Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1124 E. 2022/1129 K. 02.08.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1124
KARAR NO : 2022/1129

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16.03.2022
NUMARASI : 2021/845 Esas
TALEBİN KONUSU : Menfi Tespit
TALEP TARİHİ : 27.12.2021
KARAR TARİHİ : 02.08.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 02.08.2022

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.03.2022 tarih 2021/845 E. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP : İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili, keşideci kiracı …Şti. tarafından, muhatabı … seri numaraları 8004404-8004405-8004406-8004407 28.02.2020, 31.03.2020, 30.04.2020 ve 31.05.2020 keşide tarihli her biri 100.000.TL lik dört adet çek kira bedeli ödenmek üzere müvekkiline teslim edildiğini, keşideci kiracı …Şti. Yetkilisi …’ın kira bedelini covid 19 salgını ve pandemi ilanı nedeniyle otelin kapalı olduğu gerekçesi ile kira bedelini ödemek için keşide ettiği bu çekleri vadesinde ödemediğini, kira bedeli olarak verilen çeklerin parça parça müvekkiline ödenmesi konusunda anlaşıldığını, müvekkilinin bu dört çeki muhataba ibraz edip arkasına karşılıksız şerhi yazdırmadan ve ciro etmeden keşideci şirket yetkilisi olduğunu söyleyen …’a iade ve teslim ettiğini, kira bedellinin karşılığının bir kısmının müvekkiline nakit olarak ödendiğini, takip konusu yapılan orjinal çekin, 8004405 seri numaralı 31.03.2020 tarihli 100.000- TL.lik iade olunan çek olduğunu, keşideci kiracı …Şti. yetkilileri 2020 yılı haziran ayında hizmete açtıkları … Otelini eylül ayı ortasında habersizce terk ettiklerini, keşideci … Şti. kira borcunu tüketilen elektrik ve su bedellerini, personel SGK ve vergi borçlarını da ödemediğini, Abonelik sözleşmesi müvekkilim adına olup ödenmeyen elektrik faturası nedeniyle otelin elektriği kesildiğinde kiralayan davacı müvekkilim borcu ödemiştir. …Şti. yetkilisi …, … ve yetkili olduğunu söyleyen …’ın otelin anahtarlarını teslim etmeden ve bilgi vermeden personeli otelde bırakarak oteli terk ettiklerini, ücretlerini alamayan personelin, iki gün müvekkili tarafından otele ve içerideki eşyalara zarar verilmesin diye konuk edildiğini, olmayanlara yol parası verilerek ayrılmalarının sağlandığını, bu kişilerden birisinin keşideci kiracı …. Şti. nin aşçısı olarak otelde çalışan kişi olduğunu, bu kişi kiracı şirket yetkililerinin taşınmazı terk etmesi ile iki üç gün otelde kaldığı ve sorumluluğundaki mutfaktan bir çok malzemeyi yağmalayarak otelden ayrıldığını, takibe konu çekin 10 günlük ibraz süresinde muhataba ibraz edilmeyen ve çek özelliğini yitiren çek üzerindeki keşide tarihi ile iki kez oynandığı, önce 20.06.2020 tarihi yazıldığı, sonra da 30.11.2020 olarak bankaya ibraz edildiği, bu çekin bedelsiz olup müvekkilinin imzası taklit edilerek sahte imza ile davacı müvekkilinin hukuki ilişkisi olmayan tanımadığı …Şti.ne cirolandığını, takibe konu çekin müvekkili/lehdar tarafından işlem yapılmadan keşideciye iadesi esnasında zaten ibraz süresinin geçtiğini ve çek kambiyo senedi niteliğini yitirdiğini, ayrıca bu çek için 70.000.TL ödendi şeklinde arka yüzde şerh bulunduğunu, davalının bankaya ve takibe çeki ibraz ederken bu ibareyi de karaladığını, bu tahrifatın çıplak gözle dahi görüldüğünü, esasen bu haliyle çekin gerek banka ve gerekse icra müdürlüğü tarafından işleme esas alınmaması gerektiğini, davalı alacaklı ve ciro silsilesindeki arkadaşları, özünde müvekkilinin alacaklısı/ lehdarı olduğu çekte sahtekarlık yaparak icra takibi başlattıklarını ve haksız kazanç sağlamak, müvekkilinin oteline çökme girişiminde bulunarak suç işlediklerini, takip konusu çekin arakasında sol alt köşesinde müvekkilinin çeke mahsuben 70.000.TL ödendiğine ilişkin el yazısı notu bulunduğunu, buna rağmen üzerinde birden fazla sahtecilik yapılan sahte çekin icra takibine konu edildiğini, yazı ve adı altındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını ve müvekkilinin ciro zincirinde yer alan borçlu …Şti’ni ve yetkilisini tanımadığı gibi hukuki ticari ilişkisi de bulunmadığını, İzmir 10. İcra Dairesi 2021/11405 Esas sayılı icra takibi dayanağı (tahrifat sonrası) 30.11.2020 keşide tarihli 100.000,00TL’lik çekten dolayı müvekkilinin borçlu olmadığından borca ve imzaya, çek üzerinde birden çok tahrifat sonucu yapılan sahteciliğe itirazları bulunduğunu ileri sürerek öncelikle takibin durdurulmasına, müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile ödeme emri ve takibin iptaline, davalı alacaklının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 209 ve 389 v.d. maddeleri gereğince davacının ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile %20 oranında teminat karşılığında İzmir 10.İcra Müdürlüğünün 2021/11405 Esas sayılı dosyasında yapılan icra takibinin durdurulmasına karar verilmiştir.
İTİRAZ : İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili, davacının İzmir 10.İcra Müdürlüğü’nün 2021/11405 E. Sayılı dosyası hakkında 28.10.2021 tarihinde İzmir 12.İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/763 E. Sayılı dosyası üzerinden borca itiraz davası açtığını, Mahkeme tarafından İİK 170/2 Maddesi uyarınca kanaat edinmeye yeterli belge bulunmadığı gerekçesi ile takibin durdurulması talebinin reddine karar verildiği, kambiyo senetlerine yönelik imza itirazının İcra İflas Kanunu hükümlerince değerlendirilip, karara bağlanması gerektiğini, bu nedenle genel mahkemenin takip hakkında ihtiyati tedbir kararı veremeyeceğini, bu kararın görev gaspı olduğunu, mahkeme tarafından belirlenen %20 teminat bedelinin son derece düşük olduğunu, tedbir kararı verilmesinin yasal dayanağı bulunmamasına karşın yine de tedbir kararı verilecek ise teminat miktarının %40’dan aşağı olmaması gerektiğini savunarak ihtiyati tedbir kararına itiraz etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, itirazın duruşmalı incelenmesi sonucunda; yaklaşık ispat kuralı çerçevesinde verilen ihtiyati tedbir kararına yönelik itirazın haklı olmadığı, ihtiyati tedbir isteyenin ileride doğması muhtemel zararlarının karşılanabilmesi yönünden teminat karşılığında İİK’nın 389. maddesi gereğince ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi koşullarının bulunduğu gerekçesiyle davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına itirazının reddine karar verilmiştir.
Karara karşı ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : İhtiyati Tedbire İtiraz Eden Davalı vekili, davacının İzmir 10.İcra Müdürlüğü’nün 2021/11405 E. Sayılı dosyası hakkında 28.10.2021 tarihinde İzmir 12.İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/763 E. Sayılı dosyası üzerinden borca itiraz davası açtığını, mahkeme tarafından İİK 170/2 Maddesi uyarınca kanaat edinmeye yeterli belge bulunmadığı gerekçesi ile takibin durdurulması talebinin reddine karar verildiği, kambiyo senetlerine yönelik imza itirazının İcra İflas Kanunu hükümlerince değerlendirilip, karara bağlanması gerektiğini, bu nedenle genel mahkemenin takip hakkında ihtiyati tedbir kararı veremeyeceğini, sadece satış bedelinin teminat karşılığı alacaklıya ödenmemesi konusunda tedbir kararı verebileceğini, davacı haksız çıktığı taktirde mahkemece %20 İnkar tazminatına, yargılama gider ve avukatlık ücretine hükmedileceğini, bu nedenlen belirlenen %20 teminat bedeli son derece düşük olduğunu, tedbir kararı verilmesinin yasal dayanağı bulunmamasına karşın yine de tedbir kararı verilecek ise teminat miktarının %40’dan aşağı olmamak üzere tespiti gerektiğini, davacının kısmi ödemeye ilişkin iddiasını ispata yönelik her hangi bir evrak sunmadığını, çek sahibinin ödeme tarihini paraf atarak ileri tarihli olarak tekrar düzenleyebildiğini, dava dışı çek keşidecisi şirketin bu yönde itirazı bulunmadığı dikkate alındığında davacının itirazlarının hukuki dayanağı bulunmadığını, davacının Sulh Hukuk Mahkemesine başvurup delil tespitinde bulunup, kambiyo senedinde bulunan imzanın davacıya ait olup olmadığını tespit imkanı olmasına karşın, kötüniyetli olarak davayı sürümcemede bırakma çabası içinde olduğunu, red kararının gerekçeli olmadığını, verilen ara karar usul ve yasaya uygun olmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE : Talep, ihtiyati tedbir kararına itiraza ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle itirazın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, çeke dayalı başlatılan takiple ilgili olarak açtığı menfi tespit davasında takip dayanağı çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürerek, icranın durdurulmasına yönelik tedbir isteminde bulunmuş, mahkemece ihtiyati tedbir talebi kabul edilmiş, davalı vekilinin karara itirazı ise reddedilmiştir.
İİK’nın 72/3. maddesinde ” İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu geçikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
HMK’nın 209. maddesinde de imza inkarına konu senedin herhangi bir işleme esas alınamayacağı belirtilmiştir.
Uyuşmazlık, takip başladıktan sonra HMK’nın 209. maddesi uyarınca tedbiren takibin durdurulmasına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 21.02.2014 gün ve 2013/1 E. – 2014/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararından önce temyiz yoluyla ihtiyati tedbir kararlarını incelerken HMK’nın 209. maddesinin uygulanabileceğini, imza inkarı halinde takibin durdurulmasına dair tedbir kararı verilebileceğini belirtmekteydi. Ancak ihtiyati tedbir kararlarına karşı temyiz yolu kapatılıp, istinaf mahkemelerinin de kurulmasıyla yakın tarihli bir karara rastlanması mümkün değildir.
Ne var ki, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi yakın tarihli kararlarında icra şikayetleriyle ilgili yaptığı temyiz incelemesi sırasında bu konuyu Yargıtay 19. Hukuk Dairesinden daha farklı ele almaktadır. Yargıtay 12. H.D’nin 30.04.2018 tarih 2016/31754E ve 2018/3908K sayılı kararında ” İcra ve iflas hukuku, icra ve iflas takiplerinin usul hukuku niteliğindedir. Bu hukuk dalının amacı, bir yandan takip alacaklısının alacağına kavuşması için borçlu veya üçüncü kişilerin çıkarabilecekleri zorlukları ortadan kaldırmak, diğer yandan kötüniyetli takiplere karşı takip borçlusunun kendisini korumasını sağlayacak hukuki çareler bulmak, bu arada takipten etkilenen üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak, takip işlemlerinin yapılması sırasında insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesini önlemektir. İcra iflas hukukunun en önemli kaynağı İcra Ve İflas Kanunu olup, bu Kanun, icra ve iflas takibinden, tahsile kadar uygulanması gereken usul hükümlerini düzenlemektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra Ve İflas Kanunu’nda bir hüküm olmayan hallerde, ancak İcra ve İflas Kanunu’nda açıkça gönderme olması (İİK 50, 68/a-4 gibi) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması (zorunlu dava arkadaşlığı) hallerinde uygulanabilir. Bu ilkeler ışığında HMK’nun 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisi değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” Bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak İcra Ve İflas Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır.
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte, takibe konu kambiyo senedi altındaki imzaya itiraz, İİK’nın 170. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden, imza inkarı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında, sonraki genel kanun olan HMK’nun 209. maddesi uygulanamaz. İmza itirazı, İİK’nun 170/1. maddesi uyarınca satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz. Ancak icra mahkemesi itirazla ilgili kararına kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir (İİK 170/2).
Öte yandan sahtelik iddiasının imza itirazı dışındaki bir nedene (yazıda sahtelik) dayanması halinde Dairemiz, İcra ve İflas Kanunu’nda bir düzenleme bulunmadığından HMK’nun 209. maddesinin uygulanması gerektiği görüşünde iken, daha sonra içtihat değişikliğine gidilerek, senet üzerinde bulunan yazıdaki sahtelik iddiasının borca itiraz niteliğinde olup, bu konunun da İİK’nun 169/a maddesinde düzenlenmiş olması nedeniyle, HMK’nın 209. maddesinin bu yönden de uygulama yerinin olmadığı görüşü benimsenmiştir.
İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından kesin hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz. Bu nedenle borca veya imzaya itirazın incelenmesi sırasında sahtelik iddiasına dayalı olarak genel mahkemelerde açılan davaları bekletici mesele yapamayacağı gibi takibin durdurulmasına da karar veremez. Sadece İİK.nın 169/a-2. maddesi uyarınca itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin muvakkaten durdurulmasına karar verebilir. İcra mahkemesince takibe konu alacakla ilgili bir karar verilmiş olması, aynı alacak hakkında genel mahkemelerde dava açılmasına engel oluşturmaz.
Yukarıda açıklanan ilke ve kurallar ışığında, takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, HMK’nın 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmaz. Anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur.” görüşüne yer verilmiştir. Yargıtay 12.HD’nin 20.04.2015 tarih 2015/1965 E., 2015/1028 K. sayılı kararı da bu yöndedir.
Dairemizce Yargıtay 12. H.D’nin görüşüne iştirak edilmiştir. Zira İİK’nın 72/3. maddesinde özel ve açık bir düzenleme var iken ve HMK’ya açık atıf yapılmamışken HMK’nın 209. maddesindeki genel düzenlemenin uygulanması mümkün değildir. Aksinin kabulü kötü niyetli imza inkarlarına yol açacağı açıktır. Buna göre, İİK’nın 72/3. maddesi uyarınca menfi tespit davasında takip başladıktan sonra ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğinden davacı tarafça teminat karşılığı ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi de istenmediği için ihtiyati tedbir talebinin reddi gerekmektedir. Böylelikle, mahkemece icra takibinin tedbiren durdurulmasına dair kararına karşı yapılan itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken ihtiyati tedbire itirazın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.03.2022 tarih, 2021/845 E.sayılı ihtiyati tedbire itirazın reddine dair ara kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davalı vekilinin ihtiyati tedbire itirazının kabulü ile İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.12.2021 tarih, 2021/845 E. sayılı ihtiyati tedbir kararının KALDIRILMASINA,
3-İstinaf yoluna başvuranın ödediği istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle ihtiyati tedbire itiraz eden davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvuru harcından oluşan yargılama giderinin ihtiyati tedbir talep eden davacıdan alınarak, ihtiyati tedbire itiraz eden davalıya verilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere 02.08.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

..