Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1201 E. 2023/92 K. 20.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1201
KARAR NO : 2023/92

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27.01.2017
NUMARASI : 2015/734 E. – 2017/92 K.
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 29.06.2015
KARAR TARİHİ : 20.01.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 24.01.2023
İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27.01.2017 tarih 2015/734 Esas, 2017/32 Karar sayılı hükmünün Dairemizce incelenmesi sonucu verilen 23.12.2020 tarih 2020/1997E, 2020/1179K sayılı karar Yargıtay 11.H.D’nin 23.05.2022 tarih 2021/1439E, 2022/3941K sayılı kararıyla bozulmuş olmakla, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili, müvekkiline ait … adlı işletmenin davalı … ve dava dışı …’a devri konusunda taraflar arasında 15.05.2014 tarihinde sözleşme imzalandığını, müvekkilinin ertesi gün işyerini teslim ettiğini, sözleşmede yazılı 50.000,00 TL ödenmiş ise de 16.07.2014 tarihinde ödeneceği belirtilen bakiye 300.000,00 TL’nin ödenmediğini, müvekkilinin borçlular hakkında takip başlattığını, davalının takibe haksız itirazı neticesinde takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, ön sözleşmenin imzalanmasından sonra davacı ile müvekkilinin bir araya gelmediğini, kesin devrin gerçekleşmediğini, … tarafından işletmenin devralındığını, müvekkilinin işyeri ile hukuki veya fiili bir ilgisi bulunmadığını, müvekkilinin yaptığı araştırmaya göre davacının işyerini devretme yetkisinin olmadığını öğrendiğini, bayilik veren ana firma yetkilileri bayiliklerin izinsiz devir yapmalarının yasak olduğunu bildirdiklerini, …’ın da franchise sözleşmesini ana firmayla yaptığını, müvekkilinin kira sözleşmesinde bile adının geçmediğini, dolayısıyla davacının işyerini devir yetkisinin olmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının ön sözleşmenin aksini ispatlar yazılı başkaca bir delil sunmadığı, her ne kadar kira sözleşmesinde ve franchise sözleşmesinde dava dışı …’ın adı geçmekte ise de bu durum “…” adlı işletmenin davalı ile birlikte davacıdan devralındığı gerçeğini değiştirmediği, ön sözleşmede davalı tarafça yüklenilen edimin ifasını ortadan kaldırmadığı, dinlenen tanık beyanlarının ön sözleşmeyi teyit ettiği, davalının takibe dayanak ön sözleşmeden kaynaklanan takip borcundan sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile itirazın iptaline, hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI: Dairemizce, 01.06.2014 tarihinde diğer takip borçlusu …’ın işyerinin mülk sahipleriyle kira kontratı düzenlediği, bu kişi adına 26.06.2014 tarihi itibariyle vergi levhası tanzim edildiği, bu kişi ile franchise veren dava dışı şirket arasında franchise sözleşmesi imzalandığı, 22.07.2017 tarihinde franchise veren dava dışı … Şti’nin … ile olan sözleşmesini feshettiğine dair ihtarname gönderdiği, işyerinin davalı … tarafından işletildiğine dair resmi nitelikte bir belge bulunmadığı, yine …’ın keşideci, davacının lehdarı olduğu 02.06.2014 keşide, 16.07.2014 vade tarihli 50.000,00’er TL’lik toplam 300.000,00 TL’lik bonolarla ilgili olarak borçlu …. hakkında başlatılan takip de devam ettiği, her ne kadar ön sözleşmede davalı, işletmeyi … ile birlikte devralacağı taahüdünde bulunmuş ise de işletme resmen … adına devredildiği, Türk Vatandaşlık Kanunun 28. maddesi uyarınca hakkında vatandaşlıktan çıkma kararı bulunan davalının Türkiye’de işyeri açmasına engel bir durum bulunmadığı, davalının işyerinin kendi adına resmi deviri için vekaletname düzenleme imkanı varken bu yola gitmemesi, bunun yerine …’in kendi adına devir işlemlerini gerçekleştirerek bakiye borç için bono düzenlemesi, sözleşmede davalı …’un devri kendi adına almaması halinde dahi sorumlu tutulacağına dair bir hüküm bulunmaması, işletme devreden davacının basiretli tacir gibi davranarak sadece … adına devir gerçekleşse bile davalının kefil veya garantör sıfatıyla sorumlu tutulacağına dair açık hüküm koymaması karşısında davalının yurt dışında bulunduğu süreler ile davalı tanığının beyanıyla çelişen davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilerek davalının bakiye devir borcundan sorumlu tutulması doğru olmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
YARGITAY BOZMA İLAMI: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 15.05.2014 tarihli Ön Sözleşme başlıklı işletme devrine dair sözleşme düzenlendiği, davacının kendisine ait ticari işletmeyi davalı ile adi ortak olan …’a birlikte devir borcunu üstlendiği, davalının da davadışı … ile birlikte adi ortaklık olarak ticari işletmenin devri karşılığında 350.000 TL ödemeyi üstlendikleri, davalı ve davadışı …’ın 50.000 TL kısmi ifada bulundukları, her ne kadar davacı, davalı ve davadışı …’ın işletmeyi birlikte devraldığını iddia etmiş ise de, dosya kapsamındaki belgelerden anlaşıldığı üzere, işletme devrine dair 15.05.2014 tarihli sözleşmeden daha önce imzalanan 13.05.2014 tarihli Franchise Sözleşmesi ile esasen işletmenin sadece …’a devri hususunda adi ortakların kendi aralarında anlaşmış olduğu, 15.05.2014 tarihli Ön Sözleşmede ise her iki ortağın da imzasının bulunduğu, bu sebeple icra takibinin her iki ortak aleyhine yapıldığı, …’ın takibe itiraz etmediği, davalı …’in ise icra takibine itiraz ettiği, bu durumda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 638/3. maddesi uyarınca adi ortakların, bir üçüncü kişiye karşı ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olacağı değerlendirilerek sonuca varılması gerekirken, davalı ve davadışı … arasındaki adi ortaklık ilişkisi ve adi ortakların üçüncü kişilere karşı müteselsil sorumluluğu dikkate alınmadan davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmadığı gerekçesiyle Dairemizin kararını bozmuştur.
YARGITAY BOZMA İLAMI SONRASINDA VERİLEN DAİREMİZİN KARARI: Dairemizce, davanın dayanağını oluşturan 2014/11182 sayılı takip dosyasında “15.05.2014 tarihli sözleşmeden kaynaklanan alacak” ibaresiyle takip konusu belirtilerek davalı ile dava dışı … hakkında 300.000,00 TL asıl alacak ve ferilerine ilişkin ilamsız takip başlatıldığı, takibe dayanak “… Ön Sözleşmesi” başlıklı belgede davacı tarafından işletilen işletmenin 350.000,00 TL karşılığında 16.05.2014 tarihi itibariyle takip borçlusu dava dışı … ve davalı …’e devredileceği, bunun karşılığında 50.000,00 TL alındığı, kalan 300.000,00 TL’nin 2 ay zarfında en geç 16.07.2014 tarihinde ödeneceğinin taahhüt edildiği, alıcının kira kontratı düzenlenmemesi halinde verdiği bedeli iade alma hakkının saklı olduğunun belirtildiği, ilk derece mahkemesince davanın kabulü ile davalının takibe itirazının iptaline karar verildiği, kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine davalı adına bir devir gerçekleşmediği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay tarafından, işletme devri sözleşmesinden iki gün önce imzalanan franchise sözleşmesi ile esasen işletmenin sadece dava dışı …’e devri hususunda adi ortaklar kendi aralarında anlaştığı için 6098 saylı Türk Borçlar Kanunu 638/3 maddesi uyarınca adi ortakların müteselsil sorumlu olacağı, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasının doğru olmadığı gerekçesiyle kararın bozulduğu, bozmaya uyulmakla usuli kazanılmış hak oluştuğu, davalının ön sözleşme başlıklı belge gereğince sorumlu tutulabileceği, hakkında icra takibi yapılabileceği, bu çerçevede davanın kabulüne dair ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair karar bozulduğundan davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. HD’nin 23.05.2022 tarih 2021/1439E, 2022/3941K sayılı kararıyla, bozma ilamına uyularak bozma sonrası bölge adliye mahkemesinin kendisi işin esası hakkında yeniden bir değerlendirme yaparak hüküm kurması gerekirken, ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle, bu aşamada, istinaf istemi üzerine esastan red kararı vermesi doğru olmadığı gerekçesiyle Dairemizin kararını bozmuştur.
GEREKÇE : Dava, taraflar arasındaki işletme devrine konu ön sözleşmeye istinaden başlatılan takiple ilgili itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davanın dayanağını oluşturan 2014/11182E sayılı takip dosyasında “15.05.2014 tarihli sözleşmeden kaynaklanan alacak” ibaresiyle takip konusu belirtilerek davalı ile dava dışı … hakkında 300.000,00 TL asıl alacak ve ferilerine ilişkin ilamsız takip başlatılmış, davalının itirazı üzerine eldeki itirazın iptali davası açılmıştır. Takibe dayanak “… Ön Sözleşmesi” başlıklı belgede davacı tarafından işletilen işletmenin 350.000,00 TL karşılığında 16.05.2014 tarihi itibariyle takip borçlusu dava dışı … ve davalı …’e devredileceği, bunun karşılığında 50.000,00 TL alındığı, kalan 300.000,00 TL’nin 2 ay zarfında en geç 16.07.2014 tarihinde ödeneceğinin taahüt edildiği, alıcının kira kontratı düzenlenmemesi halinde verdiği bedeli iade alma hakkı saklı olduğu belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince davanın kabulü ile davalının takibe itirazının iptaline karar verilmiş, kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemizce yukarıda ayrıntısı açıklandığı üzere davalı adına bir devir gerçekleşmediği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay tarafından işletme devri sözleşmesinden iki gün önce imzalanan franchise sözleşmesi ile esasen işletmenin sadece dava dışı …’e devri hususunda adi ortakların kendi aralarında anlaştığı için 6098 saylı Türk Borçlar Kanunu 638/3 maddesi uyarınca adi ortakların müteselsil sorumlu olacağı, bu nedenle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasının doğru olmadığı gerekçesiyle Dairemizin kararı bozulmuştur. Bozmaya uyulmakla usuli kazanılmış hak oluştuğundan davalının ön sözleşme başlıklı belge gereğince sorumlu tutulabileceği, hakkında icra takibi yapılabileceği, bu çerçevede davanın kabulüne dair ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu en son tarihli bozma ilamına göre de ilk derece mahkemesi kararı gibi davanın kabulüne ve % 20 icra inkar tazminatına dair hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
Davanın KABULÜ ile, İzmir 11. İcra Dairesinin 2014/11182 Esas sayılı takibinde davalının borca itirazının İPTALİNE, takibin İzmir 11. İcra Dairesinin 2014/9805 Esas sayılı takip dosyası ile takip edilen alacağın tahsilinde tekerrür olmamak kaydı ile devamına,
Hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında (60.621,37 TL) icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 20.705,22 TL harçtan davanın açılışında peşin alınan 3.660,81 TL ve icra dosyasında alınan 1.515,50 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 15.528,91 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesaplanan 45.434,96 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yatırılan 5.176,31 TL peşin harç toplamı ve ilk derece mahkemesi yargılama sırasında yapılan 119,00 TL posta masrafı ile bozma sonrası yapılan 164,88 TL posta masrafı ve 218,50 TL temyiz yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 5.678,69 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20.01.2023