya karşı açılmış bir dava bulunmamaktadır. Davacı, bononun bedelinin ödendiğini, bir başka ifade ile bedelsiz kaldığını ileri sürmektedir. Bedelsizlik iddiası, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 687 maddesi anlamında bir kişisel def’îdir. Bedelsizlik bir kişisel def’î olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’îni ileri sürebilir. Bu itibarla, davacı öncelikle bononun lehtar olan dava dışı …’a bedelsiz olarak verildiğini ispat etmeli, bunu ispat ettikten sonra da hamili olan davalının dava konusu bonoyu bedelsiz olduğunu bilerek devraldığını ispat etmelidir.(Yargıtay 11.HD’nin 27/12/2021 tarih ve 2021/7396 E. – 2021/7379 K. Sayılı ilamı) Bononun lehtarı olan …’a karşı açılmış bir dava bulunmadığından lehtarına karşı bedelsizlik iddiasının ispat edildiği bu aşamada söylenemeyecektir. Senet hamili davalı şirket olup şirketin davacının borç ilişkisinde belirttiği …’dan ayrı bir tüzel kişiliğe sahiptir. Sunulan deliller, davalının senedi bedelsiz olduğunu bilerek aldığını ispata yeterli değildir. Davacı tarafından aslı ibraz edilemeyen fotokopi protokole delil olarak dayanılmış ise de protokolün varlığı davalı tarafından kabul edilmediği gibi protokol aslının davalıda bulunduğuna dair maddi bir delil de getirilmemiştir. Dolayısıyla 6100 sayılı HMK’nın 216 vd. maddeleri gereğince protokol aslını ibraz yükümlüğü davacı üzerinde olup aslı ibraz edilmeyen protokole üstünlük tanınmamasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; davacı tarafından, hamilin senedi bilerek davacı zararına devraldığınının ispat edilememesine, alacaklı lehine sonuçlanan dava sırasında takibin ihtiyati tedbirle durdurulmasına, takibin İİK’nın 67. maddesinde değişiklik yapan 6352 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 05.07.2012 tarihinden önce yapılmış olmasına, davalı lehine icra inkar tazminatını hükmedilmesi gereken yasal koşulların bulunmasına, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine uygun şekilde davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmiş olmasına, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmasına, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf karar harcı olan 80,70-TL peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.