Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1126 E. 2022/1136 K. 15.08.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1126
KARAR NO : 2022/1136

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24.05.2022
NUMARASI : 2022/460 Esas
TALEBİN KONUSU : İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 15.08.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 15.08.2022

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.05.2022 tarih 2022/460 Esas sayılı kararın Dairemizce incelenmesi ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, raportör üye… tarafından düzenlenen rapor dinlenip, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP : İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin % 17.5 hisseyle ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, şirketin amaç ve konusunun ana sözleşmenin 4. maddesinde; “…. Belediyesi sınırları içinde; Bölge, Türkiye ve Tüm Akdeniz Ülkeleri ve Uluslarına çevre ve yaşam kalitesi açısından örnek olabilecek bir yerleşim yeri yaratmak, özgün Akdeniz mimarisinin değişik renkli yaşam biçiminin önemli öğelerini bu projede kullanarak Alaçatı da bir kıyı yerleşim yeri oluşturmak; bu amacı gerçekleştirmek üzere, konut, her türlü turistik otel, motel, tatil köyü, tatil sitesi, pansiyon,..turistik tesisleri inşa etmek, ettirmek, işletmek ya da işlettirmek, bunları satmak, satın almak, kiralamak, kiraya vermek, kurulacak olan tesislerde turizm endüstrisini ilgilendiren bilumum tasarruf ve faaliyetlerde bulunmak, arsa arazi satın almak,faaliyet konuları ve diğerleri ile ilgili yeni şirketler kurma, kurulmuş şirketlere ortak olmak veya hisse satın almak, doğrudan veya kat karşılığı veya yap-işlet devret türü inşaatlar yapmak veya yaptırmak” olarak belirlendiğini, müvekkilinin şirketin ortaklığından çıkartılmasını istediği …’nun şirketin kuruluşundan beri, …’in ise oldukça uzun süredir ortağı olduğunu, bu iki ortağın diğer yönetim hakkı olmayan küçük ortakların zararına yol açan anlayış, tutum, davranış, hakaret, tehdit, yıldırma, adam yerine koymama, yok sayma, kendilerini üstün görme, kibir, her işi parayla halletme ve benzeri fiillerinden dolayı ortaklıktan ayrılmak zorunda kaldıklarını, iki ortaktan …’nun 1938 doğumlu 84 yaşında olduğunu, oğlu …’nun da şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu ancak ABD’nin Teksas eyaletinde yaşadığını, 2 ayda bir Türkiye’ye gelip yönetim kurulu toplantılarına katıldığını, ticari hayatın gereği hızlı karar almak, ortaya çıkan sorunlara anında müdahale etmek gerektiğini, diğer ortak …’in 1947 doğumlu olduğunu ve 75 yaşında olduğunu, müvekkilinin kariyeri sosyo ekonomik durumu, eğitimi, yaşı ve uluslararası tecrübesi de göz önüne alındığında şirketin müvekkili tarafından şeffaf, hesap verebilir, uluslararası denetime açık, sosyal sorumluluk projeleriyle bölgeye ve ülkeye katma değer yaratacak bir şirket haline getirilmesinin çok daha olası olduğunu, bu iki ortak yönetim kurulu üyesinin şirketi adeta sadece kendi şirketiymiş gibi yönettiklerini, diğer ortakları yok saydıklarını, eşit işlem ilkesine aykırı olarak bütün yönetim kurulu üyelerine araç tahsis edildiği halde sadece müvekkilinin aracının derhal iade edilmesini isteme hukuksuzluğunu gösterdiklerini, … Belediyesinin yani bir kamu tüzel kişisinin de davalı şirkette ortak olduğunu, şirketin hukuk dışı fiillerinin sadece şirket ortaklarını değil, aynı zamanda bu kamu tüzel kişisini de derinden etkileyeceğini, bu iki ortağın şirketi kötü yönettiklerini, şirket bu kötü yönetim nedeniyle her ne kadar mali sıkıntı içinde olmasa da şirket kasasının sistematik bir şekilde boşaltıldığını, mali açıdan hiçbir geçerli sebep bulunmamasına rağmen yıllardır kâr payı dağıtmadıklarını, azınlık pay sahiplerinin haklarını sistematik bir şekilde ve sürekli olarak kısıtladıklarını, eşit işlem ilkesine aykırı olarak azınlık pay sahiplerinin aleyhine işler yaptıklarını, şirketin amacı ile bağdaşmayan faaliyetlerde bulunduklarını, davalı şirketle organik bir bağı olmadığı halde davalı şirketten …’e 960.000 Avro ödeme yapılmasına karar verildiğini ve bu ödemenin büyük kısmının yapıldığını, bu işlemlerin müvekkilinin ortaklıktan ayrıldığı döneme rastladığını, bu ödemenin nedenine dair mantıklı bir cevap alamadığını, davalı şirketle inşaatı yapan şirket arasında hasılat paylaşımı esaslı bir anlaşma olduğunu, bu anlaşmanın şirket ana sözleşmesine aykırı olduğunu, davalı şirketin ortağına başka firmalardan teklif almadan işin verilmesinin ilk bakışta akla rekabet hukukunun ihlali, örtülü sermaye transferi, örtülü kâr dağıtımı gibi soruları getirdiğini, inşaatları yapan firmanın inşaatları yaparken yaptığı giderler, personel ücretleri, sigorta ve benzeri giderlerin davalı şirket tarafından ödendiğini, davalı şirketin gerek bölge gerekse ülke ekonomisi açısından son derece önemli kendine özgü, eşine az rastlanır bir projenin iki etabını hayata geçirdiğini, üçüncü etabı hayata geçirmenin arifesinde olduğunu, şirketin mevcut taşınmazlarının son derece değerli, 1-2 yıl içerisinde şirketin mevcut değerini ve hasılatını kat be kat artıracak nitelikte olduğunu ileri sürerek TTK’nın 531. maddesi uyarınca davalı şirketin haklı sebeple feshine, aksi kanaat halinde olaya uygun ve kabul edilebilir bir çözüm olarak şirketi kötü yöneten diğer iki ortak … ve …’in ortaklık paylarının hesaplanarak ortaklıktan çıkarılmasına, aksi kanaat halinde, davayı ıslah hakkını saklı tutularak müvekkilinin ortaklıktan çıkarılmasına, ortaklık payının gerçek değeri üzerinden hesaplanarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, ihtiyati tedbir olarak da davalı şirketin sahip olduğu … İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … numaralı parseldeki taşınmazların satışının engellenmesi için tamamının üzerine, bunun mümkün olmaması halinde müvekkilinin ortaklık payı oranında ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların varlığının yargılamayı gerektirdiği, dilekçe ekinde sunulan belgelerin yaklaşık ispat kuralı çerçevesinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini gerektirir nitelikte görülmediği, ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiği yönünde mahkemede yeterli kanaat oluşmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteğinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili, davalı şirketin iki yönetim kurulu üyesinin müşterek imzasıyla dilediği kararı alabildiğini, dava sonuçlanıncaya kadar şirketin sahibi olduğu tedbir talep edilen malvarlığı değerleri, taşınmazları (villalar ve arsa) yok pahasına satılmış gibi gösterilerek müvekkilin hakkını elde etmesi güçleşmenin ötesinde önemli ölçüde azalacağından, hatta hiçbir ekonomik ve haklı neden yokken şirketi borçlandırıcı işlemler ile tamamen imkânsız hale geleceğinden, ciddi bir şekilde zararı ortaya çıkacağından ihtiyati tedbir kararı verilmesinin müvekkili açısından son derece hayati önemde olduğunu, ihtiyati tedbirin şartlarının HMK 389.maddesinde tek tek sayıldığını, davalı şirketin sahibi olduğu … ada … numaralı parseldeki mevcut taşınmazların (toplam 31 adet villanın) dava devam ederken satılması, şirketin borçlandırılması, genel kurulu toplantıya çağırarak sermaye artırımı yapılması ve benzeri hallerde mevcut durumda değişme meydana geleceğini, iki yönetim kurulu üyesinin imzasıyla satılacak gayrimenkullerin satış değerinin daha önceki etaplarda yapıldığı gibi düşük gösterilmesinin müvekkilinin hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaştıracağını, iki yönetim kurulu üyesinin bu süreçte şirketi borçlandırıcı işlemler yapması yahut genel kurulu toplayarak sermaye artışı kararı alarak müvekkilin hisse oranını azaltması ile alacağını tamamen imkansız hale getirmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu, dava açıldıktan hemen sonra davalı şirketin yönetim kurulu başkan vekilinin whatsapp mesajıyla müvekkiline sermeye artırımı gündemiyle genel kurulu toplantıya çağırmak üzere yönetim kurulu toplantısı yapılacağı bilgisini verdiğini, gecikme sebebiyle bir değil birden çok sakınca doğuracağını ve endişenin ötesinde ciddi zararlara yol açacağını, yaklaşık ispat kuralı gereği ispat edilmediği gerekçesinin uyuşmazlık konusu davanın niteliği gereği hukuka olaya uygun olmadığını, müvekkilinin davalı şirketin % 17.5 hisseyle ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, diğer ortakların ortaklıktan çıkarılması hali hariç, talepleri arasında gerçek pay değerini alarak ortaklıktan çıkma da bulunduğunu, niteliği gereği böyle bir uyuşmazlıkta ortaklığını ispat etmekle ihtiyati tedbir kararı için yaklaşık olarak ispat külfetinin zaten doğal olarak yerine getirildiğini, şirketin feshi halinde de tasfiye bilançosu çıkartılarak müvekkile düşen değerin ortaklık payı oranında verileceğini,uyuşmazlığın niteliği gereği ayrıca bir ispata gerek olmadığını, şirketin defter ve belgeleri, banka hesap hareketleri, ortakların şahsi banka hesapları, inşaat yapım sözleşmesi, davalı şirketten inşaat şirketine aktarılan paralar, gayrimenkul satışları, tapuda gösterilen değerler karşılaştırmalı olarak incelendiğinde bu durumun ortaya çıkacağını, ancak bu inceleme yargılama gerektirdiği gibi ilk duruşmanın 21 Ekime bırakıldığını, davada daha sonra yapılacak bilirkişi incelemesinde geçecek süreler de göz önüne alındığında ihtiyati tedbir dışında müvekkilin hakkını, hukukunun korunmasını sağlayacak başka bir hukuki mekanizma olmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle ihtiyati tedbir talebinin reddi kararının kaldırılmasını ve davalı şirketin sahip olduğu … ada … numaralı parseldeki taşınmazların (toplam 31 adet villanın ve arsanın) üzerlerine müvekkilin ortaklık payı oranında ihtiyati tedbir konulmasını istemiştir.
İSTİNAFA CEVAP: Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin feshini gerektirir haklı sebeplerin varlığı konusundaki iddiaların soyut olup ispatlanmadığını, müvekkili şirketin faaliyet alanı inşaat olduğundan şirketin taşınmazları üzerine davacının hissesi oranında bile ihtiyati tedbir konulmasının şirketin gelir ve itibar kaybına neden olacağını, şirketin faaliyetine engel olacak nitelikte tedbir kararı verilemeyeceğini, iki yönetim kurulu üyesi tarafından şirketin borçlandırılması veya sermaye artırımı yapılması halinde davacının hukuk yolu ile bu işlemlerin iptalini isteyebileceği düşünüldüğünde bu iddiaların somut bir şekilde ispatlanmadıkça ihtiyati tedbirin dayanağı olarak ileri sürülemeyeceğini belirterek istinaf başvurusunun reddini istemiştir.
GEREKÇE : Talep, TTK’nın 531. maddesi uyarınca haklı sebeplerle anonim şirketin feshi istemiyle açılan davada, davalı şirket adına kayıtlı taşınmazların üzerlerine ihtiyati tedbir konulması istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yaklaşık ispatın gerçekleşmediği gerekçesiyle ihtiyati tedbir isteğinin reddine karar verilmiştir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf incelemesi, istinafa başvuran tarafın istinaf başvuru dilekçesinde bildirdiği sebeplerle sınırlı ve kamu düzeniyle ilgili olarak resen yapılmıştır.
HMK’nın 389/1. maddesi uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
Eldeki davada davacı vekili, davalı şirketin kötü yönetildiğini, kötü yönetim nedeniyle şirket kasasının sistematik bir şekilde boşaltıldığını, yıllardır kâr payı dağıtılmadığını, azınlık pay sahiplerinin haklarının sistematik bir şekilde ve sürekli olarak kısıtlandığını, eşit işlem ilkesine aykırı olarak azınlık pay sahiplerinin aleyhine işler yapıldığını, şirketin amacı ile bağdaşmayan faaliyetlerde bulunulduğunu ileri sürerek TTK’nın 531. maddesi uyarınca davalı şirketin haklı sebeplerle feshine, bunun mümkün olmaması durumunda davalı şirketin yönetici ortaklarının ortaklıktan çıkartılmalarına, bunun da mümkün olmaması durumunda ise davacının şirket ortaklığından çıkarılmasına ve ortaklık payının gerçek değerinin ödenmesine karar verilmesini istemiyle açtığı davada, davalı şirket adına kayıtlı … ada … numaralı parseldeki taşınmazların (toplam 31 adet villanın ve arsanın) üzerlerine davacının ortaklık payı oranında ihtiyati tedbir konulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili dava dilekçesi ekinde davalı şirketin kuruluşuna ilişkin sicil gazetesini, pay devrine ilişkin belgeleri, şirket ana sözleşmesini, davacıya ait CV’yi, inşaat yapım sözleşmesini, istinaf dilekçesi ekinde de yönetim kurulu toplantısına çağrı mesajları ile dava tarihinden sonra davalı şirkete çekilen ihtarnameleri sunmuştur. Dava henüz dilekçeler teatisi aşamasında olup, yaklaşık ispat yönünden tarafların delilleri toplanmamış, şirketin defter ve belgeleri incelenmemiş, bilirkişi incelemesi yapılmamıştır. Uyuşmazlığın niteliği itibariyle şirket defter ve kayıtlarında bilirkişi incelemesi yapılması gerekmekte olup davacı tarafça ibraz edilen belgelerle bu aşamada haklı sebeplerin bulunduğuna ve davanın esası yönünden HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca haklılığa ilişkin yaklaşık ispat koşulunun henüz yerine getirilmediği sonucuna ulaşılarak, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İhtiyati tedbir isteyen davacı yönünden istinaf karar harcı olan 133,00 TL’den peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 52,30 TL’nin ihtiyati tedbir isteyen davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile ihtiyati tedbir isteyen davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 15.08.2022