Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1096 E. 2023/622 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1096
KARAR NO : 2023/622

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/03/2022
NUMARASI : 2011/120 Esas 2022/315 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 27.04.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27.04.2023

İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 31.03.2022 tarih 2011/120 Esas 2022/315 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili, davacının merkezi İzmir ‘de olan ve …ğunun Merkez -148717 numarasına kayıtlı … Şti’nin 2 ortağından biri olup davalının da diğer ortak olduğunu, hisse oranlarının %50, %50 olup 20 yıl süre için her ikisinin de müşterek imzalarının bulunması halinde temsil ve ilzam edilebileceğinin kararlaştırıldığını, davalının 2020 yılı Ekim ayının başından itibaren müvekkilinin izni ve muvafakatı olmaksızın ve müvekkilinden habersiz bir şekilde şirketin alacaklı olduğu müşterileri dolaşarak para tahsil etmeye ve bir takim çekler almaya başladığını, şirketin her türlü iş ve işlemlerinde müvekkilinin de imzasının bulunması mecburiyetine rağmen davalının sözde şirket adına ancak esas itibariyle kendi adına para tahsil etmeye ve çekler almaya başladığını, bu paraların ve alınan çeklerin de şirket hesaplarına intikal ettirilmediğini, davalı tarafından ya kendi uhdesinde bulundurulduğunu yahut tek imzalı ciro ile başkalarına temlik edilmiş bulunduğunu, davalının sadece kendi imzası ile piyasadan toplayarak başkalarına ciro ettiği, … Şti’nden toplam 14.250,00 TL lik çek aldığına dair 18/10/2010 tarih ve 0013 nolu tahsilat tediye makbuzu sureti ile alınan çeklerin suretlerinin … Şti’nden toplam 96.000,00 TL lik çek aldığına dair 11/10/2010 tarih ve 0011, 0012 nolu tahsilat makbuzlarının sureti ile alınan çeklerin suretlerinin dilekçe ekinde olduğunu, davalının bununla da yetinmeyip şirket merkezindeki tüm malzemeleri makine ve techizatı, resmi veya özel tüm belgeleri, müşterilerle yapılan sözleşmeleri, şirkette ne varsa herşeye el koyarak götürdüğünü ve kendisine ait başka bir yere naklettiğini, bu malzemeler arasında kira sözleşmelerine binaen kiralanan ve mülkiyeti başkasına ait 2 adet iskelenin de bulunduğunu, ayrıca 418.401 – 418.450 numaraları arasındaki toplam 49 adet irsaliye ile 001 – 0050 arasındaki toplam 49 adet tahsilat / tediye makbuzunun da davalı tarafından götürüldüğünü, bu makbuzlardan 001-0012 ve 0013 numaralı olanların … Şti ve … Şti’nden alınan çekler için kullanıldığını, geri kalanların akıbetlerinin meçhul olduğunu, dava dilekçesi ekinde sunulan 02/09/2010 tarih ve 25418 nolu faturanın ise davalı … ‘ın kendisine ait olan … isimli şirketten müvekkili ile davalının birlikte ortak oldukları … Şti’ne mal satılmış ve teslim edilmiş gibi gösterilen ve davalıların kendisini … Şti’nden alacaklandırmaya çalıştığını gösteren sahte bir belge olduğunu, davalının şirketin durumu, alacakları, borçları ve müşterilerle yapılan sözleşmelerin akıbetleri konusunda müvekkiline bilgi vermediğini, şirket yöneticisi olarak kendisine ait sorumlulukları yerine getirmediğini, bu eylemler nedeniyle ve şirketteki mecburi iki imza sahibinden biri olan davalının şirketten uzaklaşması sebebiyle çift imza ile yürütülmesi gereken şirket işlerinin yürütülemediğini, şirketin alacaklarının toplanamadığını ve borçlarının ödenemediğini, şirketin çalışamaz hale geldiğini, davalının fiilleri nedeniyle müvekkilinin zararının 400.00,00 TL civarında olduğunu ancak gerçek zararın tam olarak tespitinin bilirkişi incelemesini gerektireceği için şimdilik 20.000,00 TL alacağın tahsili ve zararının tazmininin talep edildiğini, davalı hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, soruşturma dosyasının 2010/97336 nolu dosya ile devam ettiğini, halen derdest olduğunu ayrıca İzmir 2 ATM’nin 2010/724 sayılı dosyasında … Şti ile ilgili olarak davalının temsil ve ilzam yetkisinin kaldırılarak temsil ve ilzam yetkisinin müvekkiline verilmesine, bu talebin kabul edilmemesi halinde şirkete yönetim kayyımı tayin edilerek şirketin temsil ve ilzamının sağlanmasının talep edildiğini, müvekkili ile davalının ortak olduğu … Şti’nin muhasebenin … tarafından tutulduğunu, gerekli kayıt ve belgelerin muhasebecinden temin edilebileceğini, davalının tek imza ile müşterilerden topladığı ve fakat şirket kayıtlarına intikal ettirmediği çeklerden davanın açıldığı tarihten itibaren vadesi geçmiş olanların çeklerin keşide edenler tarafından ödenmek zorunda kaldığını, tahsil edilen çeklerden hiç birinin davalı tarafça şirket kayıtlarına intikal ettirilmediğini, çeklerden vadesi gelmemiş olanlar hakkında tedbir kararı verilerek çeklerin ödenmemesinin temin edilmesini böylelikle müvekkilinin ve … Şti’nin zararının artmasının önüne geçilmesini talep ettiklerini belirtmiş, şimdilik 20.000,00 TL alacağın davalı taraftan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili, davalının davacı tarafla birlikte … Şti’nin %50 – %50 ortağı olup 20 yıl süre ile her ikisinin de müşterek imzalarının bulunması halinde şirketin temsil ve ilzam ettirilebileceğinin kararlaştırıldığını, davacının müvekkilinin kendisinin izin ve onayı olmadan müşterek şirketleri adına çek ve para tahsil ettiği, bu paraları da şirket hesabına aktarmadığı, kendi şahsi hesabına geçirdiği yönündeki iddialarının asılsız olduğunu, müvekkili ile davacının yapacağı tahsilatlarda müşterek imza zorunluluğu resmiyette zorunlu kılınsa da tarafların ortaklarının ilk dönemlerinden beri ayrı ayrı tahsilat yaptıklarını, işlerin yoğunluğu nedeniyle her zaman aynı yerde aynı anda olamadıklarını, müvekkilinin yapmış olduğu tüm tahsilatların davacının rızası ve bilgisi dahilinde yapıldığını, davaya konu çeklerin de davacının rızası dahilinde tahsil edildiğini, müvekkilinin … olarak kendine ait şahsi firması olduğunu, bu firmadan davacı ile ortak olduğu … adlı firmaya alimünyum profil ve cam sattığını, davacının da kendisine ait şirket olan … AŞ’den aynı şekilde … ‘e malzeme sattığını, mallara karşılık fatura kestiğini, bu fatura bedeline karşılık şirketten nasıl alacağını soran müvekkilinin davaya konu çekleri piyasadan tahsil edip kullanabileceğine dair davacıdan yanıt aldığını, davacının sahte olduğunu iddia ettiği faturanın … ‘in … ‘e sattığı mallara ilişkin kesilmiş fatura olduğunu, faturanın KDV’sinin dahi ödendiğini, davacının fatura içeriğine 8 gün içinde itiraz etmediğini, faturanın kesinleştiğini, davacının müvekkilinin alıp götürdüğünü iddia ettiği malların hepsinin müvekkilinin şahsına ait mallar olduğunu, ortaklık sona erince müvekkilinin getirdiği malların hepsini geri götürdüğünü, bunlar haricinde … ‘e ait olan hiç bir malı almadığını ayrıca … adına … AŞ ‘den kiralanan iskelenin tekrar şirkete teslim edildiğini, davacının müvekkilinin kendisini zarara uğrattığını iddia ettiğini ancak davacı yanın müvekkilini maddi ve manevi zarara uğrattığını, davacının müvekkilinin bilgisi ve rızası dışında piyasadan tahsil ettiği çekleri … Bankası Pınarbaşı Şubesinden tahsil ettiğini yine … adına … Bankası Pınarbaşı Şubesinden kredi hesabı açtırdığını ve kullanmış olduğu krediyi ve tahsil ettiği parayı … hesabına aktarmayarak kendisine ait … firmasının hesabına aktardığını, davacının müvekkili ile ortak iş yaptıkları bazı firmalara mektuplar göndererek asılsız iddialarda bulunup müvekkilinin ticari itibarını zedelediğini, davacının … ‘le anlaşma yapan firmaları dolaşarak yarım kalan işleri kendi şahsına ait olan … isimli firmaya devrettirdiğini, bu işleri şahsi firması üzerinden devrederek ödemeleri de kendisi aldığını bu hususta da İzmir CBS’ye 2011/6172 HZ nosu ile suç duyurusunda bulunulduğunu belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafça dava dışı şirketin ortağı ve müdürlerinden birisi olan davalının şirket adına yaptığı tahsilatları şirket hesabına aktarmayarak kendi uhdesinde tuttuğundan bahisle oluşan zararın giderilmesine yönelik olarak davalı hakkında işbu davanın açıldığı ,davanın tarafların ortağı olduğu limited şirketin şirket müdürü tarafından zarara uğratılması nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin sorumluluk davası niteliğinde olduğu, iddianın ileri sürülüş biçimine göre şirket müdürünün eylemleri nedeniyle uğranılan zararın şirket açısından doğrudan davacı ortak açısından ise dolaylı zarar olduğu, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı TTK’nun 556. maddesi atfı ile 309. Maddesi uyarınca ( 6102 sayılı TTK’nun 644/1-a maddesi uyarınca uygulanması gereken 553 ve 555. Maddeleri ) limited şirket ortaklarının ” Tazminatının şirkete verilmesi ” kayıt ve koşulu ile sorumluluk davasını açabilmelerinin mümkün olduğu, dava dilekçesinde davacının tazminatın bizzat kendisine ödenmesini istediği, söz konusu istemin dinlenemeyeceği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı vekili, davanın TTK 553 vd. Uyarınca açılmış ticari şirketlerde sorumluluk ve iade davası olarak değerlendirilmesinin doğru olmadığını, davanın haksız fiilden kaynaklanan tazminat davası olup, TBK’nun 49.maddesinin geçerli olduğunu, aynı yasanın 60.maddesi gereğince sebeplerin yarışmasının mahkemece dikkate alınması gerektiğini, davacı ile davalının aynı şirkette %50’şer hisse sahibi ortak olduklarını, davalının yetkilerini ve davacının güvenini kötüye kullandığından bahisle İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/240 Esas sayılı kamu davasında davalı sanığın yargılanmakta olduğunu, davalının önce mahkemenin 2012/47 esas 2013/139 Karar sayılı kararı ile nitelikli dolandırıcılıktan hüküm giydiğini, Yargıtay incelemesi sonucunda dolandırıcılık suçunun değil, güveni kötüye kullanma suçundan ceza tayini gerektiğinden bahisle bozma kararı verilmesinden sonra 2018/240 sayılı yeni esas numarası alan dosyada bu defa sanığın beratine karar verilip, bu kararın kendilerince temyiz edilmesi nedeniyle dosyanın halen temyiz aşamasında olduğunu, karşı taraf aleyhine … Şirketi’ne kayyım atanmasına ilişkin İzmir 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/204 esas sırasına kayıtlı davanın bulunduğunu, bu dosyada bilirkişi raporları alındığını, yine belirtilen ağır ceza dosyasında da alınan bilirkişi raporlarının dikkate alındığında davalının 122.250,00 TL yedinde kaldığının tespitinin yapıldığını, savcılık soruşturmasında da bu miktarı mal edindiği sonucuna varıldığını, ağır ceza dosyasındaki heyet raporunda … Şirketi tarafından şirket lehine tanzim edilen 14.250,00 TL tutarlı çeklerin sanığın uhdesinde yer aldığının kabulünün gerektiğini, davacıya karşı işlenen haksız fiili açıkça gözler önüne serdiğini, ceza yargılaması devam ederken haksız fiilden kaynaklanan dava sonucunun beklenilmeksizin davanın reddedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı bakımından açılan davanın TTK 553 vd. maddeleri uyarınca sorumluluk davası değil, TBK 49.maddesi uyarınca haksız fiilden kaynaklanan tazminat davası olarak değerlendirilmesi gerektiğini, bir an için aksi düşünülse dahi verilen kararın yerinde olmadığını, davalının ticari temsilci mi, yoksa ticari vekil mi olarak değerlendirildiğinin açıklığa kavuşturulmadığını, 553.maddede kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurlarından biri olup olmadığının tespitinin önem taşıdığını, kanaatlerince bunlardan biri olmayıp, TTK 555.maddesinin uygulama alanının bulunmadığını, Yargıtay içtihatlarına göre şirketteki pay sahipleri ve alacaklıların kendi doğrudan zararlarından ayrı olarak şirketin zararı sebebiyle uğradıkları dolayısıyla zararları içinde yönetim kurulu üyelerine dava açabileceklerini, dolaylı olarak uğranılan zararlardan farklı olarak doğrudan zarara uğrayan pay sahibi ve alacaklıların ise kendi ad ve hesaplarına dava açabilecekleri, davacının doğrudan zararlarının hesaba katılmamasının hatalı olduğunu, davacının zararlarının sadece dolaylı zararlar olmadığını, davalının tek imza ile kendi uhdesinde tahsil ettiği … Şirketi’nin kayıtlarında bulunmayan çeklerin toplamının 122.250,00 TL olduğu, davacının doğrudan doğruya zarar gördüğünün açık olduğu, tarafların hisse oranları %50 – %50 olup, 20 yıl süre için her ikisinin de müşterek imzalarının bulunması halinde temsil ve ilzam edilebilecekleri kararlaştırılmış olmasına rağmen, davalı …’ın davacının izin ve onayı olmadan müşterek şirketleri adına çek ve paralar tahsil ettiğini, bu paraları da şirket hesabına aktarmayıp kendi cebine attığını, bununla da yetinmeyip şirket merkezindeki tüm malzemeleri makine ve teçhizatı, resmi veya özel tüm belgeleri, müşterilerle yapılan sözleşmeleri, şirkette ne varsa herşeye el koyarak götürdüğünü ve kendisine ait başka bir yere naklettiğini, ayrıca toplam 49 adet irsaliye ile 49 adet tahsilat / tediye makbuzunu da götürdüğünü, dava dilekçesi ekinde sunulan 02/09/2010 tarih ve 25418 nolu sahte faturayı da tanzim ettiğini, ve benzeri bir çok zarar verici haksız eylemi nedeniyle davacıyı da şirketi de büyük zarara soktuğunu, davalının … Şirketi’ni 6-7 aylık süreçte çalışamaz halde bıraktığını, bu dönemde yapılmak zorunda kalınan şirket masraflarının da en azından yarısının davalı yanca karşılanması gerektiğini, dosyaya sunulan 02.09.2010 tarih 25418 numaralı faturanın gerçek bir fatura olmadığını, muhasebeci …’ten davacının talebi üzerine şirket kayıtlarından çıkartılmak suretiyle Vergi Dairesi’ne düzeltme beyannamesi verildiğini, davalı tarafından piyasadan toplanan çekleri veren … Şirketi müşterilerine ihtarnameler gönderildiğini, davalının tek başına bu çekleri tahsile yetkili olmadığının ihtar edildiğini, bununla da yetinilmeyerek İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/1089 D.İş , 2011/91 D.İş sayılı dosyalarında çeklerin davalıya ödenmemesi maksadıyla çekler üzerinde ihtiyati tedbir kararları alındığını, ancak ne var ki davalının bu çeklerin bir kısmını üçüncü kişilere ciro ederek vermiş olduğu için, gerek üçüncü kişiler gerekse davalı tarafından çeklerin tamamının Takas Merkezi’ne intikal ettirilmesi sebebiyle ihtiyati tedbir kararlarının boşa çıkarak çeklerin tamamının bedellerinin ödendiğini, bu çeklerin bedellerinden bir kuruşun dahi … Şirketi kasasına girmediğini, davalının ceza davası duruşmasında da bu çeklerin bedellerini tahsil ettiğini ve kendi cebine aktardığını ikrar ettiğini beyan ettiğini istinaf nedenleri olarak ileri sürmekle kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Dava, 6762 Sayılı TTK’nun 556. maddesi atfı ile 309. Maddesi uyarınca uyarınca şirket kurucu ve yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Tarafların ortak bulunduğu … Şti’nin sicil kayıtlarının incelenmesinde şirketin ortaklarının … ve … olup şirketin temsilcilerinin de 13/05/2010 – 13/05/2030 tarihleri arasında … ve … olup, şirketi müşterek temsile yetkili bulundukları, şirketteki sermaye payı – pay adetlerinin aynı miktarda olduğu, söz konusu şirketin … Mah … Sok No … … … adresinde kayıtlı ve faal olduğu görülmüştür.
Tarafların delillerinde bildirmiş oldukları İzmir 3 Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/240 Esas 2020/17 Karar sayılı dosyasında, müştekinin … Şti, katılanın …, sanığın …, suçun hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma olduğu, Mahkemece 25/06/2020 tarihinde taraflar arasındaki uyuşmazlığın hukuki mahiyette olduğu anlaşıldığından bahisle CMK’nun 223/2-a maddesi gereğince sanığın beraatine karar verildiği, dosyanın Yargıtay incelemesinde olup kararın henüz kesinleşmediği; İzmir 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/204 Esas 2012/290 Karar sayılı ilamında ise, davacının …, davalının …, davanın kayyım atanması davası olduğu, Mahkemece 10/12/2012 tarihinde davanın reddine dair karar verildiği anlaşılmıştır.
İDM’ce dava konusu edilen alacağın varlığı ve miktarının belirlenmesine yönelik olarak … Şti, … ve … Şirketlerinin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, alınan 13/08/2014 tarihli bilirkişi raporunda, taraf yasal defterlerinin açılış tasdikine sahip olduğu, … Korkuluk Sistemleri … ‘ın 2010 ve 2012 yılı defterlerinin kapanış tasdikine sahip olduğu, 2011 yılı defterlerinin kapanış tasdikine sahip olmadığı, … AŞ ‘ye ait 2010 ve 2011 yılı defterlerinin kapanış tasdikine sahip olmadığı, … Şti’ne ait 2010 yılı resmi defterlerinin kapanış tasdikine sahip olduğu, 2011 yılı defterlerinin kapanış tasdikine sahip olmadığı, dosya kapsamında bahsi geçen davalı … ‘a ait … – … firmasından davacı ile ortak olduğu … ‘e düzenlenen 02/09/2010 tarih 25418 numaralı 80.013,44 TL lik faturanın … şirketinin kayıtlarından çıkarılarak düzeltme beyannamesi verildiğinin görüldüğü, dolayısıyla ilgili faturanın … şirketinin yasal defterlerinde … – … ‘ın alacağı olmadığı, raporda dökümü bulunan nakit tahsilatlara ait muhasebe kayıtlarına … şirketine ait resmi defterlerde rastlanmadığı, … Şirketine ait ticari ilişki gösteren bir bulguya … şirketinin ve … Şirketinin resmi defterlerinde rastlanmadığı, … Şirketine ait yasal defterlerde çeklerden … ve … firmalarının çek toplamı olan 110.250,00 TL kadar 101 alınan çekler hesabına giriş yapıldığı ve karşılığında 120 alıcılar … hesabına alacak verildiği, başkaca kayda da rastlanmadığı, … ‘ın tek imza ile kendi uhdesinde tahsil ettiği … şirketinin kayıtlarında bulunmayan çeklerin toplamının 122.250,00 TL olduğunun rapor edildiği görülmüştür.
Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 Sayılı TTK’nun 556. maddesi atfı ile 309. maddesi (6102 S. TTK’nın 644/1. maddesi uyarınca aynı yasanın 553/1, 555. maddeleri) uyarınca şirket yöneticileri kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri takdirde, kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Aynı yasanın 555/1. maddesi gereğince de pay sahipleri şirketin uğradığı zararla ilgili tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler. Bu durumda, şirket ortak ve alacaklıları şirketin zarara uğraması nedeniyle ortaya çıkan dolaylı zararlarının tazmini için açtıkları davada alacağın şirkete verilmesini, doğrudan zarara uğramaları halinde ise tazminatın kendilerine verilmesini isteyebilirler. Ortakların doğrudan zararına ilişkin olarak; sermaye artırımında ortakların yeni pay alma hakkının ihlal edilmesi, ortağın hisselerinin haklı bir neden olmaksızın iptal edilmesi, sermaye payına uygun olarak ortağa kar payı verilmemesi (imtiyaz hariç), ortağın genel kurul toplantısına katılmasına ve genel kurulda oy kullanmasına haklı bir neden olmaksızın engel olunması sonucu zarara uğranması, yanlış bilançoya güvenen ortağın hisselerini satarak veya yeni hisse alarak zarara uğraması, hamiline pay senetlerinin şirket ortağına verilmeyerek zarara uğratılması örnekleri verilebilir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 17.04.2000 T., 2000/2582 E., 2000/3057 K. sayılı kararında, şirket ortaklarının kar payı kaybını dahi ortakların uğradığı doğrudan bir zarar olarak görmemiştir(Pulaşlı, 2011, 1871; Akdağ Güney, 2012., 188; Çamoğlu, 2010, 148.; Onur Güvenç Geçim, Yüksek Lisans Tezi, 2016,10.). Somut uyuşmazlığa gelince, dava dışı şirketin kurucu ve yöneticisi olan davalının davacının izin ve onayı olmadan müşterek şirketleri adına çek ve paralar tahsil ettiği, tahsil ettiği meblağları şirket hesabına aktarmayıp kendi hesabına alıkoyarak, şirket merkezindeki makine ve teçhizatı, resmi veya özel tüm belgeleri, müşterilerle yapılan sözleşmeleri 49 adet irsaliye ile 49 adet tahsilat / tediye makbuzunu şirketten alarak götürdüğü, 02/09/2010 tarih ve 25418 numaralı gerçek olmayan faturayı tanzim etmek suretiyle davacıyı ve şirketi zarara soktuğu iddiasıyla eldeki sorumluluk davası açılmış olup iddianın ileri sürülüşü ve tüm dosya kapsamı gözetildiğinde davacı ortağın doğrudan değil dolaylı zararı dava konusu edildiğinden yasanın amir hükmü karşısında tazminatın şirkete ödenmesi şeklinde talepte bulunulması gerekirken davacıya ödenmesi şeklinde talepte bulunulması nedeniyle davanın usulden reddedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden istinaf karar harcı olan 179,90 TL’den peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 99,2‬0 TL’nin davacıdan tahsiline,
3-İstinaf başvurusu nedeni ile davacının yaptığı giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.27.04.2023