Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1192 E. 2022/1230 K. 16.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1192
KARAR NO : 2022/1230

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14.02.2019
NUMARASI : 2016/122 E. 2019/112 K.
DAVANIN KONUSU : Alacak
DAVA TARİHİ : 28.01.2016
KARAR TARİHİ : 16.09.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16.09.2022

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.02.2019 tarih 2016/122 E. 2019/112 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye hakim … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, her biri 1.500,00-TL bedelli vade tarihleri 30/05/2010, 30/08/2010, 30/12/2010 ile 30/01/2011 – 30/12/2011 arası 12 adet seri, 30/01/2012 – 30/12/2012 arası 12 adet seri olmak üzere 27 adet toplam 40.500,00-TL tutarındaki bononun ödenmediğini, zamanaşımına uğramış olan senetlerin tamamının İzmir 19. İcra Müdürlüğü’nün 2016/382 sayılı takip dosyası ile takip konusu yapıldığını, davalılar tarafından yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu, söz konusu bonoların zamanaşımına uğramış olması nedeniyle itirazın iptali davası açamadıklarını, 6102 sayılı TTK’nun 732. maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca zamanaşımından sonraki 1 yıl içerisindeki senet bedellerinin borçlulardan talep edilmesinin mümkün olduğunu belirterek; 1.500,00-TL bedelli 30/01/2012 – 30/12/2012 arası 12 adet seri toplam 18.000,00-TL bono bedelinin vade tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili, hak düşürücü zamanaşımı süresinin dolduğunu, davalıların dava konusu senetler nedeniyle borçlu olmadığını, senetlerin sonradan davacı tarafından doldurulduğunu, senetlerin arkasında bulunan … Şti.’nin davalı …’ye ait olduğunu, …’nin senetlerin sadece ön yüzünü imzalayıp, boş olarak, arka tarafına …. Şti. kaşesini basarak imzalayıp, davacı ile aralarındaki hizmet akdine dayalı oluşan güvene dayanarak bankadan senet karşılığı kredi kullanılması amacıyla verdiğini, ancak davacının bankadan kredi çekmek için kullanacağı bu senetleri, davalının iradesine aykırı olarak doldurduğunu, borçlu olmadığını, dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceği belirtilerek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu bonoların şirket hisse devri nedeniyle düzenlenerek davacıya verildiği, davalı şirketin hisse devri sözleşmesinin tarafı olmadığından davalı şirketten talepte bulunulamayacağı, ancak davaya konu bonoları aval veren olarak imzalayan …’nin bonoların ödenmemesinden dolayı sorumlu olduğu, hesap ekstrelerinin incelenmesinden bonoların bir kısmının davacı tarafından tahsil edildiğinin anlaşıldığı, davacının … Şirketi’ndeki 300 adet hisseye tekabül eden 7.500,00-TL’ lik hissesinin tamamını 2009 yılında davalı …’ye devredip, bu devir karşılığında kendisine verilen bonoların bir kısmını tahsil edip bir kısmını da tahsil edememesi nedeniyle davalı …’nin davacıya borçlu olduğu, davalı …’nin şirket hisse bedeline istinaden verilen davaya konu senetleri ödemeyerek davacıya karşı sebep zenginleştiği kanaatine varıldığı belirtilerek davacının … Şti’ne karşı açmış olduğu davanın reddine, davalı …’ye yönelik açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekli ve davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davalının yemin teklifi üzerine davacı tarafından yemin eda edildiğini, yeminin kesin delil olup davanın sübuta erdiğini, yemin eda edildikten sonra, davalı tarafça alacak nedeninin açıklanması talep edilmiş ise de yemin eda edildikten ve davacı tarafından beyanında ısrar edildiği beyan edildikten sonra kendisine yeniden soru yöneltilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ispat yükü kendisinde olan davalı şirket tarafından sebepsiz zenginleşmediğinin ıspat edilmediğini, takip konusu edilmeksizin ödenen önceki bonoların davalı şirket tarafından ödenmiş olmasının şirketin borçlu olduğunun açık kanıtı olduğunu, diğer bonolara ilişkin ödemelerin davalı şirket tarafından yapıldığının banka hesap hareketleri ile sabit olduğunu, davalı şirket yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde, dava konusu senetlerin keşidecisinin davalı … Şti. olup davalı …’nin senetleri kefil sıfatıyla imzaladığını, davalı …’nin aval veren olduğunu, bu davanın yalnızca senetleri düzenleyen yahut kabul edene karşı açılabileceğini, avalist olan …’ye sebepsiz zenginleşme davası açılması mümkün olmadığını, zamanaşımına uğramış dava konusu senetlerin ödenmemesi nedeniyle aval veren konumundaki davalının sebepsiz yere davacı aleyhine zenginleşmesinin söz konusu olmadığını, davalı …’nin şirket hisse bedeline istinaden verilen davaya konu senetleri ödememesi nedeni ile davacı tarafından açılacak alacak davası ile haklılığını ispat ederek devir bedeliniin davalıdan tahsil edilebileceğini, davanın davalı … yönünde de reddi gerektiğini belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davanın zamanaşımına uğramış kambiyo senedi bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca davalılardan tahsiline ilişkin olduğunu, bu tür davalarda senet borçlusunun ancak dava konusu senetten dolayı sebepsiz zenginleşmediğini ispatlamak suretiyle borçtan kurtulabileceğini, davalı taraf sebepsiz zenginleşmediği yolunda hiçbir iddiada bulunmadığını, ispat yükünün davalıda olduğunu, davalı taraf savunmalarını ispatlayamadığı için kesin delil olan yemine başvurduğunu, davacı tarafından yemin eda edildiğini, davalı …’nin aval olduğu savunmasının savunmanın genişletilmesi niteliğinde olduğunu, senet metinlerinde kefil ibaresinin matbu olarak yazıldığını, davalı …’nin kefil değil asıl borçlu olduğunu, davalı tarafın ileri sürdüğü ve fakat ispatlayamadığı dava konusu senetlerin şirkete ait hisselerin devir bedeli olarak verildiği yolundaki savunmanın davalı …’in kefil değil asıl borçlu olduğu yönünde ikrar olduğunu, davalının istinaf talebinin yerinde olmadığını belirtmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, tarafların defterlerinde dava konusu bonolar ile ilgili kayıt bulunmadığını, …’ın … Şti’ndeki 300 adet hisseye tekabül eden 7.500,00-TL’lik hissesinin tamamını 2009 yılında …’ye devredip bu devir karşılığında kendisine verilen bonoların bir kısmını tahsil edip bir kısmını da edemediğinin tespit edildiğini, senetlerin hisse devri karşılığında verildiğini, davacı tarafın edilen yeminin açıklığa kavuşturulması için alacak nedeni sorulduğunda davacının senetteki malen kaydının ve senetteki alacak nedeninin … isimli şahıs ile … isimli şirkete % 25 % 25 ortaktık, % 50 ortağı da … idi, bu senetler fırının değeri olarak bize veriildi yani bizim hissemizi … bu fırının devri karşılığı bana verdi, yani senetteki malen kaydı bunu ifade etmektedir şeklinde beyanda bulunduğunu, davacı yemin ile dava konusu bonoları … hisselerini diğer davalı …’ye devretmesi karşılığının sabit olduğunu, davalı şirketin hisse devri sözleşmesinin tarafı olmadığını, zamanaşımına uğramış ve hisse devri için verilen bonoların ödenmemiş olması sebebiyle keşideci olan davalı şirketin aktif ya da pasif malvarlığı değerlerinde hiçbir değişiklik olmadığını, tüzel kişiliğin hisselerinin devri nedeniyle davacı ortak ile diğer davalı ortağın birbirlerine verdikleri senetlerin ne ödenmesinden ne ödenmemesinden dolayı tüzel kişiliğin zenginleşmesi söz konusu olamayacağını, davacı asilin açık beyan ve yemini ile zamanaşımına uğramış bonoların ne için verildiği kesin olarak tespit edildiğini, davalının ispat külfetinden kurtulduğunu, davacının istinaf talebi yerinde olmadığını belirtmiştir.
GEREKÇE :Dava, zamanaşımına uğrayan bonoya dayalı alacak istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın … Şti yönünden reddine, davalı … yönünden ise kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı, zamanaşımına uğradığı belirtilen 1.500,00-TL bedelli 30/01/2012 – 30/12/2012 arası 12 adet seri bonoların bedelinin tahsilini talep etmiş, davalı ise senetlerin teminat senedi olduğunu ve sonradan doldurulduğunu savunmuştur.
İDM tarafından tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde davalı şirketin defterlerinin noter açılış kayıtlarının bulunduğu, kapanış tasdiklerinin ise yapılmadığı, davacının işletme davalı şirketin ticari defterlerinde dava konusu bonolara ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığı tespit edilmiştir.
Davaya konu bonolarda davalı şirket keşideci, diğer davalı ise kefil olarak yer almış ise de esasta aval verendir. Zira, 6102 sayılı TTK’nun 701/3. maddesi gereğince keşidecinin imzası dışındaki bononun yüzüne atılan her imza, aval şerhi sayılır. ( Yargıtay 11. HDB’nın 10.10.2011 tarih ve 2011/11774 E. – 2011/12474 K. Sayılı ilamı )
TTK’nun 749. maddesine göre, bonolarda zamanaşımı vade tarihinden itibaren 3 yıl olup söz konusu bonoların zamanaşımına uğradığı ve TTK’nın 732. maddesine dayalı eldeki davanın, bonoların zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıllık süre içerisinde açıldığı sabittir.
TTK’nun 732. maddesi gereğince bononun zamanaşımına uğradığı tarihten itibaren bir yıl içerisinde sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre keşideciye başvurmak sureti ile lehtara alacağın tahsilini talep etme imkanı tanınmış olup bu durumda keşideci sebepsiz zenginleşmediğini kanıtlamakla yükümlüdür. ( Yargıtay HGK’nun 02/05/2019 tarih ve 2017/19825 E. – 2019/506 K. sayılı ilamı )
Dava konusu bonoların zamanaşımına uğradığı ve davanın da zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıllık süre içerisinde açıldığı görülmektedir. İddianın ileri sürülüş şeklinde göre davacı, temel ilişkiden ziyade kambiyo ilişkisine dayanmaktadır. Bu nedenle; TTK’nun 732/4 maddesi gereğince ispat külfeti davalı taraf üzerindedir. Davaya konu bonolarda keşideci sıfatına haiz davalı şirket, söz konusu bonolar nedeni ile sebepsiz zenginleşmediğini ispat etmekle yükümlüdür. Davalı taraf bu hususta herhangi bir yazılı delil bildirmeyerek, yemin deliline başvurmuştur. Davacı tarafından kabul edilerek davalılardan alacaklı olduğuna dair yemin eda edilmesi nedeniyle davalının sebepsiz zenginleşmediği olgusunu ispat edilemediğinin kabulü gerekir.
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak, senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK m. 191/1, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 6). Eğer taraflardan dan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.( Yargıtay HGK’nun 05.02.2019 tarih ve 2017/(19)11-821 E. – 2019/58 K. sayılı ilamı ) Davacı, malen kaydı bulunan bonolar nedeni ile alacaklı olduğunu ileri sürmüş olmasına rağmen davalılar bononun bankadan kredi çekilmesini sağlamak ( hatır / teminat ) amacı ile verdiğini savunarak senedin düzenleniş nedenini de talil etmiştir. Senede dayalı bu iddianın aksinin de yine yazılı belge ile kanıtlanması gerekir. Yeminin edasından sonra davalılar tarafından alacak nedeninin açıklamasını istemesi nedeniyle sorulan soru üzerine davacı asil, alacak nedeninin şirket hissesi devri karşılığı olduğunu beyan etmiş ise de bu husus yemin davetiyesinde gösterilmediği gibi tarafların iddia ve savunmaları kapsamı dışında da kalmaktadır. Keza, davacı temel ilişkiden ziyade kambiyo ilişkisine dayanmaktadır. İddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında davalının savunmasını genişletmesi ancak davacı tarafın açık muvafakatine bağlıdır. Davaya konu uyuşmazlıkta ispat yükü davalı üzerinde olup, ispat yükünü ters çevirecek şekilde davacıya yemin teklif edilmesi veya bu hususta yemin ettirilmesi mümkün değildir. Yemin davetine icabet gösterip, yemin etmek üzere hazır olan davacı asile ancak tarafların iddia ve savunmaları ile sınırlı olarak yemin davetiyesinde yer verilen hususlarda açıklama yaptırılabilir. Bu itibarla, temel ilişkiye dair davacı asilin beyanlarının hükme esas alınması mümkün değildir.
Aval kambiyo hukuku çerçevesinde yer alan bir müessese olduğundan zamanaşımı nedeni ile kambiyo hukukundan kaynaklanan hakların yitirildiği bir senet bakımından artık avalist olan davalı …’nin sorumluluğundan ise söz edilemez. Sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca aval verenler hakkında zamanaşımına uğramış bono nedeniyle alacak isteminde bulunulamaz. Yine aval verenlere karşı temel ilişkiye dayanılarak başvurulması mümkün değildir. ( Yargıtay 19. HDB’nın 05.10.2015 tarih ve 2015/831 E. – 2015/12007 K., 30/12/2018 tarih ve 2018/29/73 E. – 2018/6785 K., 19/11/2014 tarih ve 2014/12495 E. – 2014/16568 K. sayılı ilamı ) Dolayısı ile esasen söz konusu bonoda aval olan davalı …’nin borçtan bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; İDM tarafından davaya konu bonolar nedeni ile sebepsiz zenginleşmediğini ispat edemeyen davalı keşideci … Şti yönünden davanın kabulüne, davalı avalist … yönünden ise reddine karar verilmesi gerekirken, aksi şekilde varılan hukuki kabulde isabet bulunmamıştır.
Bu durumda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca tarafların istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı ve davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.02.2019 tarih 2016/122 E. 2019/112 K. sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davacının davasının davalı …. Şti yönünden KABULÜ ile 18.000,00-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte …. Şti’den tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
Davalı … yönünden REDDİNE,
492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.229,58 TL harçtan peşin alınan 307,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 922,18 TL harcın davalı … Şti’den alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan peşin harç ve başvuru harcı için yapılan 336,60 TL yargılama gideri ile davacı tarafından iş bu dosyada yapılan 509,40 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 846,00 TL yargılama giderinin davalı … Şti’den alınarak davacıya verilmesine,
Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihindeki AAÜT gereğince hesaplanan 2.725,00 TL yargılama giderinin …. Şti’den alınarak davacıya verilmesine,
Davalı … kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihindeki AAÜT gereğince 2.725,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine,
Davalı … tarafından yapılan 360,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine,
Karar kesinleştiğinde ayrıca karar yazılmaya gerek görülmeden artan gider avansının derhal taraflara iadesine,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ve 67,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 188,00 TL istinaf yargılama giderinin davalı …. Şti’den ‘den alınarak davacıya verilmesine,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı … tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ve 4,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 125,80 oluşan istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.16.09.2022