Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1780 E. 2023/53 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1780
KARAR NO : 2023/53

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06.06.2022
NUMARASI : 2021/840 Esas 2022/498 Karar
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket
KARAR TARİHİ : 12.01.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12.01.2023

İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.06.2022 tarih 2021/840 Esas 2022/498 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı arasında 23.11.2005 tarihinde ortaklık sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşme ile, müvekkili şirketin üçüncü kişilerle akdetmiş olduğu reklam, ilan levhası, pano vb. reklam alanları ile ilgili toplam 33 adet kira sözleşmelerinden kaynaklanan haklarını, taraflar arasında kurulan ortaklığa devrettiğini, müvekkilinin ortaklık payının %15, davalının ortaklık payı ise %85 olarak belirlendiğini, ortaklık ile ilgili hesapların üçer aylık dönemlerde görüşüleceğinin, hesap sonrasında kâr çıkmış ise payları oranında derhal ödeneceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 5.3. maddesi ile, ortaklığa dair bütün muhasebe kayıtlarının, davalı tarafından tutulacağının kararlaştırıldığını, buna rağmen müvekkilinin davalı taraftan hiçbir surette bilgi alamadığını, ortaklık hesaplarını inceleyemediğini, müvekkiline sözleşme ile taahhüt edilen kâr payının ödenmediğini, davalı aleyhine İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/723 Esas sayılı davası ikame edilmişse de, müvekkili şirketin mahkeme ara kararına rağmen defter ve kayıtları mahkeme dosyasına sunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, oysa ortaklıkla ilgili tüm kayıtların davalı tarafından tutulduğunu, müvekkilinin elinde devrettiği sözleşmelerden başka bir delilinin bulunmadığını iddia ederek; TBK’nın 631. maddesi kapsamında ortaklığa ait kayıtların mali müşavir veya avukat nezdinde ortaklığın işleyişi hakkında bilgi alma, defter ve kayıtlarını inceleme, bunlardan örnek alma ve mali durumu hakkında özet çıkarma yetkisi verilmesi, bunun mümkün olmaması halinde müvekkili şirket yetkilisine yetki verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacı şirketin varlığını iddia ettiği sözleşmenin hiçbir zaman var olmadığını, taraflar arasında işlemediğini, kabul anlamına gelmemek üzere böyle bir sözleşmenin varlığını iddia eden davacı tarafın, sözleşmeden kaynaklanan haklarını kullanması için 16 yıl beklemiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının daha önce aynı konuyla ilgili olarak İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/723 E. Sayılı dosyasında açtığı davanın reddedildiğini, kabul anlamına gelmemekle davacının iddia ettiği ortaklığın varlığı halinde öncelikle ortaklığın mahiyeti belirlenip bu ortaklığa karşı dava açılması gerektiğini, böyle bir davanın muhatabının müvekkili şirket olmadığını, davacının bütün portföyünü ortaklığa devrettiğini iddia ettiğini, ortada bir ortaklık bulunmadığı gibi, devredildiği iddia edilen edilen portföyün de davacı tarafa ait olduğunun kanıtlanması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede, sözleşmenin sona ereceği tarihin açık ve net şekilde yazılmadığı, 7. maddesinde iş bu sözleşmenin 22 Kasım 2005 ten itibaren ortaklığın konusu teşkil eden sözleşmelerin ve … vasıtası ile ortaklık adına yeni yapılacak sözleşmelerin sürelerinin sonuna kadar devam edeceğinin belirtildiği, sözleşmenin halen yürürlükte olduğu, taraflar arasında sona erdirildiğinin de davalı tarafça dosya kapsamına göre ispat edilemediği, sözleşmenin sona ermemesi nedeniyle zamanaşımı süresinin de uygulanamayacağı, davalının zamanaşımı def’inin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile TBK’nın 631. maddesi uyarınca 23.11.2005 tarihli ortaklık kapsamında bilgi alma, defter ve kayıtları inceleme, örnek alma yetkisi verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı vekili, davacı şirketin dayandığı sözleşmenin imzalanmaktan öte gitmediğini, aradan geçen 17 yıl boyunca sözleşmenin hiç işlemediğini ve taraflar arasında cari olmadığını, sözleşmenin 4.2. maddesinde … şirketinin veya ortaklarından birisinin doğrudan veya dolaylı olarak tarafı olduğu bu sözleşmelere benzer mahiyetteki bütün yazılı veya sözlü sözleşmelerden doğan hak ve alacaklarını ortaklığa devredeceğini ve sözleşmeleri ortaklık adına yapacağını beyan kabul ve taahhüt ettiğini, ancak … şirketi yetkilisi dava dışı …’nın 23.11.2005 tarihli sözleşmeden sadece 2,5 ay sonra 27.02.2006 tarihinde … Şti.’yi kurduğunu, kendi nam ve hesabına olacak şekilde ticari hayatına bağımsız ve müvekkili şirketle hiçbir bağlantısı olmadan devam ettiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla o dönemde davacı şirket bünyesinde çalışan …’nın bu şekilde ve en başta sözleşmeye aykırı davrandığını, sözleşmede bahsedilen listede yer alan hiçbir yerin davacının portföyünde yer almadığının ortaya çıktığını, sözleşmede ortaklık hakkında hesaplara ilişkin toplantılar yapılacağı ve ortaklığın gidişatının taraflarca görüşülerek kâr zarar durumuna göre aksiyon alınacağının kararlaştırıldığını, ancak hesaplara ilişkin hiçbir görüşme yapılmadığını, davacıların ya da müvekkili şirketin bu yönde bir talebinin de olmadığını, sözleşmenin ayakta olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte sözleşme hiç cari hale gelmediyse de davacının yıllarca talepte bulunmamasının sözleşmeye dayalı hak ve alacaklardan feragat ettiği anlamını taşıdığını, davanın kötü niyetle açıldığını, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkili şirketin yerleşim yeri olan İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açılması gerektiğini, davacının TBK m.631 kapsamında dava açabilecek kişilerden olmadığını, bu nedenle davanın öncelikle aktif husumet yokluğundan ve hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, sözleşmede süre belirlendiği görülmekle bir an için sözleşmenin cari ve taraflar arasında işler hale geldiği değerlendirilse bile sözleşmenin süresi dolduğunu, sözleşmeye bağlı her türlü hususun da zamanaşımına uğradığını, “Sözleşmenin Başlangıcı” başlıklı 7. maddede “İşbu ortaklık sözleşmesi 22 Kasım 2005 tarihinde başlayıp ortaklığın konusunu teşkil eden sözleşmelerin ve … vasıtası ile ortaklık adına yapılacak yeni sözleşmelerin sürelerinin sonuna kadar devam edecektir” şeklinde düzenlendiğini, sözleşmenin ekinde sunulan portföyün davacı tarafa ait olduğunun ispatlanamadığını, portföyün iddia ettikleri üzere kendilerine ait olduğu düşünüldüğü durumda bile yine sözleşme ekinde yer alan portföye ilişkin sözleşmelerin bitiş tarihlerine bakıldığında en uzun sözleşmenin 01.06.2007 tarihinde bitecek olduğunu, …’nın 27.02.2006 tarihinde kendi şirketini kurması ile zaten bu kişi vasıtasıyla, kurulduğu iddia edilen ortaklık adına sözleşme yapılmasının mümkün olmayacağını, 01.06.2007 tarihinde sona eren ortaklığa bağlı haklar bakımından 10 yıl geçmekle 01.06.2017 tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğunu, TBK m.631’e gidilemeyeceği ve dayanak maddenin sağladığı haklardan faydalanılamayacağından İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/723 E. Ve 2021/473 K. Sayılı 01.06.2021 tarihli kararı da dikkate alınarak davanın esastan reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, TBK’nın 631. maddesi uyarınca adi ortaklık işlerini inceleme yetkisi istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı … Şti. (Eski unvanı … … Şti.) ile davalı … A.Ş. (Eski unvanı …. A.Ş.) arasında 23.11.2005 tarihli adi ortaklık sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 2. maddesinde sözleşmenin konusunun “…’ın ayrıntılı sözleşmede liste halinde belirtilen yerlerle ilgili olarak üçüncü kişilerle imzalamış olduğu reklam, ilan levhası, tanıtım amaçlı pano, levha vb reklam alanları ile ilgili kira sözleşmelerinden kaynaklanan hakların taraflarca ortaklığa devri ve bu sözleşmelerden kaynaklanan hak ve yetkilerin taraflarca ortaklık hükümlerine bağlı olarak birlikte yürütülmesi” şeklinde açıklandığı, 3. maddesinde ortaklığa devredilecek sözleşmelerin maddeler halinde sayıldığı, 5. maddesinde davacı şirketin ortaklık payının %15, davalı şirketin ortaklık payının %85 olarak belirlendiği, 7. Maddesinde sözleşmenin 22.11.2005 tarihinde başlayıp ortaklığın konusunu teşkil eden sözleşmelerin ve … vasıtası ile ortaklık adına yapılacak yeni sözleşmelerin sürelerinin sonuna kadar devam edeceğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 23.11.2005 tarihli ortaklık sözleşmesi uyarınca davacı şirketin üçüncü kişilerle reklam, ilan levhası, pano gibi reklam alanlarına dair imzaladığı kira sözleşmelerinden kaynaklanan haklarını ortaklığa devrettiğini, sözleşmede ortaklık ile ilgili hesapların üçer aylık dönemlerde görüşüleceğini, hesap sonrasında kâr çıkmış ise payları oranında taraflara ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalı tarafından davacıya bilgi verilmediğini, davacının ortaklık hesaplarını inceleyemediğini, davacıya kâr payı ödenmediğini iddia ederek; TBK’nın 631. maddesi kapsamında ortaklığa ait kayıtlar ve ortaklığın işleyişi hakkında bilgi alma, defter ve kayıtlarını inceleme, bunlardan örnek alma ve mali durumu hakkında özet çıkarma yetkisi verilmesini talep etmiş; davalı vekili, davacı tarafın iddia ettiği sözleşmenin hiç bir zaman var olmadığını, aksi kabul edilse bile davacının sözleşmeden kaynaklanan haklarını kullanması için 16 yıl beklemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/723 E. Sayılı dosyasında davacı tarafından aynı konuda açılan davanın reddedildiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince sözleşmenin sona ereceği tarihin açık ve net şekilde belirlenmediği, sözleşmenin halen yürürlükte olduğu, sona erdirildiğinin kanıtlanamadığı, bu nedenle zamanaşımı süresinin de uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/723 E. 2021/473 K. sayılı dosyasında davacı tarafından yine 23.11.2005 tarihli ortaklık sözleşmesine dayanılarak, mahkeme tarafından atanacak bilirkişi marifeti ile davalının ticari defterleri incelenerek, sözleşme tarihinden itibaren gelirlerinin ve bu bedel üzerinde sözleşme kapsamında hak edişlerin tespiti ve tahsili, geç ödemeler nedeniyle ortaya çıkan ceza-i şart bedelinin tespiti ve tahsili istemiyle dava açılmış, mahkemece davacının davaya dayanak olarak sunduğu ortaklık mukavelesinde belirtilen kiralanan yerlere ilişkin hiç bir sözleşme sunmadığı, ticari defterlerini de sunmadığı, ispat yükü davacıda olmasına rağmen iddialarını yazılı delillerle kanıtlayamadığı, davacı tarafın yemin deliline de dayanmadığı, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TBK’nın 631. maddesinde adi ortaklıklara ilişkin olarak “Ortaklık işlerini inceleme” başlığı altında “Yönetim yetkisi olmasa bile, her ortağın, ortaklığın işleyişi hakkında bilgi alma, defter ve kayıtlarını inceleme, bunlardan örnek alma ve mali durumu hakkında özet çıkarma hakkı vardır. Aksine sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Adi ortaklıklarda ortaklara oldukça kapsamlı bir denetleme hakkının tanınmasının en önemli nedeni, bu ortaklıklar bakımından benimsenen sorumluluk esasıdır. TBK’nın 638. maddesi uyarınca ortaklık işlemlerinden dolayı sınırsız, müteselsil ve birinci derecede oldukça ağır bir sorumluluk altına giren ortakların, ortaklık iş ve muamelelerini inceleme hakkına sahip olmamaları düşünülemez. Bu açıdan TBK’nın 631. maddesi düzenlemesi, ortakların idareci ortaklar tarafından girişilen ve kendilerinin sorumlu oldukları rizikolu işlemler hakkında bilgi elde edebilmelerine olanak tanımaktadır. Denetleme hakkı öyle mutlak bir ortaklık hakkıdır ki, ortak kendisine düşen sözleşmesel yükümlülüklerini, örneğin sermaye koyma borcunu yerine getirmemiş olsa bile, yine de bu hakkını kullanabilir. Ayrıca, ortağın denetleme hakkını kullanması bakımından belli bir bilgiyi edinmek hususundaki özel menfaatini ispat etmesine gerek yoktur. Bu itibarla ortak, özel bir ekonomik ve hukuki menfaatini ispat etmesine gerek olmaksızın, denetleme hakkını kullanabilir. (Doç.Dr. Ali Haydar Yıldırım – DEÜ Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Öğr. Üyesi – Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 13, Sayı: 2, 2011, s.195-236 Basım Yılı: 2013)
Somut olayda, gerek eldeki dava dosyası kapsamı ve gerekse taraflar arasında görülen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/723 E. 2021/473 K. sayılı dava dosyası kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, taraflar arasında 23.11.2005 tarihinde imzalanan adi ortaklık sözleşmesinde sözleşmenin sona erme tarihinin açıkça belirtilmediği, ortaklığın konusunu teşkil eden sözleşmelerin ve davacı şirketin yöneticisi olan dava dışı … vasıtası ile ortaklık adına yapılacak yeni sözleşmelerin sürelerinin sonuna kadar devam edeceğinin belirtildiği, bu sözleşmeden sonra ortaklık adına imzalanan sözleşme bulunup bulunmadığı, yapılmış ise bu sözleşmelerin sürelerinin sona erip ermediği hususunda taraflarca delil sunulamamış olmakla, mahkemenin sözleşmenin ayakta olduğuna dair kabulü yerindedir. İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/723 E. 2021/473 K. Sayılı dosyasının konusu kâr payı ve cezai şart alacağına ilişkin olup, eldeki davada ise TBK’nın 631. Maddesi uyarınca ortaklık işlerini inceleme yetkisi talep edilmiş olmakla, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen davanın reddedilmesi eldeki davada davacının hukuki yararının bulunmadığı anlamına gelmeyeceğinden, ilk derece mahkemesince talebin kabulüne dair verilen kararın isabetli olduğu kanaatine varılmıştır. Davalı vekilinin istinaf sebepleri bu nedenle yerinde görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90 TL maktu harçtan, peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 12.01.2023