Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 2021/953 E. 2022/79 K. 14.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2021/953
KARAR NO : 2022/79

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25.02.2021
NUMARASI : 2020/221 E. 2021/95 K.
DAVANIN KONUSU : Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ : 14.01.2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 14.01.2022

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.02.2021 tarih 2020/221 E. 2021/95 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı … vekili, davacılar … ve … mirasçıları vekili ve davalı kooperatif vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, üye … tarafından düzenlenen rapor dinlenip ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacılar vekili, davacıların davalı kooperatifin üyesi olduklarını, 26.04.2014 tarihinde yapılan genel kurul toplantısına davacıların davet edilmediklerini, toplantıdan tesadüfen haberdar olan …’ın toplantıya katılarak alınan kararlara muhalif kaldığını, genel kuruldan yetki alınmadan ortaklığın giderilmesi davası açılamayacağını, 26.04.2014 tarihli genel kurul toplantısının toplantı ve karar nisabı gözetilmeksizin eksik üye katılımı ile yapıldığını, davalı kooperatifin üye sayısının 18 olduğunu, kooperatife ait gayrimenkulün satışı nedeniyle istenen toplu paraya ilişkin kararların ek ödeme niteliğinde olduğundan üyelerin en az 3/4 ünün toplantıya katılması gerektiğini, oysa ki toplantıya 10 kişinin katıldığını, kanunun emredici hükümlerine açıkça aykırı olan kararın yok hükmünde olup iptali gerektiğini, davet edilmeyen müvekkillerinin de toplantıya katılması halinde muhalif oy sayısının 9 olacağını, toplantıya katılan 10 kişiden 3’ünün yönetim kurulu üyesi, 2’sinin denetim kurulu üyesi olduğunu, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 48. maddesi gereğince yönetim ve denetim kurulu üyelerinin kendi faaliyet dönemi ile ilgili ibra oylamalarında oy kullanılamayacağını, 10 kişinin katıldığı bir toplantıda 4 kişinin oyu ile yönetim kurulunun ibra edilmesinin kanunen mümkün olmadığını, yine aynı nisapla yeni yönetim kurulunun oluşturulmasının da olanaksız olduğunu, bu şekilde oluşturulan yönetim kurulu kararların da yok hükmünde olduğunu, eski yönetim kurulu üyesi olan …’un 1163 Sayılı Kanuna açıkça aykırı olmasına rağmen yönetim kuruluna seçildiğini, aynı kanunun 56. maddesine göre aynı türde bir başka kooperatifin yönetim kurulu üyesi olmamak ve maddede belirtilen suçlardan mahkum olunmamasının gerektiğini, yönetim kurulu üyeliğine seçilen …’un aynı zamanda …nin de yönetim kurulunda üye olduğunu, Menemen Asliye Ceza Mahkemesinin kararı ile de zimmetle görevi kötüye kullanma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılmış olmasına rağmen yönetim kurulu üyeliğine devam ettiğini, davalı kooperatifin 1999 yılında kurulmuş olup amacının sonradan birinci derecede doğal sit ilan edilen …. köyü, …-…-… parselde kayıtlı arsaları bütünleştirerek hazineden sit olmayan muadil arsa ile takas etmek olduğunu, 2000 yılı genel kurulunun 06.04.2002 tarihinde yapıldığını, 2002 tarihli genel kurul tutanağının 4.8. Maddelerinde gayrimenkulü satın alma yetkisinin verildiğini ancak izale-i şuyu davası açılması hususunda kooperatif yönetimine yetki verilmediğini, bu tarihte üye sayısının 32 olduğunu, toplantıya 15 ortağın katıldığını, toplam üye sayısının 3/4 ü ile toplanıp karar alınması gerekirken toplantı ve karar nisabına uyulmadığından bu genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunu, 2002 yılı genel kurul tutanaklarının 4. maddesinde de dava açıldığının beyan edildiğini, ancak bir önceki genel kurulda izale-i şuyu davası açılması için yönetim kuruluna izin verilmediğini, bu genel kurul tutanağında denetçi …’un imzasının olmadığını, gayrimenkulün satışı için gereken 3/4 toplantı ve karar nisabı sağlanmadığından müvekkillerine ait arsaların satılması için dava açılması yönündeki genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunu, davalı kooperatifin yasal süresinin 2005 yılında bittiğini, 2010 yılına kadar süre uzatma işlemi yapmadığından 2005-2010 tarihleri arasındaki genel kurullarda yasaya ve yasanın emredici hükümlerine aykırı olarak gerekli toplantı ve karar nisapları aranmadan ve üyelere çağrı yapılmadan toplanan genel kurullarda alınan aidat, gayrimenkul alım satımı, izale-i şuyu davası ile ilgili kararların yok hükmünde olduğunu, 2011 yılı genel kurul toplantısının 02.06.2012 tarihinde müvekkillerine çağrı yapılmadan toplandığını, 3/4 toplantı ve karar nisabı aranmadan yönetim kurulunun seçilip yetkilendirildiğini, buna rağmen dava konusu gayrimenkulün tamamını satın almak için ihaleye katılması konusunda yönetim kuruluna yetki veren genel kurul kararının yok hükmünde olduğunu, kooperatifin tasfiyesi için açtıkları davanın devam ettiğini, kooperatife yeni giren ortağın ilk girişte maddi sermayenin 1/4 ünü ödemek zorunda olduğunu, ayni sermaye konulması ve değerinin biçilmesinde özel hükümler bulunduğunu, müvekkillerinin ayni sermaye olarak arsalarının hiçbir bedel almadan davalı kooperatife devrettiğini, ancak davalı kooperatifin 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunun 21. maddesinin emredici hükmünü yerine getirmeyerek müvekkillerinin koymuş olduğu ayni sermayeyi göz ardı edip, kooperatifin malıymış gibi satış kararı aldığını, satış yetkisi olmadığı halde satış kararı almakla görevini kötüye kullandığını, üyelerin 3/4 oranında geçerli oyu alınmadan ek ödeme niteliğinde olan genel kurul kararının iptali gerektiğini, davalı kooperatifin yönetim kurulunun müvekkillerini istifaya zorlayarak arsalarını ellerinden almaya çalıştığını ileri sürerek, 1999 – 2000 – 2001 – 2011 yılı genel kurullarında dava konusu arsaların alımı ve satımı ile ilgili kararların yok hükmünde olduğunun tespiti ile müvekkillerinin ayni sermaye olarak koyduğu arsanın değerinin tespitine ve aidat ödemelerine dahil edilmesine, davalının 2006 yılı (dahil) ile 2013 yılı (dahil) arasındaki tüm defter ve kayıtları incelenerek kasa mevcudunun saptanmasına, giderlerin usulüne uygun yapılıp yapılmadığının karar defterleri de incelerek tespit edilmesine, akabinde yönetim kurulunun ibrası ve yeni yönetim kurulu seçimi, ek ödeme niteliğinde müvekkillerine yüklenen aylık 200,00 TL aidat ve 40.000,00 TL ek ödeme ve 1086 sayılı parseldeki satış ve ihale ile ilgili genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğundan iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, Kooperatifler Yasasının 53. maddesine göre, genel kurul kararının iptali davalarının genel kurulu takip eden günden başlamak üzere 1 aylık süre içerisinde açılması gerektiğini, bu nedenle öncelikle davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, davacı üyelere 11.03.2014 ve 21.03.2014 tarihlerinde olmak üzere iki defa genel kurul çağrısı yapıldığını, 1163 Sayılı Yasanın 56. maddesine aykırı olarak başka bir kooperatifte yönetim kurulu üyesi olan üyenin seçildiğinin ispatı gerektiğini, bu yönetim kurulu üyesinin almış olduğu mahkumiyet kararı olmadığını, davalı kooperatifin yasal süresi bittiğinden bahisle açılan tasfiye davasının reddedildiğini, ayrıca açılan tapu iptali ve tescil davasının da esastan reddedildiğini, her bir davacı yönünden müstakil dava açılması gerektiğinden davanın her bir davacı yönünden tefrik edilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARINDAN ÖNCEKİ İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı … yönünden davanın 18.11.2015 tarihli celsede takipsiz bırakılması nedeniyle adı geçen davacı yönünden dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, nihai karara kadar 3 aylık süre geçmesine rağmen yenileme talebinde bulunulmadığı gerekçesiyle davacı … tarafından açılan davanın HMK’nın 150. madde hükmü uyarınca açılmamış sayılmasına, davacılar … ve …’ın dava tarihi itibariyle ve halen davalı kooperatifin üyesi olmadıkları, üyesi bulunmadığı kooperatifin faaliyeti ile ilgili dava açmalarının mümkün olmadığından aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığı gerekçesiyle davacılar … ve … tarafından açılan davanın reddine, diğer davacılar …, … mirasçıları …, …, …, … ve … tarafından açılan davada davalı kooperatifin 1990, 2000 ve 2001 tarihli kararların butlan ile sakatlandırılmasını gerektirecek bir içeriğe sahip olmadığı, kanuna, ana sözleşmeye ve hukuka uygun olduğu, kaldı ki, tesisinden ve uygulanmasından yaklaşık 15 yıl sonra kararların butlanının ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, 2011 yılı olağan genel kurulunda alınan kararların (ibra, …. nolu parselin açık arttırma yolu ile yapılacak ihaleye katılma, aidat belirlemesi, huzur hakkı ödenmesi, yönetim kurulu ve denetçilerin seçilmesine ilişkin) yoklukla sakat olmadığı, kararın içeriğinin kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kişilik haklarına, kamu düzenine aykırı olmadığı, konusunun imkansız olmadığı gerekçesiyle 1999, 2000, 2001 ve 2011 yıllarının genel kurullarınca alınan dava konusu arsaların alım satımı ile ilgili kararların yok hükmünde olduklarının tespiti talebinin reddine, davacılar …, … mirasçıları ve … tarafından, ayni sermaye olarak koydukları arsaların değerlerinin tespit edilerek aidat ödemesi olarak kabulü talebiyle ilgili olarak harçlandırılmış ve usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına, kooperatife ait 2006 ila 2013 yıllarını kapsayan döneme ait tüm defter ve kayıtlarının incelenmesi suretiyle kasada bulunan para miktarının belirlenmesi talebi ile davalı kooperatifin karar defterinin incelenmesi suretiyle gelir ve giderlerin usulüne uygun olmadıklarının belirlenmesi taleplerinin müstakil dava konusu edilemeyeceği, kooperatif-üye ilişkisi içerisinde özel prosedüre uyularak kooperatif defter kayıt ve belgelerini üyenin inceleme imkanının bulunduğu gerekçesiyle bu taleplerin reddine, 26.04.2014 tarihli genel kurul toplantısına … mirasçıları, …, … ve …’ın usulüne uygun olarak çağrılmadıkları, bu üyelerin kooperatif yönetiminden farklı olarak kooperatif adına …. nolu parselin tamamının satın alınması yerine kooperatif adına kayıtlı hisselerin hak sahibi ortaklara dağıtılmasını isteyen üyeler oldukları, yönetim kurulunca toplantıya katılması istenmeyen ve önemli sayıda bazı ortaklara çağrı yapılmadan toplanan genel kurulda alınan kararların hukuken korunmamasının hakkaniyetin bir gereği olduğu, 26.04.2014 tarihli genel kurul kararlarının batıl olduğunun kabulü gerektiği, yönetim kurulunun 7 oyla ibra edildiği, ibra kararının nisap bakımından geçerli olduğu, kanuna, ana sözleşmeye ve objektif iyi niyet kuralına uygun olduğu, gündemin 6. maddesi gereği …. nolu parselin ihale yoluyla satışına katılma yönünde alınan kararın kooperatifin yararına olduğu için kanuna, ana sözleşmeye ve objektif iyi niyet kuralına uygun olduğu, üye aidatlarının belirlenmesi konusunda gündemin 8. maddesi gereğince alınan kararların da kanuna, ana sözleşmeye ve objektif iyi niyet kuralına uygun olduğu, gündemin 9. maddesindeki ihale öncesi ödenmesi gereken toplu para ödenmesi kararı ek ödeme veya ortakların şahsi sorumluluklarını ağırlaştıran bir karar olmadığından olağan karar nisabı yeterli olduğundan 17 üyeden 11’inin toplantıya katılıp oy birliği ile karar almış olduğundan bu kararın da geçerli olduğu, toplu ödeme kararının kanuna, ana sözleşmeye ve objektif iyi niyet kuralına uygun olduğu, yönetici …’a görevi kötüye kullanma suçundan verilen mahkeme kararının 04.12.2013 tarihinde kesinleştiği, Koop. Kanunun 56. maddesi ile yönetici seçimine engel durumun “Güveni Kötüye Kullanma Suçu” olarak gösterildiği, dosyada da adı geçen şahsın güveni kötüye kullanma suçundan mahkum olduğuna ilişkin bir kararın ve delilin bulunmadığı gerekçesiyle 26/04/2014 tarihli kooperatif genel kurul toplantısının 4. gündem maddesi ile alınan kararın iptaline, 26/04/2014 tarihli kooperatif genel kurul toplantısında alınan diğer kararların iptali yönündeki taleplerin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacılar vekili ile davacı … tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI : Dairemizin 01.06.2020 tarihli, 2017/1502 E. 2020/576 K. sayılı ilamı ile, davacılar vekilinin, 26.04.2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğu iddiasıyla iptalini istediği, mahkemece karar gerekçesinde, yönetim kurulunca toplantıya katılması istenmeyen ve önemli sayıda bazı ortaklara çağrı yapılmadan toplanan genel kurulda alınan kararların hukuken korunmamasının hakkaniyetin bir gereği olduğu, 26.04.2014 tarihli genel kurul kararlarının batıl olduğunun kabulü gerektiği belirtilmiş iken, kararın hüküm kısmında 26.04.2014 tarihli kooperatif genel kurul toplantısının 4. gündem maddesi ile alınan kararın iptaline, 26.04.2014 tarihli kooperatif genel kurul toplantısında alınan diğer kararların iptali yönündeki taleplerin reddine karar verildiği, hüküm ile gerekçe arasında çelişki bulunduğu, gerekçede kendi içinde de çelişki bulunduğu, bu durumun resen gözetilmesi gerektiği belirtilerek, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin ayrı ayrı kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının resen kaldırılmasına ve kaldırma kararının sebep ve şekline göre istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KALDIRMA KARARI SONRASI VERDİĞİ KARARIN ÖZETİ: Mahkemece, davacı … yönünden davanın 18.11.2015 tarihli celsede takipsiz bırakıldığı ve aynı celsede adı geçen davacı yönünden dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, nihai karara kadar 3 aylık süre geçmesine rağmen taraflarca yenileme talebinde bulunulmadığı gerekçesiyle davacı … tarafından açılan davanın HMK’nun 150. maddesi hükmü uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği; Davacılar … ve …’ın dava tarihi itibariyle ve halen davalı kooperatifin üyesi olmadıkları aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığı gerekçesiyle bu davacılar tarafından açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği; Diğer davacılar … (ölümü ile ölümü ile mirasçıları …, …, …, …, …., …, …, … ve …), … (ölümü ile mirasçıları …, …, …, …) ve … tarafından açılan dava yönünden; davalı kooperatifin 1990, 2000 ve 2001 tarihli kararların butlan ile sakatlandırılmasını gerektirecek bir içeriğe sahip olmadığı, kanuna, ana sözleşmeye ve hukuka uygun olduğu, tesisinden ve uygulanmasından yaklaşık 15 yıl sonra kararların butlanının ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, bu kararlara yönelik iddiaların yerinde olmadığı; 02.06.2012 tarihine gerçekleştirilen 2011 yılı olağan genel kurulunda alınan kararların (ibra, …. nolu parselin açık arttırma yolu ile yapılacak ihaleye katılma, aidat belirlemesi, huzur hakkı ödenmesi, yönetim kurulu ve denetçilerin seçilmesine ilişkin) yoklukla sakat olmadığı, kararın içeriğinin kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kişilik haklarına, kamu düzenine aykırı olmadığı, konusunun imkansız olmadığı, davacıların bu yöndeki iddialarının yerinde olmadığı; 26.04.2014 tarihli genel kurul toplantısı bakımından, usulsüz çağrı tek başına genel kurul kararının iptalini gerektirmese de, pek çok üye çağırılmadan genel kurulun toplanması butlan nedeni olarak kabul edilebileceği, … mirasçıları, …, … ve …’ın toplantıya usulüne uygun olarak çağırılmadıkları, davacı …’ın toplantıyı öğrenerek toplantıya katıldığı, 3 üye ve 1 üyenin ölümü nedeniyle mirasçı olan 5 üyeye çağrı yapılmadığı, bu üyelerin, kooperatif yönetiminden farklı olarak, kooperatif adına …. nolu parselin tamamının satın alınması yerine, kooperatif adına kayıtlı hisselerin hak sahibi ortaklara dağıtılmasını isteyen üyeler olduğu, yönetim kurulunca toplantıya katılması istenmeyen ve önemli sayıda bazı ortaklara çağırı yapılmadan toplanan genel kurulda alınan kararların hukuken korunmamasının hakkaniyetin bir gereği olduğu, bu nedenle 26.04.2014 tarihli genel kurul kararlarının batıl olduğu, anılan genel kurulda alınan tüm kararların baştan beri geçersiz olduğu, hüküm ve sonuç doğurmadığı; Davacılar … (ölümü ile mirasçıları), … mirasçıları ve … tarafından, ayni sermaye olarak koydukları arsaların değerlerinin tespit edilerek aidat ödemesi olarak kabulü talebiyle ilgili olarak harçlandırılmış ve usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği; Kooperatife 2016 ila 2013 yıllarını kapsayan döneme ait tüm defter ve kayıtlarının incelenmesi suretiyle kasada bulunan para miktarının belirlenmesi; yine davalı kooperatifin karar defterini incelemesi suretiyle gelir ve giderlerin usulüne uygun olmadıklarının belirlenmesi taleplerinin müstakil dava konusu edilememesine, kooperatif-üye ilişkisi içerisinde özel prosedüre uyarak kooperatif defter kayıt ve belgelerinin üyenin inceleme imkanı bulunmasına göre, bu taleplerin de yerinde olmadığı gerekçesiyle; davacı … tarafından açılan davanın HMK’nun 150/5 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına; davacılardan … ve … tarafından açılan davaların aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle ayrı ayrı reddine, davacılar … (ölümü ile mirasçıları …, …, …, …, …, …, …, … ve …), … mirasçıları (…, …, …, …), … tarafından açılan dava yönünden, 1999, 2000, 2001 ve 2011 yıllarının genel kurullarınca alınmış olan, dava konusu arsaların alım satımı ile ilgili kararların yok hükmünde olduklarının tespiti talebinin reddine, ayni sermaye olarak koydukları arsaların değerlerinin tespit edilerek aidat ödemesi olarak kabulü talebi ile ilgili olarak harçlandırılmış ve usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 2006 ilâ 2013 yıllarını kapsayan döneme ait tüm defter ve kayıtların incelenmesi suretiyle kasada bulunan para miktarının belirlenmesi talebinin reddine, karar defterinin incelenmesi suretiyle gelir ve giderlerin usulüne uygun olup olmadıklarının belirlenmesi talebinin reddine, 26/04/2014 tarihli kooperatif genel kurul toplantısında alınan tüm kararların batıl olması nedeniyle iptaline karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı … vekili, davacılar … ve … mirasçıları vekili ve davalı kooperatif vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davacı … vekili, dava açılırken her türlü talebin dava dilekçesinde açık bir şekilde belirtildiğini, harçlandırma hesabının mahkeme kaleminde yetkili memurlar tarfından yapıldığını, yapılan hesaba göre ödenmesi gereken harcın da dava açılırken tam olarak ödendiğini, yargılamanın hiçbir aşamasında eksik harç bulunduğunun mahkeme heyeti tarafından dile getirilmediğini, harcın tamamlatılması için müvekkiline süre verilmediğini, bu süre verilmeden hüküm tesis edilemeyeceğini, kooperatifin bilançoları üzerinde inceleme yapılmadan, somut belge ve deliller incelenmeden bilirkişi raporu düzenlendiğini, yasal belge ve defterler üzerinde inceleme yapılmadığını, müvekkili … ile diğer davacı …’in SİT olan arsalarını, 2863 sayılı Kanun gereğince davalı kooperatife devrederek Hazineden SİT olmayan arsa takasını yapmasını talep ettiklerini, davalı kooperatifin ise müvekkili …’ı sahibi bulunduğu arsayı üyelik karşılığı kooperatife devretmesine rağmen üye kaydını ortaklar defterine yazmadığını, davacı …’i ise kooperatif genel kurullarında alınmayan yüklü aidat borçları ile korkutarak istifaya zorladığını, Karşıyaka 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/193 E. sayılı dosyasında bulunan bilirkişi raporunda davalı koperatif yönetim kurulunun müvekkillerinin arsalarını hukuka aykırı olarak ele geçirmeye çalıştıkları ve Genel Kurul Kararlarının batıl olduğu yönünde bir çok tespit bulunduğunu, buna rağmen ilk derece mahkemesince kötü niyetli eylemlerinin korunduğunu, davalı kooperatifin bugüne kadar davacıların arsalarını iade etmediğini, davalı Kooperatifin tutmakla yükümlü olduğu bir çok defteri TTK’nın ilgili hükümlerine göre tutmadığını ve saklamadığını, bilirkişi heyetine incelenmek üzere sunmadığını, Karşıyaka 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/193 E. Sayılı dosyasında bulunan ve Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/221 E. 2021/95 K. sayılı dosyasına da delil olarak sunulan Karşıyaka Cumhuriyet Savcılığının 2015/20147 Sor. dosyasına sunulan 27.05.2016 tarihli bilirkişi raporunda bu durum açıkça tespit edilmesine rağmen ilk derece mahkemesince HMK’ya aykırı olarak bu defterlerin davalı kooperatif yararına hukuka uygun delil sayıldığını, davalı kooperatif yönetim kurulu üyelerinin güveni ve görevi kötüye kullanma suçunu işlediklerine dair Menemen 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/422 E. 2010/768 K, Karşıyaka 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2012/292 E. 2012/1026 K., Karşıyaka 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2005/385 E., Karşıyaka 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/115 E., Karşıyaka 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/204 E. sayılı ceza davalarının görmezden gelindiğini, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na göre kesinlikle Yönetim Kurulu üyesi olamayacak kişilerin Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapmasının görmezden gelindiğini, Karşıyaka 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2012/292 E. – 2012/1026 K. sayılı dosyasında icrai davranışlarla görevi kötüye kullanma suçundan mahkum olan …, … ve …’ın uzun süre davalı kooperatifte yasaya açıkça aykırı olarak Yönetim Kurulu üyeliği yaptığını, bu kararın Yargıtay tarafından da onandığını, bilirkişi raporunun eksik inceleme ile hazırlanmış, taraflı ve davanın esasını aydınlatmaktan uzak olduğunu, bu raporda 27.06.2009 tarihinde yapılan 12. Olağan Genel Kurul’da 2 yıllığına seçilen yönetim kurulunun Başkan …, 2. Başkan … ve muhasip üye …’dan oluştuğu, 30.06.2009 tarihinden 10.03.201 tarihine kadar olan dönem zarfında yapılan 10’dan fazla sayılı yönetim kurulu toplantısına art arda muhasip üye ….’un iştirak etmediği ve toplantı nisabının kaybedildiğinin tespit edildiğini, art arda üç yönetim kuruluna iştirak etmeyen üyenin yönetim kurulu üyeliğinin düştüğünü, Denetim Kurulu üyelerinin 2011 yılına kadar bu durumu görmezden geldiğini, görevi kötüye kullanma suçunu işlediklerini, …’un yönetim kurulu toplantılarına katılmamasının yanında bu iki yıllık sürede yönetim kurulu kararları 2 kişi tarafından alınmış gibi görünmekle birlikte, …’un kararları imzalamadığı ve onun yerine …’nun imza attığının tespit edildiğini, bu sahte imzaların 30.06.2009 tarihli 11 no’lu karardan başlayıp 22.04.2014 sayılı karara kadar devam ettiğini, toplantı nisabına aykırı olarak alınan yok hükmündeki kararlar arasında avukat atanması kararı, üyelere dava açılması kararları, Olağan Genel Kurul Davet Kararları, Kooperatifin süresinin 30 yıla çıkarılması kararı, üyelik ihraç kararları, üye istifa kararları, üyelere ihtar çekilmesi kararları, arazi ihalesi kararlarının da bulunduğunu, davalı kooperatifin 26.04.2014 tarihinde yapılan genel kuruluna müvekkilinin davet edilmediğini, genel kurul yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararında ….’nun … yerine imza attığını; denetim kuruluna seçilen …’un adının hazirun cetvelinde olmadığını, 07.04.2014 tarihinde istifası kabul edilen …’nın 26.04.2014 tarihli genel kurul hazirun cetvelinde ismi bulunduğunu ve hatta divan başkanlığı yaptığını bu nedenle yönetim ve denetim kurulu üyelerinin genel kurula fesat karıştırma suçunu işlediklerini, bu hali ile 2014 yılı genel kurulunda alınan kararların yok hükmünde olduğunu; Yönetim Kurulunun almış olduğu 08.06.2015 tarih bila no’lu kararında “Kooperatifimiz adına arsa ihalesine girerken 18.06.2014 tarihinde ihaleye katılabilmek için ortaklarımız üye başına 63.495 TL ödemişlerdir, 30.06.2015 tarihinde yapılacak genel kurulda kabulu ve onaylanması gündemin 7. Maddesinde görüşülecektir.” şeklinde karar alındığını, yönetim kurulunun gelecekte toplanacak genel kurullarda alınacak kararlar öncesinde böyle bir karar almasının 1163 sayılı yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki her bir ortağın genel kurulda alınmış ihale kararı için 63.495 TL ödemesine ilişkin herhangi bir kararın alınmamış olduğunu, Yönetim Kurulunda alınan bu kararların dayatma kararlar olduğunu, gelecekte toplanacak genel kurullarda alınacağı düşünülerek alınan bu kararların yok hükmünde olduğunu, tahmini bütçenin de genel kurula sunulup sunulmadığının belli olmadığını, bu hali ile kooperatife bedelsiz olarak arsa veren …, … ve …’a karşı yasal işlem başlatıldığını, hiçbir ödeme yapmayan diğer üyelere ise yasal işlem başlatılmadığını, Yönetim Kurulu üyelerinin genel kurulda alınmayan, mutlak butlanla batıl 03.12.2015 sayılı kararı ile …, … ve …’ı ihraç ettiğini, bütçeleri zayıf olan bu kişileri bir an önce ortaklıktan çıkarmak için bu işlemlerin yapıldığını, bu işlemlerin kasıtlı olarak menfaat sağlamak amacı ile yapıldığını, iyi niyet kurallarına uymadığını, davalı kooperatifin ortaklar listesinin incelenmediğini, örneğin … ve …’un karı koca olduklarını, bu kişilerin her ikisinin de kooperatif üyesi olduğunu ve aynı dönemde yönetim ve denetim kurulu üyeliği yaptıklarını, 1163 Sayılı Kanun ve TTK’nın 436. maddesine aykırı olarak birbirlerinin aklandığı genel kurul toplantılarında birbirleri lehine oy kullandıklarını, 2014 yılı genel kuruluna 11 ortağın katıldığını, …, …, … mirasçıları …, …, …, …’ın davet edilmediğini, kooperatifin genel kurul toplantısını yapan yönetim kurulu üyelerinin hükümet komiserini yanıltarak gerçek dışı beyanlarını tutanağa gerçekmiş gibi yazdırdıklarını belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar … ve … mirasçıları vekili, müvekkillerinden … ve … için açılmış bir dava bulunduğunu, başvuru harcının 3 üye için yatırıldığını, bu üyelerin …, … ve … olduğunu, … ve … tarafından açılan kooperatif üyeliğinin ihracı davasının, eldeki davanın açıldığı tarihte derdest olması nedeniyle adı davacı olarak yazıldığını, fakat başvuru ve maktu karar harcı yatırılmadığını, davanın esası hakkında karar verilmesi ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmalarının usul ve yasaya aykırı olduğunu, aksi düşünülse bile, davacılardan … ve …’ın SİT olan arsalarını, 2863 sayılı Kanunun zorlaması neticesinde davalı kooperatife devrederek Hazineden SİT olmayan arsa takasını yapmasını talep ettiklerini, davalı Kooperatifin ise …’ı ortaklar defterine yazmadığını, …’i ise kooperatif genel kurullarında alınmayan yüklü aidat borçları ile korkutarak istifaya zorladığını, Karşıyaka 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/193 E. sayılı dosyasında bulunan bilirkişi raporunda davalı koperatif yönetim kurulunun davacıların arsalarını hukuka aykırı olarak ele geçirmeye çalıştıkları ve Genel Kurul Kararlarının batıl olduğu yönünde bir çok tespit olmasına rağmen mahkemece davalı Kooperatifin kötü niyetli eylemlerinin korunduğunu, kooperatifin bugüne kadar davacıların arsalarını iade etmediğini, mahkemenin … ve …’in haklarını davanın esasına girmeden reddetmesinin 1163 sayılı Kanununa ve TMK’nın 2. maddesine aykırı olduğunu, dosya içerisindeki belgeler ve bilirkişi raporlarının 2006-2013 yılları arasında alınan genel kurul kararlarının kooperatifin üye olmak için saptadığı kriterleri taşımayan kişilerin usulsüz olarak üye yapılması sureti ile yapıldığını, asıl üyelerin ise usulüne uygun davet edilmediğini, kararların asıl üyelere tebliğ edilmediğini ve hiç bir ödeme yapmayan daha sonra bu nedenle ihraç edilen naylon üyelerin aldığı kararların yok hükmünde olduğunu ispatladığını, tespit talepleri hakkında mahkemece ayırma kararı vermeden ve eksik harcın tamamlanması istenmeden davaların reddedilmesinin ve yargılama giderine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece alınan bilirkişi raporunun davalı Kooperatifin yasal belge ve defterleri üzerinde inceleme yapılmadan düzenlendiğini, davalı Kooperatifin tutmakla yükümlü olduğu bir çok defteri TTK hükümlerine göre tutmadığını, davalı kooperatif yönetim ve denetim kurulu üyeleri hakkında Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptıkları şikayet üzerine açılan 2015/20147 sor. dosyasına bilirkişi … tarafından sunulan bilirkişi raporunun mahkemece dikkate alınmadığını, bu raporda 27.06.2009 tarihinde yapılan 12. Olağan Genel Kurul’da 2 yıllığına seçilen yönetim kurulunu Başkan … 2. Başkan … ve muhasip üyeliğe …’un oluşturduğunun, 30.06.2009 tarihinden 10.03.2011 tarihine kadar olan dönem zarfında yapılan 10’dan fazla sayılı yönetim kurulu toplantısına art arda muhasip üye …’un iştirak etmediğinin ve toplantı nisabının kaybedildiğinin tespit edildiğini, art arda üç yönetim kuruluna iştirak etmeyen üyenin yönetim kurulu üyeliğinin düştüğünü, Denetim Kurulu üyelerinin 2011 yılına kadar bu durumu görmezden geldiğini, 1163 Sayılı Kanunun 55. Kooperatifler Ana Sozleşmesi’nin 45/4. Ve 47/3. Maddesine aykırı davranarak görevi kötüye kullanma sucunu işlediklerini, …’un yönetim kurulu toplantılarına katılmamasının yanında bu iki yıllık sürede yönetim kurulu kararlarının 2 kişi tarafından alınmış gibi görünmekle birlikte …’un kararları imzalamadığının ve onun yerine …’nun imza attığının tespit edildiğini, davalı kooperatifin 26.04.2014 yılında yapılan genel kuruluna müvekkillerinin davet edilmediğini; genel kurul yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararında …’nun … yerine imza attığı; denetim kuruluna seçilen …’un adının hazirun cetvelinde olmadığı; 07.04.2014 tarihinde istifası kabul edilen …’nın 26.04.2014 tarihli genel kurul hazirun cetvelinde ismi bulunduğu ve hatta divan başkanlığı yaptığı bu nedenle yönetim ve denetim kurulu üyelerinin genel kurula fesat karıştırma sucunu işledikleri, bu hali ile 2014 yılı genel kurulunda alınan kararların yok hükmünde olduğunun Mahkemece de kabul edildiğini, bu karara bir diyeceklerinin bulunmadığını, Yönetim Kurulunun almış olduğu 08.06.2015 tarihli kararda “Kooperatifimiz adına arsa ihalesine girerken 18.06.2014 tarihinde ihaleye katılabilmek için ortaklarımız üye başına 63.495 TL ödemişlerdir. 30.06.2015 tarihinde yapılacak genel kurulda kabulu ve onaylanması gündemin 7. Maddesinde görüşülecektir.” şeklinde karar alındığını, gelecekte toplanacak genel kurullarda alınacak kararlar öncesinde yönetim kurulunun böyle bir karar almasının 1163 sayılı yasaya aykırı olduğunu, bu kararların yok hükmünde olduğunu, bu kararın alınmasının sebebinin; ortak sayısının mümkün olduğunca düşürülerek …. ’de bulunan … no’lu parsele çok az sayıda yandaş ortakla sahip olmak olduğunu, Yönetim Kurulu üyelerinin genel kurulda alınmayan mutlak butlanla batıl 03.12.2015 sayılı kararı ile …, … ve …’ı ihraç ettiğini; bütçeleri zayıf olan bu kisileri bir an once ortaklıktan çıkarmak için bu işlemlerin yapıldığını, davalı kooperatif yönetim kurulunun özellikle 2006 yılından sonra cok cuzi ödentilerle arsa sahibi olmayan üyeler aldığını, bu üyelerin yıllarca hiçbir ödeme yapmamasına rağmen kooperatif yönetim kurulunca yasal takibe geçilmediğini, kooperatif bilançoları detaylı incelenmeden davalı kooperatifin kanuna uygun hareket edip etmediğini görmenin mümkün olmadığını, 2006-2013 yılları arasında davalı kooperatifin bilançolarının bilirkişi heyetince incelenmediğini, davalı kooperatifin ortaklar listesini incelemediğini, … ve …’un karı koca olduklarını, bu kişilerin her ikisinin de kooperatif üyesi olup aynı dönemde yönetim ve denetim kurulu üyeliği yaptıklarını, 1163 Sayılı Kanun ve TTK’nın 436. maddesine aykırı olarak genel kurul toplantılarında birbirleri lehine oy kullandıklarını, davalı kooperatifin 26.04.2014 yılı genel kuruluna 11 ortağın katıldığını, …, …, … mirasçıları …, …, …, …’ın davet edilmediğini, oysa Bilirkişi Raporunun 22. sayfasında da tespit edildiği üzere genel kurul toplantı tutanağında “ …nin 26.4.2014 tarihinde yapılan 2013 yılı hesap yılı olağan genel kurul toplantısı tutanağına göre, genel kurul toplantısı ile ilgili çağrı mektuplarının 16 ortağa Karşıyaka Şubesi’nden taahhütlü olarak gönderildiği, 5 ortağa da 11.3.2014 tarihinde imza karşılığı tebliğ edildiği”nin iddia edildiğini, davalı kooperatifin genel kurul toplantısını yapan yönetim kurulu üyelerinin hükümet komiserini yanıltarak gerçek dışı beyanları tutanağa gerçekmiş gibi yazdırdığını belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Kooperatif vekili, Dairemizin 01.06.2020 tarihli 2017/1502 E. 2020/576 K. sayılı kararının esastan bir kaldırma kararı olmadığını, ilk kararda olan 4. gündem maddesi yerine, tüm genel kurulun iptalinin, istinaf kararına ve usule aykırı olduğunu, istinaf kaldırma kararında sadece gerekçedeki çelişkinin düzeltilmesi gerektiğinin belirtildiğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, davalı kooperatifin 1999, 2000, 2001 ve 2011 yılı genel kurullarında arsa alım satımı ile ilgili kararların yok hükmünde olduğunun tespiti, 26.04.2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan yönetim kurulunun ibrası ve yeni yönetim kurulu seçimi, ek ödeme niteliğinde davacılara yüklenen aylık 200,00 TL aidat, 40.000,00 TL ek ödeme ve …. sayılı parseldeki satış ve ihale ile ilgili genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğundan iptali, davacıların ayni sermaye olarak koydukları arsaların değerlerinin tespit edilerek aidat ödemesi olarak kabulü, kooperatife ait 2006 yılı ile 2013 yılı arasındaki tüm defter ve kayıtlar incelenerek kasa mevcudunun saptanması, giderlerin usulüne uygun yapılıp yapılmadığının karar defterleri de incelerek tespit edilmesi istemlerine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince Dairemizin 01.06.2020 tarihli 2017/1502 E. 2020/576 K. sayılı kaldırma kararı üzerine, yukarıda yazılı gerekçeyle davacı … tarafından açılan davanın HMK’nun 150/5 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına; davacılardan … ve … tarafından açılan davaların aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle ayrı ayrı reddine, davacılar … (mirasçıları …, …, …, …, …, …, …, … ve …), … (mirasçıları …, …, …, …) ve … tarafından açılan dava yönünden, 1999, 2000, 2001 ve 2011 yıllarının genel kurullarınca alınmış olan, dava konusu arsaların alım satımı ile ilgili kararların yok hükmünde olduklarının tespiti talebinin reddine, ayni sermaye olarak koydukları arsaların değerlerinin tespit edilerek aidat ödemesi olarak kabulü talebi ile ilgili olarak harçlandırılmış ve usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 2006 ilâ 2013 yıllarını kapsayan döneme ait tüm defter ve kayıtların incelenmesi suretiyle kasada bulunan para miktarının belirlenmesi talebinin reddine, karar defterinin incelenmesi suretiyle gelir ve giderlerin usulüne uygun olup olmadıklarının belirlenmesi talebinin reddine, 26/04/2014 tarihli kooperatif genel kurul toplantısında alınan tüm kararların batıl olması nedeniyle iptaline karar verilmiştir
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca, genel kurulda alınan kararların, oyunu kullanmasına haksız yere izin verilmemesi, çağrılmama, çağrının usulsüzlüğü, gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmemesi veya toplantıya ve karara yetkili olmayan kimselerin iştirak etmesi iddiaları dışında yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmek için, toplantıya katılan üyenin ret oyu vermesi ve karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirmesi ve davanın bu iddiaların tümü bakımından toplantıyı izleyen bir ayın içinde açılması gerekmektedir. Kooperatiflerde genel kurul toplantısına çağrının usulsüz yapılması veya yapılmaması halinin müeyyidesinin bu toplantıda alınan kararların yokluğu mu, yoksa iptal edilebilirliği mi olduğu hususu Türk ve yabancı doktrinde tartışmalı olup, çoğunluk düşüncesi, hukuki işlemlere güvenlik getirme amacı da dikkate alınarak bu nevi sakatlıkların müeyyidesinin iptal edilebilirlik olduğu yönündedir. Öte yandan, genel kurul toplantısına çağrılması gereken ortakların çağrılmaması ve gelmemeleri halinde, toplantı ve karar nisabını etkiliyorsa bu durum, kararın yok sayılmasını gerektirir. Bu nitelikteki kararların yokluğunun tespiti davası açabilmek için kararlara muhalif olmak gerekmediği gibi, açılacak dava da herhangi bir süreye tabi değildir. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 17.03.2016 tarih 2015/4093 E, 2016/1678 K.)
Bir hukuki işlem konusu (içeriği) itibariyle olduğu gibi meydana gelişi bakımından da emredici hukuk kurallarına aykırı bulunabilir. Meydana gelişe ilişkin olan emredici hukuk kuralları hukuki işlemin unsurlarını oluşturan, onun mevcudiyeti şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikte hükümlerdir ve bu özellikleriyle konuya (içeriğe) ilişkin olan maddi nitelikteki hükümlerden ayrılırlar. Öze ilişkin emredici hükümlere aykırılık halinde hukuki işlem şeklen mevcut ve meydana gelmiş olmakla beraber konusu bakımından amaçlanan hüküm ve sonuçları başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı doğurmaz. Kurucu-şekli nitelikteki emredici hukuk kurallarına aykırılık halinde ise kurucu unsurların, örneğin irade beyanının veya kanuni şeklin eksikliği sebebiyle hukuki işlem şeklen meydana gelememektedir. İşte bu değişik özellikler gözönüne alınmak suretiyle öze ilişkin emredici hükümlere aykırılık halinde mutlak butlandan ve hukuki işlemin şekli unsurlarını tespit eden emredici hukuk kurallarına aykırılık sebebiyle hukuki işlemin mevcudiyet kazanamaması halinde ise hukuki işlemin yokluğundan söz edilmektedir. Yok hükmünde olan kararlar, baştan beri hüküm ifade etmezler ve bunların yok hükmünde olduğunun tespiti için açılacak davalarda genel kurulda muhalefette bulunmuş olma şartı aranmayacağı gibi, bir aylık hak düşürücü süre içinde açılmış olmaları da dinlenmeleri yönünden zorunlu değildir. Sonradan icazetle dahi geçerli hale gelmezler. Yokluk halinde, hukuki işlem bir veya daha fazla unsurunun yokluğu nedeniyle şeklen dahi olsa mevcudiyet (varlık) kazanamamaktadır. Hukuken yok olan bir işleme hiçbir hukuki sonuç bağlanabilmesi mümkün değildir. Genel kurula katılıp da ret oyu vermeyen üyenin yokluk halinin tespitini istemesinin TMK’nın 2. maddesine aykırı düştüğünün kabulü gerekir. Batıl bir hukuki işlem unsurları itibariyle şeklen ve fiilen mevcut olmakla beraber konusu veya içeriği bakımından amaçlanan hukuki hüküm ve sonuçları daha başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı meydana getiremez; yani mutlak olarak hükümsüzdür. Bu mutlak hükümsüzlük kural olarak düzeltilemez (ıslah edilemez) nitelikte olup, buna istinat etmekte hukuki yararı bulunan herkes tarafından ve bir süre ile sınırlı olmaksızın ileri sürülebilir ve mahkemeye sunulmuş olan olaylardan anlaşılmak koşulu ile Hakim tarafından da kendiliğinden (re’sen) gözönünde tutulur. Şeklen mevcut olan batıl bir hukuki işleme konversiyon (hukuki tahvil) yolu ile bir hukuki sonuç bağlanabilmesi mümkün olduğu gibi; bir hukuki işlemin butlanı da dürüstlük kuralına (TMK md. 2) aykırı olarak ileri sürülemez. Yokluk halinde bu hukuki imkanlar kesin olarak söz konusu değildir. İptali kabil kararlar ise, daha çok ortakların menfaatlerini koruyan düzenlemelere aykırılık teşkil eden, emredici kurallar dışında, yorumlayıcı ve şekle ilişkin kuralların ihlâl edildiği kararlardır. İptali gereken kararlar, baştan itibaren geçersiz olmadıklarından, iptal edilinceye kadar geçerli bir kararın hüküm ve sonuçlarını doğururlar. İptal edilebilir bir karar, şekil veya özü bakımından sakat olsa bile, iptaline dair hüküm kesinleşinceye kadar geçerli bir karar olarak kabul edilir. Kararın alınmasından itibaren üç ay içerisinde dava açılmazsa veya bu süre içinde açılan dava kesin hükümle reddedilirse söz konusu ayrılık ve bu nedenle kararın iptal edilebilirliği artık ileri sürülemez. (Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu, Türk Ticaret Kanunu’na göre Anonim Ortaklara Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 3. Bası, İstanbul, 2001, Sh. 18 vd.)
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nda ve bu Kanun’un 98. madde uygulaması ile bazı hallerde uygulanması mümkün olan 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde batıl sayılması gereken genel kurul kararlarına bazı örnekler verilmiş, madde gerekçesinde “butlan” teriminin tercih edildiği, bundan daha geniş olan “Hükümsüzlük” ve “Geçersizlik” terimlerinin tercih edilmediği vurgulanmıştır. Gerekçede “Tüm butlan hallerinin ve sebeplerinin kanunda gösterilmesi veya tanımlanması ise imkansızdır. Onun için batıl kararları iki kategoriye ayırmak, şekil yönünden batıl genel kurul kararlarını veya sebeplerini belirlemeyi içtihata ve öğretiye bırakmak, konu açısından batıl genel kurul kararlarına da sınırlayıcı olmamakla birlikte, örnekler göstererek-kesin çizgilerle işaret etmek en isabetli yol olarak değerlendirilmiştir. ” açıklamasına yer verilmiştir. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 24.03.2014 tarih 2013/8106E, 2014/2232K).
Kooperatifler Kanunun 45/4. maddesinde “toplantı nisabı anasözleşmede gösterilir. Ancak yapı kooperatiflerinin genel kurul toplantılarında ortakların en az 1/4’ünün şahsen veya temsilen hazır bulunmaları şarttır.” hükmüne, anılan yasanın 51/1. maddesinde “Kanun veya sözleşmede aykırı hüküm olmadıkça Genel Kurul kararlarında ve seçimlerde oyların yarıdan bir fazlasına itibar olunur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yapılan yasal ve içtihatsal açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; davacılar tarafından davalı kooperatifin 1999, 2000, 2001, 2011 yılı genel kurullarında kendilerinin paydaş oldukları … İli, … İlçesi, … Köyü … Mevkii …, … ve … parsel sayılı taşınmazların alımı ve satımı ile ilgili kararların yok hükmünde olduğunun tespiti ile davacıların ayni sermaye olarak koyduğu arsaların değerinin tespiti ve aidat ödemeleri dahil edilmesi, davalı kooperatifin 2006 ile 2013 yılları arasındaki tüm defter ve kayıtları incelenerek kasa mevcudunun saptanması, giderlerin usulüne uygun yapılıp yapılmadığının karar defterleri de incelerek tespit edilmesi, 26.04.2014 tarihinde yapılan Genel Kurul toplantısında alınan yönetim kurulunun ibrası ve yeni yönetim kurulu seçimi, ek ödeme niteliğinde davacılara yüklenen aylık 200,00 TL aidat ve 40.000,00 TL ek ödeme ve 1086 sayılı parseldeki satış ve ihale ile ilgili genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğundan iptali talep edilmiştir.
Mahkemece alınan bilirkişi asıl ve ek raporlarının ve dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinde, davalı kooperatifin 1999, 2000, 2001, 2011 yılı genel kurul toplantılarında toplantı ve karar yeter sayılarının sağlanmış olduğu, kararların yok hükmünde veya batıl sayılması gereken gerektiren bir neden bulunmadığı, alınan kararların emredici hukuk kurallarına, ahlaka, kişilik haklarına ve kamu düzenine aykırı olmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince bu genel kurul toplantıları hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi isabetli bulunmuştur. Davacılar davacılar vekillerinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davacıların ayni sermaye olarak koydukları arsaların değerlerinin tespit edilerek aidat ödemesi olarak kabulüna yönelik talepleri hakkında usulüne uygun olarak açılmış ve harçlandırılmış bir dava bulunmadığından ilk derece mahkemesince bu talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yerinde olup; 2006 ile 2013 yılları arasındaki tüm defter ve kayıtlar incelenerek kasa mevcudunun saptanması, giderlerin usulüne uygun yapılıp yapılmadığının tespiti hususlarının bu dönemlere ilişkin yapılan genel kurul toplantılarında gündeme alınıp değerlendirilen hususlara ilişkin olduğundan, ilk derece mahkemesince bu yöndeki talebin de reddi isabetli olup, davacılar vekillerinin bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
26.04.2014 tarihli genel kurul toplatısında alınan kararlara yönelik istemin incelenmesinde; genel kurul toplantısına 17 ortaktan 11 ortağın asaleten veya vekaleten katıldığı, toplantıya davacı ortaklardan … (vefat etmesi nedeniyle mirasçıları), …, … ve …’ın toplantıya usulüne uygun şekilde çağrılmadıkları, davacılardan …’ın toplantıyı öğrenerek toplantıya katıldığı ve yalnızca yönetim kurulunun ibrasına ilişkin 4. numaralı gündem maddesine muhalefet şerhi koyduğu anlaşılmaktadır. Az yukarıda açıklandığı üzere, kooperatif genel kurul toplantısına çağrılması gereken ortakların çağrılmamaları ve gelmemeleri halinde, toplantı ve karar nisabını etkiliyorsa bu durum kararın yok sayılmasını gerektirir. Davalı kooperatif tarafından üç üye ve vefat eden bir üyenin mirasçıları toplantıya çağrılmamış, ancak bu üyelerden bir tanesi toplantıya kendiliğinden katılmış olup, böylece üç üye toplantıya çağrılmamış durumdadır. Yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin 4. gündem maddesi yönünden yönetim kurulu üyeleri kendilerinin ibrası oylamasına katılamayacaklarından, bu madde bakımından toplantıya 8 üyenin katıldığının kabulü gerekir. Kooperatiflerde genel kurulun toplanabilmesi için ortaklardan en az 1/4’ünün şahsen veya temsilci aracılığıyla bulunması gerekmekle, davalı kooperatifin 17 ortağı bulunduğundan toplantı yeter sayısının sağlandığı, ibra yönünde 7 geçerli kabul oyu bulunduğu, kanun veya sözleşmede aykırı hüküm olmadıkça genel kurul kararlarında ve seçimlerde yarıdan bir fazla oy ile karar verilmesi gerektiğinden karar yeter sayısının sağlandığı, toplantıya çağrılmayan üç üyenin toplantıya katıldıklarının varsayılması halinde toplantıya 11 üye katılmış olacağından ibra yönünde 7 geçerli kabul oyu bulunduğundan karar nisabının etkilenmeyeceği anlaşılmaktadır. Diğer gündem maddeleri yönünden de karar nisaplarının oy birliği ya da oy çokluğu ile sağlandığı anlaşılmaktadır. Böylece alınan kararların toplantı ve karar yeter sayıları yönünden yok hükmünde sayılmasını gerektiren bir husus bulunmamaktadır. Yine alınan kararların emredici hukuk kurallarına, ahlaka, kişilik haklarına ve kamu düzenine aykırı olmadığı, batıl sayılmasını gerektirir bir neden bulunmadığı anlaşılmakla; 26.04.2014 tarihli genel kurul toplatısında alınan kararların butlanının tespiti hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince 26/04/2014 tarihli kooperatif genel kurul toplantısında alınan tüm kararların batıl olması nedeniyle iptaline karar verilmesi doğru değildir. Davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde bulunmuştur.
Bu durumda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından, davacı … vekili ile davacılar … ve … mirasçıları vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, davalı koopetarif vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı … vekili ile davacılar … ve … mirasçıları vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25.02.2021 tarih 2020/221 E. – 2021/95 K sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Davacı … tarafından açılan davanın HMK’nın 150/5 maddesi gereğince AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
Davacılardan … ve … tarafından davalı kooperatif hakkında açılan davaların aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle ayrı ayrı REDDİNE,
Davacılar … (ölümü ile mirasçıları …, …, …, …, …, …, …, … ve …), … mirasçıları (…, …, …, …), … tarafından;
a) 1999, 2000, 2001 ve 2011 yıllarına ait genel kurul toplantılarında alınmış olan, dava konusu arsaların alım satımı ile ilgili kararların yok hükmünde olduklarının tespiti talebinin REDDİNE,
b) Ayni sermaye olarak koydukları arsaların değerleri tespit edilerek, aidat ödemesi olarak kabulü talebi ile ilgili olarak harçlandırılmış ve usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
c) 2006 ile 2013 yılları arasındaki tüm defter ve kayıtlar incelenerek kasa mevcudunun saptanması, giderlerin usulüne uygun yapılıp yapılmadığının tespiti talebinin REDDİNE,
d) 26/04/2014 tarihli kooperatif genel kurul toplantısında alınan, yönetim kurulunun ibrası ve yeni yönetim kurulu seçimi, ek ödeme niteliğinde davacılara yüklenen aylık 200,00 TL aidat, 40.000,00 TL ek ödeme ve …. sayılı parseldeki satış ve ihale ile ilgili genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğundan iptali isteminin REDDİNE,
Davacı … yönünden, kanun gereği açılmamış sayılma tarihi 19/02/2016 itibariyle yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gözetilerek alınması gerekli 29,20 TL karar ve ilam harcından 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,00 TL karar ve ilam harcının davacı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı … yönünden alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından 25,20 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 55,50 TL karar ve ilam harcının davacı …’den alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı … yönünden alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından 25,20 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 55,50 TL karar ve ilam harcının davacı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
AAÜT’ye göre belirlenen 1.800,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak davalı kooperatife verilmesine,
AAÜT’ye göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacılar … ve …’dan alınarak davalı kooperatife verilmesine,
Davacı … (mirasçıları …, …, …, …, …, …, …, … ve …) yönünden alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından 25,20 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 55,50 TL karar ve ilam harcının davacı … mirasçılarından alınarak hazineye gelir kaydına,
… mirasçıları (…, …, …, …) yönünden alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından 25,20 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 55,50 TL karar ve ilam harcının davacı … mirasçılarından alınarak hazineye gelir kaydına,
… yönünden alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından 25,20 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 55,50 TL karar ve ilam harcının davacı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Davacı … yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40 TL’nin davacı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacılar … ve … mirasçıları yönünden istinaf karar harcı olan 80,70 TL’den peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40 TL’nin davacılar … (mirasçıları …, …, …, …, …, …, …, … ve …) ve … mirasçılarından (…, …, …, …) alınarak hazineye gelir kaydına,
6-İstinaf başvurusu nedeniyle davacıların yaptıkları giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
7-İstinaf başvurusu kabul edilmekle; davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
8-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı olan istinaf yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
9-Gider avansından kullanılmayan kısmın yatıran taraflara iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14.01.2022