Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1527 E. 2022/1608 K. 04.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1527
KARAR NO : 2022/1608

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26.04.2018
NUMARASI : 2005/315 E. 2018/401 K.
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 04.11.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 04.11.2022
İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.04.2018 tarih 2005/315 E. 2018/401 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili, davalı … ve … vekili, davalı …, davalı … vekili, davalı … vekili ve katılma yoluyla davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili, … A.Ş’nin …Yönetim Kurulu’nun 24.06.2002 tarih ve 418 sayılı kararı ile fon alacaklarının tahsili bakımından yarar görüldüğünden 4389 sayılı Bankalar Kanunun 15-7/a maddesi uyarınca temettü hariç, ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin …tarafından devralındığını, yeni yönetim ve denetim kurulu atandığını, yeni atanan denetçiler tarafından düzenlenen 01.01.2002- 31.12.2002 dönemine ilişkin denetçi raporunda yönetim kurulunun 143, 153 ve 179 nolu kararıyya … Bank A.Ş’nin sermaye artırımlarına rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle iştirak edildiğini, 168 nolu kararla dava dışı… A.Ş. Ve …’ndan … Bank hisseleri satın alındığını, sonraki sermaye artırımlarında bu hisselere karşılık gelen nüçhan haklarının kullanıldığını, bankaya il konulması nedeniyle hisse senetlerinin değerbiz hale geldiğini, 145 nolu kararla TYH’e yapılan … Bank Hisse senedi satışlarının bedeli tahsil edilmeyerek karşılık ayrılmak suretiyle zarar yazıldığını, 185 ve 189 nolu kararla şirketin mal varlıkları başta …şirketi olmak üzere diğer grup şirketlerin riskleri için ipotek edildiğini, hatta alacaklıların gayrımenkullerin bazılarını sattığını, 2000,2001 yıllarında şirketin varlık ve imkanları diğer grup şirketlerinin lehine kullandırılmak veya borç verildiğini, davalı yönetici ve denetiçilerin böylelikle zarara sebebiyet verdiklerini, şirketin 31.12.2002 tarihi itibariyle dönem ve geçmiş yıllar zararı 21.901 milyar TL olduğu, ödenmiş sermayesinin tamamen kaybederek öz sermeyesinin -14.212 milyar TL’ye düştüğünü, davalı yönetim ve denetim kurul üyelerinin zarardan sorumlu olduklarını, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edildikleri 2000,2001 yıllarına ilişkin genel kurul kararlarını ilgili maddelerinin 26.05.2005 tarihinde yapılan 2002 yılı olağan genel kurulunda hükümsüz sayıldığını, ibranın sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri içerebileceğini, açıklanmamış, belgeye dayandırılmamış ve vasat nitelikli bir ortağın anlayamayacağı konularda ibranın yok hükmünde sayıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 5.100,00 TL’nin zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek TC. Merkez Bankasınca ilan edilen avans faiziyle birlikte davalılardan sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle 196.984.378 TL’nin zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek TC. Merkez Bankasınca ilan edilen reeskont faiziyle birlikte davalılardan sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı …, Eylül 1996 ile 15.05. 2000 tarihleri arasında görev yaptığından öncelikle husumet itirazında bulunduğunu, dürüstlüğünün ve görevinde sadık çalışmalarının sonucunun … kayıtları ile mübrez olduğunu, … Yönetim kurulu kararlarının … Holding yönetim kurulunca veya … Holding icra kurulunca verilen kararların uygulanması niteliği taşıdığını, dava konusu edilen hiç bir kararın … yöneticilerince alınan ve uygulanan kararlar olmadığını, … grubu içinde herhangi bir şirkette ortaklığı olmadığını ücretli olarak görev yaptığını, …’deki görevi sona erdiğinde şirketin faal halde bulunduğunu, … Bank AŞ’ nin sermaye artırım kararları ve hisse senetlerinin alımları ile satımlarının o günkü koşullarda değerlendirilerek … Bank hisselerinin cari piyasa değerleri çerçevesinde şirketin aleyhine olmadığı düşünülerek alındığını, aksi bir durumun halka açık olan şirketin gerek iç denetimlerinde, gerekse SPK tarafından yapılan denetimlerinde kolaylıkla tespit edilip şirket aleyhine gerekli yasal girişimlerin daha o zaman yapılabileceğini, şirket varlıklarının ipotek verilmesi ve borç verilmesine ilişkin ise öncelikle bu kararlarda imzası olup olmadığının müvekkili tarafından şu anda bilinmediğini, … Holding şirketlerinin kredi kullanmaları durumunda birbirlerine kefil olduklarını veya ipotek verdiklerini, halka açık yapı içinde de bu durumun SPK ve bağımsız denetim raporlarında ortaklara ve halka yazılı bilgi olarak anında duyurulduğunu, amacın şirketi zarara uğratmak olmadığını, şirketin halka açık olup genel kurul kararlarının geçerli olabilmesi için bağımsız denetim şirketince hazırlanmış raporun genel kurulda okunması zorunlu bulunduğunu, dava dilekçesinde yer alan hususların bilançolarda ve dip notlarda açıkça belirtildiği dikkate alındığında SPK denetimine tabi olan halka açık şirketin mevzuata harfiyen uygun olarak yapılmış genel kurul ibra kararlarının yok sayılmasının hukuka ve anayasanın kişilere tanıdığı hak ve özgürlüklere aykırılık teşkil ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı …, … ve …, … ve … vekili , davacı taleplerinin TTK 340. maddesinin atfı ile uygulama alanı bulan TTK 309. maddesi gereğince 2 ve 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, 1996 – 1997 – 1998 yıllarındaki fiiller hakkında 5 yıllık zamanaşımına, 1999 – 2000 ve 2001 yıllarındaki fiillerinin ise 2 yıllık zamanaşımına uğradığını, davacı şirketin 24.06.2002 tarihinde hukuken ve fiilen …’ye geçmiş olması sebebiyle iki yıllık sürenin 24.06.2004 tarihinde dolduğunu, …tarafından atanan kişilerin sorumluluk davası açmak için gerekli olan genel kurul kararına ilişkin özel dava şartını şeklen oluşturabilmek için 26.05.2005 tarihinde tek bir ortak tarafından alınan kararla olağanüstü genel kurul toplantısı yaptığını, bu kararlar mutlak butlanla batıl olup iptali için dava açıldığını, ibra kararlarının sorumluluk davası açma hakkını ortadan kaldırdığını, hukuki niteliği itibariyle ibranın menfi bir borç ikrarı olduğunu tek taraflı olarak gerçekleştirilen ibradan dönmenin mümkün olmadığını, müvekkillerinin görev yaptığı dönemlerde İMKB ve SPK gözetim ve denetiminde uluslararası bağımsız yeminli mali müşavir firmalarınca düzenlenen ve onaylanan bilançolara göre 1999 yılında şirketin karının 463. milyar TL, 2000 yılında şirket net karının 1 Trilyon 204 milyar TL’si olduğunu, BBDK ‘nun 09.07.2001 tarihinde şirketin ortağı olan … Holding ‘in bağlı ortağı … Bankası AŞ’nin yönetim ve denetimini …’ye devretmesi sonucu davacı şirketin İMKB de işlem gören hisse senetlerinin sıralarının işleme kapatıldığını, yaklaşık bir yıl geçtikten sonra 23.08.2002 tarihinde göz altı pazarında işlem görmeye başladığını, …tarafından el konulmanın hemen akabinde … Bank AŞ olan kredi hesaplarının kat edilerek şirket malvarlığı hakkında haciz işlemlerine girişildiğini, bu durumun şirket açısından son derece olumsuz bir görüntü yarattığını, şirketin kredibilitesinin zayıfladığını, kredi kullanılan diğer bankalarında hesapları kat ederek yasal takip işlemlerine başladığını, bunların yanında şirketin 2000 yılı sonu 2001 yılı başında yaşanan krizden olumsuz olarak etkilendiğini, 2001 yılını zararla kapatmak zorunda kaldığını, müvekkillerinin görev yaptıkları 12.10.1999 – 31.05.2000 tarihlerindeki dönemlerde şirketi karlı ve iyi bir şirket olarak yönettiklerini, şirketin halka açık şirket olup hisselerinin % 54,38 ‘inin İMKB’de işlem gördüğünü, davacı şirketin tüm işlemlerinin İMKB ve SPK tarafından denetlendiğini, şirket hisselerinin 26.10.2000 tarihinde halka arz edildiğini, müvekkillerinin şahsi sorumluğunu gerektirecek herhangi bir işlemininin mevcut olmadığını, davacı şirketin yönetim ve denetiminin 24.06.2002 tarihinde hukuken ve fiilen …ye geçtiğini, bu nedenle 2002 ve devamına ait bilançoyu ve ilgili evrakları düzenleyen ve ilgili mercilere sunan dolayısıyla karşılığı ayırmayanın … tarafından atanan yöneticiler olduğunu, … tarafından şirket yönetimine el konulduktan sonra şirket aktiflerinin gereği gibi değerlendirilmediğini, malvarlıklarının satılmadığını, sermaye artışının sağlanamadığını, şirketin giderek tasfiyeye sürüklendiğini, bütün bunların müvekkilleri görevden ayrıldıktan sonra gerçekleştiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … , yönetim kurulu üyesi olarak 30.03.2000 – 29.09.2000 tarihleri arasında yaklaşık 6 ay süreyle yönetim kurulu üyeliği yaptığını, … Bank AŞ ‘nin sermaye artırım kararları ve hisse senetlerinin alımlarıyla satımlarının o günkü koşullarda değerlendirilerek … Bank hisselerinin cari piyasa değerleri çerçevesinde şirketin aleyhine olmadığı kabul edilerek alınmış bulunduğunun, Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizinin yaşandığı bir dönemde T.C. Merkez Bankasının ve T.C. hükümetinin kur ve faiz oranlarında yaptığı büyük değişikliklerden sonra İMF politikaları gereği …’ ın …’ye devredilerek hisselerin fona geçmesinin sorumlu tutulamayacağını, şirket varlıklarının ipotek verilmesi ve borç verilmesine ilişkin olarak ise öncelikle bu kararlarda imzasının olup olmadığının bilinmediğini, ancak gerek borç verme gerekse ipotek verme işlemlerinin şirketin içinde bulunduğu … grubu şirketleri ile karşılıklı olarak yapıldığını, ülkemizde henüz projeye kredi şeklinde bir uygulamanın gelişmediği bir ortamda bankalardan alınacak kredilerde ipotek ve kefalet verilmesinin zorunlu hale geldiğini, bu çerçevede … grubu şirketlerinin kredi kullanmaları durumunda zorunlu olarak karşılıklı olarak birbirlerine kefil olduğunu veya ipotek verdiğini, şirkette görev yaptığı dönem dikkate alındığında genel kurula hitaben kendisi tarafından faaliyet raporunun düzenlenmediğini, şirketin halka açık olduğunu, genel kurul kararlarının geçerli olabilmesi için sermaye piyasasına tabi bağımsız denetim şirketince hazırlanmış raporun genel kurulda okunmasının zorunluluk arz ettiğini, dava dilekçesinde yer alan hususların bilançolarda açıkça belirtildiğini, mevzuata uygun olarak daha önce alınmış olan genel kurul ibra kararlarının yok sayılamayacağını savunarak davanın reddini istemiş, süresinden sonra verdiği 20.04.2006 tarihli dilekçesiyle zamanaşımı def’inde bulunmuştur.
Davalı … vekili, müvekkilinin davacı şirket yönetim kurulunda görev yaptığı 29.09.2000 – 02.08.2001 tarihleri arasındaki icraatların genel kurul tarafından onaylanarak ibra edildiğini, davacı şirketin 26.05.2005 tarihinde yapılan 2002 yılı olağan genel kurulunda da 2000 – 2001 yıllarına ait genel kurulların ibra edildiğini, müvekkili ile ilgili ibralara itiraz edilmediğini, daha sonra ibraların geçersiz olduğu iddiasının yasal dayanağının olmadığını, kaldı ki ibra eden genel kurul olduğundan ibranın geçersizliği halinde iddia edilen zarardan tüm ortakların sorumluluğunun söz konusu olacağını, müvekkilinin davacı şirket yönetim kurulunda görevini yasalara uygun olarak özenle sürdürdüğünü, ayrıca müvekkilinin görev aldığı bölümde … Holding yönetim kurulu ve … Holding İcra kurulunun direktifleri doğrultusunda karar alınmış olduğundan yapılan faaliyet ve alınan kararların sorumluluğunun üst yönetimde bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiş, ıslah yoluyla zamanaşımı def’inde bulunmuştur.
Davalı … vekili, müvekkilinin 29.09.2000-20.07.2001 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, 2002 yılı olağan genel kurulunda 2000-2001 yıllarına ait genel kurullarda ibra edilmiş müvekkilinin daha sonra 26.05.2005 tarihinde yapılan genel kurulda kesinleşmiş ibralarının geçersiz sayılmasının yasal dayanağı bulunmadığını, müvekkilinin görev yaptığı şirketin halka açık olduğu ve genel kurul kararlarının geçerli olabilmesi için sermaye piyasasına tabi bağımsız denetim şirketince hazırlanmış raporların genel kurulda okunmasının zorunlu olduğu hususu ile dava dilekçesinde yer alan hususların bilançolarda açıkça belirtilmiş olan hususlar dikkate alındığında ibraların mevzuata uygun olduğunun tartışmasız şekilde görüleceğini, müvekkilinin görev yaptığı süre içinde iyi niyetle yasaya şirketle ilgili mevzuata uygun olarak icrada bulunduğunu, müvekkilinin görev yaptığı bölüme … Holding yönetim kurulunca veya … Holding icra kurulunca verilen kararların dikte ettirildiğini, müvekkilinin görev yaptığı birimin faaliyetleri ile aldığı kararların tamamen üst yönetimin tasarrufu olduğunu, 2001 yılında TC Merkez Bankasının ve Hükümetin kur ve faiz oranlarında yaptığı büyük değişikliklerden sonra İMF politikaları gereği … Bank’ın …’ye devredilerek hisselerinin fona geçmesinin sorumluluğun müvekkiline yüklenemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiş,29.07.2005 tarihli ek dilekçesinde ve ıslah dilekçesine karşı verdiği dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur.
Davalı … vekili, dava zamanaşımına uğradığını, ibranın geçersiz sayılmasının batıl olduğunu, davacı tarafça zararın somut biçimde ispatının gerektiğini, yapılan işlemlerde müvekkilinin kusuru ve özen borcuna aykırı bir eylemi olmadığını, davacı şirketin halka açık bir şirket olup hisselerinin İMKB ile işlem gördüğünü, halka açık şirketlerde şirketin yapmış olduğu işlemler ve bilançoların İMKB, SPK ve Bağımsız Denetim kuruluşları tarafından denetlendiğini, hiçbir kurum tarafından olumsuz rapor verilmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalılar …, … ve … vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davacı …’nin grup bankası … Bank’a 09.07.2001 tarihinde, müvekkilinin yönetim ve denetim kurulu üyesi olduğu davacı şirkete de 17.06.2002 tarihinde el koyduğunu, davacı şirketin almış olduğu kararlar ve yapmış olduğu işlemlerin tümüyle günün koşullarına ve ihtiyaçlara uygun aynı zamanda geleceğe yönelik işlemler olduğunu, bu işlemlerin üzerinden üç beş yıl gibi kısa bir zaman geçmesinden itibaren …Bank ‘a el konulması ile …’nin …’in de tüm varlığına tedbir koyduğunu ve şirketin faaliyetine son verdiğini, şirketi felç ettiğini, …’nin de kusurunun söz konusu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı yönetim kurulu üyelerinin görev yaptıkları şirketi en iyi şekilde sevk ve idare etmekle sorumlu olup şirkete karşı sadakat ve özen borçları bulunduğu, dava konusu olayda yönetim kurulu üyeleri …, …, …, … ve … ‘nun almış olduğu kararlarla … AŞ’ nin kaynaklarını 3. kişilere aktardığı, şirketi 3. kişilere karşı kefalet borcu altına soktukları şirket aktifindeki gayrimenkulleri 3. kişiler lehine ipotek ettikleri, hisse devri yaptıkları halde satış bedellerini tahsil edemedikleri, şirketin menfaatlerini ön planda tutmadıkları ve bu kararların alınmasında kusursuz olduklarını ispatlayamadıkları için şirket menfaatlerine aykırı alınmış kararlar nedeniyle oluşan zararlardan sorumlu bulundukları, davalıların sorumluluk miktarlarının … yönünden 186.918.774,49 TL, … yönünden 186.798.840,42 TL, … yönünden 185.225.576,42 TL, … yönünden 181.653.459,00 TL ve … yönünden 189.024.043,00 TL tutarında olduğu, bu miktarlar üzerinden sorumluluğa ilişkin maddi şartların gerçekleştiği, davalıların ibralarının gerçekleşmediği ve sorumluluk davasının diğer koşulu olan ibra edilmemiş olmak koşulunun gerçekleştiği, zarar gördüğü iddia edilen … AŞ. nin …Yönetim Kurulu’nun 24.06.2012 tarih ve 418 Sayılı Kararı ile fon alacaklarının tahsili bakımından yarar görüldüğünden 4389 Sayılı Bankalar Kanunu’nun 15-7/a maddesi uyarınca temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin devir alındığı, 4389 Sayılı Yasanın 15/7-a bendindeki düzenleme göz önüne alındığında dava konusu edilen alacağın fon alacağı niteliğinde bulunduğu, bu sebeble zamanaşımı bakımından dava tarihinde yürürlükte bulunan 4389 Sayılı Bankalar Kanunu’ndaki özel hükümlerin göz önüne alınması gerektiği, 4389 Sayılı Yasaya 26.12.2003 tarih 5020 Sayılı Yasanın ek 3. maddesinde eklenen bend ile fon alacakları bakımından zamanaşımı süresinin 20 yıla çıkarıldığı, dava açılış tarihi itibariyle fon alacağı açısından zaman aşımı süresinin 20 yıla yükseltilmiş olduğu ancak 20 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanabilmesi için düzenlemenin yapıldığı 26.12.2003 tarihine kadar TTK’ nın 309. maddesinde öngörülen 2 ve 5 yıllık sürelerin dolmamış olmasının gerektiği, … AŞ. nin …Yönetim Kurulu’nun 24.06.2012 tarih ve 418 Sayılı Kararı ile fon alacaklarının tahsili bakımından yarar görüldüğünden 4389 Sayılı Bankalar Kanunu’nun 15-7/a maddesi uyarınca temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin devir alındığı 2 yıllık zaman aşımı süresinin söz konusu tarih itibariyle başladığı ve 5020 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 26.12.2003 tarihine kadar iki yıllık sürenin dolmadığı, 5 yıllık sürenin de davaya konu yönetim kurulu kararlarının alındığı 1999 tarih itibariyle başladığı ve 5020 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarih itibariyle 5 yıllık zaman aşımı süresinin de dolmadığı ve açılan davanın zamanaşımına uğramadığı, sorumluluk davasına konu zararın ikinci bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere 189.024.043,00 TL tutarında olduğu, davalılar …, …, …, … ve … ‘nun 6762 sayılı TTK’ nin 336. maddesi hükmü gereğince zarar gören davacıya karşı zararın tamamından tüm zarar verenlerle birlikte müteselsilen sorumlu oldukları, 25.01.2008 ve 08.06.2011 tarihli protokoller doğrultusunda davacı tarafça 156.414,58 TL’lik tahsilat yapıldığı, söz konusu tahsilatın belirlenen zarar tutarından düşülmesinin gerektiği, ancak tahsilat dava tarihinden sonra yapıldığından söz konusu mahsup işleminin kararın infazı sırasında yapılabileceği, davacı tarafça sunulan 25.01.2008 ve 08.06.2011 tarihli protokoller doğrultusunda davacı tarafça davalılardan … ve … açısından davanın 5411 Sayılı Yasanın 132/10 maddesi gereğince durdurulmasının talep edildiği, yine davalılardan …, …, …, … ve … yönünden dosyanın işlemden kaldırıldığı, 4 davalı yönünden dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren üç aylık sürenin geçtiği, bu davalılar yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin icap ettiği gerekçesiyle, davalılar …, …, …, … ve … yönünden 6101 Sayılı HMK’nun 150/5. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, davalı … ve … miras şirketi yönünden 5411 sayılı Yasa’ nın 132/10. maddesi gereğince protokol yürürlükte kaldığı sürece durdurulmasına, davalılar …, …, …, … ve … yönünden kısmen kabulü ile 189.024.043,00 TL’nin dava ve ıslah tarihi olan 30.05.2005 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili, davalı … ve … vekili, davalı …, davalı … vekili, davalı … vekili ve katılma yoluyla davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davalı … için 186.840.530 TL, davalı … için 185.147.331 TL, davalı … için 181.575.215 TL, davalı … için 188.945.798 TL, davalı … için 186.720.596 TL talep ettikleri, davada kabul edilen 189.024.043,00TL den düşük ve tam kabul olduğu için davanın kısmen kabulü gerekçesiyle müvekkili aleyhine vekalet ücreti hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davanın açılmamış sayılmasına karar verilen davalıların, muhakeme sürecinde ayrı ayrı zamanlarda müvekkili …ile anlaşarak borçlarını ödedikleri için haklarındaki davaların takip edilmeyeceği belirtildiğini, müracaata bırakıldığını, tarafların birbirlerini ibra ettiklerini, müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir. Davacı vekili 26.06.2018 tarihli dilekçesiyle istinaf talebine ilaveten davalılardan … de … Grubu ile imzalanan Protokol metnini tam sorumlu olarak imzalamış olduğundan işbu davalı hakkında da davanın durdurulması talebinde bulunmak gerekirken sehven talepte bulunulmadığı tespit edilmiş olup, … hakkında da, davanın 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 132/10 maddesi gereğince protokol yürürlükte kaldığı sürece durdurma kararı verilmesini istemiştir.
Davalı … ve … vekili, TTK’nın 336 ve devamı maddelerinden doğan sorumluluk için zamanaşımı konusunda TTTK’nın 309 maddesinde özel düzenleme bulunduğunu, bankanın salt …’ye devredilmiş olmasının alacağı fon alacağı haline getirmeyeceğini, fonun her türlü alacağının 5411 sayılı Bankacılık Yasasının 141. maddesindeki 20 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmadığını, özel hukuk kaynaklı alacakların fon alacağı kapsamına sokulmasının 5411 ve Mülga 4389 sayılı Bankacılık Yasasına aykırı olduğunu, …’nin batık bankaların hakim ortak, yönetici ve bunların eş ve çocukları dışındaki kişilerden olan alacaklarının fon alacağı kapsamına girmediğini, mahkemenin zamanaşımı konusundaki kararının hatalı ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, davalılar hakkında bir ceza davası açılmadığını, dava konusu olayda zarara sebebiyet verdiği iddia edilen fiillerin 1998-2000 yılları arasında gerçekleştiğini, davanın ise 30.05.2005 tarihinde açıldığını, bu durumda TTK 309. maddesinde belirtilen 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, 1999, 2000, 2001 yıllarındaki fiilleri ise 2 yıllık zamanaşımına uğradığını, zira 2 yıllık zamanaşımı zararın ve sorumlu kişinin öğrenilmesinden itibaren başladığını, davacı şirketin yönetim ve denetimi 24.06.2002 tarihinde hukuken ve fiilen …’na geçtiğini, 2 yıllık zamanaşımının bu tarihte dolduğunu, müvekkilerinin görev dönemindeki faaliyetleri hakkında davacı şirket genel kurulu tarafından alınmış “açık ibra” kararları bulunduğunu, 26.05.2005 tarihli olağan genel kurul toplantısında ibra kaldırılmış ise de tek taraflı olarak gerçekleştirilen ikrardan dönülemeyeceğini, halka açık tüm şirketlerde olduğu gibi …. A.Ş. nin de her yıl Sermaye Piyasası Kurulu uzmanları tarafından incelendiğini ve Yeminli Bağımsız Denetim Kuruluşları tarafından denetlendiğini,Yeminli Bağımsız Denetim kuruluşları tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporların da Şirket Genel Kuruluna sunulduğunu ve Şirket Genel Kurullarınca 1998, 1999 ve 2000 yılları faaliyet döneminde “bilanço ve gelir tablosu”nun onaylandığını ve yönetim ve denetim kurulu üyelerinin de “açık ibra” ile ibra edildiğini, açık ibra kararının sonradan yok sayılmasının eksik incelemeye dayandığını, 2000 yılı genel kurulunun bilgisine sunulan bilanço ve faaliyet raporları şirketin o tarihteki mali durumunu yansıtmakta olup bu husus bağımsız denetim raporlarında da yer aldığını, tüm iddiaların şirketin 2002 yılı faaliyetleri esas alınarak 2002 yılı verileri ve koşulları çerçevesinde hazırlanan bilanço ve raporlar çerçevesinde ileri sürüldüğünü, ancak 2002 yılı verileri 2000 yılı için geçerli olmadığını, çünkü 2001 yılında grubun bankası … Bank Fona devir edildiğini, tüm grup şirketlerinin faaliyetlerinin durdurulduğunu, gerek fon ve atadığı denetçilerin şirketin fona devrinden ve denetçi atanmasından dava tarihine kadar geçen yaklaşık 3 yıllık süre içerisinde 2000 yılı itibariyle bilanço ve gelir-gider tablosu düzenleyip 2000 yılı genel kuruluna sunulan mali tabloların mevzuata aykırı olduğunu, şirketin mali durumunu yansıtmadığını ve bazı zararların mali tablolarda gösterilmeyerek genel kurulun yanlış bilgilendirildiğini ortaya koymadığını, gerçekte dava konusu işlemler dava dosyasında bulunan şirket bilançosunda ve bağımsız denetçi raporunda olması gereken şekilde gösterildiğini, şirket portföyünde bulunan tamamı … Grubuna ve Bankasına ait hisse senetleri Grubun Bankasının 2001 yılında … ‘a devir edilmiş olması nedeniyle değersiz gösterilerek zarar kabul edildiğini, aynı şekilde; şirketin ve Grup şirketlerinin faaliyetlerinin sona erdirilmiş olması nedeniyle karşılıklı olarak Grup şirketleri lehine verilen teminat, kefalet ve ipotekler zarar sayıldığını, bu yöntemle hazırlanan 2002 yılı bilançosu ve gelir tablosundan hareketle 2000 yılı genel kurulunda verilmiş olan açık ibra kararı kaldırılarak müvekiller hakkında sorumluluk iddiasında bulunulduğunu, davalı … tarafından atanan şirket denetçileri geriye yönelik şekilde bir inceleme ve rapor düzenleme yerine 2002 yılı koşul ve verilerini esas alarak 2002 yılı bilançosu ve gelir tablosundan hareketle 2000 yılı faaliyetlerine ilişkin genel kurulun açık ibra kararını kaldırması talebinde bulunduklarını, müvekkillerinin görev yaptığı dönemde 1999 yılında şirketin 463 milyar TL, 2000 yılında şirketin 1 Trilyon 204 milyar TL net kar ettiğini, BDDK’nun 09.07.2001 tarihinde şirketin ortağı olan … Holding’in bağlı ortağı … Bankası A.Ş.’nin yönetim ve denetimini …’ye devretmesi sonucu davacı şirketin İMKB’da işlem gören hisse senetlerinin sıraları işleme kapatıldığını, aradan yaklaşık 1 yıl geçtikten sonra 23.08.2002 tarihinde gözaltı pazarında işlem görmeye başladığını, …tarafından el koymanın hemen akabinde … Bank A.Ş. olan kredi hesapları kat edilerek şirket malvarlığı hakkında haciz işlemlerine girişildiğini, bu durumun şirket açısından son derece olumsuz bir görüntü yarattığını, şirketin kredibilitesi zayıfladığını, kredi kullanılan diğer bankalarda hesapları kat ederek yasal takip işlemlerine başladığını, bunların yayında 2000 yılı sonu ve 2001 yılı başında ülkemizin yaşamış olduğu krizlerden şirket olumsuz olarak etkilendiğini, krizler sonucu özellikle hazır giyim ve konfeksiyon piyasalarının durma noktasına gelmesi sonucu şirketin mali yapısını bozulduğunu ve şirket 2001 yılını zararla kapatmak zorunda kaldığını, müvekkillerinin görev yaptıkları 12.10.1999- 31.05.2000 tarihlerinde dönemlerde şirketi karlı ve iyi bir şirket olarak yönetildiğini, 2001 yılının ikinci yarısından itibaren şirketin mali yapısının bozulması kendilerinin dışında kamu otoritesinin bir diğer grup şirketi ile ilgili olarak aldığı karar ve ülke ekonomisinin genel olarak çok kötü bir dönemde olmasından kaynaklandığını, … şirketinin halka açık bir şirket olup hisselerinin % 54.38’i İMKB’de işlem gördüğünü, davacı şirketin üç ayda bir bilançosunu ve yapmış olduğu işlemleri İMKB’ye bildirdiğini ve tüm işlemlerin İMKB ve SPK tarafından denetlendiğini, 26.10.2000 tarihinde şirket hisselerini halka arz edildiğini, şirketlerin halka arz işlemlerinin gerçekleşebilmesi için halka arz olunması istenen şirketlere ait tüm kayıt ve bilançolar İMKB ve SPK’ nca kalem kalem incelenmekte ve şirketler ancak bu denetimden geçtikten sonra gerekli onay ve izinlerin alınmasını müteakiben sonra halka arz işlemini gerçekleştirebildiğini, müvekkillerin görevde bulunduğu ve/veya görev aldığı dönemden önceki tüm hesap ve işlemler gerek Sermaye Piyasası Kurulu ve gerekse bağımsız yeminli mali müşavirlik firmalarınca denetlendiğini, düzenlenen raporlarda bilançolarda gerçeğe aykırılık olduğu yönünde olumsuz hiçbir durum yer almadığını, müvekkillerinin şahsi sorumluluğunu gerektirecek herhangi bir iş ve işlemi mevcut olmadığını, davacı şirketin yönetim ve denetiminin 24.06.2002 tarihinde hukuken ve fiilen …’ye geçtiğini, 2002 ve devamı yıllarına ait bilançoyu ve ilgili evrakları düzenleyen ve ilgili mercilere sunan dolayısıyla karşılığı ayırmayanın …tarafından atanan yöneticileri olduğunu, herhangi bir şirket zararı sözkonusu ise müvekkilleri değil … tarafından atanan yöneticilerin sorumlu tuluması gerektiğini, …tarafından şirketin yönetimine el konulduktan sonra şirket aktifleri gereği gibi değerlendirilmediğini, malvarlıkları satılmadığını, sermaye artırımı sağlanamadığını, şirketin giderek tasfiyeye sürüklendiğini, tüm bunların sonucu olarak da şirket alacaklılarının yasal takip işlemlerine giriştiğini, bütün bunların müvekkilleri görevden ayrıldıktan sonra gerçekleştiğini, mahkemenin gerekçeli kararında müvekkili yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulduğu 155 nolu kararın, şirketin sermaye artırımı kararı olup her hangi bir kaynak çıkışı veya yükümlülük içermeyip tam tersine şirkete kaynak girişini sağlaya yönelik bir karar niteliği taşıdığını, 168 nolu karar … Bank hisse alım kararı olup karar tarihi itibariyle alım fiyatları günün piyasa değerlerinde olup alım işleminde ana sözleşmeye ve herhangi bir hukuka aykırılık ve zarar bulunmadığını, sorumluluğun ve zararın tek nedeni, … Bank A.Ş.’nin yaklaşık 10 ay sonra …’ye devredilmesi üzerine satın alınmış olan hisse senetlerinin değersiz duruma düşmesi ve zarar yazılması olduğunu, kararın alınış tarihi itibariyle tacir olmanın tüm gerekleri yerine getirilmiş ana sözleşmeye ve mevzuata aykırı olmayan ve emsal değerlerinden satın alma işlemi gerçekleştirildiğini, 2000 yılı bağımsız denetçi raporunda belirtildiği üzere, 80 milyon TL ödenmiş sermayesi bulunan … Bank A.Ş. sermayesi içerisinde şirketin payı %1,26’olduğunu, Banka’nın SPK ve BDDK standartlarında olan ve bağımsız denetimden geçmiş 1999 yılı brüt karı 3,7 milyon TL, net karı 1,9 Milyon TL olduğunu, buna göre; 2000 yılı itibariyle karlı bir şekilde faaliyetini sürdüren … Banka’sına iştirak edildiğini, ayrıca; şirketin halka açık hisse senetlerinin Banka hisse senedi olması nedeniyle, bu satın alma işlemi SPK, İMKB ve BDDK’nın onayı ve bilgisi dahilinde yapıldığını, 168-1 nolu karar ise; … Grubu icra kurulu Başkanı ve aynı zamanda şirket yönetim kurulu üyesi bulunun …’e … Grubu yönetmeliklerinin verdiği yetki çerçevesinde … Holding Yönetim Kurulu Başkanı …’a verilen yetki çerçevesinde prim ödenmesi olduğunu, primin …’e şirket yönetim kurulu üyesi sıfatıyla ödenmediğini, prim ödemesinin grup yönetmelikleri çerçevesinde … Holding Yönetim Kurulu Başkanına verilen yetki çerçevesinde yapıldığın, anılan yönetmelikler şirkette dahil olmak üzere … Grubu şirketleri genel kurullarınca uygun görüldüğünü, prim ödemesinin dava konusu …. şirketinden yapılmasının nedeni şirketin serbest bölge faaliyetinin de bulunması nedeniyle serbest bölge şirketlerinde yapılan ücret ve prim ödemelerinin vergi avantajı olduğunu, nitekim; prim ödemesinin … Holding icra kurulu başkanı sıfatıyla …’e yapılmış olması nedeniyle, yapılmış olan bu ödeme tutarı daha sonra …’e yansıtıldığın, dava dosyasında yer alan bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere, şirket personeline verilen primler genel kurulun bilgisine sunulduğunu, dava konusu ödeme şirket yönetim kurulu başkanı sıfatıyla yapılmış olsaydı yönetim kururlu kararı buna uygun olarak alınması ve hem genel kurula sunulması hem de daha sonra …Holding ’e yansıtılmaması gerektiğini, 169 nolu karar metninde açıkça belirtildiği gibi, nakdi bir hisse senedi alımına yönelik olmayıp sermaye taahhüt borcu bulunan bir ortağın bu sermaye taahhüt borcunu ayni sermaye olarak hisse senedi şeklinde yerine getirdiğini, ayni sermaye koyma işlemi mevzuata uygun ve yasal prosedür yerine getirilerek ve gerekli izinler alınarak yapılmış olup herhangi bir şekilde şirketten kaynak çıkışına sebep olmadığını, mahkemenin ikinci bilirkişi raporuna göre hüküm kurduğunu, mahkemenin kararına esas aldığını beyan ettiği ikinci bilirkişilerin raporları mahkeme kararının aksine şirket kayıtları incelenmeden sadece davacı … kayıtları ‘’keşfen’’ incelenerek düzenlendiğini, bilirkişilerin raporları, şirket denetçilerinin ve davacı … beyanlarında belirtilenlerin dışında bir bilgi ve tespit içermediğini, mahkemenin kararında hiçbir gerekçe gösterilmeden ve açıklamada bulunmadan kefalet ve teminatlar tutarında sorumluluklarına karar verildiğini, ikinci bilirkişi kök raporunda kefalet nedeniyle muaccel borçların 178.801.951 TL olarak gösterildiğini, birinci bilirkişi kök ve ek raporunda kefaletler nedeniyle ne kadar ödeme yapıldığı belli olmadığı gibi, dava dilekçesinde bu konuda yapılan açıklamalar karşısında söz konusu kefaletlerden dolayı davalıların sorumlu olduklarını kabul etmek mümkün olmadığı belirtildiğini, birinci bilirkişi heyeti kök raporlarında kefaletlere ilişkin bu ayrıntılı açıklamalarda bulunmalarına karşılık sorumluluğun oluştuğu şeklinde tam tersine görüş verdikleri ek raporlarında sorumluluğun gerekçelerine yönelik bazı kapalı açıklamalarda bulunduklarını, buna göre; zararın ne olduğu belirsiz, müvekkillerin hiçbir imzasının bulunmadığı, geçmiş dönemlerde verilen ve tek taraflı olarak iptal edilebilirliği hakkında hiçbir bilgi içermeyen ve 178.801.950,- TL olduğu sadece tablolar halinde verilen kefalet ve teminatlardan dolayı sorumlu tutulmamasının anlaşılabilir bir tarafı bulunmadığını, şirketin 24.06.2002 tarihinde … ’a devir edildiği ve denetçi raporlarının 26.05 2005 tarihinde sunulmuş olduğu dikkate alındığında yaklaşık 3 yıllık bir süre içerisinde kefalet ve teminatların geçerliliği, asıl borcun varlığı, süresi, kimler tarafından ne zaman verildiği, neden verildiği şeklinde ayrıntılı bilgilerin hazırlanması gerektiğini, şirketi zarara uğrattığı iddia olunan ve dava konusu olan işlemin son durumunun meçhul olduğunu, bu alacakların tahsil edilip edilmediği veya tahsili için yasal takip işlemleri yapılıp yapılmadığı taraflarınca ve mahkemece bilinmediğini, … A.Ş. nezdindeki alacakların yasal takip işlemleri 2002 tarihinden bu yana davacı …tarafından yürütülmekte olup yaklaşık 16 yıldan bu yana bizzat davacı tarafından takip edilen bu alacaklardan tahsilat olup olmadığının bunlarla ilgili olarak yapılan icra takiplerinin ve açılan davaların dosya numaralarının mahkemeye bildirilmesi ve yapılacak bilirkişi incelemesinde bu hususun önemle incelenmesi icap ettiğini, zira gerçek alacağın miktarı ile bu alacağa hangi tarihten itibaren ne kadar faiz uygulanacağı, kimin hangi miktardan sorumlu olacağı ,ancak bu tesbitten sonra belirlenebileceğini istinaf nedeni olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı …, şirket genel kurulurca 2000 yılında verilen açık ibra kararının 2002 yılı bilançosu esas alınarak geriye yönelik kaldırılmasında 2000 yılına ilişkin bilanço düzenlenmeden 2002 yılı bilançosu ve koşulları esas alınarak yapılması geçerli olmadığını, 2000 yılı itibariyle dava konusu işlemlerin zarar niteliğinde olmadığını, bu yönde delili ve tespit bulunmadığını, bu nedenle ibra için genel kurulun bilgisine sunulacak bir işlemin varlığından söz edilemeyeceğini, dava konusu işlemler sonradan zarara dönüştüğünü, açık ibra kararının geçerli olduğunu, mahkemece kabul edilen 20 yıllık zamanaşımının … alacakları bakımından geçerli olup dava konusu işlemlerini … alacağı kapsamında kalmadığını, dava konusunu, … tarafından temlik alınmış alacak oluşturmayıp tazminat talebinden kaynaklanan davaya taraf olma hakkı veya şarta bağlı sonradan oluşacak alacağın devralındığını, mahkemenin zamanaşımı süresinin başlangıcı olarak kabul ettiği 24.06.2002 tarihi esas alındığında 30.05.2005 tarihinde 2 yıllık zamanaşımının dolduğunu, kefalet ve teminatlardan kaynaklanan tutarlar bakımından şahsileştirme yapılmadığını, kararda kanuni temsilcinin sorumluluğu için imzanın bulunması koşulu kabul edilmiş olmakla birlikte kefalet ve teminatlar bakımından hiçbir imzasının bulunmadığı halde toplam sorumluluğun yaklaşık % 98’ini oluşturan kısım için somut sorumluluk gerekçesi belirtilmediğini, mahkemenin ara kararlarında alacağın varlığı ve tutarının tespiti bakımından şirket kayıtlarının incelenmesi gerekli görülmekle birlikte bilirkişilerce bu talep yerine getirilmediğini, bilirkişilerce şirket kayıtlarının incelenmesi yerine subjektif değerlendirmeleri de içerebilecek şekilde keşfen … nezdinde incelemede bulunularak rapor düzenlendiğini, bu raporun karara esas alındığını, kök rapora itirazları dikkate alınmadan ek raporun düzenlendiğini, sorumlu tutulduğu 4 adet yönetim kurulu kararının şirketin menfaatine aykırı ve zarar oluşturduğu hususları hukuki ve maddi olarak ortaya konulmadığını, kefalet ve ipotek verme, satılan hisse bedellerini tahsil etmeme ve üçüncü kişilere kaynak aktarma şeklindeki karar içerikleri şahsı bakımından geçerli olmadığını, kararda belirtilen içeriklerde herhangi bir karar imzalamadığını, mahkeme kararında sorumluluğunun 181.653.459 TL olarak belirtilmesine rağmen kararın hüküm bölümünde 189.024.043 TL’ye hükmedildiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiş, davalı … vekili verdiği ek istinaf dilekçesinde … grubu bir başka şirketin (…A.Ş) kanuni temsilcileri hakkında TTK’nın 336. maddesi uyarınca açılmış mali sorumluluk davasında İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/652E sayılı kararıyla yine eldeki davanın konusunu oluşturan … A.Ş’nin hisse senetlerinin alımı konusunda ret kararı verildiğini, bu kararda davanın ret gerekçesini işlemin oluş tarihi itibariyle zararın ortaya konulmamış olmasının oluşturduğunu, bu hususların eldeki davada da geçerli olduğunu belirtimiştir.
Davalı … vekili, her ne kadar şirketin temettü hariç ortaklık haklarına … el koymuş, genel kurullarını …yapmış olsa da denetçilerin şirket adına açtıkları dava …’nin alacak davası olmadığını, …hisselere, yönetim ve denetim haklarına el koymakla şirketle eş konuma daha doğrusu şirketin bizzat kendisi haline gelmediğini, alacak … tarafından temlik alınıncaya kadar …’nin davası olmadığını, bir an için … alacağı olduğu kabul edilse bile bu tarih en erken alacağın mahkeme nezdinde devralındığı temlik tarihi olabileceğini, harç ödememek adına kısmi dava açıldıktan sonra alacak temlik alınarak şirket adına açılan dava ıslah edildiğini, şirketlere el koyma tarihi 26.05.2002, dava tarihi 30.05.2005 olduğuna göre dava üç yıl sonra yani zamanaşımı dolduktan sonra açıldığını, sorumluluğa neden olduğu iddia edilen yönetim kurulu kararlarının 2001 yılını aşmadığını, dava tarihinde 5 yıllık süre dolduğunu, artık dolmuş bir zamanaşımından sonra … alacağına ilişkin 20 yıllık zamanaşımı kapsamına girme ihtimali bulunmadığını, …’nin alacağı temlik alarak … alacağı haline getirdiği tarih de zaten dava tarihinden sonra olduğunu, açık ibra kararının geçerliliği devam ettiğini, bilirkişiler yorumlarıyla yönetim kurulu üyeleri ile denetim kurulunu rutin işlemler sırasında dahi olağanüstü gidişatı tahmin etme yükümlülüğü altına almaya çalıştığını, bu durumun normal bir özen sorumluluğunun ötesinde bir bakış açısı olup yönetim kurulu üyelerinin uzman olma zorunluluğu aramakla ayrı sonuca vardığını, şirketin halka açık hisse senetlerinin borsada işlem gördüğünü, önceki bir tarihte alınmış olan açık ibra kararının kesin olduğunu, bunun sonradan alınan bir genel kurul kararıyla kaldırılmasının mümkün olmadığını bilirkişiler de kabul ettiğini, mahkemenin ise ibraların kaldırılması meselesi üzerinde durmadığını, açık ibra kararlarının mutlak olduğu hiçbir şekilde sonradan kaldırılamayacağını, dava konusu edilen işlemlerin genel kurulların yapıldığı ve ibra kararlarının alındığı 2000 ve 2001 yıllarında bir zarar doğurmadığını, verilen ipotekler, kefaletler şirket ana sözleşmesine uygun olduğunu, hisse devir bedellerinin tahsili bakımından ise bu alacağın tahsili için ne kadar zaman beklendiği, bu konudaki teamülün ne olduğu gibi hususlara bakılmadan ön yargılı hareket edildiğini, hisseleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören ve bu nedenle bağımsız denetim raporu alması ve bunu genel kurula sunması zorunlu olan bir Şirkette bu yasal gereklilik yerine getirildiğini, sonradan zarara dönüşmüş olan işlemler 2000 yılındaki hukuki ve maddi değerleri ile bilançoda, faaliyet raporunda ve bağımsız denetçi raporunda yer aldığını, dolayısıyla; davacı tarafın iddia ettiği ve bilirkişilerin de uygun gördükleri gibi 2000 yılı itibariyle ortada bir zarar bulunmadığını, bilançoda yer verilmeyen bir zarar tutarı da sözkonusu olmadığını, yönetim kurulu üyelerinin …Bank ‘a el konulacağını ve yapılan bu işlemlerin zarar doğuracağını bilmeleri beklendiğini, 2000 ve 2001 yılındaki işlemleri şirket yapısı ve büyüklükleri dikkate alındığında tamamen rutin işlem kapsamında kaldığını, bu işlemlerinin zarar doğurması da kar doğurması da olağan bulunduğunu, yönetim kurulu üyesinden normal özen ve basiret beklendiğini, dava dosyasına birer örnekleri sunulan Şirketin 2000 yılı faaliyet sonuçları genel kurulun bilgisine yasal düzenlemeler çerçevesinde sunulmuş olup 2000 yılı genel kuruluna sunulan varlıkların, borçların ve kefaletlerin tek düzen hesap planı ve sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde o günkü cari değerlemeleri esas alınarak bilanço ve gelir tablosuna yansıtıldığını, bu hususların doğruluğu genel kurula sunulan bağımsız denetçi raporları ve Sermaye Piyasası Kurulu ve Borsa’ya sunulan resmi bilgiler ve tablolardan da görülebileceğini, diğer taraftan bilirkişilerin raporlarında belirttikleri kefalet ve ipoteklerin tamamı Grup şirketlerinin işlemleri için olup mevcut durumları ile tutar olarak bilançoda, faaliyet raporunda ve bağımsız denetçi raporunda yer aldığını, dolayısıyla; zararların gizlendiği ve genel kurulun iradesinin yanıltıldığı şeklinde bir değerleme geçersiz olup yapılan açık ibranın bu gerekçelerle sonradan geçersizliğini ileri sürülemeyeceğini, işlemlerin sonradan gelişen koşullar nedeniyle zarara dönüştüğünü, 2000 yılı itibariyle yürürlükteki muhasebe standartları ve mevzuat çerçevesinde herhangi bir zarardan söz edilemeyeceğini, müvekkilinin sorumlu tutulduğu işlemlerin 2000 ve 2001 yılı itibariyle şirketin normal ticari faaliyetleri kapsamında kalıp basiretli tacir gibi hareket edildiğini, iddia edilen zararların sonradan şirketin insiyatifi dışında oluşan zararlardan kaynaklandığını, yönetim kurulu üyesinden beklenen normal özen borcunun yerine getirildiğini, kusursuzluğun ispatında ispat yükü davalılarada olsa da yönetim kurulu üyelerinin özen sorumluluğunun derecesi mahkemece ve bilirkişilerce çok yüksek tutulduğunu, bir uzman sorumluluğu notkasında ele alındığını, tartışılan fiiller yapıldıkları dönemde bu tür sonuçlar doğuracağı kestirilmeyen ve hatta pek çoğunun neticesi …’nin …’a el konulduktan sonra ortaya çıktığını, bu anlamda fiil ile zarar arasında illiyet bağı dahi kesildiğini, üçüncü kişilere yapılan ödemeler, üçüncü kişiler lehine verilen ipotekler ve kefaletlerin tamamı şirketin rutin faaliyetleri kapsamında kalıp şirketin ana sözleşmesinde dahi yer aldığını, içinde bulunduğu … Holding yapısı içinde bir şirket yönetim kurulu üyesinin grup teammüllerine ve şirket ana sözleşmesine uygun bir işlem yapmamak gibi bir lüksü bulunmadığını, özenin derecesi dikkate alınırken ne grup yapı ne de şirket ana sözleşmesi dikkate alınmadığını, zarar ile fiil arasında illiyet bağının aranmadığını, bankaya el konulmasının neticeleri hiç tartışılmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili, TTK’nın 309. maddesi uyarınca tazminat talebi iki yil ve her halde fiilin vuku tarihinde itibaren 5 yil geçmekle zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin ıslaha karşı zamanaşımı def’inde bulunduğunu, temlik hükümlerinin borçluların durumunu ağırlaştırmayacağını, müvekkilinin 29.09.200-02.08.2001 tarihleri arasında toplam on ay görev yaptığını, 4389 sayıl Bankalar Kanununa Ek 3. maddenin 12.12.2013 tarihinde eklendiğini, Anayasa Mahkemesi Bankacılık Kanunun 141. maddesinde yer alan zamanaşımı süresinin geçmişe yönelik etkili olacağına dair 16. maddeyi iptal ettiğini, 5411 sayılı Bankalar Kanunu 01.11.2005 tarihinde yürürlüğe girdiğini, sorumluluk iddialarının dayanağı işlem tarihinde yürürlükte olmayan yasa hükümlerinden bahisle zamanaşımının geçmişe yönelik 20 yıl olduğu iddiası hukuka aykırılık oluşturduğunu, müvekkilinin yönetici olduğu döneme ilişkin genel kurulda ibra edildiğini, devreden … A.Ş’nin hakla açık şirket olup tüm kararları ortaklara duyurulduğun ibranın açık olmadığından bahsedilemez, müvekkilinin ibra edildiği genel kurul kararının iptali için dava açılmadığını, müvekkili aleyhine kasten zarara uğratma suçu ile ilgili bir ceza davası bulunmadığını, müvekkilinin yönetim kurulu üyeliği nedeniyle huzur hakkı veya ücret almadığını, ipotek tesisinin şirket ve holdingde yer alan şirketler lehine yapıldığını, ticari hayatta her zaman risk bulunmakla beraber şirketi en büyük zarara uğratan … A.Ş.’ye hisse satışı ve diğer işlemlerde müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olmadığını, iki kez bilirkişi raporu düzenlendiğini, aynı heyetin ilkinden sonraki raporunda 180 derece dönüş gösterdiğini, itirazla İstanbul Mahkemelerince seçilen heyette ise yer alan tek emekli hukukçu bilirkişinin eşya hukuk, arazi toplulama vs konularında yayınlarının olması karyısında bu denli büük alacak talepli davada TTK/Bankacılık konularında yeterli hakimiyeti olmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Dava, anonim şirket yönetici ve denetçilerinin sorumluluklarından kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Somut olayda davacı şirket, dava dışı … Bank A.Ş’nin fona devrinin ardından fon alacaklarının tahsilini teminen …’ye devredildiği, bundan sonra …tarafından atanan denetçi tarafından 01.02.2002-31.12.2002 dönemine ilişkin denetçi raporu hazırladığı, bu rapora göre 143, 153, 179 nolu yönetim kurulu kararıyla dava dışı … Bank A.Ş’nin sermaye artırımlarına rüçhan haklarını kullanmak suretiyle iştirak edildiği, bu hisse senetleri bankaya el konulması neticesinde değersiz hale geldiği ve zarar yazıldığı, 168 nolu yönetim kurulu kararıyla… A.Ş. ve …’ndan … Bank hisseleri satın alındığı, sonraki sermaye artırımlarında bu hisselere karşılık gelen rüçhan hakları kullanıldığı, bankaya el konulması neticesinde değersiz hale geldiği, 145 nolu yönetim kurulu kararıyla TYH’ye yapılan … Bank Hisse senedi satışlarının bedeli tahsil edilmeyerek zarar yazıldığı, 185 ve 189 nolu yönetim kuru kararıyla şirketin mal varlıkları başta…. A.Ş. Olmak üzere diğer grup şirketlerinin riskleri için ipotek edildiği, hatta alacaklılar gayrımenkullerin bazılarını sattığı, 2000, 2001 yıllarda şirketin varlık ve imkanları değer grup şirketlerin lehine kullandırılarak ve borç verilerek şirketin zarar uğratıldığı, şirketin önceki yıllarda verilen kefaletler iptal edilmeyerek ve ilave kefaletler verilerek çok büyük yükümlülük altına sokulduğu, şirketin ödemek zorunda kalacağı toplam kefalet miktarının 179.000.000 TL civarında olduğu, 31.12.2002 tarihi itibariyle şirketin öz sermayesinin -14.212 milyar TL olduğu belirtilmesi üzerine 26.05.2005 tarihli genel kurulda sorumluluk davası açılmasına dair alınan karar üzerinedava konusu dönemlerde yöneticilik ve denetçilik yapan davalılar aleyhine sorumluluk davası açılmıştır.
Mahkemece alınan Prof Dr. …(Borçlar Hukuk E.Öğr. Üyesi), ….(Emekli Banka Md) ve …(Emekli Bank Müd/SMMM) tarafından hazırlanan 30.09.2015 tarihli kök raporda, dava konusu 22.03.1999-122 sayılı yönetim kurulu kararıyla 1998 yılında gösterdikleri olağanüstü performans ve başarıdan ötürü…’na 226.000 USD, … ‘e 102.901 USD tatarında primin 31.03.1999 tarihinde ödenmesine karar verildiği, TTK’nın 332. maddesi uyarınca idare yönetim kurulu üyelerin şahsi menfaatlerine ilişkin kararlara iştirak edemeyecek ise de bu kişilerin kararda imzaları bulunduğu, şirket ana sözleşmesinin 14. maddesinde yönetim kurulunun huzur hakkı veya ücreti genel kurulca tayin edilmesi kararlaştırıldığı, genel kurulca prim ödemesi ie ilgili bir karar alınmadığından kararda imzası bulunanların prim ödemesinden doğan zarardan sorumlu olduklarını, karada imzası bulunan davalı … ‘in 119.934,07 TL’den sorumlu bulunduğu, 09.12.1999-143 sayılı kararda … Bankası A.Ş.’nin artırılan sermayesinde rüçhan hakkı kullanılarak nama yazılı 478.590 adet hisseye iştirak edilmesine karar verildiği, 478.590 TL’lik hisse bedeli 31.12.2001 tarihinde zarar yazıldığı için kararı imzalayan 7 kişi olan …,…, …, ….,…, … ve …’ın sorumlu olduğu, 27.12.1999 -144 sayılı yönetim kurulu kararınnı 4. Maddesinde belirtilen … A.Ş’ye yapılan 30.000 TL’lik hisse satışı dav konusu edildiği, hisse satışı ile ilgili olarak alıcı firmaya 39.968,80 TL faiz hesaplandığı, 1.479,54 TL tahsilat sağlandığı, 30.000 TL++39.968,80TL-1.479,54 TL = 67.489,25 TL temlik eden şirket kayıtlarında 30.06.2001 tarihinde şüpheli alacaklara aktarılarak zarar yazıldığı, zarar yazılan 67.489,25 TL’den kararda imzası bulunan …,…, …, …, …, … ve …’ın sorumlu olduğu, 28.12.1999-145 sayılı yönetim kurulu kararıyla … Bank A.Ş’ye ait 900.000 adet hissenin toplak 4.500.000.000 TLye … Holding A.Ş’ye vadeli olarak satışına karar verildiği, satışı yapılan hisse bedelinden 589.000 TL tahsilat yapıldığı, 426.000TL faiz faturası düzenlendiği, kalan 4.338.108.17 TL temlik eden şirket kayıtlarında 31.12.2012 tarihinde şüpheli alacaklar hesabında zarar olarak yazıldığı, kararda imzası bulunan …,…, …,, …, …, …, …’ın sorumlu olduğu, 10.03.2000-153 sayılı yönetim kurulu kararıyla ….Bank A.Ş’nin 261.194 adet hissesinin rüçhan hakkı kullanılarak iştirak edilmesine karar verildiği, satışı yapılan hisse bedeli tahsil edilmeyerek temlik eden şirket kayıtlarında 31.12.2001 tarihinde şüpheli alacaklar hesabında zarar yazıldığı, 261.194 TL zarardan kararda imzası bulunan …,…, …, …, …, …’ın sorumlu olduğu, 31.03.2000-155 sayılı yönetim kurulu kararıyla bedeli artırılan 2.310.000 TL sermayeden 1.200.000 TL’sinin 28.06.2000 tarihinde … Holding A.Ş’ye borç verildiği(iştiraklerden elackalar hisabına borç verilerek) tahsil imkanı bulunmadığından zarara dönüştüğü, tahsil imkanı bulunmayan 1.2000.000 TL’den kararda imzası bulunan …,…, …, … ve …’ın sorumlu olduğu, 11.09.2000-168 sayılı yönetim kurulu kararıyla … Bank A.Ş’nin 113.500 adet hissesinin… A.Ş.’den, 360.000 adet hissesinin….’ndan alınmasına karar verildiği, satışı yapılan hisse bedelleri toplamı olan 1.107.516,50 TL tahsil edilmeyerek temlik eden şirket kayıtlarında 31.12.2001 tarihinde zarar yazıldığı, zarar yazılan bu miktarda kararda imzası bulunan …, …, … … ve …’ın sorumlu olduğu, 11.09.1999-168-1 sayılı kararla….’e 12.09.1999 tarihinde 199.747,50 TL(300.000 USD9 prim ödemesi yapıldığı, şirketin ana sözleşmesinin 14.maddesinde yönetim kurulu üyelerine sıfatları dolayısıyla verilecek huzur hakkı veya ücreti gerel kurulca tayin edilmesi kararlaştırıldığı, ancak genel kurul kararlarında prim ödemesi ile ilgili bir karar mevcut olmadığından kararda imzası bulunan …, … ve …’ın zarardan sorumlu olduğu, 19.09.2000-169 sayılı yönetim kurulu kararıyla … A.Ş’ye ait 266.000 adet hissenin toplam 266.000.000.000 TL bedelle… Ltd.’den adı geçen firmanın sermaye taahhüt borcuna mahsuben devir alınmasına karar verildiği, şirket kayıtlarında hisse bedeli 19.09.2000 tarihinde alacak mahsubu yoluyla ödendiği, 31.12.2001 tarihinde değer düşüklüğü karşılığı ayırtılarak zarar yazıldığı, kararda imzası bulunan …, …, …, … ve …’ın sorumlu olduğu, 04.10.2000-173 sayılı karar ile … Holding A.Ş’ye ait B grubu 382.000.000 adet hissesinin toplam 650.000.000.000 TL’sinde bedeli nakden tahsil edilmek üzere …. A.Ş’ye satılmasına karar verildiği, temlik eden şirket kayıtlarında hisse satış bedeli 04.10.2000 tarihinde … A.Ş’den tahsil edildiği, aynı gün … Holding A.Ş’ye borç verildiği, tahsil imkanı bulunmadığından zarara dönüştüğü, tahsil imkanı bulunmayan 1.200.000 TLden kararda imzası bulunan …, …, …, … ve …’nun sorumlu olduğu, 24.11.2000-179 sayılı yönetim kurulu kararıyla … Bank A.Ş’nin 375.146 adet hissesinin rüçhan hakkı kullanılarak iştirak edilmesine karar verildiği, şirket kayıtlarında, iştirak bedeli 24.11.2000 tarihinde muhasebeleştirildiği, 31.12.2001 tarihinde zarar yazıldığı, tahsil imkanı bulunmayan 375.146 TL’den karada imzası bulunan …, …, …, … ve …(nun sorumlu olduğu, 20.02.2001-185 sayılı yönetim kurulu kararıyla şirket aktifinde yer alan kararda belirtilen gayrımenkullerin şirketin ve … Holding A.Ş ve …. A.Ş.’nin …. Bankası A.Ş’deki risklerinin teminatı olarak ipotek verilmesine karar verildiği, şirketin borçlarına karşılık değil 3. şahısların borçlarına karşılık ipotek verilmiş olup ana sözleşmenin 3/m maddesine aykırı davranıldığı gibi şirket aleyhine bir karar imza atıldığı, ipotekli gayrımenkullerin satışı nedeniyle 7000.000 TL’den kararda imzası olan …, …, …, … ve …’nun sorumlu olduğu, 25.04.2001-189 sayılı yönetim kurulu kararıyla şirket adına kayıtlı 4 adet büronun …. A.Ş.’nin … Bankası A.Ş.’den kullanacağı kredilerin teminatı olarak ipotek verilmesi, ipoteğe karşılık gelmek üzere …. A.Ş’den 450.000.000.000 TL nominal bedelli A Grubu … A.Ş hisselerinin rehin alınmasına karar verildiği, 3. Kişi lehine … Bank A.Ş’ye ipotek verilen gayrımenkuller temlik eden şirket kayıtlarında 1.096.448.36 TL üzerinden kayıtlı olup ipotekli fgyrı merkulün 860.000 TL bedelle satıldığı, 1.100.000 TL değer takdir edilen ve zara dönüşen gayrımenkulün şirket aktifinden çıktığı, kararda imzası bulunan …, …, …, … ve ….’in sorumlu olduğu, temlik eden şirketin …. A.Ş’den tahsil imkanı bulunmayan 31.12.2004 tarihi itibariyle 5.453.171.93 USD alacağa sahip olup bunun TL karşılığı 7.318.702 TL den yönetim kurulu üyeleri olan …, …, …, …, … sorumlu olduğu, temlik eden şirketin kefaleti nedeniyle muaccel hale gelen toplam 178.801.950 TL borcu bulunduğu, muaccel hale gelen kefalet borcundan …, …,…, …, …, …, …, …, … ve …’nun her birinin 1/10 oranıda sorumlu olduğu, denetim kurulu üyelerinin sorumluluğu bulunmadığı, zamanaşımı bakımından 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 141. maddesi ve geçici 16 maddesi uyarınca bu kanundan kaynaklanan … alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin 20 yıl olup bu kanunun geçmişe şamil olduğu için dava konusu olayda uygulanabileceği, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının ileriye doğru uygulanacağı, dava tarihi itibariyle 20 yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiği, bu şekil zamanaşımı def’inin haksız bulunduğu, ibraya konu işlemlerin, harcamaların açık bir şekilde ortaya konulup tartışılmadığı, dava konusu zarar miktarına ilişkin herhangi bir açıklama ortaya konulup tartışılmadığı, yapılan ibranın davalıları sorumluluktan kurtaran geçerli bir ibra olmadığı, davalı … ‘in 186.918.774,49 TL, davalı … 186.798.840,42TL, davalı … 185.225.576,42 TL, davalı … 181.653.459,00 TL, davalı … 189.024,00 TL, davalı … 189.024.043,00 TL, davalı … …’ın 182.460.732,25 TL, davalı … 189.024,043 TL, davalı …’ın 187.924.043,00TL den sorumlu tutulması gerektiği rapor edilmiştir.
Taraf vekillerinin itirazı üzerine alınan 23.12.2016 tarihli ek raporda davalılardan …, …, …, … ve… A.Ş. payına düşen tahsilat bilgileri ekte sunulduğu, ödemeler dava tarihinden sonra yapıldığı için davanın konusunu oluşturmadığı, … şirketine inceleme günü için mahkemece gönderilen tebligatın geri döndüğü, bu nedenle inceleme yapılamadığı, kök raporda herhangi bir değişiklik yapılmasının gerekmediğini bildirmiştir.

Davalı yöneticilerin 2000, 2001 yıllarına ilişkin genel kurullarda ibra edilmiş iseler de genel kurula bilonçoların yeterli açıklıkta sunulmadığı, özellikle kefalet ve ipotek işlemlerinin açıkca anlatılmadığı her iki bilirkişi raporunda da belirtilmekle 26.05.2005 tarihli sorumluluk davası açılmasına dair genel kurul kararıyla dava şartı yerine getirilmiştir.
Davacı… AŞ. nin …Yönetim Kurulu’nun 24.06.2002 tarih ve 418 Sayılı Kararı ile fon alacaklarının tahsili bakımından yarar görüldüğünden 4389 Sayılı Bankalar Kanunu’nun 15-7/a maddesi uyarınca temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin devir alındığı anlaşılmakla dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 4389 sayılı Bankalar Kanunun zamanaşımının belirlenmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Dava tarihinde yürülükte olan 6762 sayılı TTK’ nın 309. maddesinde “ Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren 5 yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Şu kadar ki; bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanunu’ na göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzaman tatbik olunur. ” düzenlemesinin bulunmaktadır. 4389 Sayılı Yasaya 26.12.2003 tarih 5020 Sayılı Yasanın ek 3. maddesinde eklenen bend ile … alacakları bakımından zaman aşımı süresinin 20 yıla çıkarıldığı, dava açılış tarihi itibariyle … alacağı açısından zaman aşımı süresinin 20 yıla yükseltilmiş olduğu ancak 20 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanabilmesi için düzenlemenin yapıldığı 26.12.2003 tarihine kadar TTK’ nın 309. maddesinde ön görülen 2 ve 5 yıllık sürelerin dolmamış olması icap etmektedir. …tarafından yönetimin ve denetimin devralındığı 24.06.2002 tarihi itibariyle zararın ve mesul olan kişilerin öğrenildiği, bu tarihten itibaren 2 yıllık dava zamanaşımının başladığı, bu sırada 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren 5020 sayılı yasa ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanun geçici 3. maddesi uyarınca … alacakları için 20 yıllık zamanaşımı süresinin öngörüldüğü, böylelikle 2 yıllık zamanaşımı dolmadan zamanaşımı süresinin kanunla 20 yıla kadar uzadığı, 5 yıllık sürenin ise 1999 yılından itibaren alınan her bir karar yönünden başlasa da yine aynı şekilde 5 yıllık süre dolmadan zamanaşımı süresinin 20 yıla uzatılması nedeniyle zamanaşımı defi yerinde olmayıp mahkemece zamanaşımı definini rededilmesi doğru bulunmuştur. Yargıtay 11 HD’nin 2015/6623 E, 2015/8697K sayılı kararında yönetici ve denetçilerin zarara sebebiyet veren eylemlerinin görevde kaldıkları sürece devamlılık arz ettiği ve sorumluluklarının da görevlerinin sona erdiği tarihe kadar devam edeceğinin kabulü ile işbu alacak kalemi için açılan sorumluluk davasında zamanaşımı süresinin işlemin yapıldığı tarih itibariyle değil de davalıların görevlerinin son bulduğu tarihten itibaren işlemeye başlayacağı belirtilmiş olup bu karar dikkate alındığında da zamanaşımının dolmadığı kanaatine varılmıştır.
Yargıtay 11. HD’nin davacı şirketin iştiraki olduğu banka ve grup şirketlerle ilgili açılan sorumluluk davalarında verilen kararlarda da grup şirketlerin yöneticiler tarafından zarara uğratıldığına dair kararları onandığı görülmekle bilirkişilerce yapılan inceleme yeterli görülmüştür. Yöneticilerin sorumluluğu kural olarak müteselsil sorumluluk niteliğinde kalıp mahkemece toplam zarar miktarına göre davalıların müteselsilen sorumlu tutulması yerindedir. Zira iç ilişkide davalı yöneticiler sorumlu oldukları miktara göre rücu istiminde bulunmaları mümükündür. Yargıtay 11. H.D’nin 2019/998E ve 2020/3422 K sayılı kararında belirtildiği üzere grup içi şirketlere aktarılan paranın şirket zararı olarak kabul edilebilmesi için yönetim kurulu üyeleri ve denetçiler aleyhine dava açılmadan önce esas borçlu dava dışı şirket hakkında borcun takibi amacıyla harekete geçilmesinin ve bunun semeresiz kalmasının, başka bir ifade ile alacağın tahsili hususunda gereken tüm hukuki yolların tüketilmesinin davalıların sorumluluğuna gidilmesinin ön şartı olarak görülmesi olanaklı değildir. Yönetim ve denetim kurulu eski üyelerinin, TTK.’nun 336 vd maddeleri bağlamında ispat külfeti ters çevrilmiş kusur sorumluluğu ilkeleri çerçevesinde, kusursuzluklarını kanıtlayamamaları halinde oluşan zarardan sorumlu olduklarının ilke olarak kabulü gerektiğinden mahkemece verilen karar yerinde görülmüştür.
Davacı vekili ek istinaf dilekçesiyle davalı … hakkında da … Grubu ile imzalanan Protokol metnini tam sorumlu olarak imzaladığı için davanın 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 132/10 maddesi gereğince protokol yürürlükte kaldığı sürece durdurma kararı verilmesini istemiş ise de ikinci bilirkişi kök raporunda belintildiği üzere 25.01.2008 tarihli ve 08.06.2011 tarihli protokollere rağmen …’nin 02.10.2014 tarihli yazısında protokol ödeme süresi 08.06.2014 tarihinde sona erdiği ve temerrüd durumunun oluştuğu belirtilmekle ek istinaf dilekçesinde bu husus belirten davacının sıfatı da gözetilerek bu aşamada talep sonuca etkili görülmemiştir. Davacı vekili, ıslah dilekçesiyle toplam talebini 196.984.378 TL’ye yükseltmiş toplam 189.024.043 TL’ye hükmedilerek kısmen kabul kararı kurulduğu için davacı aleyhine red vekalet ücretine hükmedilmesi doğrudur. Yine hakkında davanın açılmamış sayılmasına karar verilen davalılar yararına davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi de yerindedir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekili, davalı … ve … vekili, davalı …, davalı … vekili ve katılma yoluyla davalı … vekili istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı … harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı … ve … yönünden adli yardım talepleri olması nedeniyle başlangıçta maktu olarak alınan 71,80 TL harcın alınması gereken nispi istinaf karar harcı olan 12.912.232.,38 TL harçtan mahsubu ile bakiye 12.912.160,58 TL harcın davalı … ve …’dan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
4- Davalı … yönünden adli yardım talebinin olması nedeniyle istinaf başvurusunda alınmayan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ile 12.912.232,38 TL nispi istinaf karar harcının davalı …’dan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
5-Davalı … yönünden adli yardım talebinin olması nedeniyle istinaf başvurusunda alınmayan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ile 12.912.232,38 TL nispi istinaf karar harcının davalı …’den tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
6-Katılma yoluyla istinaf talebinde bulunan davalı … yönünden adli yardım talebinin olması nedeniyle istinaf başvurusunda alınmayan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ile 12.912.232,38 TL nispi istinaf karar harcının davalı …’ndan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
7-İstinaf başvurusu nedeni ile tarafların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.04.11.2022