Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2022/1 E. 2023/961 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1
KARAR NO : 2023/961

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20.10.2021
NUMARASI : 2020/26 E. – 2021/213 K.
ASIL VE BİRLEŞEN 2020/25 E. – 2020/27 E. – 2020/28 E. – 2020/29 E.
DAVANIN KONUSU : Markanın Hükümsüzlüğü
KARAR TARİHİ : 22.06.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 22.06.2023

İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 20.10.2021 tarih 2020/26 E. – 2021/213 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
ASIL VE BİRLEŞEN DAVA : Davacı vekili, davacının 2011 yılından itibaren eğitim ve öğretim sektöründe hizmet verdiğini, İzmir … + ŞEKİL ibareli 2011/59629 sayılı 41. sınıfta davacı adına tescil edildiğini, davacının markasının eğitim alanında özel okullar içinde belli bir bilinirliğe sahip bir marka olduğunu, davalın esas ve birleşen davalara konu 2019/35587 sayılı … Anaokulu , 2017/47697 sayılı … Koleji , 2016/57135 sayılı, … Öğrenci Etüt Eğitim Merkezi , 2019/18919 sayılı … Koleji, 2017/121557 sayılı … Okulları Anaokulu İlkokul ortaokul lisesi + ŞEKİL ibareli markası bulunduğu, davalının marka kullanımının davacının markası ile bezerlik teşkil ettiği, markalar arasında iltibas tehlikesi bulunduğunu, belirterek; markaya tecavüzün tespitine, davacının markası ile davalının markasının benzer olduğunun tespiti ile davalının markalarının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA CEVAP : Davalı vekili, davalıya ait … Eğitim Kurumlarının 2007 tarihinde etüt eğitim merkezi olarak eğitim sektöründe faaliyetlerine başladığını, anaokulu, bakımevi ve çocuk kulübü, kreş, dil okulu, özel öğretim kursu gibi muhtelif kurs ve eğitimin çeşitli kollarında hizmet verdiğini, davacı şirketin ise davalıdan uzun yıllar sonra aynı marka ile faaliyet göstermeye başladığını, davalının gerçek hak sahibi olduğunu, markanın ticari hayatta tescilden önce kullanılması ve tescilsiz olarak piyasada tanıtılması ile markadan doğan haklar tescilden önce doğacağını, … markasının 2007 yılından bu zamana kadar tescilsiz olarak kullandığını, bu kullanım ile markaya ayırtedicilik kazandırdığını, belirterek; asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının … ibaresini davacının marka başvurusundan çok daha önce eğitim ve öğretim hizmeti sınıfında kullandığı, gerçek hak sahibi olduğu, davalının markaların eğitim ve öğretim hizmetleri emtiyasında hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı, sair emtiyalar yönünden eskiye dayalı kullanımın mevcut olmadığından hükümsüzlük şartlarının mevcut olduğu, davalının kendisine ait 2019/35587, 2017/47697, 2016/57135, 2017/121557 nolu markaların 41. sınıfta tescilli sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. fotoğrafçılık hizmetleri. tercüme hizmetleri emtiyaları yönünden “…” ibaresini markasal kullanımın mevcut olmadığı, birleşen 2020/28 dosya kapsamında davalıya ait 2019/18919 nolu marka sadece 41. sınıfta eğitim ve öğretim hizmetleri emtiyası yönünden tescilli olduğu belirtilerek; birleşen 2020/28 e. sayılı davanın reddine, dğer birleşenle davalar ile asıl davanın kısmen kabulüne fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı asıl ve birleşen davada taraflar tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Asıl ve birleşen davada davacı vekili, davacıın İzmir ilinde eğitim ve öğretim sektöründe hizmet verdiğini, davacının markasının 19.07.2011 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle 15.10.2012 tarihinde, ” izmir … + ŞEKİL ” ibaresi ile 2011/59629 numarası ile 41. sınıfta tescil edildiğini, davacının 2011 yılından bu yana eğitim ve öğretim sektöründe faliyet yürttüğünü, davacının maraksının İzmir ilinde eğitim alanında özel okullar içinde bilinirliğe sahip bir marka olduğunu, davalının markalarının davacının markasının tanınırlığından yararlanılması suretiyle oluşturulmuş bir marka olduğunu, davacı markası ile davalının markalarının benzediğini, markalar arasında sınıfsal benzerlik bulunduğunu, ortalama tüketicinin davalı şirket markası ile davalı markalarını benzer olarak algılayacağını, davalının marka kullanımının tevacüz teşkil ettiğini, davalının haksız bir yarar sağladığını, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davalı vekili, hükümsüzlüğe karar verilen sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. fotoğrafçılık hizmetleri. tercüme hizmetleri mal / hizmet sınıfları yönünden davacının kullanımını ıspat etmesi gerektiğini, davalının önceye dayalı hak sahipliği nedeniyle bağlantılı emtialar yönünden de davanın reddinin gerektiğini, markalar arasında kullanımla uzaklaşmanın söz konusu olduğunu, tüm sınıflar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Asıl ve birleşen dava, 6769 sayılı SMK’nın 149/1-a maddesi gereğince markaya tecavüzün tespiti ile 6/1 ve (benzerlik) 25. maddesi kapsamında markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle birleşen 2020/28 E. sayılı davanın reddine, dğer birleşen davalar ile asıl davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
1. Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
2. 6769 sayılı SMK’nın geçici 1/1 maddesi uyarınca, sınai mülkiyet başvurularının sonuçlandırılması yönünden, başvuru tarihinde geçerli kanun hükümlerinin uygulanması gerekirken, münhasıran açılan hükümsüzlük davaları ile tecavüz davaları yönünden SMK’nın 192. maddesi uyarınca davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan yeni SMK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. (Yargıtay 11. HD’nin 17.03.2021 tarih ve 2020/1412 E – 2021/2516 K. )
3. Bezerlik (iltibas/karıştırma ihtimali) nedeniyle hükümsüzlük kararı verilebilmesi için marka işaretlerinin ve tescilli oldukları mal/hizmetlerin aynı veya benzer olması gerekmektedir. Marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür olup olmadığı hususunda TPE’nce hazırlanan Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına ilişkin Tebliğin hükümlerine ve bunun ekindeki sınıflara ve alt gruplara göre yapılan listenin dikkate alınması gerekmekle birlikte, ilişkilendirmenin varlığı için mal ve hizmetlerin tamamen aynı sınıfta veya aynı alt grupta yer alması gerekmez. Tescil kapsamındaki mal ve hizmetlerin ilişkilendirilebilecek olup olmadıklarının değerlendirilmesinde özellikle her iki grup malların da aynı tüketici kitlesine hitap edip etmediği, birbirine alternatif olup olmadıkları, aynı dağıtım veya dolaşım yollarına sahip olup olmadığı, hammadde-mamül ilişkisinin bulunup bulunmadığı, birbirlerini bütünleyici/tamamlayıcı olup olmadıkları hususlarının, bir bütün olarak ve ortalama tüketici kitlesinin özellikleri ve genel bakış açısı dikkate alınarak belirlenmelidir.
4. Markalar arasında karıştırılma ihtimalinin varlığı incelenirken, inceleme konusu markaların benzerlik derecesi, mal ve hizmetlerin benzerlik derecesi, inceleme konusu mal ve hizmetlerin tüketicilerinden oluşan ortalama tüketici kitlesinin bilinç ve dikkat düzeyi gibi hususlar dikkate alınmalı, halkın iki marka arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalinin, görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabileceği dikkate alınmalı, ortama tüketici nezdinde markaların aynı işletmeye ait ancak farklı markalar olduğu ve bu işletmeler arasında ekonomik ve organik bağlantı bulunduğu düşüncesine de yol açması karıştırılma ihtimali olarak değerlendirilmeli, markaları taşıyan ürünlerin ortalama tüketicilerinin dikkat düzeyleri yüksek olmalarına rağmen markaları ilişkilendirme ihtimali gözetilerek, karıştırılma ihtimali tespit edilmelidir. Ayrıca, karıştırılma tehlikesinin değerlendirilmesinde malların ve hizmetlerin benzerlik derecesi ile markaların benzerlik derecesi arasında karşılıklı bir bağlantı mevcut olup, buna göre örneğin markaların kullanıldığı mal ve hizmetler arasında düşük benzerlik derecesi, markalar arasındaki benzerlik derecesinin yüksek olmasıyla dengelenebilir. Bu değerlendirmede özellikle, tescilli markanın tanınmışlık derecesi arttıkça mal veya hizmetler arasındaki benzerlik derecesi az olabilir.( Yargıtay HGK’nın 14.10.2020 tarih ve 2017/11-139 E. – 2020/765 K. sayılı ilamı)
5. Marka hakkı, SMK’nın 7/1. maddesi hükmü gereği, tescille kazanılır. Bununla birlikte marka hakkının tescille kazanılmadığı istisnai haller de mevcuttur. İstisnalardan biri, önceye dayalı tescilsiz marka hakkıdır. Marka hakkı, tescil olmaksızın, kullanımla da elde edilmiş olabilir. Diğer deyimle, işletme bir işareti marka olarak seçmiş, kullanmaya başlamış ve tanıtmış; marka altında belli bir itibar yaratmış olabilir. Bu takdirde tescilden önceki kazanılmış hak, sahibine SMK 6/3. maddesi hükmü gereğince yerine göre bir savunma aracı veya yerine göre başvurunun reddi ve hükümsüzlük talepleri için kullanılabilecek bir üstünlük sağlamış olur.
6. Kural olarak marka hakkı bir işareti ilk kez oluşturup kullanan kişiye aittir. Bu husus, öğretide ve uygulamada gerçek hak sahipliği olarak tanımlanmış olup, 556 sayılı KHK’nin hükümlerinde de aynı ilke yer almıştır. Önceye dayalı hak sahibi olan kişi, markanın tesciline itiraz etmemiş ve yapılan tescil aleyhine hükümsüzlük davası açmamış olsa bile, tescilli marka hakkı sahibi, bu işareti önceden beri marka veya sair bir tanıtma işareti olarak kullanan kişiyi, bu tanıtma işaretini önceki kapsamı ile kullanmaktan men edemez. Diğer bir deyişle; tescilli marka sahibi daha sonra bu öncelik hakkı bulunan kişiye karşı dava açarak onu bu işareti kullanmaktan men edemez. ( Yargıtay 11. HD’nin 27.02.2014 tarih ve 2013/13243 E . – 2014/3679 K. )
7. Eldeki dava dosyasına konu somut olayda, davacının 2011, davalının ise 2007 yılından itibaren eğtim öğretim sektöründe faaliyette bulunduğu, davacının davaya dayanak teşkil eden 2011/59629 sayılı markası ile davalının 2016/57135, 2017/47697, 2017/121557, 2019/35587 sayılı markalarıyla tamamen 2019/18919 sayılı markasıyla ise kısmen sınıfsal ayniyet bulunduğu, şekil ve sözcük unsurlarından oluşan markalarda tüketicilerin markalardaki sözcük unsuruna daha yüksek bir önem atfettiği, markasal çağrışımlarda ve işletmelerin ayırt edilmesinde şekli unsurlardan ziyade önceliğin sözcük unsurlarda olduğu, markalardaki sözcük unsurlarının tüketici açısından daha akılda kalıcı olacağı, taraf markalarında da şekil ve renk unsurundaki farklılığa rağmen tüketicinin ortak unsur olan … sözcüğüne odaklanacağı, markalar arasındaki figüratif ve renk farklılıkları nedeniyle bir kısım tüketici markaların farklı olduğunun ayrımına varsa bile müşterek … kelimesi nedeniyle ilişkilendirme anlamında markaların aynı veya bağlantılı kaynaktan geldiği yönünde yanılgıya düşebileceği ve bu surette iltibas tehlikesinin doğabileceği, davalının davacı şirketin tescil başvuru tarihi öncesinden beri günümüze kadar … esas ibareli işareti eğitim ve öğretim hizmetlerinde sürekli ve yoğun bir şekilde markasal olarak kullanımıyla eğitim ve öğretim hizmetlerinde ayırt edici nitelik kazandırdığı ve davacı şirkete nazaran eskiye dayalı kullanım hakkının olduğu anlaşılmaktadır.
8. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olmasına, davaya konu markaların tescilli olduğu sınıf ile mal ve hizmetlere ilişkin karşılaştırma ve ayrıştırma yapılmasına, davacının markası ile davalının markaları arasında karıştırmaya neden olacak benzerlik bulunduğunun tespit edilmesine, davalının eğitim öğretim hizmetleri mal / hizmet sınfı yönünden önceye dayalı gerçek hak sahibi olduğunun tespit edilmesine, önceye dayalı gerçek hak sahipliği nedeniyle davalının eğitim öğretim hizmetleri mal / hizmet sınfı yönünden mevcut marka kullanımının davacının marka hakkına tecavüz oluşturmamasına, anılan hizmet sınıfına ilişkin hükümsüzlük iddiasının davalıya karşı ileri sürülemeyecek olmasına, aşamalarda usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ve bu hususta açılmış bir dava bulunmayan eğitim ve öğretim hizmetleri dışındaki mal ve hizmet sınıflarına ilişkin davacının kullanımına yönelik davalının savunmasının istinaf aşamasında incelenmesinin mümkün olmamasına, tarafların iddia ve savunmaları ile dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin doğru nitelendirilmesine, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir hukuka aykırılık bulunmamakla, tarafların istinaf itirazları yerinde değildir.
Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl ve birleşen davalarda tarafların istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı yönünden asıl ve birleşen davalara ilişkin istinaf karar harcı olan toplam 899,50 TL’den peşin alınan 296,50-TL’nin mahsubu ile bakiye 603,00-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı yönünden asıl ve birleşen 2020/25 E. – 2020/27 E. – 2020/29 E. davalara ilişkin istinaf karar harcı olan toplam 719,60-TL’den peşin alınan 237,20-TL’nin mahsubu ile bakiye 482,40-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusu nedeniyle tarafların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere 22.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.